Her çağ, kendi mitini yaratır. Kimimiz tanrıların yeryüzüne indiği zamanlara inanırız, kimimiz ise onların sadece sembolik anlatılar olduğuna. Ama neye inanırsak inanalım, mitoloji hâlâ bizimle. Çünkü mitoloji sadece geçmişin masalları değil, bugünün anlam arayışıdır.
Eski Yunan’da Prometheus ateşi çalarken, insanlığa yalnızca ısınma ya da ışık getirmiyordu; bilgi, özgürlük ve isyanı da getiriyordu. Onun zincire vuruluşu, insanın iktidarla ilişkisini anlatır. Sümerler’de tanrı Enki’nin bilgeliği paylaşması, Antik Mısır’da Osiris’in ölümden doğuşu… Hepsi bize aynı şeyi fısıldar: İnsan, tanrılarla konuşur çünkü kendi içindeki tanrıyı tanımak ister.
Modern Mitler ve Dijital Tanrılar
Bugün mitolojiye uzaktan bakıyor gibi yapsak da, aslında daha içindeyiz. Artık tanrılar da evrim geçirdi. Amazon, Google, Apple... Adlarını çağırdığımızda hayatımıza hükmeden, görünmeyen ama her yerde olan dijital tanrılarımız var. Tıpkı antik mitlerde olduğu gibi, onlara hem tapıyor hem de onlardan korkuyoruz.
Eskiden tanrılar kurban isterdi, bugün ise verilerimizi veriyoruz. Mahremiyet, özgürlük, zaman... Belki de çağımızın en güçlü ritüeli, “kabul et” tuşuna bastığımız o an. Modern çağın mitolojisi, algoritmalarda yazılıyor.
İnsan Neden Mitolojiye İhtiyaç Duyar?
Çünkü gerçekler yetmez. İnsan yalnızca yaşamak istemez; anlamak, bağ kurmak ve hikâyeleştirmek ister. Mitler, soyut olanı somutlaştırır. Doğa olaylarını, duyguları, yaşamın döngüsünü anlamlandırmanın en eski aracıdır. Jung’un dediği gibi: Mitler, kolektif bilinçdışının diliyle yazılmış şiirlerdir.
Mitoloji aynı zamanda hatırlamadır. Nereden geldiğimizi, neye dönüştüğümüzü ve neyle mücadele ettiğimizi bize tekrar tekrar anlatır. Kadim çağlarda kadın tanrıçalar doğurganlığı, bilgelik tanrıları düzeni, savaş tanrıları ise gücü temsil ederdi. Bugün hâlâ bu figürlerle yaşıyoruz, ama farklı kılıklarda: CEO’lar, sanatçılar, liderler ya da ikonlar.
Unutulan Mit, Terk Edilen Ruh
Dünyayı sadece rasyonaliteyle anlamaya çalıştığımızda, eksik kalıyoruz. Çünkü insan yalnızca akıl değil, aynı zamanda simgedir, düş ve sezgidir. Mitolojiyi dışladıkça yalnızlaştık. Kentleşme arttıkça yıldızlara bakmaz olduk; gök tanrılarımızı yitirdik. Teknoloji büyüdükçe, içimizdeki Hermes'in sesi kısıldı. Belki de bu yüzden ruhsal boşluklarla doluyuz.
Bugünün mitolojisi yaratıcılarının yazarlar, yönetmenler, oyun geliştiricileri olması boşuna değil. “Yüzüklerin Efendisi”, “Harry Potter” ya da “God of War” gibi eserler, eski mitlerin modern uzantıları. Hâlâ kahramanlara, kötülüğe karşı savaşa ve aşk uğruna her şeyi göze almaya ihtiyacımız var. Çünkü mitoloji, insanın sonsuz arayışıdır.
Mitoloji Ölmedi, Şekil Değiştirdi
Bu yüzden mitolojiye sırtımızı dönmek değil, onu yeniden okumak gerekir. Çünkü orada, aslında kendimizi buluruz. İçimizde hâlâ bir Odysseus vardır; eve dönmeye çalışan, fırtınalarla boğuşan bir yanımız. Her birimiz bir Persephone’yiz; karanlıktan geçerek yeniden ışığa çıkan. Ve hepimizin içinde bir Prometheus var: Zincirlerini kırmak isteyen.
Mitoloji, geçmişin hikâyesi değil; zamanın kendisidir. Sadece kulak vermek gerek.