Mevsimin ilk kar tanelerinin yere düşüşünü sıcak kahve eşliğinde seyrediyorum, ağaçların dallarıma tutunan kar taneleri gibi hayata tutunsaydım diye düşünürken dizime yatışın ve eski hatıralar aklıma geliyor. Karşımda duran boş bir çerçeveden film şeridi gibi hayatımın özetini izliyorum. Oysa basit bir yaşam istemiştim. Gözlerinin içine bakarak gülen gözbebeklerinde kendimi görmek, yağan yağmurda aynı şemsiyenin altında ıslanmamak, otobüs durağının yanında ki sokak lambasının altında elini tutmak istemiştim. Sevmek kelimelerle seni seviyorum demek değildi. Fedakarlık, dertlere beraber göğüs germek ve sevildiğini hissetmek ve hissettirmekti. Tarifi olmayan duygularla yüreğime ekmiştim seni, Hayat bize çok mu acımasız davrandı bilemiyorum ama en zoru seni severken sevgisiz yaşamaktı. Sevda bahçesinin üzerine yağan yağmur damlalarına gizlenmiş sevgimiz var. Mutluluğun senin kollarında olduğunu düşünürken aslında kaf dağının ardına gizlenmiş olduğunu, yaşadıklarımın hepsinin yalan ve ziyan olduğunu anladığımda artık herşey için çok geçti sen beni karanlıkta bırakıp gülümsemeyi unutturdun, yolumu kaybettim, Kısacık bir ömürde kalbimi senin sevginle doldurmuştum.
Sabahın ilk ışıkları buğulu camıma vururken, aşağıya doğru süzülen damlalarının bıraktığı izinlerle, tersten sert esen bir rüzgar uğultusu ile birlikte giderken söylediğin sözler kulaklarımı tırmalıyor. Senin için unutmak çok kolaydı belki ben yaşadıklarımı unutamam, içimde kopan fırtınaları asla bilmeyeceksin. Şimdi artık sen yoksun ve kolumda ki serumla gözlerimi açtığımda senin cehennemine veda edip kalbimi layık olduğu sandığa koyup kendi cennetimde yaşamaya devam edeceğim.
Jale Bozkaya