Aydan Erdoğan
Köşe Yazarı
Aydan Erdoğan
 

Kin: 17.Bölüm - İlk

Güzel Kapı açıldı kız gelmişti, gülümsüyordu üstelik. Üzerinde ince ipek dantelli geceliği vardı. "Üşümüş olmalısın Madison." "Sen varsın sevgilim, artık üşümem." Madison Rasputin'e sarıldı. Öpmeye başladı. Rasputin şaşkındı. Elini nereye koyacağını bilmiyordu, beline sarıldı. Başını tuttu, kendi yüzüne bastırdı. İçine dolan ateş daha önce hiç yaşamadığı bir sıcaklıktı. Madison biraz uzaklaştı. Üstündekileri çıkardı, sadece iç çamaşırlarıyla yatağa uzandı. Tavana bakıyordu, dudaklarını ısırıyordu. Rasputin'de üstündekileri çıkardı, kızın yanına uzandı. Elini tuttu, ne kadar sıcaktı. Bir türlü kıza dönüp bakamıyordu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Birden bire dönüp, kızı kucakladı, üstüne aldı. Bir süre öylece durdular. Sonra kızı altına aldı. Göğüslerini öpmeye başladı. Gençliğin ateşiyle daha fazla kendini tutamamıştı. Uyuya kaldılar. Sabah uyandığında kız gitmişti. Rasputin çok mutluydu, adeta ruh gibi geziyordu, yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Simon uyarmasa yakalanabilirdi. Daha sonra ki gecelerde her gece Madison ziyarete geldi, artık daha deneyimliydi. Rasputin ne isterse Madison izin veriyordu. Yalnız kızın yüzü gittikçe çirkinleşiyordu. Rasputin bunu Simon'a söyleyince, o zaman artık gelmemesini söyle demişti. Evet, öyle yapacaktı, bu gece bitti diyecekti. İsterse ağlasın, dövünsün. Sevmiyorum seni diyecekti. Dediği gibi de yaptı, kızı terk etti. Sonra ki gecelerde Simon ile dışarı çıkmaya başladılar. Daha güzel kadınlarla sevişiyordu. Kış bitti ilkbahar geçti, tüm sıcaklığıyla yaz gelmişti. Rasputin bir hayal aleminde yaşıyordu. Çevresinde olan bitenin farkında değildi. Oysa tüm malikane her gün ifade almaya gelen polislerle doluydu. Kimse Rasputin'e bakmıyordu. Bir polis memurunun dikkatini çekene kadar. Simon ile odasında oyalanan Rasputin kapının çalmasıyla irkildi. Simon hemen saklandı. Rasputin kapıyı açtı. "Buyurun efendim." "Bay Fid, sizinle kayıp bir kişi hakkında konuşmak istiyorum." "Kim kayıp?" "Bay Benjamin'in kızı Bayan Madison." "Madison kayıp mı? Nasıl olur?" "Yedi aydır, kendisinden haber alınamıyor. Sizin bir bilginiz var mı?" "Yedi ay mı? Ben... O'nu uzun zamandır görmüyorum ki." "Peki efendim." Polis memuru evde hiçbir önemi olmayan, daha ilk günden kimsenin ismini anmadığı bu gencin, kısa cevabına inanıp, diğer polislerin yanına döndü, polis şefi hepsinin bir araya geldiğine emin olunca, "Herkes sorgulandı mı?" Diye sordu. Tek tek onaylama cevabını alınca, malikaneden ayrıldılar. Hiçbir şey elde edememişlerdi. Nasıl olurdu, bu kadar neşeli, ailesine düşkün bir kız ortadan kaybolurdu. Polis şefi Samuel bunu çözmeliydi. Otuz beş yıllık meslek hayatında çok olay görmüştü. Bu da muhtemelen bakan adayının rakibi ya da Benjamin için mafya hesaplaşması olabilirdi. Sezgileri yanıltmıyorsa bu kadar basitti. On yedi yaşında bir kıza yazık olmuştu. Benjamin adaylıktan çekilmişti. Artık kimseyle konuşmuyor. Hatta çoğu zaman yemekte yemiyordu. Karısını kaybettikten sonra kızı her şeyiydi. O'na bir şey olursa yaşamam diyordu. Dostları da teker teker O'nu terk etmişti. Tüm şehir olayı unutmaya başlamıştı bile. Sanki kızı hiç olmamıştı. Yalan dolan bir sürü hikaye uyduruldu. Yok, biriyle kaçtı. Yok, annesi gibi kendini göle attı. Konuyla ilgili kimseyle konuşmuyordu. Baş Müfettiş Samuel bu işin peşini bırakmak istemiyordu. Dava zaman aşımına uğrarsa, davayı yeniden açmak sıkıntılı bir süreçti, bunu çok iyi biliyordu. İlk memurluk zamanında buna benzer bir davaya katılmıştı. Olayı hatırlamaya çalıştı. Yine çok zengin bir ailenin kızı, babasının düşmanları yüzünden önce kaçırılmış sonra günlerce işkence edilip bir uçurumdan aşağı atılmıştı. Cesedi daha doğrusu kalan kemikleri ve kafatası bir yıl sonra bir çoban tarafından tesadüfen bulunmuştu. Genç kızın bu hali Samuel’e kendi kızı Bella’yı hatırlatmıştı. Tanrım ne korkunç bir son... Bir ailenin tek kızı… Bella, Madison ile aynı yaştaydı. Maalesef geçen zaman ve delil yetersizliği ile dava kapandı. Benjamin intihar etti. Sam ve çiftlik çalışanları miras ve devir işlemleri süresince çiftlikte kalmaya devam ettiler. Benjami’nin oldukça yüklü mirası vardı. Cenazesinden sonra, vasiyet avukatı Bay Parker tarafından tüm ev halkının önünde okundu. Benjamin, Sam’e beş bin sterlin, diğer dört çalışana ikişer bin sterlin bırakmıştı. Geri kalan miras ki bu hiç de azımsanmayacak kadar çoktu, kızı kayıp olduğu için evlatlığı Rasputin’e kalmıştı. Tüm işlemler tamamlanınca, dört çalışan evden ayrıldı. Sam, Rasputin için beş çalışan ayarladı. Bunlardan biri bahçıvan, biri aşçı, biri uşak, biri hizmetçi, biri de muhasebeciydi. Sam Rasputin’nin parayı çar çur etmesinden korkuyordu, çünkü çocuğu seviyordu, tek başına kalırsa kendisine bakamaz diye düşünüyordu. Evden ayrılmadan bir gece önce tüm çalışanları Rasputin’e tanıtmak için evde bir yemek daveti verdi. “Ben yarın evden ayrılıyorum oğlum. Bundan sonra burada çalışanların ile birlikte ömrünün sonuna kadar yaşayacaksın.” “Sam amca lütfen benim yanımda kalın.” “Çok isterdim ama oğlum biliyorsun çok yaşlıyım ben. Artık sana bakamam kendi sağlığım o kadar bozuldu ki. Sen de biliyorsun eskisi gibi gözlerim görmüyor, çoğu zaman kimseyi duymuyorum. Ama gözüm arkada kalmayacak, dostlarım sana çok iyi bakacaklar.” Aydan Erdoğan Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35
Ekleme Tarihi: 21 Haziran 2024 - Cuma

Kin: 17.Bölüm - İlk

Güzel

Kapı açıldı kız gelmişti, gülümsüyordu üstelik. Üzerinde ince ipek dantelli geceliği vardı.

"Üşümüş olmalısın Madison."

"Sen varsın sevgilim, artık üşümem."

Madison Rasputin'e sarıldı. Öpmeye başladı. Rasputin şaşkındı. Elini nereye koyacağını bilmiyordu, beline sarıldı. Başını tuttu, kendi yüzüne bastırdı. İçine dolan ateş daha önce hiç yaşamadığı bir sıcaklıktı. Madison biraz uzaklaştı. Üstündekileri çıkardı, sadece iç çamaşırlarıyla yatağa uzandı. Tavana bakıyordu, dudaklarını ısırıyordu. Rasputin'de üstündekileri çıkardı, kızın yanına uzandı. Elini tuttu, ne kadar sıcaktı. Bir türlü kıza dönüp bakamıyordu. Ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Birden bire dönüp, kızı kucakladı, üstüne aldı. Bir süre öylece durdular. Sonra kızı altına aldı. Göğüslerini öpmeye başladı. Gençliğin ateşiyle daha fazla kendini tutamamıştı. Uyuya kaldılar. Sabah uyandığında kız gitmişti.

Rasputin çok mutluydu, adeta ruh gibi geziyordu, yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Simon uyarmasa yakalanabilirdi.

Daha sonra ki gecelerde her gece Madison ziyarete geldi, artık daha deneyimliydi. Rasputin ne isterse Madison izin veriyordu. Yalnız kızın yüzü gittikçe çirkinleşiyordu.

Rasputin bunu Simon'a söyleyince, o zaman artık gelmemesini söyle demişti. Evet, öyle yapacaktı, bu gece bitti diyecekti. İsterse ağlasın, dövünsün. Sevmiyorum seni diyecekti. Dediği gibi de yaptı, kızı terk etti. Sonra ki gecelerde Simon ile dışarı çıkmaya başladılar. Daha güzel kadınlarla sevişiyordu. Kış bitti ilkbahar geçti, tüm sıcaklığıyla yaz gelmişti.

Rasputin bir hayal aleminde yaşıyordu. Çevresinde olan bitenin farkında değildi. Oysa tüm malikane her gün ifade almaya gelen polislerle doluydu. Kimse Rasputin'e bakmıyordu. Bir polis memurunun dikkatini çekene kadar.

Simon ile odasında oyalanan Rasputin kapının çalmasıyla irkildi. Simon hemen saklandı. Rasputin kapıyı açtı.

"Buyurun efendim."

"Bay Fid, sizinle kayıp bir kişi hakkında konuşmak istiyorum."

"Kim kayıp?"

"Bay Benjamin'in kızı Bayan Madison."

"Madison kayıp mı? Nasıl olur?"

"Yedi aydır, kendisinden haber alınamıyor. Sizin bir bilginiz var mı?"

"Yedi ay mı? Ben... O'nu uzun zamandır görmüyorum ki."

"Peki efendim."

Polis memuru evde hiçbir önemi olmayan, daha ilk günden kimsenin ismini anmadığı bu gencin, kısa cevabına inanıp, diğer polislerin yanına döndü, polis şefi hepsinin bir araya geldiğine emin olunca,

"Herkes sorgulandı mı?" Diye sordu.

Tek tek onaylama cevabını alınca, malikaneden ayrıldılar. Hiçbir şey elde edememişlerdi. Nasıl olurdu, bu kadar neşeli, ailesine düşkün bir kız ortadan kaybolurdu. Polis şefi Samuel bunu çözmeliydi. Otuz beş yıllık meslek hayatında çok olay görmüştü. Bu da muhtemelen bakan adayının rakibi ya da Benjamin için mafya hesaplaşması olabilirdi. Sezgileri yanıltmıyorsa bu kadar basitti. On yedi yaşında bir kıza yazık olmuştu.

Benjamin adaylıktan çekilmişti. Artık kimseyle konuşmuyor. Hatta çoğu zaman yemekte yemiyordu. Karısını kaybettikten sonra kızı her şeyiydi. O'na bir şey olursa yaşamam diyordu. Dostları da teker teker O'nu terk etmişti.

Tüm şehir olayı unutmaya başlamıştı bile. Sanki kızı hiç olmamıştı. Yalan dolan bir sürü hikaye uyduruldu. Yok, biriyle kaçtı. Yok, annesi gibi kendini göle attı. Konuyla ilgili kimseyle konuşmuyordu.

Baş Müfettiş Samuel bu işin peşini bırakmak istemiyordu. Dava zaman aşımına uğrarsa, davayı yeniden açmak sıkıntılı bir süreçti, bunu çok iyi biliyordu. İlk memurluk zamanında buna benzer bir davaya katılmıştı. Olayı hatırlamaya çalıştı. Yine çok zengin bir ailenin kızı, babasının düşmanları yüzünden önce kaçırılmış sonra günlerce işkence edilip bir uçurumdan aşağı atılmıştı. Cesedi daha doğrusu kalan kemikleri ve kafatası bir yıl sonra bir çoban tarafından tesadüfen bulunmuştu. Genç kızın bu hali Samuel’e kendi kızı Bella’yı hatırlatmıştı. Tanrım ne korkunç bir son... Bir ailenin tek kızı… Bella, Madison ile aynı yaştaydı.

Maalesef geçen zaman ve delil yetersizliği ile dava kapandı. Benjamin intihar etti. Sam ve çiftlik çalışanları miras ve devir işlemleri süresince çiftlikte kalmaya devam ettiler. Benjami’nin oldukça yüklü mirası vardı. Cenazesinden sonra, vasiyet avukatı Bay Parker tarafından tüm ev halkının önünde okundu. Benjamin, Sam’e beş bin sterlin, diğer dört çalışana ikişer bin sterlin bırakmıştı. Geri kalan miras ki bu hiç de azımsanmayacak kadar çoktu, kızı kayıp olduğu için evlatlığı Rasputin’e kalmıştı. Tüm işlemler tamamlanınca, dört çalışan evden ayrıldı. Sam, Rasputin için beş çalışan ayarladı. Bunlardan biri bahçıvan, biri aşçı, biri uşak, biri hizmetçi, biri de muhasebeciydi.

Sam Rasputin’nin parayı çar çur etmesinden korkuyordu, çünkü çocuğu seviyordu, tek başına kalırsa kendisine bakamaz diye düşünüyordu. Evden ayrılmadan bir gece önce tüm çalışanları Rasputin’e tanıtmak için evde bir yemek daveti verdi.

“Ben yarın evden ayrılıyorum oğlum. Bundan sonra burada çalışanların ile birlikte ömrünün sonuna kadar yaşayacaksın.”

“Sam amca lütfen benim yanımda kalın.”

“Çok isterdim ama oğlum biliyorsun çok yaşlıyım ben. Artık sana bakamam kendi sağlığım o kadar bozuldu ki. Sen de biliyorsun eskisi gibi gözlerim görmüyor, çoğu zaman kimseyi duymuyorum. Ama gözüm arkada kalmayacak, dostlarım sana çok iyi bakacaklar.”

Aydan Erdoğan

Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, izmir spotçu, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, ingiltere aile birleşimi sınavı