Aydan Erdoğan
Köşe Yazarı
Aydan Erdoğan
 

Kin: 4.Bölüm - Kötülük

Kötüysen Tanrıyı hedef alma! Maxwell kilisenin kapısında bir süre bekledi, Thomas her zamanki gibi odasında oturmuş, bir şeyler yiyordu. Kapının aniden açılıp, Maxwell’in karşısında dikildiğini görünce yüzünü buruşturdu. “Yine ne istiyorsun?” “Böyle mi olduk? Neyse şimdi çok mutluyum seninle uğraşamam. Bana acil para lazım.” “Daha geçen hafta verdim, ne yapıyorsun o kadar parayı?” “Sana hesap mı vereceğim? Prez’in evinden çıkanların yarısı benimdi öyle anlaşmıştık.” “Tamam, tamam çık dışarda bekle geliyorum.” Maxwell tam çıkacakken aklına bir şey geldi, döndü. “Çocuğun bugünkü parasını da bana ver. O’nu da götüreceğim eve.” Maxwell dışarı çıkınca Thomas bir süre arkasından baktı. Kurtulmak istiyordu bu işe yaramaz aylak heriften ama nasıl? Hoş zamanında bir sürü iş yapmışlardı ama böyle olur olmaz zamanlarda ikide bir damlaması hiç hoşuna gitmiyordu. Kasayı açtı, içerisi altın tabaklar, sürahiler, vazolarla doluydu. Üstünü bir bezin kapattığı paraları çıkarttı. Kapıyı kilitlemediği aklına geldi, hemen paraları yerine koyup üzerini aynı bezle örtüp, masasının çevresinden hızlıca dolanıp kapıya ulaştı, cebinden anahtarını çıkartıp kapıyı kilitledi. Bu kadar hareket bile onu nefes nefese bırakmıştı. Önünde ki koltuğa yığılıp nefesini düzenlemeye çalıştı. Bu herif ölümüme sebep olacak, Tanrım sen bilirsin diye söylendi. Yeniden ayağa kalkıp, masasın çevresinden dolaştı, kasanın önünde durup bezle beraber bir tomar parayı alıp masanın üstüne koydu. İçinden yüz sterlin çıkardı, cebinden çocuk için önce beş sterlin çıkardı, paraya bakıp Mawvell buna kavga çıkarır diye on beş sterlin daha ekledi. Kasayı aynı düzenle kapattı, anahtarı cebine koydu ve eli cebinin üstündeyken odanın kapısını açtı, kapının önünde bekleyen Maxwell’e paraları uzattı. “Haydi, toz olun.” “Nazik ol dostum.” Maxwell elindeki bir tomar parayı önce koklayıp sonra itinayla cebine yerleştirip Rahip Thomas’a göz kırptı, koşar adımlarla dışarı çıktı. Kilisenin bahçesinde oynayan çocukların içinden gözleriyle Rasputin’i aradı. Görür görmez yanına gidip, çocuğu kolundan tuttu. Çocuk korkuyla ve kolunun acısıyla sessiz bir çığlık attı. Eve kadar sürükledi çocuğu. Maria, elbiselerini değiştirmişti. Yüzünde morluklar vardı. Çocuk annesine koştu. “Anneciğim, ne oldu sana?” “Bahçede düştüm, sakarlığımdan, korkma iyiyim.” Maxwell çocuğun konuşmasına fırsat vermeden sırtına vurarak, “Al şu parayı hemen kasaptan tavuk ve et al, sonra bakkaldan pirinç al. Despard’a uğra en iyisinden 2 şişe şarap al, dikkatli ol şişeleri kırarsan seni öldürürüm.” “…” “Git oğlum ama çok dikkatli ol tamam mı?” “Peki anne…” Rasputin koşarak evden çıktı, parayı elinde sıkıca tutuyordu. Maria mutfağa döndü, ayağının acısı geçmemişti, zorlukla odaya elinde üç tabakla gitti. Maxwell koltukta uzanmıştı. “Bir tabak daha getir, çocuk bu gece mutfaktan çıkmayacak. Ona yemek yok. Misafirlerim var bu gece.” Maria ayakta öylece kalmıştı, kendisi aç kalabilirdi ama oğluna bunu ona nasıl söyleyebilirdi ki. “Hiç olmazsa bir tabak yemek vereyim, çocuk çok çalışıyor.” Cevap alamayınca çaresiz mutfağa döndü. Oğlu elinde aldıklarını sıkı sıkıya tutmuş halde bahçe kapısından mutfağa geldi. Elindekileri masaya koydu. “Yaşasın bir sürü yemek” diye çığlık attı. Maria eliyle sus işareti yaptı. Rasputin sessizce yatağına oturdu, annesini izlemeye başladı. Maria yaktığı ocağa birkaç odun attı. Yemekleri pişirmeye başladı. Kızarttığı tavuktan bir parçayı eline alıp üfledi. Kapıdan diğer odaya baktı, kocası uyukluyordu. Elindeki tavuğu göz kırpıp oğlunun ağzına doğru uzattı. Yemekleri hazırlayana kadar oğlunun karnını doyurmuştu bile. “Hadi artık sen uyu.” Rasputin karnı doymuş bir şekilde yatağında kıvrılıp uykuya daldı. Maria yemek masasını hazırladı. Maxwell içkileri bardaklara doldurdu. Saat sekizde kapı çaldı. Maxwell kapıyı açmasını işaret etti. Dört adam kapıda bekliyordu, hepsi komşularıydı, onları içeri davet etti. Adamlar yemek masasının çevresindeki sandalyelere oturdular, Maria servisi yapıp, oğlunun yanına gidip yatağa uzandı. Uyuyan oğluna sarıldı. Odanın kapısının tekme ile açıldığında uykuya dalmak üzereydi. “Kalk, hazırlan, arkadaşlarım seni istiyor.” Aydan Erdoğan Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35
Ekleme Tarihi: 22 Mart 2024 - Cuma

Kin: 4.Bölüm - Kötülük

Kötüysen Tanrıyı hedef alma!

Maxwell kilisenin kapısında bir süre bekledi, Thomas her zamanki gibi odasında oturmuş, bir şeyler yiyordu. Kapının aniden açılıp, Maxwell’in karşısında dikildiğini görünce yüzünü buruşturdu.

“Yine ne istiyorsun?”

“Böyle mi olduk? Neyse şimdi çok mutluyum seninle uğraşamam. Bana acil para lazım.”

“Daha geçen hafta verdim, ne yapıyorsun o kadar parayı?”

“Sana hesap mı vereceğim? Prez’in evinden çıkanların yarısı benimdi öyle anlaşmıştık.”

“Tamam, tamam çık dışarda bekle geliyorum.”

Maxwell tam çıkacakken aklına bir şey geldi, döndü.

“Çocuğun bugünkü parasını da bana ver. O’nu da götüreceğim eve.”

Maxwell dışarı çıkınca Thomas bir süre arkasından baktı. Kurtulmak istiyordu bu işe yaramaz aylak heriften ama nasıl? Hoş zamanında bir sürü iş yapmışlardı ama böyle olur olmaz zamanlarda ikide bir damlaması hiç hoşuna gitmiyordu. Kasayı açtı, içerisi altın tabaklar, sürahiler, vazolarla doluydu. Üstünü bir bezin kapattığı paraları çıkarttı. Kapıyı kilitlemediği aklına geldi, hemen paraları yerine koyup üzerini aynı bezle örtüp, masasının çevresinden hızlıca dolanıp kapıya ulaştı, cebinden anahtarını çıkartıp kapıyı kilitledi. Bu kadar hareket bile onu nefes nefese bırakmıştı. Önünde ki koltuğa yığılıp nefesini düzenlemeye çalıştı. Bu herif ölümüme sebep olacak, Tanrım sen bilirsin diye söylendi. Yeniden ayağa kalkıp, masasın çevresinden dolaştı, kasanın önünde durup bezle beraber bir tomar parayı alıp masanın üstüne koydu. İçinden yüz sterlin çıkardı, cebinden çocuk için önce beş sterlin çıkardı, paraya bakıp Mawvell buna kavga çıkarır diye on beş sterlin daha ekledi. Kasayı aynı düzenle kapattı, anahtarı cebine koydu ve eli cebinin üstündeyken odanın kapısını açtı, kapının önünde bekleyen Maxwell’e paraları uzattı.

“Haydi, toz olun.”

“Nazik ol dostum.”

Maxwell elindeki bir tomar parayı önce koklayıp sonra itinayla cebine yerleştirip Rahip Thomas’a göz kırptı, koşar adımlarla dışarı çıktı. Kilisenin bahçesinde oynayan çocukların içinden gözleriyle Rasputin’i aradı. Görür görmez yanına gidip, çocuğu kolundan tuttu. Çocuk korkuyla ve kolunun acısıyla sessiz bir çığlık attı. Eve kadar sürükledi çocuğu.

Maria, elbiselerini değiştirmişti. Yüzünde morluklar vardı. Çocuk annesine koştu.

“Anneciğim, ne oldu sana?”

“Bahçede düştüm, sakarlığımdan, korkma iyiyim.”

Maxwell çocuğun konuşmasına fırsat vermeden sırtına vurarak,

“Al şu parayı hemen kasaptan tavuk ve et al, sonra bakkaldan pirinç al. Despard’a uğra en iyisinden 2 şişe şarap al, dikkatli ol şişeleri kırarsan seni öldürürüm.”

“…”

“Git oğlum ama çok dikkatli ol tamam mı?”

“Peki anne…”

Rasputin koşarak evden çıktı, parayı elinde sıkıca tutuyordu.

Maria mutfağa döndü, ayağının acısı geçmemişti, zorlukla odaya elinde üç tabakla gitti. Maxwell koltukta uzanmıştı.

“Bir tabak daha getir, çocuk bu gece mutfaktan çıkmayacak. Ona yemek yok. Misafirlerim var bu gece.”

Maria ayakta öylece kalmıştı, kendisi aç kalabilirdi ama oğluna bunu ona nasıl söyleyebilirdi ki.

“Hiç olmazsa bir tabak yemek vereyim, çocuk çok çalışıyor.”

Cevap alamayınca çaresiz mutfağa döndü. Oğlu elinde aldıklarını sıkı sıkıya tutmuş halde bahçe kapısından mutfağa geldi. Elindekileri masaya koydu.

“Yaşasın bir sürü yemek” diye çığlık attı. Maria eliyle sus işareti yaptı. Rasputin sessizce yatağına oturdu, annesini izlemeye başladı. Maria yaktığı ocağa birkaç odun attı. Yemekleri pişirmeye başladı. Kızarttığı tavuktan bir parçayı eline alıp üfledi. Kapıdan diğer odaya baktı, kocası uyukluyordu. Elindeki tavuğu göz kırpıp oğlunun ağzına doğru uzattı. Yemekleri hazırlayana kadar oğlunun karnını doyurmuştu bile.

“Hadi artık sen uyu.”

Rasputin karnı doymuş bir şekilde yatağında kıvrılıp uykuya daldı.

Maria yemek masasını hazırladı. Maxwell içkileri bardaklara doldurdu. Saat sekizde kapı çaldı. Maxwell kapıyı açmasını işaret etti. Dört adam kapıda bekliyordu, hepsi komşularıydı, onları içeri davet etti. Adamlar yemek masasının çevresindeki sandalyelere oturdular, Maria servisi yapıp, oğlunun yanına gidip yatağa uzandı. Uyuyan oğluna sarıldı. Odanın kapısının tekme ile açıldığında uykuya dalmak üzereydi.

“Kalk, hazırlan, arkadaşlarım seni istiyor.”

Aydan Erdoğan

Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, ingiltere aile birleşimi sınavı