Aydan Erdoğan
Köşe Yazarı
Aydan Erdoğan
 

Kin: 26.Bölüm - Ölüm

Tanrı dünyada sadece bir kişiden merhametini esirgeyecek olsa o kesinlikle sen olurdun. “Durumu nasıl?” “Sürekli konuşuyor efendim.” Rasputin sesleri duyunca yatağından doğruldu, boş sandalyeye bakarak. “Yine geldiler dostum, ben ölene kadar peşimi bırakmayacaklar. Yooo biliyorum, aslında sende biliyorsun, ben senin kadar güçlü değilim. Akılları sıra seni ele vermemi istiyorlar. Senin Tanrının isteklerini yerine getirmenin hiç önemi yok onlar için. Onların hepsi günahkardı.” Kafasını odada bulunanlara çevirip, yatağına yeniden uzandı. “Şeytan, Dante’ye şöyle söyledi. Tanrıyı gerçekten tanısaydın sende ona ihanet ederdin. Minnacık bir insan Hitler, bataklık kurbağası Mussolini… Sonunda ikisininde havası söndü. Hirohito’yu da unutmamak lazım.” Kahkahalarla gülmeye başladı, ardından öksürmeye başladı. Hemşirenin verdiği suyu zorlukla içti. Gözlerinden akan yaş çok acı çektiğini gösteriyordu. Doktor müfettişe dönüp, kulağına eğilip. “Ağrı kesici vermeliyiz.” Dedi. Müfettiş olur anlamında başını eğdi. Ağrısını uzun süre dindirecek kadar morfin iğnesi yapıldı. Uyumak üzereyken fısıldayarak Simon’u affedin dedi. Geçmişe son bakış “ İki kişi dostluktur, üçüncü cadılar toplantısı” Sandalyede uyuklayan hemşire duyduğu ses ile irkildi, toparlanıp dışarı çıktı. “Simon sabah sabah aklına ne geldi yine.” “Dostum, farkında değil misin? Bunlar seni öldürmeye çalışıyor. Sana verdikleri ilaçlar seni uyuşturuyor. Bizim görüşmemizi engellemeye çalışıyorlar ve sen de bütün bunlara izin veriyorsun. Sanırım artık ayrılma zamanı geldi.” “Yapma Simon benim senden başka kimsem yok. Sen gidersen ben ölürüm.” Rasputin ağlamaya başladı. Doktor Lange içeri girdiğinde Rasputin’nin görünmez bir şeye uzandığını gördü. Sanki birinin elini tutmuş gibiydi bırakmak istemediği görünmez el ona direnir gibiydi ileri geri zorlukla gidip geliyordu. “Simon dostum kal yalvarırım.” Boğuk bir sesle durmadan yalvardı. “Rasputin, bir şeyler yemek ister misin?” “Defolun başımdan ben her şeyi biliyorum, beni deneyleriniz için kobay yaptınız, öldürmeye çalışıyorsunuz.” “Bunu sana kim söyledi oğlum?” Rasputin irkildi. “Konuşma dostum onunla o senin baban değil, Maxwell öldü onu annen öldürdü.” Yeniden yatağına uzandı. Tavanı izlerken, öksürmeye başladı. Bir süre sonra ağzından kan gelmeye başladı. Elini yeniden uzattı, görünmez eli tutuyordu, bu kez Simon elini bırakmadı. “Canın acıyor mu Rasputin?” “Hayır, efendim, çok iyiyim.” “İşte böyle kandır onları, yoksa sen olmasan dünyanın kaç bucak olduğunu onlara gösteririm.” “Beni hep neşelendirdin dostum, ama çok gülersem öksürüp etrafı berbat edebilirim.” Yine de öksürmeye başladı, ayakları kolları azap içinde büküldüler, yüzü çektiği acıdan kıpkırmızı olmuştu, bu kez gelen kriz hiç geçmeyecek gibiydi, zorlukla görünmez eli bulmak için kolunu kaldırdı, boşlukta aranırken buldu Simon’u, gözleri yalvarır gibiydi, fısıldayan bir sesle annem dedi ama kimse onu duymadı. Dışarıda bekleyenler, doktorun odadan çıkmasıyla hareketlendi. “O öldü.”    Bu hikayeyi yazarken, ( ilk basımı 1967 yılı olan yazar M.Çağatay Uluçay ) 1979 basımı Tarih Ansiklopedisinden yararlandım.   Aydan ERDOĞAN Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35
Ekleme Tarihi: 23 Ağustos 2024 - Cuma

Kin: 26.Bölüm - Ölüm

Tanrı dünyada sadece bir kişiden merhametini esirgeyecek olsa o kesinlikle sen olurdun.

“Durumu nasıl?”

“Sürekli konuşuyor efendim.”

Rasputin sesleri duyunca yatağından doğruldu, boş sandalyeye bakarak.

“Yine geldiler dostum, ben ölene kadar peşimi bırakmayacaklar.

Yooo biliyorum, aslında sende biliyorsun, ben senin kadar güçlü değilim. Akılları sıra seni ele vermemi istiyorlar.

Senin Tanrının isteklerini yerine getirmenin hiç önemi yok onlar için. Onların hepsi günahkardı.”

Kafasını odada bulunanlara çevirip, yatağına yeniden uzandı.

“Şeytan, Dante’ye şöyle söyledi. Tanrıyı gerçekten tanısaydın sende ona ihanet ederdin.

Minnacık bir insan Hitler, bataklık kurbağası Mussolini… Sonunda ikisininde havası söndü. Hirohito’yu da unutmamak lazım.”

Kahkahalarla gülmeye başladı, ardından öksürmeye başladı. Hemşirenin verdiği suyu zorlukla içti. Gözlerinden akan yaş çok acı çektiğini gösteriyordu.

Doktor müfettişe dönüp, kulağına eğilip.

“Ağrı kesici vermeliyiz.” Dedi.

Müfettiş olur anlamında başını eğdi. Ağrısını uzun süre dindirecek kadar morfin iğnesi yapıldı. Uyumak üzereyken fısıldayarak Simon’u affedin dedi.

Geçmişe son bakış

“ İki kişi dostluktur, üçüncü cadılar toplantısı”

Sandalyede uyuklayan hemşire duyduğu ses ile irkildi, toparlanıp dışarı çıktı.

“Simon sabah sabah aklına ne geldi yine.”

“Dostum, farkında değil misin? Bunlar seni öldürmeye çalışıyor. Sana verdikleri ilaçlar seni uyuşturuyor. Bizim görüşmemizi engellemeye çalışıyorlar ve sen de bütün bunlara izin veriyorsun. Sanırım artık ayrılma zamanı geldi.”

“Yapma Simon benim senden başka kimsem yok. Sen gidersen ben ölürüm.”

Rasputin ağlamaya başladı. Doktor Lange içeri girdiğinde Rasputin’nin görünmez bir şeye uzandığını gördü. Sanki birinin elini tutmuş gibiydi bırakmak istemediği görünmez el ona direnir gibiydi ileri geri zorlukla gidip geliyordu.

“Simon dostum kal yalvarırım.”

Boğuk bir sesle durmadan yalvardı.

“Rasputin, bir şeyler yemek ister misin?”

“Defolun başımdan ben her şeyi biliyorum, beni deneyleriniz için kobay yaptınız, öldürmeye çalışıyorsunuz.”

“Bunu sana kim söyledi oğlum?”

Rasputin irkildi.

“Konuşma dostum onunla o senin baban değil, Maxwell öldü onu annen öldürdü.”

Yeniden yatağına uzandı. Tavanı izlerken, öksürmeye başladı. Bir süre sonra ağzından kan gelmeye başladı. Elini yeniden uzattı, görünmez eli tutuyordu, bu kez Simon elini bırakmadı.

“Canın acıyor mu Rasputin?”

“Hayır, efendim, çok iyiyim.”

“İşte böyle kandır onları, yoksa sen olmasan dünyanın kaç bucak olduğunu onlara gösteririm.”

“Beni hep neşelendirdin dostum, ama çok gülersem öksürüp etrafı berbat edebilirim.”

Yine de öksürmeye başladı, ayakları kolları azap içinde büküldüler, yüzü çektiği acıdan kıpkırmızı olmuştu, bu kez gelen kriz hiç geçmeyecek gibiydi, zorlukla görünmez eli bulmak için kolunu kaldırdı, boşlukta aranırken buldu Simon’u, gözleri yalvarır gibiydi, fısıldayan bir sesle annem dedi ama kimse onu duymadı.

Dışarıda bekleyenler, doktorun odadan çıkmasıyla hareketlendi.

“O öldü.”

 

 Bu hikayeyi yazarken,

( ilk basımı 1967 yılı olan yazar M.Çağatay Uluçay )

1979 basımı Tarih Ansiklopedisinden yararlandım.

 

Aydan ERDOĞAN

Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, izmir spotçu, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, ingiltere aile birleşimi sınavı