Çağdaş tiyatro anlayışı içinde, "Kutsal Oyuncu" başlığı altındaki "tinsel içerikli arayışlar" ile "Postmodern Oyuncu" başlığı altındaki "biçime yönelik arayışlar" kapsamında yer alan postmodern tiyatro biçimlerinin incelenmesinin ardından, postmodern sanat ve tiyatro anlayışının genel özellikleri ortaya çıkmaktadır. Postmodern sanat her şeyden önce sanat eseri ile yaşamın iç içe geçtiği, ikisinin bütünleştiği, dolayısıyla seyircide eleştirel uzaklığın söz konusu olmadığı, seyirci için sonuçtan ziyade gösteri anı sırasında yaşanılan hazzın önem kazandığı ve biçimde görselliğin ön plana çıktığı bir yaklaşımdan ibarettir.
Bununla beraber görsellik ve biçimsellik öncelikli olduğu için sanat eserinin özde herhangi bir eleştirisi ya da iletisi bulunmamaktadır. Zaman zaman gerçek ile düşün birbirine karıştığı bu sanat anlayışında sunulan eserlerin, modern sanatın çok katmanlı ya da kültürel bir alt yapı gerektiren yapıtlarının tersine yalın, kolay anlaşılır, çabuk tüketilebilen bir yapıda olduğu görülmektedir. Ayrıca bilime ve akılcılığa dayalı yöntemler yerine düşsel olandan beslenen belirsizlikler ve tesadüfler gibi öğelerin var olduğu anlaşılmaktadır.
Bunun dışında farklı kültürleri bir arada bulunduran postmodern sanat yapıtlarında disiplinlerarası bütüncül bir sanat anlayışı da söz konusudur. Dolayısıyla bu eserlerin ele aldığı temel konu da kozmik ve evrensel düzen içindeki insanlık olgusu olarak tarif edilmektedir. Zaman konusunda ise geçmiş, içi boşaltılarak ve eğlence amaçlı kullanılırken, geleceğe dair bir umut bulunmamaktadır.
Tiyatro sanatı kapsamında da seyirci ile oyuncu arasında bir bütünlük kurmaya çalışılarak, seyir ve oyun alanları, seyircinin bakışını değişken noktalara odaklandıran bir düzen içindedir. Görsellik ve biçimselliğin ön planda olmasından dolayı ses ve beden kullanımına dayalı evrensel bir dil yaratma çabası görülmektedir. Farklı kültürlerin ve geleneklerin bir arada kullanılması (çağdaş orientalizm) noktasında Doğuya ait geleneksel kaynaklardan ve kuttörenlerden yararlanılmaktadır.
Yazınsal dramatik metin yadsınmakta, uyarlama, kolaj ve doğaçlama gibi yöntemlerle "gösterim metni"nin öne çıktığı bilinmektedir. Bununla beraber geçmişteki hikâye ve arketipler ile çağımızın kişiliklerinden yeni oyun kişileri yaratılmış; bir başka deyişle eskinin üzerinden "çağdaş bir söylence" oluşturulmuştur. Genellikle klasiklerin yorumlandığı bu sanat anlayışında metin ve alt metinlerin yorumlanması anlamına gelen "yapı-çözücü (yapısızlaştırmapostyapısalcılık) yöntem uygulanmaktadır.
Yabancılaştırma etkisi yaratan bu yöntemle geçmiş ile şimdi arasında diyalektik bir bütünlük kurulmaktadır (Candan, 2003: 217-219). Postmodern tiyatroda, modern sanattaki öncü akımların düşsellik, simgecilik, biçimsellik, belirsizlik, grotesk, yadırgatma gibi kavramları yeni bir anlayışla dönüştürülmektedir. Örtük bir dil ve eğretileme, birbirinden kopuk olaylar dizisi, ışık, ses ve hareket ile tasarlanarak aza indirgenmiş tiyatral alanlar kullanılmaktadır (Bayramoğlu, 1996: 10). Postmodern sanat ve tiyatro anlayışının belirleyici özelliklerinin saptanmasının ardından, aşağıda sirk sanatının postmodern özellikleri ele alınarak çağdaş tiyatro kapsamındaki konumu belirlenecek ve böylece "sirk tiyatrosu" ve "sirk oyunculuğu" gibi kavramlara açıklık getirilecektir.
Avrupa şehirlerinde sokak gösterileri yapmış olan Amerikalı sanatçı Hovey Burgess'in, 1966'da New York Üniversitesi'nde sirk becerilerini öğretmeye başladığını ve şehrin parklarında komedi ve sirk karışımı gösteriler yapacak olan Circo dell Arte'yi kurduğunu açıklamaktadır. Bu topluluk 1970 yılında dağıldığında ise grubun önde gelen oyuncularının San Francisco Mim Topluluğu'na katılarak, özellikle Larry Pisoni'nin commedia ve pantomim figürlerine sirk numaralarını eklediği bilinmektedir (Carlson, çeviri, 2013: 23, 131, 170). Yeni sirk kavramının ortaya çıkışını anlatan birinci bölümde de değinildiği gibi, zaten bu kavramın ortaya çıkmasında daha çok tiyatro sanatının kışkırtıcı gençlerinin etken olduğu belirtilmiştir.
Carlson, uluslararası ölçekte "yeni sirk"in en tanınmışı olarak tarif ettiği Cirque du Soleil'de ise her bir tekil prodüksiyonun, özel olarak o performans için oluşturulmuş bir sahne metni ve bir temayı kullandığını ve bütün performansların katkıda bulunduğu gevşek ve büyük bir hikâye çizgisine bağlandığını ifade etmiştir. Ayrıca doğrusal bir hikâye çizgisine sahip olmaktan çok, esin kaynağını sadece geleneksel tiyatro ve sirkten değil, rüyaya benzer, soyut ve gerçeküstü imgelerden aldığını dile getirmektedir (Dolan, 1993'ten aktaran Carlson, çeviri, 2013: 172).
Bu araştırmanın birinci bölümünde Batılı anlamda klasik ve çağdaş sirk kavramı kapsamında sirk sanatının tarihçesi incelenmiştir. İkinci bölümünde ise konu edilen "Geleneksel Türk Gösteri Sanatlarındaki Sirk Öğeleri"nin araştırılmasının ardından üçüncü bölümde çağdaş tiyatro bakış açısıyla sirk oyunculuğu ele alınmıştır. Bu bölüm kapsamında yukarıda postmodern sanatın belirleyici özelliklerinin de ortaya konulmasıyla çağdaş sirkin, çağdaş tiyatronun bir parçası olan postmodern özellikleri aşağıdaki maddeler halinde sıralanabilmektedir.
2.1. Teknolojiye Karşı Hüner Savaşı: Oyuncunun Fizikselliği Yukarıda da belirtildiği gibi görselliği ön plana çıkaran postmodern tiyatro anlayışının, oyunculukta fiziksel anlatımına dayalı bir performans mantığını öne sürdüğü görülmektedir. Bir başka deyişle oyuncunun öznel yaratımı ve gösteriye kattığı kişisel yorum önem kazanmaktadır. Çağdaş sirk sanatı da başlı başına hüner gösterilerinden oluşan görsel ve disiplinlerarası bir sanat olduğuna göre sirk sanatçısının, hünerine göre çeşitlilik gösteren fiziksel anlatımı gösterinin temel dayanağını oluşturmaktadır.
Bu yüzden XXI. yüzyılda teknolojik ilerlemelerle hızına yetişilemeyen sinema ve televizyonun gücüne karşı sahne ve pist sanatlarında sanatçının, teknolojik unsurlardan arınmış, saf beden kullanımıyla gerçekleştirdiği hüner gösterileri ön plana çıkmaktadır.
2.2. Evrensel Bir Dil: Beden Dili Fiziksel anlatımın söz konusu olduğu ve sözün kullanılmadığı çağdaş sirk sanatında, seyirciyle kurulan iletişimin ve sanatçının anlatım dilinin, evrensel olma özelliğine sahip olan "beden dili" olduğu görülmektedir. Bu nedenle çağdaş çizgideki büyük sirk topluluklarının ulusal kısıtlamalar olmadan, gösterilerini uluslararası bir boyutta dünyanın dört bir tarafında sergileyebildikleri fark edilmektedir.
2.3. İndirgenmiş Söz: Biçimden Hikâye Üretme Çağdaş sirk sanatında gösteriler artık belli bir dramaturgi ya da öykü çerçevesinde üretilse de yazınsal metin yerine, "gösterim metni" yerine geçen belli bir hikâyenin kanavasından yararlanıldığı görülmektedir. Çok aza indirgenmiş ya da hiç kullanılmayan sözle, çeşitli öykülerden bir kolaj ya da belli bir öykünün uyarlaması da gösterilerin konusunu oluşturabilmektedir. Bir başka deyişle ele alınan hikâyenin anlatım dilinin, sanatçılar tarafından ortaya koyulan biçimle oluşturulduğu ve çeşitli teknik ya da sanatsal etmenlerle zenginleştirildiği gözlemlenmektedir.
2.4. Yalın ve Evrensel Bir Tema Çağdaş sirk gösterilerinin ele aldığı konuların, postmodern sanat anlayışına uygun olarak yalın, kolay anlaşılır, çabuk tüketilebilir yapıda olduğu dikkat çekmektedir. Genellikle temel konunun kozmik ve evrensel düzen içindeki insanlık olgusu ve bu olgunun çeşitlemelerinden oluştuğu görülmektedir. İnsanın yalnızlığı, insanın insanla ya da doğayla ilişkisi, insanın çatışmaları, insanın hayalleri, insanın savaşları gibi çok çeşitli temaların çağdaş bir sirk gösterisinin konusunu oluşturabildiği söylenebilmektedir.
2.5. Görsel Bir Şölen: Fantastik ve Düşsel Anlatım Biçimleri Postmodern olanın yapısına uygun olarak çağdaş sirk sanatının da biçimde görselliği ön planda tuttuğu, özde ise herhangi bir eleştiride bulunma ya da seyirciye belli bir mesaj iletme kaygısı taşımadığı göze çarpmaktadır. Bir başka deyişle seyircinin alımlamasının öznel olduğu fark edilmektedir. Zaman zaman gerçek ile düşsel olanın birbirine karıştığı gösterilerde simgecilik, düşsellik, belirsizlik gibi etmenlerden yararlanılarak, yadırgatma ya da grotesk gibi yöntemlerin de kullanıldığı ve böylece gerçeklikten kopmadan, fantastik bir dünya yaratma çabasının olduğu görülmektedir. Bununla beraber sirk gösterilerinin genelde eğlendirici, gösterim yanı ağır basan nitelikte olduğu ve insan becerisine dayandığı için de yaşayan bir sanat olarak değerlendirilebileceği bilinmektedir Başka bir yazıda görüşmek dileğiyle sanatla kalın.
Hasan Ali Çölük