Aydan Erdoğan
Köşe Yazarı
Aydan Erdoğan
 

Kin: 12.Bölüm - Karar Verildi

Buz kadar lekesiz, kar kadar temiz olsan bile iftiradan kurtulamazsın. William Shakespeare Jüri üyelerinin kararı açıklamaları için verilen bir saatlik süre sonunda jüri başkanı kararı hakime uzattı, kağıdı okuyan hakim bir süre Maria'ya baktı. "Maria Losban, karar.” “Majestelerinin ve yüce mahkemenin kararıdır. Tutuklu bulunduğunuz yerden yasalara uygun olarak bir hafta içinde alınıp, infaz yerine götürüleceksiniz ve ölünceye dek boynunuzdan asılacaksınız.” Tanrı O'nu duymamıştı. “Tanrı ruhuna merhamet etsin.” Rasputin havanın kararmak üzere olduğunu fark etti, Rahip Thomas yanlarına hiç gelmemişti. Sanki bundan sonra hep böyle mutlu olacakmış gibi geliyordu. "Simon, biliyor musun iyi ki seni tanıdım, sen hep benim arkadaşım ol." "Sen de benim biricik arkadaşımsın Rasputin, artık kimseye ihtiyacımız yok." Rahip Thomas, bir anda kapıyı kırar gibi içeri daldı. Rasputin çok korkmuştu, güçlükle yerinden doğruldu, Simon çoktan toz olmuştu. Hazır ol vaziyette elleri iki yanında ayağa dikildi. Ağlamaklı suratı Rahib'i biraz yumuşattı. "Çabuk eşyalarını hazırla, Bay Benjamin'in malikanesine gidiyorsun." Malikane ne demekti, nasıl bir yerdi, buradan daha mı güzeldi, daha mı büyüktü? Orda ne olarak yaşayacaktı. Kalbi güm güm atıyordu. Elleri titriyordu. Annecim canım annecim nerdesin? Rahip Thomas kapıyı arkasından o kadar hızla çarptı ki Rasputin korkudan yere düştü. Ne yapmıştı ki Rahip Thomas O'na kızmıştı, yoksa mutfaktan aldığı kurabiye yüzünden mi? Hepsi Simon'nun suçuydu. Sessizce ağlamaya başladı, bir yandan da Rahip Thomas'ın O'na aldığı giysileri ayırıp, kiliseye geldiği eski kıyafetleri katladı. Hakkı olmadığı hiçbir şeyi almamak annesinin öğüdüydü. Hem belki Rahip O'nu affedebilirdi bu onurlu davranışı için. Ama yanılmıştı Rasputin. Çocuk kalbi hiç hak etmediği şeyler yaşıyordu. Annesini kaybetmişti. Şimdi eski tahta bir bavulu, yamalı elbiseleri, ayağında ayakları boyunda iki tahtanın karşılıklı üç deliğe geçirilmiş iplerle yapılmış ayakkabı benzeri, iplerin alttan geçen kabartıları yüzünden yürürken canı acıtan bir şey vardı. Oysa Simon bile Rahip Thomas gibi gerçek ayakkabı giyiyordu. Artık yola çıkmışlardı, arabada biraz olsun ayaklarının acısı dindi. Yaklaşık bir saat sonra malikaneye geldiler, kapıda onları donuk yüzlü, beyaz giyimli en az elbisesi kadar beyaz saçlı yaşlı uşak karşıladı, hiçbir şey söylemeden iki kanatlı devasa kapıdan girmeleri için çekildi. Rasputin adamın bu davranışı çok komik bulmuştu, kendini kapılardan sığmayan dev gibi düşündü. Komik şeyler düşünüp korkusunu yenmeye çalışıyordu. Geniş bir salona girdiler, uşak burada beklemelerini Bay Benjamin'nin az sonra burada olacağını söyledikten sonra, Rasputin'e dudak bükerek baktı. Başını eğip, iki adım geriye gittikten sonra yavaşça dönüp, salondaki pek fark edilmeyen en dipteki dördüncü küçük kapıyı açıp, dışarı çıktı. Rahip Thomas çoktan kendine oturacak rahat bir koltuk bulmuştu bile. Rasputin'e ayakta beklemesini işaret etti, yoksa bu kılığı ile o güzelim krem rengi pamuk gibi yumuşacık koltukları kirletebilirdi. Rasputin ayakta kıpırdamadan duruyordu, korkudan hızlı hızlı nefes almasa çelimsiz bir heykel sanılabilirdi. Neyse ki fazla beklemeden Bay Benjamin odaya girdi. Rahip Thomas hemen ayağa kalktı, birbirlerine sarıldılar. İyi dost olmaları Rasputin'i mutlu etti. Burası da kilise gibi rahat ve güzel diye düşündü. Rasputin ne konuştuklarını duymuyordu, koskocaman salonun bir köşesinde unutulmuş gibiydi. Uşak onlara peynir ve şarap ikram etti. Kahkahalarla yediler, içtiler. Portakal rengi duvarlar, kare ahşaplar ile bölünmüş her bir karenin içine, içinde güzel çiçeklerin olduğu tablolar asılmıştı. Yerde boydan boya, tüylü, sıcacık, kahverengi bir halı serilmişti. Güzel hatta çok güzel bir malikane burası diye düşündü. Nerdeyse bir saattir ayakta bekliyordu. Canı iyice acımaya başlamıştı. Minicik bir öksürük sesi çıkardı varlığını fark etmeleri için, nafile Benjamin ve Thomas O'nu duymadılar. Biraz sonra içkileri bitince çocuğun yanına doğru geldiler. Benjamin dokunmadan uzun uzun baktı, inceledi.   Aydan Erdoğan Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35
Ekleme Tarihi: 17 Mayıs 2024 - Cuma

Kin: 12.Bölüm - Karar Verildi

Buz kadar lekesiz, kar kadar temiz olsan bile iftiradan kurtulamazsın.

William Shakespeare

Jüri üyelerinin kararı açıklamaları için verilen bir saatlik süre sonunda jüri başkanı kararı hakime uzattı, kağıdı okuyan hakim bir süre Maria'ya baktı.

"Maria Losban, karar.”

“Majestelerinin ve yüce mahkemenin kararıdır.

Tutuklu bulunduğunuz yerden yasalara uygun olarak bir hafta içinde alınıp, infaz yerine götürüleceksiniz ve ölünceye dek boynunuzdan asılacaksınız.”

Tanrı O'nu duymamıştı.

“Tanrı ruhuna merhamet etsin.”

Rasputin havanın kararmak üzere olduğunu fark etti, Rahip Thomas yanlarına hiç gelmemişti. Sanki bundan sonra hep böyle mutlu olacakmış gibi geliyordu.

"Simon, biliyor musun iyi ki seni tanıdım, sen hep benim arkadaşım ol."

"Sen de benim biricik arkadaşımsın Rasputin, artık kimseye ihtiyacımız yok."

Rahip Thomas, bir anda kapıyı kırar gibi içeri daldı. Rasputin çok korkmuştu, güçlükle yerinden doğruldu, Simon çoktan toz olmuştu. Hazır ol vaziyette elleri iki yanında ayağa dikildi. Ağlamaklı suratı Rahib'i biraz yumuşattı.

"Çabuk eşyalarını hazırla, Bay Benjamin'in malikanesine gidiyorsun."

Malikane ne demekti, nasıl bir yerdi, buradan daha mı güzeldi, daha mı büyüktü? Orda ne olarak yaşayacaktı. Kalbi güm güm atıyordu. Elleri titriyordu. Annecim canım annecim nerdesin?

Rahip Thomas kapıyı arkasından o kadar hızla çarptı ki Rasputin korkudan yere düştü. Ne yapmıştı ki Rahip Thomas O'na kızmıştı, yoksa mutfaktan aldığı kurabiye yüzünden mi? Hepsi Simon'nun suçuydu. Sessizce ağlamaya başladı, bir yandan da Rahip Thomas'ın O'na aldığı giysileri ayırıp, kiliseye geldiği eski kıyafetleri katladı. Hakkı olmadığı hiçbir şeyi almamak annesinin öğüdüydü. Hem belki Rahip O'nu affedebilirdi bu onurlu davranışı için.

Ama yanılmıştı Rasputin. Çocuk kalbi hiç hak etmediği şeyler yaşıyordu. Annesini kaybetmişti.

Şimdi eski tahta bir bavulu, yamalı elbiseleri, ayağında ayakları boyunda iki tahtanın karşılıklı üç deliğe geçirilmiş iplerle yapılmış ayakkabı benzeri, iplerin alttan geçen kabartıları yüzünden yürürken canı acıtan bir şey vardı. Oysa Simon bile Rahip Thomas gibi gerçek ayakkabı giyiyordu.

Artık yola çıkmışlardı, arabada biraz olsun ayaklarının acısı dindi. Yaklaşık bir saat sonra malikaneye geldiler, kapıda onları donuk yüzlü, beyaz giyimli en az elbisesi kadar beyaz saçlı yaşlı uşak karşıladı, hiçbir şey söylemeden iki kanatlı devasa kapıdan girmeleri için çekildi. Rasputin adamın bu davranışı çok komik bulmuştu, kendini kapılardan sığmayan dev gibi düşündü. Komik şeyler düşünüp korkusunu yenmeye çalışıyordu.

Geniş bir salona girdiler, uşak burada beklemelerini Bay Benjamin'nin az sonra burada olacağını söyledikten sonra, Rasputin'e dudak bükerek baktı.

Başını eğip, iki adım geriye gittikten sonra yavaşça dönüp, salondaki pek fark edilmeyen en dipteki dördüncü küçük kapıyı açıp, dışarı çıktı. Rahip Thomas çoktan kendine oturacak rahat bir koltuk bulmuştu bile. Rasputin'e ayakta beklemesini işaret etti, yoksa bu kılığı ile o güzelim krem rengi pamuk gibi yumuşacık koltukları kirletebilirdi.

Rasputin ayakta kıpırdamadan duruyordu, korkudan hızlı hızlı nefes almasa çelimsiz bir heykel sanılabilirdi. Neyse ki fazla beklemeden Bay Benjamin odaya girdi. Rahip Thomas hemen ayağa kalktı, birbirlerine sarıldılar. İyi dost olmaları Rasputin'i mutlu etti. Burası da kilise gibi rahat ve güzel diye düşündü. Rasputin ne konuştuklarını duymuyordu, koskocaman salonun bir köşesinde unutulmuş gibiydi. Uşak onlara peynir ve şarap ikram etti. Kahkahalarla yediler, içtiler. Portakal rengi duvarlar, kare ahşaplar ile bölünmüş her bir karenin içine, içinde güzel çiçeklerin olduğu tablolar asılmıştı. Yerde boydan boya, tüylü, sıcacık, kahverengi bir halı serilmişti.

Güzel hatta çok güzel bir malikane burası diye düşündü. Nerdeyse bir saattir ayakta bekliyordu. Canı iyice acımaya başlamıştı. Minicik bir öksürük sesi çıkardı varlığını fark etmeleri için, nafile Benjamin ve Thomas O'nu duymadılar. Biraz sonra içkileri bitince çocuğun yanına doğru geldiler. Benjamin dokunmadan uzun uzun baktı, inceledi.

 

Aydan Erdoğan

Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, izmir spotçu, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, ingiltere aile birleşimi sınavı