Kayberen Türk
Köşe Yazarı
Kayberen Türk
 

Neyin Öcü Bu Erdoğan!

Her anlamı ile büyük Türk ulusunun öz ve aziz malı olan CUMHURİYET kıymetli evlatlarının elinde daima yükselecek ve sonsuza dek yaşayacaktır. İçinde bulunduğumuz durum yine, Ulu önder Atatürk'ümüzün gençliğe hitabesinde bulunan gaflet ve delalet tanımına en uygun durumlardan biridir. Ancak bu durum, binlerce yıllık Türk tarihinde gelmiş ve geçmiş hüküm edenlerin ilk defa Türk'ten taraf olmadığı bir durum değildir. İlk defa da Türk olmanın zorluklarını omuzlar üstü taşımıyoruz. Afallamayın..! *** Erdoğan, 28 Ekim'de büyük Filistin mitingi yapacakmış! Cumhuriyetin ilanının 100.yılının bir gün öncesinde hemde... MİTİNG!  Matemde değil misiniz,bu neyin mitingi? Cumhuriyetimizin 100.yıl kutlamalarını erteleyen mateminiz MİTİNGLERİNİZE engel olmuyor!? Amaaa CUMHURİYETİMİZİN 100.yıl kutlamalarını engelliyor ve gölgeliyor! Öyle mi? Bunun ne anlama geldiğini düşündüm...Neden 28 Ekim ? Ve sonra Atatürk'ün Cumhuriyetin ilanını neden 28 Ekim, neden 30 Ekim değil de, 29 EKİM'de ilan edişine baktım... Bakalım Neden 29 EKİM? 29 EKİM, TARİHTEN SİLİNMEK İSTENEN BİR MİLLETİN ÖCÜYDÜ...EVET ÖYLEYDİ! Atatürk: Mazlum TÜRK milletini tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendine vazife saymıştı..! Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Cumhuriyeti ilan etti.! Atatürk'ün Dahiyane Gizli Mesajı: Cumhuriyet'i 29 Ekim'de İlan Etmesinin Özel Sebebi Neydi? Cumhuriyetin neden 29 Ekim'de ilan edildiğini hiç merak ettiniz mi? Muhtemelen şartlar gereği o güne denk geldiğini tahmin ettiniz fakat Atatürk'ün bu günü seçmesinin çok özel bir nedeni vardı. Neden 3 gün önce veya 5 gün sonra değil de tam olarak 29 Ekim? Bu günün seçilmesi bir rastlantı değildi. Mustafa Kemal Atatürk özellikle 29 Ekim'i seçerek aslında gizli bir mesaj vermişti. Peki bu mesaj kime ve niyeydi? 29 Ekim'in sırrı neydi? Ulu önderimizin bu günü özel olarak seçmesinin nedeni, 30 Ekim'e 5 yıl sonra attığı bir tokat olmasıdır. Ne yaşanmıştı 30 Ekim'de? 1918 yılında Mondros'un imzalandığı gündür. Mondros Ateşkes Anlaşması birilerinin ihaneti nedeniyle Osmanlı Devleti'ni bitiren, İngiliz işgaline yol açan bir parçalanma ve çöküş anlaşmasıdır. Yani Ata'mız, Türkiye Cumhuriyeti'ni 29 Ekim'de ilan ederek aslında 30 Ekim'e karşı "bir milletin ahını, intikamını" ilan etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk ve Fahrettin Altay (1925) Bu tarihte ilan etmesinin nedenini 1925 yılında Cumhuriyet Bayramı kutlamaları esnasında Ankara'da 10 gün boyunca misafir ettiği Fahrettin Altay Paşa'ya açıklamıştır. Fahrettin Altay, 9 Eylül'de İzmir'e giren süvari kolordusu komutanıydı. Anlattıklarına kulak verelim: Atatürk hep "mazlum bir millet" derdi. Cumhuriyet'in ilanından epey bir süre geçmişti. Ben de, hep neden 29 Ekim diye kendi kendime sormuşumdur. Bir gün Çankaya'da sofra dağıldıktan sonra, "Paşam, benim dikkatimi çekmiştir. Hep düşündüm. 30 Ekim 1918 günü mütareke ilan edildi. Adana'daki karargâhınızdan Başkent'e (İstanbul'a) verdiğiniz şifreyi hatırlıyorum.Şimdi aradan zaman geçti, Cumhuriyet'imizin ilanının 29 Ekim gecesine gelmesi acaba bir tesadüf müdür? Üç gün evvel, beş gün sonra da olabilirdi' diye sordum". Bunun üzerine Atatürk şunları söylüyor: Mütarekenin ilk günlerini hatırlarsın. Saray ve hükûmet teslimiyeti kabul etmişti. Hükûmet sarayın, saray da İtilaf Devletleri'nin elinin altına girmişti. Saray bu halinden memnundu.Fakat, ben bunu kabul edemezdim. Buna karşı koymakla bir çıkış yolunu temin ederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım.Dünyada tek başımıza idik, fakat benim inandığım ideale benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hasıl oldu. Mütareke 30 Ekim 1918'de imzalanmıştı. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Peki, 30 Ekim 1918'den bizim İzmir'e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922'ye kadar kaç yıl geçti? Dört yıl.  29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'i ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılap, bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi milletin tarihinde vardır?  Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükafatı işte budur.  Bütün dünya bunu görmüştür. Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir. Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın. Mondros 30 Ekim'dir, Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır. Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır. Atatürk bir an durdu, Fahrettin Paşa'ya baktı ve sonra elini masanın üzerine vurarak: "Deyiniz ki, bu tarihten silinmek istenilen bir milletin öcüdür…" Fahrettin Altay'ın "Ama bundan hiç bahsetmediniz" demesi üzerine, Atatürk, "Övünmek olur, övünmek benimle beraber mefkureye inananların, milletin, ordunun hakkıdır" der. Fahrettin Altay'ın Atatürk'ün bu olaya bakışıyla ilgili düşüncesi şudur: Cumhuriyet'in ilanı üç gün önce, iki gün sonra da olabilirdi. Bazı akımlar vardı, onlara karşı harekete geçmişti. Ama dikkatimden kaçmayan husus, müzakerelerin bir an evvel bitmesini istemesiydi. Adana'dan İstanbul'a verdiği şifrede yanında bulunduğum için, mütareke koşullarına olan şiddetli itirazını ve o günkü azabını çok iyi biliyordum. Diyelim ki, "Bu bir milletin öcüdür" sözünden bir netice çıkarabiliyorum, belki iki neticeyi birden elde etmek istemişti. "Dâhi odur ki, ileride herkesin takdir ve kabul edeceği şeyleri ilk ortaya koyduğu vakit herkes onlara delilik der" diyen Atatürk, Cumhuriyet'in tarihini seçerken bile, dünyaya ve Türk ulusuna bir deha örneği daha göstermiş oluyordu. Fahrettin Altay bu müthiş öyküyü, anılarını derleyen gazeteci Taylan Sorgun'a anlatmıştır. Taylan Sorgun 29 Ekim'in sırrını "Bekirağa Bölüğü" kitabında aktarmıştır. Bu sırrı Fahrettin Altay’ın ağzından dinleyen son tanıktır. 1. Dünya Savaşı'nın etkileri yüzünden millet, yorgun ve fakir düşmüş, ülkeyi savaşa sokan İttihat ve Terakki'nin kadrosu kendi hayatlarının endişesine düşerek ülkeden ayrılmışlardı. Padişah ise şahsının ve sadece tahtının telaşı içinde, Damat Ferit hükûmeti, aciz ve kurtuluşu ancak İngilizlerle anlaşmada bulmaktadır. Devlet 30 Ekim 1918'de Mondros'ta İtilaf Devletleri'yle koşulları ağır bir teslimiyet antlaşması imzaladı. İtilaf Devletleri, Mondros'un özellikle 7.maddesinden yararlanarak ülkenin hemen her yerini işgal etmektedir. İşgallerle beraber katliamları da yaşayan bu vatansever ve gururlu Türk milleti dış düşmanla boğuşurken, yüreği yanarak içerideki işbirlikçilerin de ihanetine uğramaktaydı. Bütün bu ağır dış ve iç koşullara rağmen gür sesiyle ilk günden itibaren Mondros!a karşı çıkan, ulusun başına neler örülmekte olduğunu haykıran bir Mustafa Kemal vardır. Askeri ve siyasi dehasıyla Anadolu ihtilalini gerçekleştiren ve beş yıl süren müthiş bir mücadelenin sonunda Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet'i kurdu. *** Peki şimdi bunlar neyin öcünü alıyor? Siyonistler bir taşla ne kuşlar vuruyor! Öyle ya YAHUDİ CESARET MADALYASI halâ boynunda değil mi? En büyük protesto , YAHUDİ CESARET MADALYASINI büyük Filistin mitingde ÜMMETin gözü önünde yere atıp ayaklar altına aldığı MİLLİYETÇİLİK gibi ezip tükürmek olmaz mı?    26.10.2023 Nurdan Savaş @Kayberen__
Ekleme Tarihi: 26 Ekim 2023 - Perşembe

Neyin Öcü Bu Erdoğan!

Her anlamı ile büyük Türk ulusunun öz ve aziz malı olan CUMHURİYET kıymetli evlatlarının elinde daima yükselecek ve sonsuza dek yaşayacaktır.

İçinde bulunduğumuz durum yine, Ulu önder Atatürk'ümüzün gençliğe hitabesinde bulunan gaflet ve delalet tanımına en uygun durumlardan biridir.

Ancak bu durum, binlerce yıllık Türk tarihinde gelmiş ve geçmiş hüküm edenlerin ilk defa Türk'ten taraf olmadığı bir durum değildir.

İlk defa da Türk olmanın zorluklarını omuzlar üstü taşımıyoruz.

Afallamayın..!

***

Erdoğan, 28 Ekim'de büyük Filistin mitingi yapacakmış! Cumhuriyetin ilanının 100.yılının bir gün öncesinde hemde...

MİTİNG!  Matemde değil misiniz,bu neyin mitingi?

Cumhuriyetimizin 100.yıl kutlamalarını erteleyen mateminiz MİTİNGLERİNİZE engel olmuyor!?

Amaaa CUMHURİYETİMİZİN 100.yıl kutlamalarını engelliyor ve gölgeliyor!

Öyle mi?

Bunun ne anlama geldiğini düşündüm...Neden 28 Ekim ?

Ve sonra Atatürk'ün Cumhuriyetin ilanını neden 28 Ekim, neden 30 Ekim değil de, 29 EKİM'de ilan edişine baktım...

Bakalım Neden 29 EKİM?

29 EKİM, TARİHTEN SİLİNMEK İSTENEN BİR MİLLETİN ÖCÜYDÜ...EVET ÖYLEYDİ!

Atatürk:

Mazlum TÜRK milletini tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendine vazife saymıştı..!

Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Cumhuriyeti ilan etti.!

Atatürk'ün Dahiyane Gizli Mesajı: Cumhuriyet'i 29 Ekim'de İlan Etmesinin Özel Sebebi Neydi?

Cumhuriyetin neden 29 Ekim'de ilan edildiğini hiç merak ettiniz mi? Muhtemelen şartlar gereği o güne denk geldiğini tahmin ettiniz fakat

Atatürk'ün bu günü seçmesinin çok özel bir nedeni vardı.

Neden 3 gün önce veya 5 gün sonra değil de tam olarak 29 Ekim? Bu günün seçilmesi bir rastlantı değildi.

Mustafa Kemal Atatürk özellikle 29 Ekim'i seçerek aslında gizli bir mesaj vermişti. Peki bu mesaj kime ve niyeydi?

29 Ekim'in sırrı neydi?

Ulu önderimizin bu günü özel olarak seçmesinin nedeni, 30 Ekim'e 5 yıl sonra attığı bir tokat olmasıdır.

Ne yaşanmıştı 30 Ekim'de?
1918 yılında Mondros'un imzalandığı gündür.

Mondros Ateşkes Anlaşması birilerinin ihaneti nedeniyle Osmanlı Devleti'ni bitiren, İngiliz işgaline yol açan bir parçalanma ve çöküş anlaşmasıdır.

Yani Ata'mız, Türkiye Cumhuriyeti'ni 29 Ekim'de ilan ederek aslında 30 Ekim'e karşı "bir milletin ahını, intikamını" ilan etmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk ve Fahrettin Altay (1925)

Bu tarihte ilan etmesinin nedenini 1925 yılında Cumhuriyet Bayramı kutlamaları esnasında Ankara'da 10 gün boyunca misafir ettiği Fahrettin Altay Paşa'ya açıklamıştır.
Fahrettin Altay, 9 Eylül'de İzmir'e giren süvari kolordusu komutanıydı.

Anlattıklarına kulak verelim:

Atatürk hep "mazlum bir millet" derdi. Cumhuriyet'in ilanından epey bir süre geçmişti. Ben de, hep neden 29 Ekim diye kendi kendime sormuşumdur.

Bir gün Çankaya'da sofra dağıldıktan sonra, "Paşam, benim dikkatimi çekmiştir.

Hep düşündüm. 30 Ekim 1918 günü mütareke ilan edildi.

Adana'daki karargâhınızdan Başkent'e (İstanbul'a) verdiğiniz şifreyi hatırlıyorum.Şimdi aradan zaman geçti, Cumhuriyet'imizin ilanının 29 Ekim gecesine gelmesi acaba bir tesadüf müdür?
Üç gün evvel, beş gün sonra da olabilirdi' diye sordum".

Bunun üzerine Atatürk şunları söylüyor:

Mütarekenin ilk günlerini hatırlarsın. Saray ve hükûmet teslimiyeti kabul etmişti. Hükûmet sarayın, saray da İtilaf Devletleri'nin elinin altına girmişti.

Saray bu halinden memnundu.Fakat, ben bunu kabul edemezdim. Buna karşı koymakla bir çıkış yolunu temin ederek, bu mazlum milleti tarih sahnesinden silmek, ortadan kaldırmak isteyenlere karşı harekete geçmek için kendimi vazifeli saymıştım.Dünyada tek başımıza idik, fakat benim inandığım ideale benimle beraber olanlar da bağlandılar ve netice hasıl oldu.
Mütareke 30 Ekim 1918'de imzalanmıştı. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı.
Peki, 30 Ekim 1918'den bizim İzmir'e girdiğimiz tarih olan 9 Eylül 1922'ye kadar kaç yıl geçti?
Dört yıl. 

29 Ekim 1923'te Cumhuriyet'i ilan ettik. İşte beş yıla sığdırdığımız büyük inkılap, bizim yaşadığımız şartlara duçar olmuş, hangi milletin tarihinde vardır? 

Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükafatı işte budur. 

Bütün dünya bunu görmüştür.
Daha da görecekleri vardır. Beni en çok mesut eden hadise, bu mazlum milletin hak ettiği bu yere gelmesidir.
Sen benim 30 Ekim 1918 sonrası günlerdeki çektiğim azabı bilirsin. Yanımdaydın.
Mondros 30 Ekim'dir, Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da bir milletin, mazlum bir milletin ahıdır.
Sanırım ki o zamanki devletler bunu anlamışlardır.

Atatürk bir an durdu, Fahrettin Paşa'ya baktı ve sonra elini masanın üzerine vurarak:

"Deyiniz ki, bu tarihten silinmek istenilen bir milletin öcüdür…"

Fahrettin Altay'ın "Ama bundan hiç bahsetmediniz" demesi üzerine, Atatürk,

"Övünmek olur, övünmek benimle beraber mefkureye inananların, milletin, ordunun hakkıdır" der.

Fahrettin Altay'ın Atatürk'ün bu olaya bakışıyla ilgili düşüncesi şudur:

Cumhuriyet'in ilanı üç gün önce, iki gün sonra da olabilirdi. Bazı akımlar vardı, onlara karşı harekete geçmişti.
Ama dikkatimden kaçmayan husus, müzakerelerin bir an evvel bitmesini istemesiydi.
Adana'dan İstanbul'a verdiği şifrede yanında bulunduğum için, mütareke koşullarına olan şiddetli itirazını ve o günkü azabını çok iyi biliyordum.

Diyelim ki,

"Bu bir milletin öcüdür"

sözünden bir netice çıkarabiliyorum, belki iki neticeyi birden elde etmek istemişti.

"Dâhi odur ki, ileride herkesin takdir ve kabul edeceği şeyleri ilk ortaya koyduğu vakit herkes onlara delilik der" diyen Atatürk,

Cumhuriyet'in tarihini seçerken bile, dünyaya ve Türk ulusuna bir deha örneği daha göstermiş oluyordu.

Fahrettin Altay bu müthiş öyküyü, anılarını derleyen gazeteci Taylan Sorgun'a anlatmıştır.
Taylan Sorgun 29 Ekim'in sırrını "Bekirağa Bölüğü" kitabında aktarmıştır. Bu sırrı Fahrettin Altay’ın ağzından dinleyen son tanıktır.

1. Dünya Savaşı'nın etkileri yüzünden millet, yorgun ve fakir düşmüş, ülkeyi savaşa sokan İttihat ve Terakki'nin kadrosu kendi hayatlarının endişesine düşerek ülkeden ayrılmışlardı.

Padişah ise şahsının ve sadece tahtının telaşı içinde, Damat Ferit hükûmeti, aciz ve kurtuluşu ancak İngilizlerle anlaşmada bulmaktadır.

Devlet 30 Ekim 1918'de Mondros'ta İtilaf Devletleri'yle koşulları ağır bir teslimiyet antlaşması imzaladı.

İtilaf Devletleri, Mondros'un özellikle 7.maddesinden yararlanarak ülkenin hemen her yerini işgal etmektedir. İşgallerle beraber katliamları da yaşayan bu vatansever ve gururlu Türk milleti dış düşmanla boğuşurken, yüreği yanarak içerideki işbirlikçilerin de ihanetine uğramaktaydı.

Bütün bu ağır dış ve iç koşullara rağmen gür sesiyle ilk günden itibaren Mondros!a karşı çıkan, ulusun başına neler örülmekte olduğunu haykıran bir Mustafa Kemal vardır.

Askeri ve siyasi dehasıyla Anadolu ihtilalini gerçekleştiren ve beş yıl süren müthiş bir mücadelenin sonunda Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet'i kurdu.

***

Peki şimdi bunlar neyin öcünü alıyor?

Siyonistler bir taşla ne kuşlar vuruyor!

Öyle ya YAHUDİ CESARET MADALYASI halâ boynunda değil mi?

En büyük protesto ,

YAHUDİ CESARET MADALYASINI büyük Filistin mitingde ÜMMETin gözü önünde yere atıp ayaklar altına aldığı MİLLİYETÇİLİK gibi ezip tükürmek olmaz mı?

 

 26.10.2023

Nurdan Savaş

@Kayberen__

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, izmir spotçu, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, ingiltere aile birleşimi sınavı