1955
Rasputin on dokuz yaşına gelmişti, çalışma hayatı ve ağır işlerden dolayı kaslı iri yarı çok yakışıklı bir delikanlı olmuştu.
Madison on yedi yaşındaydı O'da babasının siyaset hayatında herkesin beğendiği, kasabada çok dikkat çeken güzel bir kızdı. İyi eğitimi, nezaketiyle toplumun gözdesiydi.
Rasputin, bir akşam Simon'a Madison'u sevdiğini söyledi. Simon'da onunla aynı fikirdeydi. Ama kıza nasıl açılacağını bilmiyordu. Simon bunu düşüneceğini bir yolunu bulacağını söyledi. Yakında bakanlık seçimleri vardı. Yapılması gereken bir davet demekti bu. Simon bu davette bir şekilde sizi bir araya getirilebilirim dedi.
Benjamin parlamentoya girmeyi çok istiyordu. Bunun için elinden gelen her pisliği yapmaktan geri kalmıyordu. Uyuşturucu mafyasını bile yanına çekmişti, çünkü herkesin desteğine ihtiyacı vardı.
Sonunda Rasputin'nin beklediği davet günü geldi, artık kendi başına hazırlanıyordu. Smokin giymeyecekti, bugün için vücudunun tüm hatlarını ortaya çıkaran bir takım elbise seçmişti, bu haliyle Madison'u etkilemek istiyordu. Madison, incelik belini, dolgun göğüslerini ortaya çıkaran, bakanın gözünü ayıramadığı beyaz düz bir elbise giymişti. Rasputin'in sevdiği gibi saçlarını açmıştı, inci bir taç takmıştı. Masmavi gözleri, uzun kirpikleri ile bir masal prensesini andırıyordu.
Merdivenlerde görününce herkes donmuş gibiydi, gülümseyerek yavaşça indi. Babası merdivenin sonunda elini uzatıp, kızını karşıladı. Aileleri ile gelen genç delikanlılar aralarında bu muhteşem güzelliği konuşuyordu. Madison gülümsüyordu inci gibi parlayan dişleri yüzünü ışıldatıyordu.
Rasputin ve Simon kalabalığın içinde konuşulanları dinliyorlardı. Gençlerden biri yüksek sesle, babasının nüfuzuna güvenerek isterse Madison ile evlenebileceğini söylüyordu. Simon ile bakıştılar. Hükümetin içişleri bakanının oğlu Richard'dı. Simon,
"Bana bırak." Diye fısıldadı.
"Tamam, dostum, ben buradayım."
Simon biraz sonra Richard ile dışarı çıktı. Rasputin, Madison'u izliyordu. Yanına gelen Onunla tanışmaya çalışan kızlara göz ucuyla bile bakmıyordu. Madison yanına gelene kadar gözünü O'ndan ayırmamıştı.
"Güzel bir parti Fid, herkes benimle ilgileniyor."
Bir genç kız olarak ilgi görmek hoşuna gidiyordu. Rasputin çok sinirliydi. Birlikte yemeğe geçtiler, masada yan yana oturuyorlardı. Benjamin, evlatlığı ile öz kızının bu görüntüsüyle mutluydu, bu O'na çok oy kazandıracaktı.
"Akşam odama gelsene Madison, kitap okur, sohbet ederiz."
"Bu akşam yapmasak, çünkü gece geç biter, yorgun oluruz."
"Nasıl istersen Madison."
Gece müzik ve dans ile bittiğinde, gerçekten çok yorulmuşlardı. Herkes odalarına çekilince Rasputin ve Simon baş başa kalmışlardı.
Simon Richard'ı bir güzel dövdüğünü, O pis şişkonun nasıl inleyerek yardım dilendiğini ağzından burnundan akan kanla o çirkin suratının ne kadar iğrenç olduğunu anlattı. Simon gücünün farkındaydı yıllarca küçümsenmenin verdiği kinle yumruklarını peş peşe o yağlı göbeğe, sivilceli surata indirmekle tüm hıncını almıştı. Aslında daha kini vardı, bir türlü geçmeyen.
O gece uzun uzun konuştular, hiç kimsenin Madison'a dokunmasına izin vermeyeceklerdi. Bu sözü birbirlerine verdikten sonra uykuya daldılar.
Ertesi akşam Madison Rasputin'nin odasına geldi, kitap okudular, Rasputin Madison'a yazdığı şiiri okudu. Madison çok etkilenmişti. Sarıldı yanağından öptü.
"Fid bu çok güzel bir şiir, çok teşekkür ederim."
"Çok güzelsin Madison."
Madison gülümseyerek, odadan çıktı.
O akşamdan sonra Madison bir daha Rasputin'nin odasına gelmedi. Simon, bu işin içinde bir iş var, diyordu.
"Madison ile konuşman gerek dostum."
Rasputin konuşmak için odasından çıktı, mutfaktan geçerken hizmetlilerin konuşmalarını duydu. Richard'ın cesedi çiftliğin birkaç kilometre ötesinde bulunmuştu, tanınmaz haldeymiş. Biri onu öldürüp, cesedini bir ağaca asmıştı. Bunu hangi cani yapmış olabilir diye aralarında konuşuyorlardı. Rasputin dona kalmıştı. Hemen odaya dönüp Simon'a sormalıydı. Ne yazık ki odada yoktu. Geri dönüp Madison ile konuşmaya gitti.
Madison kış bahçesinde oturuyordu. Rasputin'i görünce ayağa kalktı tam uzaklaşacakken kolundan tuttu.
"Nereye gidiyorsun."
"Git başımdan, artık yüzünü bile görmek istemiyorum."
"Neden ne oldu ki."
"Bilmiyor musun, o gece beni öpmeye çalıştın, üstüme çullandın. Sen kendini ne sanıyorsun? Basit bir besleme. Bir salak."
"…"
Rasputin bu sözlerle çılgına dönmüştü, koşarak ahırda ki eski odasına gitti. Simon ordaydı.
"Ne oldu?"
"Yine aynı şeyi yaptı, bana salak dedi. Beni aşağıladı."
"Sen burada bekle, ben konuşurum onunla. Bu gece burada bekle, yanına gelecek."
Rasputin sinirle beklemeye başladı, beklemekten sıkılınca odayı temizlemeye başladı. Yatağı iyice kabartıp, düzeltti. Sandığın içindeki ıvır zıvır ne varsa toplayıp, attı. Bu haliyle çok güzel görünüyordu. Hatta odanın tek küçük penceresine aceleyle bir perde bile uydurmuştu.
Gece olunca bazı sesler duydu. Gelenler vardı.
Evet, Simon biricik arkadaşım, dediğini yaptı ve sevgilim Madison'u ikna etti.
Aydan Erdoğan
Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35