Baki Divanı’nda Çin kelimesi taranmıştır. Baki’de Çin nasıl geçmektedir. Üzerine çalışılacaktır.
Çok tolaşdı turra-i müşgînüñe âşüfte-dil
Çîn-i zülfüñ bend ider bir gün hatâlar bilmiş ol
(Misk kokan kıvrımına gönül perişan şekilde çok dolaştı. Karmaşık saçların bir gün kement eder, bir gün hataları bilmiş ol.)
Çin karmaşık ve ülke anlamı taşımaktadır. Sevgilinin saçları kemer gibidir. Perişan gönül sevgilinin saçına dolandı. Karmaşık saçları kemer olmuştur. Bir gün hata yapar anlamında ve hıta anlamında kullanılmıştır. Bilmiş ol diyerek uyarmaktadır.
Nâfe-i müşgîn-i zülfinden haber sor Çîne var
Ey sabâ geşt ü güzâr it kâ’inâtı turma yil
(Çin’e ulaş, saçının misk kokulu ahunun kesesinden haber al. Ey saba rüzgarı, durma yel kainatı gezin dolaş.)
Çine var, ulaş. Çin ahusu misk kokulu kese taşımaktadır. Misk Çin’den gelmektedir. Sevgiliden haber almak istemektedir. Çin’den gelen rüzgara kainatı gez dolaş sevgiliden haber ver demektedir. Rüzgar sevgiliden haber getirmektedir.
Hâl-i ruhuñ gedâsı bir âvâre müşg-i Çîn
La’l-i lebüñ fütâdesi bir hâksâr la’l
(Yanağının beninin kölesi bir başıboş Çin miskidir, lal dudağının düşkünü bir toprak laldır.)
Sevgilinin yanağındaki ben bir Çin miskidir. Sevgilinin lal renkli dudağının kölesi bir lal tozudur.
Görüp çîn-i ebrû-yı müşgînüñi
Siyeh çeşmüñi sandum âhû-yı Çîn
(misk kokulu karmaşık kaşını görüp siyah gözlerini görüp Çin ahusu sandım.)
Ahu Çin’de yaşamaktadır. Aynı zamanda çin karmaşık saçlardır. Misk Çin’den gelmiştir. Misk kokulu kaşlarını görüp siyah gözlerini Çin ahusu sanmıştır.
Çîn içre yok saçuñ gibi bir müşk-i ter velî
Müşgîn saçunda bulmag olur sad hezâr çîn
(Çin içinde sevgilinin misk kokulu teri gibi yoktur. Ancak misk kokulu saçında yüz bin kıvrım bulmak gibidir.)
Çin hem ülke hem sevgilinin saçının karmaşıklığıdır. Sevgilinin saçı mis kokuludur. Çin içinde böyle bir sevgili bulamazsınız demektedir. Misk kokulu saçında yüz bin tane kıvrım bulmak gibidir.
Ârzû-yı hâl-i müşgînüñ alurduk nâfeden
Dil götürmez hâsılı âhû-yı Çînüñ minnetin
(Misk kesesinden misk kokulunun halini hatırını sorardık.Çin ahusunun minnetini aslında dil götürmez.)
Nafe ahunun kesesini halini hatırını sormaktadır. Çin ahusu minnetinin aslında dil götürmez denmektedir. Çin hem ülke hem sevgilinin saçının kıvrımıdır. Çin ahusuna sözüm yok denmektedir.
Bir zînet itdi ‘âlemi nakkâş-ı sun’ kim
Hayretde kaldı nakşına sûret-nigâr-ı Çîn
(Alemi sanat ressamı süslediği için Çin kızının suretinin resmine hayrette kaldı.)
Çin resmi meşhurdur. Ressam alemin resmini yapsa bile Çin dilberinin yüzünün resmine şaşırıp kaldı. Alemlerin nakşını yapan ressam bile sevgilinin yüzüne bakınca şaşırıp kaldı.
Sûretâ çîn görinür çihre-i gülde ammâ
Bir safâ var ki görenler sanur âyîne-i Çîn
(Surette karmaşık görünür gül çehresinde fakat bir iyilik vardır ki görenler Çin aynası der.)
Çin kelimesi karmaşık ve ülke anlamındadır. Sevgilinin yüzü güle benzetilmiş, çin aynası gibi bir iyilik sahibidir. Görenler Çin aynası zanneder denmektedir.
Bûy-ı zülfüñ şemmesin irgürse dest-i Çîne bâd
Eylemezdi sünbül-i müşgîne âhû ser-fürû
(Saçının kokusu koklasa Çin eline rüzgar misk kokulu sümbüle ceylan baş eğmezdi.)
Sümbül, müşgin, ahu, Çin kelimeleri arasında tenasüp sanatı vardır. Sümbül misk kokuludur. Ahunun kesesinden misk üretilmektedir. Çin’e rüzgar sevgilinin saçının kokusunu eriştirmektedir. Bu nedenle sümbül miskine ceylan baş eğmiştir.
Harîm-i gülsitân reşk-i Nigâristân-ı Çîn oldı
Zemîn nakşın gören tercîh ider şimdi zamân üzre
(Yasaklı gül ülkesi Çin’in sevgili ülkesini kıskandı. Yerin resmini gören zaman üzere tercih eder.)
Zemin ile zaman üzerinde kelime oyunu yapılmıştır. Yasaklı gül ülkesi Çin’in sevgili ülkesini kıskandı. Yerin resmini gören şimdi zaman üzerine tercih eder.
İnsâf budur kim çıkarup misk-i gazâli
İzüñ tozını tolduralar nâfe-i Çîne
(Adalet budur ki gazelin miskini çıkarıp izini ve tozunu Çin misk kesesine doldursunlar.)
Nafe Çin’de üretilmektedir. Adalet budur ki Çin ahusunun kesesine gazelin izini tozunu doldursunlar. Çin’in toprağın izini tozunu doldursunlar demektedir.
Dili al ey büt-i Çîn hayruña bir deyr eyle
Saña bir bûseye satduk yüri var hayr eyle
(Ey Çin putu! Gönlü al hayrına bir kilise eyle. Sana bir öpücüğe sattık. Yürü var sen hayır eyle.)
Sevgili Çin putuna benzetilmiştir. Bir kilise yap hayrına denmektedir. Sevgiliye bir öpücük karşılığında sattık. Yürü sen de hayır yap demektedir.
Hayra gir dilde yir it diñle sözin Bâkînüñ
Dili al ey büt-i Çin hayrıma bir deyr eyle
(Hayra gir gönülde yer et, dinle Baki’nin sözünü, gönlü al ey Çin putu, hayrıma bir kilise eyle.)
Hayır olsun diye ey Çin putu hayrıma kilise eyle demektedir. Gönlü al bir kilisre yap demektedir.
Cihân pür-bûy-ı müşg-i nâfe-i Çîn
Hamel burcında seyr eyler gazâle
(Dünya Çin’in ahu kesesi miskinin kokusu ile dolmuştur, koç burcundan geyik yavrusuna gezinir.
Hamel koç burcudur. Gazele de oğlak burcudur. Dünya misk kokusu ile doludur. Koç burcundan oğlak burcuna gezinmektedir.
Bülbülde savt-ı rengîn güllerde sûret-i Çîn
Fasl-ı bahâr Mânî gülşen Nigâr-hâne
(Bülbülde renkli sesi güllerde Çin sureti, bahar faslı Mani gül bahçesi resim atölyesi.)
Mani ressamların piridir. Bülbül sesli ve Çin sureti güllerdendir. Bahar mevsimi Mani yani ressam gül bahçesi ressim atölyesidir.
‘Acebâ bâd-ı suhân-çîn ne hatâ gördi geçer
Dil-i âşüfteyi ol turra-i müşgîn-bûya
(Acaba karmaşık söz rüzgarı ne hata gördü ki geçerken o aşüfte gönlü o misk kokulu kıvrımına.)
Gönül aşüftedir. Sevgilinin saçları misk kokulu ve kıvrımlıdır. Çin söz rüzgarı hata görmüştür. Ne yaptı da görüp geçti demektedir.
Buyur kem-ter kulun şâhum irişsün Çîn ü Mâçîne
Açup iklîm-i Türk-istânı alsun taht-ı Hâkânı
(Ey şahım! Buyur değersiz kulun Çin ve Maçin’e erişsin. Hakan tahtı olan Türkistan iklimini açıp alsın.)
Aşık değersiz kuldur. Sevgili Çin ülkesinin şahıdır. Şah Çin ve Maçin’e erişsin. Açıp Türk ülkesini alsın demektedir.
Egerçi kahvenüñ bir gûne vardur ‘âlemi amma
İki kâse mey içre seyr iderler Çîn ü Fagfûn
(Eğer kahvenin bir türe alemi vardır ancak iki kadeh içki içinde Çin ve Fağfun’u izlerler.)
Kahvenin bir nev’i alemi vardır ancak iki kadeh içki içinde dünyayı gezinmektedirler.
Turralar milket-i Çîn nâfe-i müşgîn ol hâl
Gözüñ âhû-yı Huten gamzelerüñdür Tâtâr
(O halde misk kokulu kesesi beni Çin mülkünün kıvrımıdırlar. Tatar yan bakışındır, gözün Hoten ceylanıdır.)
Sevgilinin saçının kıvrımı Çin ülkesinin mülküdür. Sevgilinin beni misk kokulu kesesidir. Gözü Hoten ceylanı, Tatar yan bakışıdır.
Halka-i zülf-i siyâhuñ ey saçı müşg-i Huten
Na’l-i şeb-dîz-i hatuñdur dirler erbâb-ı suhan
(Ey saçı Hoten miski olan sevgili, siyah saçının halkası hatunun gece renkli nalıdır der söz erbabı)
Huten hatun kelimesiyle oynamaktadır. Söz erbabı gece renkli nalının hatunudur derler.
Dil mûy-ı yâri memleket-i Çîne beñzedür
İller sevâd-ı mülk-i Huten dir hatâ budur
(Gönül sevgilinin saç telini Çin memleketine benzetir, Huten mülkünün siyahlığı illerdir. Hata budur)
Aşık Çin memleketine benzetir sevgilinin saçını. Hoten ülkesinin siyahlığı olması hatadır.
Var ey Hutende hâli gibi misk olur diyen
Sahrâ-yı Çîni geşt ü güzâr it Hatâyı gör
(Ey Hoten’de beni gibi misk olur diyen, Çin’in Sahra’sı gez dolaş Doğu Türkistan’ı gör)
Hatayi ve Hata kelimesinde tevriyeli kullanım vardır. Hem Doğu Türkistan hem hata yapmak anlamı taşımaktadır. Çin’de Sahra’yı dolaş Doğu Türkistan’ı gör demektedir.
Kad serv-i çemen yâre dehen gonca-i gülzâr
Hat müşg-i Huten çihre semen hâl karanfül
(Yarin boy yeşil çiçek ağız gül yapraklı gonca, ayva tüyleri Hoten miski, yüz yasemin ben karanfil.)
Sevgilinin boyu serviye, ağzı gül yapraklı goncaya, ayva tüyleri Hoten miskine, yüzü yasemine, beni karanfile benzemektedir.
Müşgîn-nesîm oldı hevâ ‘anber-şemîm oldı sabâ
Gülzâra gelse gâlibâ urmaz Hutenden nâfe dem
(Hava misk kokulu rüzgar oldu, saba yeli anber kokulu oldu. Gül yaprağına gelse galiba Hoten’den ahu kesesi dem vurmaz.)
Rüzgar misk kokuludur. Saba yeli amber kokuludur. Gül yaprakları gelse nefes alamaz.
Var ise turra-i müşgînüñüñ âşüftesidür
Bî-sebeb düşmedi âhû-yı Huten sahrâya
(Var ise misk kokulu kıvrımının perişanıdır , Hoten ceylanı Sahra’ya boşuna düşmedi.)
Sevgilinin saçının kıvrımı misk kokuludur. Hoten ceylanı boşuna sahraya düşmemiştir.
Sonuç olarak söyleyebiliriz ki Çin kelimesi ahu, misk, ben kelimeleri ile kullanılmaktadır. Çin kelimesi ile hem karmaşık saçlı sevgili hem de ülke anlamı kast edilmektedir. Bak Divanı’nı taradık ve şu sonuca ulaştık: Çin kelimesi ile hem kıvrımlı saçlar hem memleket anlamına ulaşılmaktadır.
Dilara Pınar ARIÇ