İyileşeceğiz.
Yataktan kalkmadan bir süre karısının arkasından baktı, geçmişe göre hareketleri ağırlaşmıştı. Ama hiç olmazsa dünden çok daha iyiydi.
Hemen uyanıp bugünü doyasıya yaşamalıyız diye içinden geçirdi. Koridordan Flora’nın sesi duyuldu.
“Bella uyan bakalım…”
Bella’da babası gibi şaşkınlık ve sevinçle yatağından fırladı. Kahvaltıdan sonra hazırlıklara başladılar. Flora’da tedavi konusunda istekliydi çünkü bazı günler çok acı çekiyordu.
İki gün sonra karı koca, Maria ve Bella’yı birbirlerine emanet edip yola çıktılar.
Bella ilk birkaç gün üzgündü, sadece annesi için bu ayrılığa katlanıyordu. Maria her zaman ki gibi sessizdi. Evin işlerini aksatmadan yerine getiriyordu. Yemek saatlerini ihmal etmiyordu. Bella için tek başına yemek sıkıcı gelmeye başlamıştı.
“Maria, bu akşam birlikte yiyelim tabi istersen.”
“Peki, efendim. Siz nasıl uygun görürseniz.”
“Annemler gittiğinden beri tek başıma yemek sıkıcı oluyor.”
Maria akşam yemeğini hazırladıktan sonra haber verdi, birlikte masaya geçtiler. Bella sürekli konuşuyordu. İsveç hakkında bildiklerini anlatıyor, arada espriler yaparak Maria’yı güldürüyordu. Birden bire neşesi yerine gelmişti. Hatta annesi ve babası geldikten sonra da birlikte yemek yemeyi teklif etti. Maria sevinçle kabul etti. Bella O’nun da bir aileye ihtiyacı olduğunu hissetmişti. Kim bilir ne acılar yaşamıştı? İlk günden soru yağmuruna tutmanın doğru olmayacağını biliyordu. Tıpkı babası gibi O’da çok meraklıydı.
Zamanın nasıl geçtiğini anlamamışlardı, her ikisinin de uykusu gelmişti. Ertesi gün yapılacak çok iş vardı.
“Artık yatalım, ama şunu da söylemeliyim ki, İsveç, dünya tarihinde en eski zamanlardan beri bağımsız olan tek ülkeymiş, ne güzel değil mi? Şu aptal savaşa girmediler…”
“İyi geceler efendim.”
“İyi geceler Maria, çenem düştü benim de.”
Yine gülüşerek odalarına çekildiler.
Maria, Bella gibi hemen uyumadı. Eksik tarafı biricik oğlu Rasputin için dua etti. Tanrı her şeyi bizim için yapar… Ama neden adaleti benden esirgedi?
Adalet sizden esirgenirse kendinizi eksik hissedersiniz.
Tanrıya hep sordu.
“Oğlum nerede?”
Ölene kadar soracağım, ölünce de huzurunda soracağım Tanrım… Benim tek eksiğim oğlum…
Güneş doğana kadar oğluyla ilgili kabuslar gördü. Uyandığında yorgundu zorlukla yataktan kalktı. Banyoya gidip hazırlandı. Kahvaltıyı hazırlamak için mutfağa gitti.
Bella dinlenmiş olarak uyandı, banyosunu yapıp mutfağa indi.
“Günaydın Maria, birlikte hazırlayalım mı?”
“Günaydın efendim, hazır sayılır. Siz masaya oturun isterseniz.”
Bella masaya geçti. Birlikte kahvaltı yapmaya başladılar.
“Maria ister misin bugün hiçbir şey yapmayalım. Çiftlik dışında yürüyelim. Orman şimdi çok güzeldir. Hatta masayı bile toplamayalım, olur mu?”
Maria gülümsedi, artık alışıyordu bu eve, sevmeye bile başlamıştı. Tek üzüntüsü oğluydu.
“Olur, bugünü de böyle geçirelim.”
Dedikleri gibi hiçbir şey yapmadan sadece giysilerini değiştirip ormana doğru yürümeye başladılar. Orman gerçekten de sık ağaçlar kuş cıvıltıları içinde huzurluydu. Bazı ağaçlar üzerlerindeki meyvelerle rengarenkti. Papatyalar neredeyse her bir yanı sarmıştı. İnsanın genzini yakan toprak kokusu doğanın ne kadar cömert olduğunu gösteriyordu. Ağaçlarda ki sincaplar merakla bu iki kadına bakıyordu. Tavşanlar ürkek kaçışıyordu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar. Bella bir kucak dolusu papatya toplamıştı.
“Bella, şu karşıda ki çiftlik kimin?”
Bella duraksadı, babasının sözleri ve o çiftlik hakkındaki düşünceleri geldi aklına.
“Bay Benjamin’nin… Ben kendisini hiç görmedim ama babam orada yaşanan bir intihar bir de kayıp davasına bakmıştı, görevinin son yıllarıydı. Dava düştü, babam emekli oldu… Hala düşünür orada yaşananları, bana da anlatır.”
Maria’nın ilgisini çekmişti, merakla.
“Çiftlikte yaşayan var mı?”
“Benjamin’nin üvey oğlu Fid ve yardımcıları yaşıyormuş. Babam oraya gitmemi kesinlikle istemiyor. Aslında çok merak ediyorum.”
Tıpkı babası gibi O’da aşırı meraklı, araştırmayı seven biriydi.
“İstersen gidelim uzaktan bakalım, ne dersin?”
“Bay Samuel izin vermiyorsa, bence bir bildiği vardır kızım… Hem geç oldu. Daha akşam yemeğini hazırlayacağım. Dönelim mi? Yarın yine çıkarız.”
Bella kendisiyle aynı heyecanı ve merakı yaşamadığı için Maria’ya bozulmuştu, yüzünü buruşturarak kabul etti.
Eve döndüklerinde telefon çalıyordu. Bella koşup telefonu açtı, arayan Doktor Jacop’tu. Merak etmişti. Bella. Maria ile ormanda gezinti yaptıklarını, papatya topladığını anlattı. Şimdi ormanın tam gezilecek zaman olduğunu en kısa zamanda bunu birlikte yapmaları gerektiğini söyledi.
Aydan Erdoğan
Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35