Aydan Erdoğan
Köşe Yazarı
Aydan Erdoğan
 

Kin: 1.Bölüm - Savaş

Kötü bir barış iyi bir savaştan daha iyidir. Puşkin "Bu saat oldu hala yatıyor, işe yaramaz pislik… Kaldır şunu…" Maria için yataktan tekme ile uyanmadığı gün, Maxwell'in öldüğü gün olacaktı. Yedi yıldır neredeyse her sabah böyle uyanmak zorunda kalıyordu, bu adama neden katlandığını biliyordu, mecburdu, başka çaresi yoktu hem savaş yüzünden oğluyla yapayalnız, parasız kalmıştı. Kocası bırakıp kaçmış mıydı yoksa savaşta ölmüş müydü emin bile değildi ama ölmüş olması düşüncesi O'nu rahatlatıyordu, çünkü O iyi bir insandı, oğlunu da kendisini de çok seviyordu. Kocasının bir sabah uyandığında hiç haber vermeden evden gittiği günü düşündü. Hava yine çok soğuktu bugün gibi. İkinci Dünya Savaşının başladığı zamanlardı, Almanya’nın Hitleri ve faşizmin babası İtalyan Mussolini dünya tarihinin en kanlı savaşını başlatmıştı, ülke alev topu gibiydi, yaşadıkları şehirde, tüm sokaklarda, askerler ve tanklar vardı, o sabah birçok evden alınan erkekler olduğunu duymuştu. Ordu bütün sokakları kapatmıştı. Kocası gittiğinde 1939 yılının Ekim ayı başlarıydı,  O’nu aramaya gitmesi mümkün değildi ama böyle apar topar gidişine de hiç anlam verememişti. Çünkü kocası asla böyle bir şey yapmazdı. Eğer öyle olsa bile mutlaka haklı bir sebebi olmalıydı. Belki biz uyurken ikimizi de öpmüştür diye düşündü, içine ferahlık, yüzüne gülümseme yayıldı. İkinci tekmeyi yemeden kalktı. Yırtık hırkasını üzerine giyip, yataktan indi. Evin içi buz gibiydi. Gıcırdayan ıslak yer döşemeleri kirden kapkara olmuş çoraplarını ıslatıyordu. Bakımsızlıktan bir deri bir kemik kalmıştı. Oğlu Rasputin, Maxwell'in uygun gördüğü yerde penceresi kırık mutfakta ki nemden ıslanmış eski bir yatak üzerinde, kırık ayağı kiremitle sağlamlaştırılmış yine eski bir tahta divanda yatıyordu, tıpkı annesi gibi Rasputin'de çok zayıf çelimsiz, soluk yüzlü hastalıklı bir çocuktu, yine de hoş bir yüzü vardı. Ne kadar da babasına benziyordu. Kocası varken evleri sıcacık, tertemiz ve bolluk içindeydi. Savaş neden çıkmıştı, bizimle ne ilgisi var diye çok düşünmüştü. Şu an hayatlarında Maxwell olmayacaktı, eğer savaş olmamış olsaydı… Kocası gitmeden birkaç gün önce, Maria’nın Polonya’da yaşayan kız kardeşinden gelen mektubu okumuştu, Hitler, Birinci Dünya Savaşı’nda kaybettiği Danzig Limanını geri istiyordu. Acaba kocasını Polonya’ya mı götürmüşlerdi? Kız kardeşi orada yaşıyordu. Maxwell olmasaydı şimdi bile giderdi ama… Gözü uyuyan oğluna takılmıştı, daha on yaşında bir çocuk, para kazansın diye sabahın köründe hiçbir şey yemeden sokağa çıkarılır mı? Çok üzülüyordu, çoğu zaman ardından ağlıyordu. Mutfak masasının sandalyesinde oturup bir süre oğlunu izledi, ne güzel uyuyordu. Birden bire aklına geç kalırsa başlarına gelecekler geldi, ayağa kalktı usulca yatağa uzanıp oğlunu yanağından öptü, çocuk gülümseyerek uyandı, doğduğu günden beri annesini hiç üzmeyen sakin uslu bir çocuktu, korku ile karışık sessizce yatağın kenarına oturdu. Annesi yırtık eski elbiselerini giydirip,  kiliseye Rahip Thomas'ın yanına yollamak için hazırladı. Kahvaltı yapamayacağı için bir parça kuru ekmeği de cebine yerleştirdi. “Tanrı seni korusun güzel çocuğum. Rahip Thomas’a karşı çok saygılı ol. Sen uslu bir çocuksun.” Diyerek uğurladı. Her zaman ki gibi, tekrar yatağına döndü, kocası uyanana kadar yanında uzandı. Oğlunu düşünerek, uyuyakaldı. Savaş bitmişti, sağ kalanlar dönmüştü. Savaşın sorumlusu Hitler, bir yıl önce metresiyle beraber, üzerine gazyağı dökerek intihar etmişti. Mussolini ise Hitlerin yardımına rağmen metresiyle kaçarken yakalanıp, yargılandı ve kurşuna dizildi. Ülke savaşta çok kayıp vermişti. Tüm halk yavaş yavaş normale dönmeye çalışıyordu. Bu durumu kullanmaya çalışan insanlarda vardı, bunlardan biri de Maxwell’di. Savaşı bahane edip çalışmıyor, öğlene kadar uyuyor. Sonra çıkıp gece yarısı eve geliyordu. Sadece Rasputin’nin getirdiği para ile yiyecek bir şeyler alabiliyorlardı. Maria bu gurursuz adamdan nefret ediyordu. Evlenmeleri Rahip Thomas sayesinde olmuştu. Keşke hiç karşıma çıkmasaydı, Tanrım affet beni kaderimizi sen yazıyorsun, hem zaten Rahip Thomas’da böyle olsun istemezdi yoksa nerden bilebilirdi, O sadece oğlumu ve beni düşündü… Aydan Erdoğan Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35
Ekleme Tarihi: 01 Mart 2024 - Cuma

Kin: 1.Bölüm - Savaş

Kötü bir barış iyi bir savaştan daha iyidir.

Puşkin

"Bu saat oldu hala yatıyor, işe yaramaz pislik… Kaldır şunu…"

Maria için yataktan tekme ile uyanmadığı gün, Maxwell'in öldüğü gün olacaktı. Yedi yıldır neredeyse her sabah böyle uyanmak zorunda kalıyordu, bu adama neden katlandığını biliyordu, mecburdu, başka çaresi yoktu hem savaş yüzünden oğluyla yapayalnız, parasız kalmıştı. Kocası bırakıp kaçmış mıydı yoksa savaşta ölmüş müydü emin bile değildi ama ölmüş olması düşüncesi O'nu rahatlatıyordu, çünkü O iyi bir insandı, oğlunu da kendisini de çok seviyordu.

Kocasının bir sabah uyandığında hiç haber vermeden evden gittiği günü düşündü. Hava yine çok soğuktu bugün gibi. İkinci Dünya Savaşının başladığı zamanlardı, Almanya’nın Hitleri ve faşizmin babası İtalyan Mussolini dünya tarihinin en kanlı savaşını başlatmıştı, ülke alev topu gibiydi, yaşadıkları şehirde, tüm sokaklarda, askerler ve tanklar vardı, o sabah birçok evden alınan erkekler olduğunu duymuştu. Ordu bütün sokakları kapatmıştı. Kocası gittiğinde 1939 yılının Ekim ayı başlarıydı,  O’nu aramaya gitmesi mümkün değildi ama böyle apar topar gidişine de hiç anlam verememişti. Çünkü kocası asla böyle bir şey yapmazdı. Eğer öyle olsa bile mutlaka haklı bir sebebi olmalıydı. Belki biz uyurken ikimizi de öpmüştür diye düşündü, içine ferahlık, yüzüne gülümseme yayıldı.

İkinci tekmeyi yemeden kalktı. Yırtık hırkasını üzerine giyip, yataktan indi. Evin içi buz gibiydi. Gıcırdayan ıslak yer döşemeleri kirden kapkara olmuş çoraplarını ıslatıyordu. Bakımsızlıktan bir deri bir kemik kalmıştı.

Oğlu Rasputin, Maxwell'in uygun gördüğü yerde penceresi kırık mutfakta ki nemden ıslanmış eski bir yatak üzerinde, kırık ayağı kiremitle sağlamlaştırılmış yine eski bir tahta divanda yatıyordu, tıpkı annesi gibi Rasputin'de çok zayıf çelimsiz, soluk yüzlü hastalıklı bir çocuktu, yine de hoş bir yüzü vardı. Ne kadar da babasına benziyordu. Kocası varken evleri sıcacık, tertemiz ve bolluk içindeydi.

Savaş neden çıkmıştı, bizimle ne ilgisi var diye çok düşünmüştü.

Şu an hayatlarında Maxwell olmayacaktı, eğer savaş olmamış olsaydı…

Kocası gitmeden birkaç gün önce, Maria’nın Polonya’da yaşayan kız kardeşinden gelen mektubu okumuştu, Hitler, Birinci Dünya Savaşı’nda kaybettiği Danzig Limanını geri istiyordu.

Acaba kocasını Polonya’ya mı götürmüşlerdi?

Kız kardeşi orada yaşıyordu.

Maxwell olmasaydı şimdi bile giderdi ama…

Gözü uyuyan oğluna takılmıştı, daha on yaşında bir çocuk, para kazansın diye sabahın köründe hiçbir şey yemeden sokağa çıkarılır mı? Çok üzülüyordu, çoğu zaman ardından ağlıyordu.

Mutfak masasının sandalyesinde oturup bir süre oğlunu izledi, ne güzel uyuyordu. Birden bire aklına geç kalırsa başlarına gelecekler geldi, ayağa kalktı usulca yatağa uzanıp oğlunu yanağından öptü, çocuk gülümseyerek uyandı, doğduğu günden beri annesini hiç üzmeyen sakin uslu bir çocuktu, korku ile karışık sessizce yatağın kenarına oturdu. Annesi yırtık eski elbiselerini giydirip,  kiliseye Rahip Thomas'ın yanına yollamak için hazırladı.

Kahvaltı yapamayacağı için bir parça kuru ekmeği de cebine yerleştirdi.

“Tanrı seni korusun güzel çocuğum. Rahip Thomas’a karşı çok saygılı ol. Sen uslu bir çocuksun.” Diyerek uğurladı.

Her zaman ki gibi, tekrar yatağına döndü, kocası uyanana kadar yanında uzandı. Oğlunu düşünerek, uyuyakaldı.

Savaş bitmişti, sağ kalanlar dönmüştü. Savaşın sorumlusu Hitler, bir yıl önce metresiyle beraber, üzerine gazyağı dökerek intihar etmişti. Mussolini ise Hitlerin yardımına rağmen metresiyle kaçarken yakalanıp, yargılandı ve kurşuna dizildi.

Ülke savaşta çok kayıp vermişti. Tüm halk yavaş yavaş normale dönmeye çalışıyordu.

Bu durumu kullanmaya çalışan insanlarda vardı, bunlardan biri de Maxwell’di. Savaşı bahane edip çalışmıyor, öğlene kadar uyuyor. Sonra çıkıp gece yarısı eve geliyordu. Sadece Rasputin’nin getirdiği para ile yiyecek bir şeyler alabiliyorlardı. Maria bu gurursuz adamdan nefret ediyordu.

Evlenmeleri Rahip Thomas sayesinde olmuştu.

Keşke hiç karşıma çıkmasaydı, Tanrım affet beni kaderimizi sen yazıyorsun, hem zaten Rahip Thomas’da böyle olsun istemezdi yoksa nerden bilebilirdi, O sadece oğlumu ve beni düşündü…

Aydan Erdoğan

Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, izmir spotçu, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, ingiltere aile birleşimi sınavı