Azıcık mutluluk
Maksim Gorki
Geliri kendisine yetmemeye başlayınca Maria'dan çalışmasını istedi. O gece de çok sarhoştu, arkadaşları evden gidince Maria'nın yanına mutfağa gitti.
"Hey."
Zorlukla ayakta duruyordu. Maria elinde birkaç tabakla arkasına dönüp baktı. Maxwell kapıya dayanmış, yarı kapalı gözlerle,
"Yarın çalışmaya başlayacaksın."
"Nerde?"
"Git iş bul çalış, sana da oğluna da bakmak zorunda değilim."
"Sen çalış… Rasputin daha çok küçük."
"Sana ne diyorsam o."
"Yetim maaşı bize yeter, sen çalış."
"Size mi?"
Maxwell birden bire ayılmış gibi Maria'ya saldırdı, Maria elindeki tabakları yere düşürdü, Maxwell kadının kollarından tutup yere fırlattı, yerdeyken tekmelemeye başladı.
"Yarın sabah iş bulup bana para getireceksin."
Maria Maxwell'in ayağını bileğinden tutup yere düşürdü, kollarından güç alıp ayağa kalktı, yerdeyken Maxwell'e bir tekme atıp, sandalyede uyuyakalmış oğlunu kucaklayıp yatak odasına koştu, kapıyı kilitledi, neyse ki Rasputin uyuyordu ve hiçbir şey duymamıştı. Bir süre bekleyip kapıyı dinledi, gelen giden yoktu. Sızdı lanet herif diye düşünüp, oğlunun yanına uzanıp, O'na sarıldı. Karnının ağrısıyla geçte olsa uykuya daldı.
Birkaç gün Maxwell eve gece yarısı geldi. Maria ile konuşmuyor, hemen gidip yatıyordu. Maria sonunda kurtulduklarını düşünüp seviniyordu.
Bir sabah oğlunu kiliseye yolladıktan sonra, komşularından ödünç aldığı temizlik malzemeleriyle, hoş geri veremezdi aldıklarını gerçi komşuları da bunu biliyordu, evini temizlemeye başladı. Kocası uyanmış mutfağın kapısından bakıyordu.
“Bıktım sizden, senin de oğlunun da canınız cehenneme.”
Maria cevap vermedi. Kadın yerleri silerken omuzlarından tutup ayağa kaldırdı.
“Sana söylüyorum, yoksa sağır mı oldun?”
“Seni duyuyorum, rahat bırak işim var.”
“Her zaman aşağıladın beni, sana yetmiyorum diye lanet olası pislik.”
Kadını sarsmaya başladı. Bir anda kendinden geçmişti, yumruklarını kadına peş peşe indiriyordu. Sağanak yağmur gibi durmadan kafasına, zayıf bedenine vuruyordu. Maria acı içinde bağırıyordu. Kadının sesi kesilene kadar vurdu. Korkunç bir haz almıştı bundan, kadının elbiselerini paramparça etmişti, bembeyaz gerdanı, yüzü, yediği tokatlardan bordomsu bir renk almıştı. Memeleri dışarı fırlamıştı. Bu hali normal bir erkeği fazlasıyla tahrik ederdi ama Maxwell için hiçbir anlamı yoktu. Zaten karısı bu halinden dolayı onu istemiyordu. Yoksa her gece becerse ona hep itaat ederdi. Çok güçlü bir bedeni vardı bu ona yetiyordu. Bir süre ayakta durup, yerde yatan kadına baktı. Sonra Rasputin’nin yatağına uzandı. Maria’yı izlemeye devam etti. Aklına birden bire karısının çıplaklığıyla korkunç bir şey geldi. Yetersiz bir erkekti ama çok akıllıydı. Hemen ayağa kalktı, kapının önünde baygın yatan kadını ayağıyla itekleyip dışarı çıktı, bahçe kapısına kadar yürüdü. Geç kalmadan haber vermeliyim diye düşündü.
Yan komşusunun kapısını çaldı. Kapıyı Carey açtı.
“Maxwell dostum, bu saatte hayırdır?”
“Akşam benim evde toplanıyoruz. Herkese haber ver. Ben şimdi kasabaya kadar gidiyorum Thomas’a uğramam lazım.”
“Çok güzel dostum. Akşama geç kalmayız.”
“Saat tam sekizde, herkese haber vermeyi unutma.”
Carey’in kulağına eğilip bir şeyler fısıldadı, gülerek el sıkıştılar, sonra dönüp hızlı adımlarla kiliseye doğru gitmeye koyuldu. Yolda Harry’i gördü, görmemezlikten gelip yoluna devam etti. Pislik herif, eğer iyi bir insan olsaydın, bu gece seni de çağırırdım diye söylendi.
Maria yattığı yerden acıyla doğruldu. Rasputin gelmeden üstüne çeki düzen vermeliydi. Zorlukla ayağa kalktı. Mutfak çeşmesine yürürken ayağını sürüdüğünü fark etti. Kırıldığını düşündü, yere oturup kontrol ettiğinde neyse ki sadece tekmelerden ezilmişti, kırık yoktu bacağında.
Aydan Erdoğan
Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35