Bir konuyu ele alırken en önemli tarafı, sizin konuyu nasıl ve hangi yöntemler ile ele alıp, değerlendireceğindir.
Nasıl çevre kirliliği çevreyi, gıda kirliliği sağlık ve beslenmeyi etkiliyor ve bozuyor ise, BİLGİ KİRLİLİĞİ de, sağlıklı, doğru bilgi edinmeyi ve davranmayı etkiliyor.
Francis Bacon'un dediği gibi, "BİLGİ, GÜÇTÜR".
İnsan da, insanlık da yaşamak için başarmak; yarınlara çıkmak, yarınlarda olmak için, bilgiye gereksinim duyar.
Bilgi herşeyi ile doğru ya da yanlış kullananların en güçlü silahı, yol göstericisidir. O kadar ki, doğru olarak kullanıldığı sürece insanlık için yeni anlamlar yaratma, kitleleri yönetme ve yüceltme yetisine sahip olduğu gibi;
Bilgi çıkarcı ve kötü niyetlilerin eline geçince de, bu güçlerin etkisi ile insanın kendi kontrolünü kaybetmesine, yanlış ve yanlı bilginin kölesi olma durumuna getirebilir.
Günümüz dünyasında en kolay bilgi edinme yöntemi interent ortamı ve oradaki bilgi tarama siteleridir.
Bilgi, doğada var olan bir şey değildir, bilgi insanlar tarafından, yine insanlar için üretilen, yaratılan bir kaynaktır.
Bilgisayarlar, robotlar, yapay zeka, artık basılı kaynakların önüne geçmiş ve ulu orta her yerde doşlaşmaktadır. O kadar ki, yapay zekanın robotları bile birbirleri ile çelişmekte, yarışmakta ve savaşmaktadır. Elbette ki bunların gerçekliğini ve yararlarını da yok sayamayız, görmezlikten gelemeyiz.
Bu yüzden günümüz eğitim sistemi ve yöntemleri bu farkındalık ile hareket etmeli ve yeni nesilleri yetiştirmelidir. İşe ilk başta ailelerden başlanmalı ve sırası ile eğitim sistemlerinde sürdürülmelidir.
Genellikle geleneksel toplum ve ailelerden sorun olarak söz edilir. Oysa geleneği, göreneği, töresi olan geleneksel yapılar, gerek aile olarak, gerekse de toplum olarak, örf, adet, gelenek, görenek olarak yaşanılarak elde edilmiş bilgi ve deneyimlerden çıkılarak daha iyi ve güzel noktalara varılabilir.
İşte bunun için de sağlıklı ve doğru bilginin gerek geleneksel yol ve yöntemlerle, gerekse de çağdaş eğitim yöntemleri ve olanakları ile elde edilerek yapılması, kişileri ve toplumları daha aydınlık ve sağlıklı yarınlara taşıyacaktır.
Bu bilgiler doğruların mihenk taşları olmalılardır, yoksa her şeyin bir çıkar ve sömürü aracı olarak kullanıldığı dünyada, ayakta kalmanın, var olmanın yolu, sağlıklı ve doğru bilgi ve kaynaklarına sahip olmaktan geçmektedir.
Çok basit, herkesin günlük yaşamda karşılaştığı sağlık konusundaki yaklaşımları ele alalım.
Bir yaklaşım, sağlık sisteminin önceliği KORUYUCU sağlık sistemi olmalıdır. Dolayısı ile de sistem de, bunun üzerine inşa edilir.
Bir başka yöntem ise, TEDAVİ EDİCİ sağlık sistemi de, yaşanılan sağlık sorunun en azından o anki durumunu tedavi etme yönündedir. Her iki yöntem de sonuç vermekte midir, elbette ki.
Sonuçlarına bakıldığında, birinin önceliği kişilerin sağlıklı ortamlarda yaşaması iken, diğerinin önceliği ise, sağlık sorunu çözülsün ama sistem de sürsündür.
Bu yüzden insanın ve insanlığın en önemli sorunu kendini önceleyip, öncelemediğidir.
Elbetteki dünya büyük bir iletişim süreci içinde ve ekonomik gelişmeler, teknoloji ve siyasi süreçler bütün dünyayı kişiler bazında da, ülkeler bazında da etkilemektedir.
Çağın koşulları da insanları bambaşka seçeneklere sürüklemektedir. Çoğu insan dün denilecek bir zamanda kendi köy ve kasabasından öteye gitmeyi bile düşünemez iken, günümüz insanları bırakın öteki kıtaları, başka yıldızlara yolculuğun hayallerini kurmakta ve planlarını yapmaktadır.
İşte bu yüzden devletler, yurttaşlarının her konusunu öncelemeli, elbette ki yurttaşlar da bunu önceleyecek sistem ve kuruluşları, demokrasi denilen oyun sahasında tercih etmelilerdir.
Kişlerin bireysel mutluluk endeksleri yükselirken, toplumların mutluluk endekslerinin düşmesi bir rastlantı değildir.
Küba, Kostarika gibi küçücük ülkelerin yurttaşlarının mutluluk endeksleri yükselirken, ülkemiz gibi her türlü olanağa sahip ülkelerin yurttaşlarının mutluluk endekslerinin düşmesi bir rastlantı değil, seçilenlerin, yönetenlerin kimi öncelediğidir.
Tüm dünyada olduğu gibi mutsuz ve umutsuz insanların sayısı ülkemizde de gittikçe artmakta, sıradan olağan ölümlerin yerini intihar vakaları almaktadır.
Kaba intihar vakası TÜİK verilerine göre 1975 yılında yüz binde 1,97 iken, 2021'de yüz binde 4,98 olmasını, kişiler olarak da toplum olarak da, yönetimler olarak düşünmek gerekmez mi?
Ülkemizde ucuz işgücü için köyden kente göçün teşviki, ardından da tarımın yerli tohumun yasaklanması gibi projelerle geriletilmesi, aile düzenini ve toplumsal yapıyı bozmuştur.
Bu, önce kentlerin kenarlarında gecekondulaşmaya sebep olmuş, bugün ise onlarca katlı binalar ile kişiler hem kendilerinden hem de toplumdan uzaklaştırılmışlardır.
Bunu bir konfor sayanların oranı artmış, özgürlük yerine konfor tercih edilir hale getirilmiştir.
İlk çağlarda Spartacus'ün, 19 yüzyılda da Arjantinli Doktor, Küba Devriminin Liderlerinden ve eski Sanayi Bakanı Ernesto Che Guevara'nın dediği gibi:
"Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun olan kölelerdir"!..
Farkında mıyız?
İbrahim Uysal