Aydan Erdoğan
Köşe Yazarı
Aydan Erdoğan
 

Kin: 13.Bölüm - Yeni Hayat

Şansı olmalı insanın, doğduğu gün başlayan. "Thomas, bu çocuk pek çelimsiz, bakımsız… Ölür bu dostum." "Yok, be dostum, dayanıklı çocuktur. Maxwell çok dövdü. Hiçbir şey olmadı." "Tamam, o zaman, Sam çabuk gel." Küçük kapı açıldı, uşak Sam ağır adımlarla odaya geldi. "Buyurun efendim." "Şunu al, önce iyice yıkayın. Giyecek bir şeyler bulun, eğer yoksa biriniz gitsin Katarina'dan satın alsın, haydi. Çabuk ol, kokuyor bu… Bir dakika ismi neydi bunun." "Rasputin." "… Bu kadar uzun isim… Sevmedim… Bundan sonra adı Fid olacak." "Peki efendim." Rasputin yeni adıyla Fid uşak Sam'in peşinde küçük kapıdan içeri girdi. Burası diğer odadan çok farklıydı, ağır bir koku vardı, ilerledikçe daha da kötüleşiyordu. Mutfağa giden holde ilerliyorlardı. Duvarlar kirliydi. İçerde bir sürü insan vardı. Ortalık dağınıktı. Koca bir kazanda domuz kaynatıyorlardı. Koku bundan geliyor olmalı diye düşündü. Mutfaktan geçtikten sonra karşılarına bir kapı çıktı, Sam kapıyı açtı. "Geç." Dedi. Rasputin kafası önünde iki büklüm üzgün içeri girdi. Küçük bir odaydı. Tahta bir sedir üstünde ince bir şilte, bir yorgan ve bir yastık vardı. Temiz görünüyorlardı. İçerden gelen koku yoktu. Oda oldukça iyi ışık alıyordu. Kocaman, ahşap, iki kanatlı bir pencere vardı. Yataktan hariç birde sandıklı bir uzun koltuk vardı. Yeşil renkli kadife koltuk, halının yeşil çiçekli açık sarı halısıyla uyumluydu. Eğer bu oda benimse çok güzel diye düşündü. Kilisede ki odası daha büyüktü ama burası kadar sıcak değildi. Ayrıca Simon için de yer vardı. Sahi Simon nerdeydi. Umarım gelir biran önce. "Acele et. Banyoya gir." "Peki." Yeni odasına girdiğinde fark etmediği başka bir kapıyı açtı Sam, burası mermer kaplı, büyük küvetli temiz bir banyoydu, kendini tutamayıp heyyy yaşasın diye çığlık attı. Sam donuk bir ifadeyle bakınca, utanıp başını eğdi. Acelece soyundu küvete girdi. Sam sıcak suyu açtı ve banyodan çıktı. İçeriye iri yarı bir adam girdi. Elindeki süngerle oldukça sertçe sabunlamaya başladı, canı yanmıştı ama hiç sesini çıkarmadı. Sonunda iyice temizlendiğine emin olunca havlulara sarıp sarmaladı ve banyodan çıktı. Banyonun ortasında öylece kalakalmıştı. Kimsenin gelmeyeceğine emin olunca odasına girdi. O banyodayken yeni giysiler yatağın üstüne konmuştu. Giyindi ve beklemeye başladı. Geçen süre uzadıkça uykusu ağır bastı, derin bir uykuya daldı. Ne kadar süre geçmişti farkında değildi, uyandığında hava kararmıştı. Etrafı kontrol ederek yataktan indi, perde aralığından sızan ışıkla, lambayı bulup yaktı. O uyurken odasına bir ahşap masa ve iki sandalye konmuştu. Ayrıca bir de elbise dolabı vardı.  Merak edip dolabı açtı, aynı Simon'nun giysileri hatta daha güzelleri vardı. İki çift takım elbise, biri lacivert biri siyah iki çift rugan ayakkabı, fiyonklu papyonlu bir parti smokini, çeşit çeşit kazaklar, ceketler, hırkalar, bir sürü iç çamaşırı… O sırada pencereden camın tıklatıldığını duydu. Korkuyla pencereye yanaşıp, perdeyi araladı. “Simon canım arkadaşım… Biliyordum geleceğini.” Telaşla pencereyi açtı, Simon hoplayıp içeri girdi. "Gizlice geldim buraya, Thomas'dan kaçtım." "İyi ki geldin Simon." "Yeni odan güzelmiş." "Bak, yeni elbiselerime, nasıl beğendin mi?" "Ooo çok güzel." "Karnın aç mı? Ben uyurken yemek de getirmişler." "Benim karnım aç değil, sen ye arkadaşım." Rasputin sevinçle yemeğini yedi, hiç durmadan konuşuyordu. Simon'un gelişiyle her şey daha da güzelleşmişti. Yemekten sonra Sam odaya geldi, Simon perdenin arkasına saklandı. "Bay Benjamin, seni odasında bekliyor." Rasputin Sam'in arkasından dışarı çıktı, birlikte yine mutfaktan geçtiler. Mutfakta ağır koku kalmamıştı, her yer tertemizdi. Sadece duvarlar kirliydi. Demek ki sadece yemek zamanında dağınıktı. Küçük kapıyı açan Sam kenara çekildi. "Üstünü toparla, birazdan Bay Benjamin ile konuşacaksın." Rasputin iç çamaşırlarını pantolonunun içine sıkıştırdı. Kendisine uzun gelen çamaşır pantolon içinde potluk yapmıştı. Sam bu komik görüntüye gülümsedi. Acımaya başlamıştı çocuğa, kendisi de böyle Benjamin'nin babasına teslim edilmişti. Umarım babası kadar zalim değildir. Çünkü bu çocuk gerçekten çok temiz. "Hazır mısın?" "Evet, efendim." Giriş kapısının tam karşısında ki büyük kapıya doğru ilerlediler. Sam kapıyı açtı, yine geniş bir girişin karşısında uzun bir merdiven vardı, tırabzanları parlak cilalı ahşaptan yapılmıştı. Merdiven bordo renkli halı kaplıydı. Yukarı çıkınca merdiven sağ ve sol olmak üzere ikiye ayrıldı. Sam sağa döndü, Rasputin peşinden gitti. Karşılarında üç kapı vardı. Sol köşede ki kapının önünde durdu Sam, kapıya bir kez elinin dışıyla bileğiyle vurdu. İçerden gir diye seslendi Benjamin. Sam kapıyı açtı, kenara çekildi. Rasputin ürkek korkak minik adımlarla ilerledi. Burası Benjamin'in çalışma odasıydı. Günün uzun bir kısmını burada geçiriyordu. Her mobilya ahşaptı. Kahverengi sıkıcı bir odaydı. Odada ağır bir puro kokusu vardı. Çalışma masasının üstü karmakarışıktı. Benjamin konuşmaya başlayınca, Rasputin masaya üç dört adım kala durdu. "Bundan sonra bu evin oğlusun. Gerekirse ev işlerini göreceksin. Sana ne söylenirse yapacaksın. Davetler olunca oğlum gibi davranacaksın. Diğer zamanlarda mutfakta, bahçede, çiftlikte… Ne ihtiyaç olursa işte." "…" "Anladın mı Fid? Bön bön bakma suratıma" "… Anladım, efendim." "İyi, çık şimdi. Sam kapıda bekliyor, O'nunla git, ne iş varsa yap. Seni çağırmadıkça bu kata çıkma." Rasputin odadan aynı ağır adımlarla zorlukla çıktı. İçi bulanıyordu. Gözleri kararmıştı. Kapı koluna boyu yetişmiyordu. Tıpkı Sam gibi bileğiyle bir kez tıklattı. Kapı açıldı, dışarı çıktı. Birlikte aşağı indiler. Mutfaktan geçerken Sam konuşmaya başladı. "Şimdi odana gidince uyu, sabah çiftlikte yapılacak çok işin var." Odasına girdi, Simon koltukta oturmuş, bekliyordu. Arkadaşını görünce yanına geldi. "Ne oldu Rasputin, bir sorun yok değil mi? Üzgün gibisin." "Simon, Benjamin bana sen benim oğlumsun dedi. Ama her işi yapacaksın, sadece davetlerde oğlum olacaksın dedi." "Nasıl yani, sen bir vazo çiçeği misin? İstedikleri zaman masaya koyup, istedikleri zaman kenara attıkları." "Evet, öyle olmalı." Rasputin ağlamaklıydı. Hiçbir şey söylemeden sedire uzandı. Sırtını dönüp, yorganın içinde büzüldü, yüzünü de kapatıp sessizce ağlayarak uyudu. Aydan Erdoğan Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35
Ekleme Tarihi: 24 Mayıs 2024 - Cuma

Kin: 13.Bölüm - Yeni Hayat

Şansı olmalı insanın, doğduğu gün başlayan.

"Thomas, bu çocuk pek çelimsiz, bakımsız… Ölür bu dostum."

"Yok, be dostum, dayanıklı çocuktur. Maxwell çok dövdü. Hiçbir şey olmadı."

"Tamam, o zaman, Sam çabuk gel."

Küçük kapı açıldı, uşak Sam ağır adımlarla odaya geldi.

"Buyurun efendim."

"Şunu al, önce iyice yıkayın. Giyecek bir şeyler bulun, eğer yoksa biriniz gitsin Katarina'dan satın alsın, haydi. Çabuk ol, kokuyor bu… Bir dakika ismi neydi bunun."

"Rasputin."

"… Bu kadar uzun isim… Sevmedim… Bundan sonra adı Fid olacak."

"Peki efendim."

Rasputin yeni adıyla Fid uşak Sam'in peşinde küçük kapıdan içeri girdi. Burası diğer odadan çok farklıydı, ağır bir koku vardı, ilerledikçe daha da kötüleşiyordu. Mutfağa giden holde ilerliyorlardı. Duvarlar kirliydi. İçerde bir sürü insan vardı. Ortalık dağınıktı. Koca bir kazanda domuz kaynatıyorlardı. Koku bundan geliyor olmalı diye düşündü. Mutfaktan geçtikten sonra karşılarına bir kapı çıktı, Sam kapıyı açtı.

"Geç." Dedi.

Rasputin kafası önünde iki büklüm üzgün içeri girdi. Küçük bir odaydı. Tahta bir sedir üstünde ince bir şilte, bir yorgan ve bir yastık vardı. Temiz görünüyorlardı. İçerden gelen koku yoktu. Oda oldukça iyi ışık alıyordu. Kocaman, ahşap, iki kanatlı bir pencere vardı. Yataktan hariç birde sandıklı bir uzun koltuk vardı.

Yeşil renkli kadife koltuk, halının yeşil çiçekli açık sarı halısıyla uyumluydu. Eğer bu oda benimse çok güzel diye düşündü. Kilisede ki odası daha büyüktü ama burası kadar sıcak değildi. Ayrıca Simon için de yer vardı. Sahi Simon nerdeydi. Umarım gelir biran önce.

"Acele et. Banyoya gir."

"Peki."

Yeni odasına girdiğinde fark etmediği başka bir kapıyı açtı Sam, burası mermer kaplı, büyük küvetli temiz bir banyoydu, kendini tutamayıp heyyy yaşasın diye çığlık attı. Sam donuk bir ifadeyle bakınca, utanıp başını eğdi. Acelece soyundu küvete girdi. Sam sıcak suyu açtı ve banyodan çıktı. İçeriye iri yarı bir adam girdi. Elindeki süngerle oldukça sertçe sabunlamaya başladı, canı yanmıştı ama hiç sesini çıkarmadı. Sonunda iyice temizlendiğine emin olunca havlulara sarıp sarmaladı ve banyodan çıktı. Banyonun ortasında öylece kalakalmıştı. Kimsenin gelmeyeceğine emin olunca odasına girdi. O banyodayken yeni giysiler yatağın üstüne konmuştu. Giyindi ve beklemeye başladı. Geçen süre uzadıkça uykusu ağır bastı, derin bir uykuya daldı. Ne kadar süre geçmişti farkında değildi, uyandığında hava kararmıştı. Etrafı kontrol ederek yataktan indi, perde aralığından sızan ışıkla, lambayı bulup yaktı. O uyurken odasına bir ahşap masa ve iki sandalye konmuştu. Ayrıca bir de elbise dolabı vardı.  Merak edip dolabı açtı, aynı Simon'nun giysileri hatta daha güzelleri vardı. İki çift takım elbise, biri lacivert biri siyah iki çift rugan ayakkabı, fiyonklu papyonlu bir parti smokini, çeşit çeşit kazaklar, ceketler, hırkalar, bir sürü iç çamaşırı…

O sırada pencereden camın tıklatıldığını duydu. Korkuyla pencereye yanaşıp, perdeyi araladı.

“Simon canım arkadaşım… Biliyordum geleceğini.”

Telaşla pencereyi açtı, Simon hoplayıp içeri girdi.

"Gizlice geldim buraya, Thomas'dan kaçtım."

"İyi ki geldin Simon."

"Yeni odan güzelmiş."

"Bak, yeni elbiselerime, nasıl beğendin mi?"

"Ooo çok güzel."

"Karnın aç mı? Ben uyurken yemek de getirmişler."

"Benim karnım aç değil, sen ye arkadaşım."

Rasputin sevinçle yemeğini yedi, hiç durmadan konuşuyordu. Simon'un gelişiyle her şey daha da güzelleşmişti. Yemekten sonra Sam odaya geldi, Simon perdenin arkasına saklandı.

"Bay Benjamin, seni odasında bekliyor."

Rasputin Sam'in arkasından dışarı çıktı, birlikte yine mutfaktan geçtiler. Mutfakta ağır koku kalmamıştı, her yer tertemizdi. Sadece duvarlar kirliydi. Demek ki sadece yemek zamanında dağınıktı. Küçük kapıyı açan Sam kenara çekildi.

"Üstünü toparla, birazdan Bay Benjamin ile konuşacaksın."

Rasputin iç çamaşırlarını pantolonunun içine sıkıştırdı. Kendisine uzun gelen çamaşır pantolon içinde potluk yapmıştı. Sam bu komik görüntüye gülümsedi. Acımaya başlamıştı çocuğa, kendisi de böyle Benjamin'nin babasına teslim edilmişti. Umarım babası kadar zalim değildir. Çünkü bu çocuk gerçekten çok temiz.

"Hazır mısın?"

"Evet, efendim."

Giriş kapısının tam karşısında ki büyük kapıya doğru ilerlediler. Sam kapıyı açtı, yine geniş bir girişin karşısında uzun bir merdiven vardı, tırabzanları parlak cilalı ahşaptan yapılmıştı. Merdiven bordo renkli halı kaplıydı. Yukarı çıkınca merdiven sağ ve sol olmak üzere ikiye ayrıldı. Sam sağa döndü, Rasputin peşinden gitti. Karşılarında üç kapı vardı. Sol köşede ki kapının önünde durdu Sam, kapıya bir kez elinin dışıyla bileğiyle vurdu. İçerden gir diye seslendi Benjamin.

Sam kapıyı açtı, kenara çekildi. Rasputin ürkek korkak minik adımlarla ilerledi. Burası Benjamin'in çalışma odasıydı. Günün uzun bir kısmını burada geçiriyordu. Her mobilya ahşaptı. Kahverengi sıkıcı bir odaydı. Odada ağır bir puro kokusu vardı. Çalışma masasının üstü karmakarışıktı. Benjamin konuşmaya başlayınca, Rasputin masaya üç dört adım kala durdu.

"Bundan sonra bu evin oğlusun. Gerekirse ev işlerini göreceksin. Sana ne söylenirse yapacaksın. Davetler olunca oğlum gibi davranacaksın. Diğer zamanlarda mutfakta, bahçede, çiftlikte… Ne ihtiyaç olursa işte."

"…"

"Anladın mı Fid? Bön bön bakma suratıma"

"… Anladım, efendim."

"İyi, çık şimdi. Sam kapıda bekliyor, O'nunla git, ne iş varsa yap. Seni çağırmadıkça bu kata çıkma."

Rasputin odadan aynı ağır adımlarla zorlukla çıktı. İçi bulanıyordu. Gözleri kararmıştı. Kapı koluna boyu yetişmiyordu. Tıpkı Sam gibi bileğiyle bir kez tıklattı. Kapı açıldı, dışarı çıktı. Birlikte aşağı indiler. Mutfaktan geçerken Sam konuşmaya başladı.

"Şimdi odana gidince uyu, sabah çiftlikte yapılacak çok işin var."

Odasına girdi, Simon koltukta oturmuş, bekliyordu. Arkadaşını görünce yanına geldi.

"Ne oldu Rasputin, bir sorun yok değil mi? Üzgün gibisin."

"Simon, Benjamin bana sen benim oğlumsun dedi. Ama her işi yapacaksın, sadece davetlerde oğlum olacaksın dedi."

"Nasıl yani, sen bir vazo çiçeği misin? İstedikleri zaman masaya koyup, istedikleri zaman kenara attıkları."

"Evet, öyle olmalı."

Rasputin ağlamaklıydı. Hiçbir şey söylemeden sedire uzandı. Sırtını dönüp, yorganın içinde büzüldü, yüzünü de kapatıp sessizce ağlayarak uyudu.

Aydan Erdoğan

Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, izmir spotçu, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, raf sistemleri, ahşap kompozit deck, ingiltere aile birleşimi sınavı