Kitabı yanlış bir zamanda mı okudum diye düşünmeden edemedim çünkü olayın içine girebilmiş hissedemedim kendimi. Olayın nerede, ne zaman, kimler arasında geçtiğinin belirtilmediği ağır betimlemeler ve uzun cümle yapıları ile başlamıştı eser ve devamında da olay örgüsünden ziyade bu uzun cümlelerin betimlemeleriyle devam ediyordu.
12. sayfaya geldiğimde “aha tam bir şeyler anlatmaya başlayacak ve şimdi anlamaya başlayacağım, sadece daha öncesinde belirsiz bir başlangıç yapmıştı ama şimdi sanırım olayın başını anlatacak.” diyerek kendimi avutuyordum.
Oysaki hikayenin bu konudaki monotonluğu durmaksızın devam etti. Ara ara hikayenin olayını hafif öğreniyor gibi oluyorduk ama her seferinde geri çekiliyordu. Betimlemelerin karışıklığı yetmezmiş gibi, isimlerin de karışıklığı mevcuttu bence.
Genel olarak içine girip duygularını yaşayamamaktan üzüldüğüm bir kitap oldu. Sevilebilecek güzel alıntıları varken hiçlikler ile kitabı bitirdim, zor oldu benim için. Anlatılmak istenen olay örgüsü gerçekten heyecan verici ve tüyler ürperticiyken ve hatta bir olayın “perde arkası”nın anlatılmasının metaforunun hoşluğuna rağmen beklediğim enerjiyi alamadığım bir eser oldu.