Sanat; güzeli, hoşa gideni vurgular. Fakat sanat; özünde içsel durumumuzu, psikolojimizi, travmalarımızı yansıtmada da eşsiz bir yöntemdir. Sanat kendi içinde çeşitli pratiklerden oluşur. Bu pratikler de disiplinler arası bağlamda birbirlerinden beslenir ve birbirlerini tamamlar. Sanat terapisi, sanatla terapi, sanatsal terapi diye de adlandırdığımız bu alan; dışavurumcu olma özelliğiyle sanata, psikolojiye; içsel olanı yansıtarak en eskiden günümüze içinde bulunduğumuz ruh halimizi çözümlemeye yardımcı olması açısından da oldukça önemlidir.
Burada önemli olan sanat terapisi terapötik bir süreçtir ve bunun sağlık uygulayıcısı; psikologlar ya da psikiyatrlardır. Sanat terapide sanat eğitmenleri, sanat öğreticileri sadece yol gösterici ve sanat uygulayıcılarıdırlar. Sanat eğitmenleri terapik anlamda müdahale etmeden ve kişiyi yönlendirmeden rahatlamasını sağlayabilirler. Ayrıca alanlarıyla ilgili almış oldukları renk, beden dili, resim okuma, psikoloji, resim analizi, meditasyon, drama gibi eğitimlerle veriler elde ederler ve bu verilerin rahat bir ortamda elde edilmesine yol gösterici uygulayıcılar olabilirler, tedavi edici olamazlar Sanat terapisi, gelişim geriliği, öğrenme bozukluğu, kaygı bozuklukları, kişilik bozuklukları, depresyon, nörolojik bozukluklar, travma sonrası stres bozukluğu gibi pek çok hastalıkta kullanılır.
Ağrı kontrolü ve hamilelikte stres azaltmada da medikal sanat terapisine başvurulabilir . Ayrıca kişiler yoğun iş temposundan kurtulmak, mutluluk psikolojilerini yükseltmek ve hobi amaçlı da sanatsal etkinliklere katılabilirler. Sanat terapide temel amaç, duygusal farkındalık ve spontanlık kazandırmak, sanatsal çalışmayla danışanın ego işlevlerini düzeltmektir.
Uluslararası bağlamda sanat terapileri 6 grupta incelenir: Görsel sanat terapisi, müzik terapisi, dans/hareket terapisi, intermodel terapi, psikanaliz terapi, yaratıcı yazı ve şiir terapisi/biblioterapi.
Görsel sanat terapisi adından da anlaşılacağı üzere görsel sanatların kullanıldığı bir terapi yöntemidir. Bu yönelimle çalışacak olan terapist, görsel sanatın ögelerinden yararlanır. Bu kapsamda resim çizimi, heykel yapımı, ebur sanatı, seramik yapımı, çini boyama gibi aktivitelerden yararlanılabilir. Pastel boyalar, kuru boyalar, akrilik boyalar, yağlıboya, guaj boya gibi pek çok boya türü resim çalışmasında kullanılabilir. Bu çalışmanın planlanması terapistin yaratıcılığına bağlıdır. Terapist isterse artık malzemeleri kullanarak kes yapıştır çalışması yaptırarak art brut (ham sanat) çalışması yaptırabilir.
Karakalem çalışması da yaptırılabilir. Ancak şu önemli nokta unutulmamalıdır: Terapist, her ne çalışması yaptırırsa yaptırsın, taklit ettirmekten kaçınmalıdır. Bir resmi taklit etmek, o kişinin duygu dünyasını dışa vurmasına ket vurabilir. Art Brut (Raw Art/Ham Sanat/Outsider Art) Fransızca bir kelime olup dilimizdeki karşılığı ham sanattır. Kültürel, geleneksel ve alışılmış sanata karşı gelir. Kurallara, sınırlandırmaya, biçime karşıdır; sanatçının yaptığı eserlerin kaynağı yalnızca kendi iç dünyasından gelir.
1945 yılında da Fransa’da akıl hastaları, engelli ve mahkûmların çizdiği resimler toplanıp bir sergi oluşturulmuştur. 1948 yılında Jean Dubuffet, Tapie ve Breton acemi sanatçıları desteklemek için art brut akımını başlatmışlardır. Dubuffet Fransız heykeltraş ve ressam, Tapie küratör ve Breton ise gerçeküstü kuramcılığın duayenlerindendir. Art Brut bu sebeplerden dolayı sanat terapideki görsel sanatlar anlayışı ile örtüşür. Sanat terapisinde kişiler sanatçı olmak zorunda değildir. Biçim kaygısından uzak, içlerinden geldiği gibi sanatsal öğeler oluştururlar Sanat terapisi iki aşamadan oluşmaktadır: sanatın yaratılması (özgür/spontan sanatsal yaratıcı süreç) ve yaratılanın anlamının keşfedilmesi (yapılandırılmış yaratıcı yaklaşım).
Temelleri Freud ve Jung’un bilinçdışı kavramlarına dayanmaktadır. Buna göre görsel sembollerin ve imgelerin en kolay ulaşılabilecek en doğal iletişim yolu olduğu düşünülmektedir. Kişiler sözel olarak ifade edemediklerini duygularıyla dışavurabilmektedir. Sanat terapisi, dışavurumcu sanat terapisi ya da yaratıcı sanat terapisi dediğimiz alan, kişilerin yaratıcılıklarıyla kendilerini ifade etmelerini sağlamaktadır. Resim, heykel, fotoğraf, drama ve hikâyelerle uygulanabilen sanat terapisi aynı zamanda kendimize ve çevremize farklı bir bakış açısıyla bakmamıza ve çevremizi yorumlamamıza neden olur.
Freud’a göre, sanatçı baskı altında tuttuğu dürtülerini, düş gücü ve imgeleme ile doyuma ulaştırmaya çalışır ve bunun içinde öğrendiği teknik ve beceri yoluyla, bu imgelerini, bu düşüncelerini aktarır ve böylece gizledikleri (bilinçli ve bilinçsiz olarak gizledikleri) hem yüceltilmiş, hem de biçim değiştirmiş ve doyuma ulaşmış olur Psikanaliz yaklaşımın sanata bakışında, insanoğlunun sıkıntılı durumlarda hoşlanma ve haz alma dürtüsü sayesinde ruh sağlığını koruma yöneliminde olduğu kabullenilir.
Sanatçı duygularını dile getirirken kimseyi düşünmez, iç dünyasıyla baş başa ve yalnızdır. Sanatçı içindeki coşku ve duygularını dışa vurmak gereksinmesini yoğunlukla duyar ve bu itiyle yaratır. Ancak eser verildikten sonra rahatlar Kar, . Birey resim çizerken duygusal bir katarsis (boşalım) yaşar.
Sanatçı açısından bakıldığında özgünlük diye adlandırılan bu terim, psikolojik boyutta da her birey arasında farklılık gösterir. Son zamanlarda sanat ve terapi açısından ele aldığımızda Mandala adı altında piyasada gördüğümüz stres atmak için yapılan boyama çalışmaları buna iyi birer örnektir. Burada da renk psikolojisi çerçevesinde kişilerin içsel katarsisleri gözlemlenebilir Sanat terapi kendisini sadece resim alanında değil; İlkel toplumlarda en etkili sosyal iletişim mekanizması danstı.
Sözden önce dans vardı. Eski Mısır papirüslerinde müzik terapisine ait ipuçlarına rastlanmaktadır. Antik Yunanda da müzik ile tedavi; Çin’de gong sesi ile kötü enerjilerin gittiğine inanılması şaşırtıcı değildir (Acar ve Düzakın, Müzikterapi Türkler’de M.Ö. 12.000 yıl öncesinde Azerbaycan Gobustan kaya resimlerinden anlaşıldığı üzere dans eden figürlerle başlar diyebiliriz. iki tip müzik terapi vardır: Aktif ve pasif.
Dans hareket terapisi ruhsal dışavurumdur. Koreografi ile tamamlandığında ritmik bir düzende görsel şölene dönüşebilir. Ama koreografi kuraldan çok teknik olarak kullanılmalıdır. Kuralla tedavi gören kişi kendisini ifade etmekte zorlanabilir (a-baksı dansı, arşetipikal hareketler; b-sema (sufi dansı); c-yaratıcı aile terapisi) çeşitleridir. Özellikle baksı yani kam genel manada bilinen adıyla şaman dansı ata hayvanı eşliğinde ülgene ulaşmasında kullandığı dışavurumcu bir tekniktir.
Bu dışavurumda kesinlikle terapik bir sanat sürecinden bahsedilebilir. Günümüzdeki alkış (applause) da şamanlardan bize kalan dışavurum ifade biçimlerindendir. İntermodel dışavurumcu terapi, pek çok modelin beraber kullanıldığı eklektik bir yaklaşımdır Dans ve hareket terapisiyle çocuğun bedensel farkındalığı artarak beden ve davranışlar üzerinde daha etkili bir kontrol sağlanır. Dolayısıyla çocuk eğitsel açıdan daha kolay yönlendirilebilir Bu noktada pek çok modelden ve duruma, hastaya uygun modele yönelmekten bahsedilmektedir. Her yöntem, model herkese iyi gelmeyebilir. Hasta, durumundan daha da kötüye gitmemeli ve kendisini yaptığı sanatsal etkinlikte özgür ve rahatlamış hissetmelidir. Ayrıca terapide önemli bir nokta da danışan ve sanat terapisti arasındaki ilişkinin oluşturulmasında yaratıcı imge ve nesnelerin merkezi rol oynaması ve bilinçdışının dışavurumudur Bu sebeple belki de sanat terapisini dışavurumcu sanat terapisi diye adlandırmak genel başlıkta daha doğru olabilir .Başka bir yazıda görüşmek dileğiyle sanatla kalın.
Hasan Ali Çölük