İbrahim Uysal
Köşe Yazarı
İbrahim Uysal
 

Adınıza Düşünenler Siyaset Yapanlar mı?

İnsan, her zaman düşünmeli de, insanlık ne zaman düşünüp, sorup sorgulamalı, hiç düşündük mü? Her şeyi oluruna bırakıp, yapmamız gerekenleri değil de, istenenleri yapıp, günü gün edip gittiğimizin farkında bile değiliz.   Mart enteresan bir aydır. Dünyanın neresinde Mart nasıldır bilemem ama bizim Anadolu'da güngörmüşler "Mart" için pek de hayırlı şeyler demezler. Geçmişe dönüp baktığımızda, pek hayırlı şeyler olmamıştır, göremeyiz.   Güney sınır komşumuz Irak'ta kriz yaratılınca, "krizin çözümü" için, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi, yabancı silahlı kuvvetlerinin de Türkiye'de bulunması için Hükûmet’e yetki verilmesine ilişkin bir Başbakanlık tezkeresi hazırlanır ve 25 Şubat 2003'de TBMM'ye sunulur. Gel gör ki, uluslararası emperyal güçlerin istediği bu "tezkere", TBMM'de 1 Mart 2003'de iktidar ve muhalefet milletvekillerince rededilir.   İşte o Mart'ın ilk gününde de, bazı siyasilerin ve ülkenin "Anasının bazı yerlerine Mart Karı yağar"!..   "Bazılarının oğlanları" 12 Mart 1971'de emperyalistlerce "rayından çıkan" ülkeyi "rayına oturtmuşlardı" ama ne yazık ki, o gündür, bu gündür ülkenin nedense iki yakası bir araya gelmiyor!..   Hele hele yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde, Martın yarısından sonra her şey bir garip olmaya başladı ve 19 Mart'ta da herkesin Anası ayrı ayrı olsa da, herkesinkinin bazı yerlerine "mart karı" yağmaya başladı, bakalım, "hayırlısı olur inşallah" diyelim.   Son yıllarda çoğu kişi, kuruluş ve şirketler çalışmadan, üretmeden bir yolunu bulup, "gül gibi" yaşamaya başladı, Oysa bu Ülkenin KURUCU ÖNDERİ Mustafa Kemal ATATÜRK, yaklaşık yüz yıl önce, "Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; önce haysiyetlerini sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar"dır, sözünü ne de çabuk unutmuşa benziyoruz.   Son günlerde (2025'in Mart'ının) TBMM'de yaşananlar, Siyasetin rotasında görünenler ve 19 Mart 2025 itibariyle freni patlamış araba gibi sokaklara dökülen halk, öğrenciler!.. Umarım herkes farkındadır 21 yüzyılın içinde ve teknolojisi ile yaşadığımızı. 12 Eylül 1980 darbesi günleri Ankara'da öğrenci idik, sokağa çıkma denildi ve çıkmadık. Konuşma denildi, dilimiz yuttuk.   Bu günlerde yaşananlar elbette ki o günlere benzemiyor ama gel gör ki, herkesin eli, ayağı teknoloji kullanıyor, ortalık teknolojik sinyal, mesaj ve paylaşımdan geçilmiyor. "Hatlar daraltılsa" da, bir yol bulunuyor, üniversiteler kaynıyor.   Gençliğin kanının kaynaması pek de hayra alamet olmaz. İktidar da, muhalefet de iki kere düşünse iyi olur.   İktidar artık yönetim süreçlerini yönetme konusunda "mahir", usta oldu da, muhalefet hala "acemi nalbant gavur eşeğinde öğrenir" modunda. İktidar her türlü ilişkiyi, bilgiyi 25 yıldır denyim kazandığı yerel, uluslarası kişi ve kuruluşlar ile kullanırken; muhalefetin ortalıkta dolaşanlarının ne "darbelerden" darbe yiyenleri var, ne de Mamak'ın, Silivri'nin soğuk delhizlerinin ayazını, soğunu!..   İşte tam da burada insanın aklına, Ernest Hemingway'in tümceleri geliyor: "Çanlar Kimin İçin Çalıyor İnsanoğlu yalnız değildir. Bir ada gibi bağımsız ve kendi başına değildir. Dünyanın herhangi bir parçası bütünün bir bölümüdür Küçük bir toprak parçası denize aksa koca bir kıta küçülür.   Bütün bir ülke yok olsa, arkadaşların ölse senin evin ve yaşadığın ülke yok olmuş gibi üzülmelisin. Çünkü ben de o büyük bütünün bir parçasıyım. İşte bu yüzden; asla, Çanlar Kimin İçin Çalıyor? diye sorma. Çanlar senin için çalıyor."   Kaç milyar yaşındaki bu Dünya, son 100 yıldır hiç olmadığı kadar çok ve hızlı harap edildi, ediliyor. Dünyada birçok ülke de hatta Ülkemizde, kendi kendini onarmasına fırsat verilmezse insanlığı da, bizi de hatta diğer canlıları da ciddi sorunlar bekliyor!..   Dünya İnsanın, insanlığın yarattığı ve ürettiği her şey ile değişiyor, gelişiyor hatta yanıp, kül olup mahvoluyor.   Sanayi Devrimi ile makinelerin sayesinde fabrikalar ile üretim ekonomisinin merkezi olan Batı Ülkeleri, ucuz iş gücü diyerek önce mülteci akınını başlattılar, bu çözüm olmayınca bu kez, varoluş nedenlerini unutarak spekülasyon ve manipülasyon ile önce piyasa ekonomisine teslim oldular, bunun sonucunda da yaratılan krizlerden dolayı, birçok ülke gibi bizim devletimiz de para basarak, ekonomide kapatılması zor, o denli büyük açılarla ülkeyi yönetmeye başladılar. Bu da gittikçe toplumsal kargaşalara neden olmaya başlıyor gibi görünüyor.   Artık herkes biliyor ki, bir avuç "elit"in servet düşkünlüğü, ülkenin yoksullaşmasına, halkın sefaletine neden olduklarının farkında mıdırlar bilemiyorum. Dünya'da bu kapitalist zihniyet, kendi kendine darbeler yapıyor, suikast düzenliyor, kendi ayaklarına sürekli kurşun sıkıyor ama iktidarlarını da sürdürüyorlar.   Maalesef Ülkemiz gibi gelişmekte olan Ülkeler, toplumlar, huzursuzluk ve güvensizlik sarmalında gittikçe gelecek umutlarını kaybetmeme mücadelesi veriyorlar. Umarım bu kaosu yaratanlar da, yaptıklarından memnun değillerdir. Çünkü dün için bir çok yöntem onların bu süreçlerini sürdürmelerini sağlasa da, artık günümüzde bu konumlarını daha uzun süre sürdüremeyeceklerinin umarım farkındadırlar.   Ülkeden her gün sanayi yatırımları, fabrikalar kapanıp, tesisler başka ülkelere, sahipleri de bir başka ülkeye, ülkenin gençleri de tüm dünyaya saçıldığının farkında olan var mı? Huuuu kimse yok mu!...
Ekleme Tarihi: 21 Mart 2025 - Cuma

Adınıza Düşünenler Siyaset Yapanlar mı?

İnsan, her zaman düşünmeli de, insanlık ne zaman düşünüp, sorup sorgulamalı, hiç düşündük mü? Her şeyi oluruna bırakıp, yapmamız gerekenleri değil de, istenenleri yapıp, günü gün edip gittiğimizin farkında bile değiliz.
 
Mart enteresan bir aydır.
Dünyanın neresinde Mart nasıldır bilemem ama bizim Anadolu'da güngörmüşler "Mart" için pek de hayırlı şeyler demezler. Geçmişe dönüp baktığımızda, pek hayırlı şeyler olmamıştır, göremeyiz.
 
Güney sınır komşumuz Irak'ta kriz yaratılınca, "krizin çözümü" için, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi, yabancı silahlı kuvvetlerinin de Türkiye'de bulunması için Hükûmet’e yetki verilmesine ilişkin bir Başbakanlık tezkeresi hazırlanır ve 25 Şubat 2003'de TBMM'ye sunulur. Gel gör ki, uluslararası emperyal güçlerin istediği bu "tezkere", TBMM'de 1 Mart 2003'de iktidar ve muhalefet milletvekillerince rededilir.
 
İşte o Mart'ın ilk gününde de, bazı siyasilerin ve ülkenin "Anasının bazı yerlerine Mart Karı yağar"!..
 
"Bazılarının oğlanları" 12 Mart 1971'de emperyalistlerce "rayından çıkan" ülkeyi "rayına oturtmuşlardı" ama ne yazık ki, o gündür, bu gündür ülkenin nedense iki yakası bir araya gelmiyor!..
 
Hele hele yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde, Martın yarısından sonra her şey bir garip olmaya başladı ve 19 Mart'ta da herkesin Anası ayrı ayrı olsa da, herkesinkinin bazı yerlerine "mart karı" yağmaya başladı, bakalım, "hayırlısı olur inşallah" diyelim.
 
Son yıllarda çoğu kişi, kuruluş ve şirketler çalışmadan, üretmeden bir yolunu bulup, "gül gibi" yaşamaya başladı,
Oysa bu Ülkenin KURUCU ÖNDERİ Mustafa Kemal ATATÜRK, yaklaşık yüz yıl önce, "Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; önce haysiyetlerini sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar"dır, sözünü ne de çabuk unutmuşa benziyoruz.
 
Son günlerde (2025'in Mart'ının) TBMM'de yaşananlar, Siyasetin rotasında görünenler ve 19 Mart 2025 itibariyle freni patlamış araba gibi sokaklara dökülen halk, öğrenciler!..
Umarım herkes farkındadır 21 yüzyılın içinde ve teknolojisi ile yaşadığımızı. 12 Eylül 1980 darbesi günleri Ankara'da öğrenci idik, sokağa çıkma denildi ve çıkmadık. Konuşma denildi, dilimiz yuttuk.
 
Bu günlerde yaşananlar elbette ki o günlere benzemiyor ama gel gör ki, herkesin eli, ayağı teknoloji kullanıyor, ortalık teknolojik sinyal, mesaj ve paylaşımdan geçilmiyor. "Hatlar daraltılsa" da, bir yol bulunuyor, üniversiteler kaynıyor.
 
Gençliğin kanının kaynaması pek de hayra alamet olmaz.
İktidar da, muhalefet de iki kere düşünse iyi olur.
 
İktidar artık yönetim süreçlerini yönetme konusunda "mahir", usta oldu da, muhalefet hala "acemi nalbant gavur eşeğinde öğrenir" modunda.
İktidar her türlü ilişkiyi, bilgiyi 25 yıldır denyim kazandığı yerel, uluslarası kişi ve kuruluşlar ile kullanırken; muhalefetin ortalıkta dolaşanlarının ne "darbelerden" darbe yiyenleri var, ne de Mamak'ın, Silivri'nin soğuk delhizlerinin ayazını, soğunu!..
 
İşte tam da burada insanın aklına, Ernest Hemingway'in tümceleri geliyor:
"Çanlar Kimin İçin Çalıyor İnsanoğlu yalnız değildir. Bir ada gibi bağımsız ve kendi başına değildir. Dünyanın herhangi bir parçası bütünün bir bölümüdür Küçük bir toprak parçası denize aksa koca bir kıta küçülür.
 
Bütün bir ülke yok olsa, arkadaşların ölse senin evin ve yaşadığın ülke yok olmuş gibi üzülmelisin. Çünkü ben de o büyük bütünün bir parçasıyım.
İşte bu yüzden; asla, Çanlar Kimin İçin Çalıyor? diye sorma. Çanlar senin için çalıyor."
 
Kaç milyar yaşındaki bu Dünya, son 100 yıldır hiç olmadığı kadar çok ve hızlı harap edildi, ediliyor. Dünyada birçok ülke de hatta Ülkemizde, kendi kendini onarmasına fırsat verilmezse insanlığı da, bizi de hatta diğer canlıları da ciddi sorunlar bekliyor!..
 
Dünya İnsanın, insanlığın yarattığı ve ürettiği her şey ile değişiyor, gelişiyor hatta yanıp, kül olup mahvoluyor.
 
Sanayi Devrimi ile makinelerin sayesinde fabrikalar ile üretim ekonomisinin merkezi olan Batı Ülkeleri, ucuz iş gücü diyerek önce mülteci akınını başlattılar, bu çözüm olmayınca bu kez, varoluş nedenlerini unutarak spekülasyon ve manipülasyon ile önce piyasa ekonomisine teslim oldular, bunun sonucunda da yaratılan krizlerden dolayı, birçok ülke gibi bizim devletimiz de para basarak, ekonomide kapatılması zor, o denli büyük açılarla ülkeyi yönetmeye başladılar. Bu da gittikçe toplumsal kargaşalara neden olmaya başlıyor gibi görünüyor.
 
Artık herkes biliyor ki, bir avuç "elit"in servet düşkünlüğü, ülkenin yoksullaşmasına, halkın sefaletine neden olduklarının farkında mıdırlar bilemiyorum. Dünya'da bu kapitalist zihniyet, kendi kendine darbeler yapıyor, suikast düzenliyor, kendi ayaklarına sürekli kurşun sıkıyor ama iktidarlarını da sürdürüyorlar.
 
Maalesef Ülkemiz gibi gelişmekte olan Ülkeler, toplumlar, huzursuzluk ve güvensizlik sarmalında gittikçe gelecek umutlarını kaybetmeme mücadelesi veriyorlar.
Umarım bu kaosu yaratanlar da, yaptıklarından memnun değillerdir. Çünkü dün için bir çok yöntem onların bu süreçlerini sürdürmelerini sağlasa da, artık günümüzde bu konumlarını daha uzun süre sürdüremeyeceklerinin umarım farkındadırlar.
 
Ülkeden her gün sanayi yatırımları, fabrikalar kapanıp, tesisler başka ülkelere, sahipleri de bir başka ülkeye, ülkenin gençleri de tüm dünyaya saçıldığının farkında olan var mı?
Huuuu kimse yok mu!...
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, ilaçlama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, sunucu