Bazen yıkılmak gerekir, daha güçlü kalkmak için.
Rahip Thomas, her zaman ki gibi yemek yiyordu, karşısında ayakta duran kişi Maxwell'in ta kendisiydi. Gizlenip, dinlemeye başladı.
"Sana aklını kullan dedim, sen ne yaptın, para kaynağını öldürdün, evi sattın… Şimdi ne yüzle buradasın… Polisler seni arıyorken… "
"Bir hata yaptım pişmanım, şimdi hiç param kalmadı, bana yeni birini bul. Söz veriyorum Thomas, bu kez…"
"Maria son şansındı… Şansın varsa O'nun karşısına çıkma…"
"Sen de çok iyi biliyorsun, sayemde çok para kazandın… Şimdi beni böyle çöp gibi sokağa atamazsın… Hakkında her şeyi biliyorum…"
"Sana kim inanır?"
"Ben o şüpheyi insanların kalbine ekerim, sen de hep söylersin, ikna gücüm kuvvetlidir. Bay Prez'in evinden çaldığım yüzyıllık harita… Sonra… Möris gölü…"
Maria hızlı hızlı çarpan kalbine rağmen, Rasputin'i düşünerek saklandığı yerden çıktı. Koşarak Thomas'ın masasında gözüne kestirdiği en büyük bıçağı alıp, ardı ardına Maxwell'e sapladı. Ne kadar sürdüğünün farkında bile değildi. Kendine geldiğinde polisler ve Thomas bir köşede konuşuyorlardı. Maria'nın başında bir polis bekliyordu. Aklına birden bire oğlu geldi. Ayağa kalkmaya çalıştı.
"Oğlum… Beni merak etmiştir."
Polis durdurdu, diğerleri de yanına gelip, Maxwell'in öldüğünü söylediler. Maria tutuklandı.
Rahip Thomas, Harry'nin evine gidip, olayı anlattı.
"Vah zavallı yavru, artık kimsesiz, ne yapmayı düşünüyorsun? Senin de durumun pekiyi değil. İstersen yetimhane yerine benim yanımda kilisede kalsın."
"Maria buna karar versin."
"Mahkeme de idam çıkabilir Harry… Avukat tutacak parası yok ki…"
"Kilise yardım etsin, her yıl milyonlarca para geliyor… Siz bunu isterseniz… Aslında yapabilirsiniz Bay Thomas… "
"…"
"Ben mahkemeden önce oğlunu götürürüm, orada konuşuruz. Size iyi günler…"
Harry, Rahip Thomas'ın ne kadar aşağılık biri olduğunu biliyordu, aciz insanları çıkarı için acımadan kullanırdı, şimdi Rasputin'e yardım etmek istiyordu, hiç inandırıcı değildi. Her şeyi küçük çocuğa anlatmak için odaya girdi. Yatağına uzanmış halde ki çocuğa yaklaştı, kendine bir sandalye çekti.
"Nasılsın oğlum?"
"İyiyim efendim, annem mi geldi?"
"Bak Rasputin, yaşın henüz çok küçük… Ama anlayabilirsin… Sen çok zeki bir çocuksun… Nasıl anlatsam bilmiyorum… Hatırlıyor musun? Maxwell… Sana vurmuştu."
"…"
"Sen uzun zaman komada kaldın. Annen hep yanındaydı. Bugün hastaneden çıkıp, kasabaya geldiniz. Ama çok talihsiz bir şey olmuş, az önce Thomas yani Rahip Thomas geldi. Annen… Maxwell'le karşılaşmış, tartışmışlar. Annen o yüzden mahkemeye çıkacak. Rahip Thomas senin kısa bir süre için yetimhane de ya da istersen kilisede kalabileceğini söyledi. Ne dersin?"
"Anneme gidelim."
"Yarın gideriz olur mu? Şimdi biraz yemeğini ye ve uyu… İyice dinlen…"
Ertesi sabah Harry ve Rasputin, Maria'yı görmeye karakola gittiklerinde, Maria bitkin bir haldeydi. Oğlunu görünce çok sevindi. Birbirlerine sarıldılar, ağladılar.
Maria, Rasputin'e nerede kalmak istediğini sordu. Rasputin annesine daha yakın olduğu için kasabadan ayrılmadan kilisede kalmak istediğini söyledi. Maria çaresiz kabul etti. Her gün gelip annesini göreceğini ve tüm gün yaptıklarını anlatacaktı.
Rasputin, Harry'nin yardımıyla kiliseye yerleşti. Rahip Thomas, fazlasıyla ilgili gözüküyordu, Harry şüphelenmişti ama elinden gelen bir şey yoktu. Yine de her gün çocuğu ziyaret edecekti. Rasputin'i kilisede personel odalarından birine yerleştirdiler.
Oda bir çocuk için oldukça iyi durumdaydı, çift kişilik, kaliteli ahşaptan yapılma cibinlikli bir yatak, altı kapaklı yine yatağın mobilyasına uygun bir dolap, çalışma masası ve arkasındaki kocaman içi kitap dolu kitaplık, yerde duvardan duvara orijinal İran halısı seriliydi.
Aydan Erdoğan
Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35