Berin Softa
Köşe Yazarı
Berin Softa
 

Joker film incelemesi

Çökmüş Sistemde Çekilmesi Beklenen Tetik.   Her şeyden önce bir sistem eleştirisi. Batman hikayesinden bağımsız olarak, Joker karakterinin gelişim hikayesine odaklanmış ve Joaquin’in iyi oyunculuğu ile tamamlanan bir film. Mutluluğun ironik bir şekilde sunulmuş. Sürekli gülen ve komedyen olmak isteyen Arthur’un palyaço olarak insanları güldürebileceğini sanması ancak insanların esprilerine değil, ona güldüklerini fark edişi ile trajediye dönüşen bir hikaye. Annesinin “Happy” olarak seslendiği karakterin aslında hayatından mutluluk duymadığını fark edişi ile beraber maskesinin ardında gizlenmekten vazgeçerek o maskeyi kendisiyle bir bütün kılan Arthur, Joke-r olarak çağırılmak istediği bir sonla bitiyor.   Bence filmin, sinema açısından değerinden ziyade karakterin gelişimi konuşulmaya değer. Joker’in hikayenin ortalarında, annesinin onu evlatlık edindiğini ve aslında bir akıl hastası olduğunu öğrenmesinden sonraki son yarım saatlik süre bence birçoğumuzun içinde uyanabilecek dürtüleri düşündürttü. Eşit olmayan bir toplum içerisinde yaşıyoruz ve Joker ise buna her seferinde gülerek cevap veren bir karakter oluyor. Annesi ona bu yüzden Happy diyor, onun hep mutlu olduğunu hayal ediyor. Üvey çocuk olduğunu öğrendiğim zaman aklıma gelen ilk soru: “Annede de akıl hastalığı var, çocukta da ama çocuk evlatlık?”. Arada bir bağ olması gerektiğini hissettim ama belki de istismar sonucu aldığı darbeler ve yetiştiği ortam yüzünden akıl sağlığında sorunlar yaşayan Joker, bizlere nature/nurture tartışmasında bir argüman sunmaya çalışıyordur.   Joker film boyunca kendini hiçbir yere ait hissedememiş ve girdiği her ortamdan dışlanmış bir karakter olarak yer alıyor. Gülme hastalığı olduğundan dolayı sinirlenip üzüldüğü zaman ağlayan Joker, bu davranışları yüzünden garip görülerek toplum tarafından dışlanıyor. Joker ise bunları çoğu zaman görmemeye çalışarak ve her dışlanmasından sonra kendini daha yoğun bir şekilde kabul ettirmeye çalışırken, aslında ne kimsenin onu içten bir şekilde, acımadan kabul edebileceğini ne de kendisinin aslında değişmek istemediğini görüyor. Annesinin gördüğü delüzyonlar ve Joker’in hayatı boyunca söylediği yalanlar bir araya geldiği zaman, Joker kendi hakkındaki gerçekleri de kabul etmeye başlıyor. Küçükken istismara uğradığından dolayı kafatası hasar almış ve nörolojik bir hastalık oluşmuş. Hayatı, onun elinde olmadan gelişmiş. O ise hayatına nasıl başlayacağının şansı verilmediği için, en azından nasıl devam etmek istediğine kendi karar vermeye çalışıyor. Karakterin iç dünyası ve gerçek hayatta kalma mücadelesinin aktarımının başarılı olması filmi de başarılı kılıyor diyebiliriz.   Karakterin sahip olduğu psikolojik-nörolojik hastalık onu daha da anarşik kılıyor ve eylemlerine farklı anlamlar vermesine sebebiyet veriyor. Belki de yaptığı eylemlerin haklı görünebilmesi için kendine sebepler yarattığı zihni bir sığınak görevi görüyor Joker için. Öldürmekten aldığı zevk, aslında kişileri şahsi olarak hedef almıyor da, o kişilerin içinde bulundukları sistemi kapsıyor. Hayattan alamadığı zevki, hayattan zevk almasına engel olduğunu keşfettiği kişileri öldürerek kazanabileceğini gören Joker bunu ideali haline getiriyor ve istemeden de olsa içtenliği ile şehri örgütlemeyi başarıyor neredeyse.   Komedyen olma isteğindeki ironi film boyunca ön plandaydı zaten. Şakalarına gülünmesini isterken, insanların aslında kendine güldüğünü fark etmesi; çok sevdiği bir komedyenin aslında onunla dalga geçiyor oluşunun keşfi artık bu patlamayı tetikleyen son damlalar oldu.   Hikayede Joker dışındaki kişilerin arka planları gösterilmemiş. Komşusu ile olan hayali ilişkisi, aslında Joker’in de annesi gibi zihninde bir şeyler kurduğunun göstergesiydi.   Başından beri akıl sağlığının yerinde olmadığı, hatta sosyapat ya da psikopat gibi akıl hastalıklarına sahip olabileceğini düşündüğümüz karakter, ilk başta sosyal hizmetler tarafından haftada bir olacak şekilde bir psikologla görüştürülüp ilaç tedavisi uygulanıyordu. Ancak sonrasında devlet bu desteği kesiyor ve Joker dahil belki akıl hastalığı olan bir sürü vatandaş desteksiz kalıyordu. Joker’in de aslında durumunun bence artmasındaki sebeplerden biri de bu desteğin kesilmesiydi- ki bu da devlete bir eleştiri olarak görülebilir. Zenginler yönetiyordu ülkeyi ve alt tabakayı koruyacaklarını söylemelerine rağmen alt tabakadan her türlü desteği çekiyorlardı. Sonunda ise, bu kişiler ayaklanıp haklarını savunmak istiyorlardı. Joker belki de doğru tedaviyi görseydi, durumu bu kadar tetiklenmezdi. Biri olan tabancayı vermeseydi bu duruma gelinmeyecekti. En son ilaçlarını da bırakmıştı çünkü artık onun için değerli bir şey kalmamıştı. Başlarda tedavi olabileceğine inanırken son sahnede, psikologun yanından ayaklarında kan izleri ile ayrıldığında- psikologun onu anlamadığını söylediğinde- anladım ki tedavinin işe yaraması için artık çok geç. Erken önlem alınması önemli.   Şiddet noktasına gelecek olursak ise, abartı bir şekilde sunulan şiddet güzelleniyor ve filmin çekildiği dönemde yaşanan zengin-fakir ayrımının günümüzde hala hissediliyor oluşu ile sanki tetiğinin çekilmesi beklenen bir tabanca görevi görüyor. Anarşizmi öyle bir şekilde sunuyor ki seyirci bunun doğru olduğunu düşündürtürken aynı zamanda haklarını savunmak için bu gibi yollara başvurabileceklerini düşünmelerine yardımcı oluyor. Bu şekilde sunum insanlık açısından tehlike arz edebilir. Joker filmin sonunda gördüğümüz üzere artık durdurulamayacak bir hale gelmiştir: eylemlerinden kendini sorumlu saymıyordur ve bundan keyif alıyordur. Ona yapılanları, başkalarına yapmak istiyordur. Eşit olmayan bir sistemi düzeltmeye çalışmak yerine, sistemdeki insanlara karşı bir savaş başlatıyordur. Film boyunca onu takip eden insanların, onun bir akıl hastası olduğunu unutmamızı sağlıyor ve bir noktada karaktere sempati duymaya bile başladığımızı söyleyebiliriz. Gotham City’de geçen bir film olmasına rağmen, bize tanıdık bir mekanmış gibi sunulan bu şehir, kurmaca dünyadan sıyrılıp anti-kahramana karşı bir empati beslememize destek oluyor. Şiddetin bu kadar rahat ve estetik sunumunun beni rahatsız ettiğini söyleyebilirim ancak sinema açısından cesur bir hikayeye sahipti.
Ekleme Tarihi: 05 Mart 2023 - Pazar

Joker film incelemesi

Çökmüş Sistemde Çekilmesi Beklenen Tetik.

 

Her şeyden önce bir sistem eleştirisi. Batman hikayesinden bağımsız olarak, Joker karakterinin gelişim hikayesine odaklanmış ve Joaquin’in iyi oyunculuğu ile tamamlanan bir film. Mutluluğun ironik bir şekilde sunulmuş. Sürekli gülen ve komedyen olmak isteyen Arthur’un palyaço olarak insanları güldürebileceğini sanması ancak insanların esprilerine değil, ona güldüklerini fark edişi ile trajediye dönüşen bir hikaye. Annesinin “Happy” olarak seslendiği karakterin aslında hayatından mutluluk duymadığını fark edişi ile beraber maskesinin ardında gizlenmekten vazgeçerek o maskeyi kendisiyle bir bütün kılan Arthur, Joke-r olarak çağırılmak istediği bir sonla bitiyor.

 

Bence filmin, sinema açısından değerinden ziyade karakterin gelişimi konuşulmaya değer. Joker’in hikayenin ortalarında, annesinin onu evlatlık edindiğini ve aslında bir akıl hastası olduğunu öğrenmesinden sonraki son yarım saatlik süre bence birçoğumuzun içinde uyanabilecek dürtüleri düşündürttü. Eşit olmayan bir toplum içerisinde yaşıyoruz ve Joker ise buna her seferinde gülerek cevap veren bir karakter oluyor. Annesi ona bu yüzden Happy diyor, onun hep mutlu olduğunu hayal ediyor.

Üvey çocuk olduğunu öğrendiğim zaman aklıma gelen ilk soru: “Annede de akıl hastalığı var, çocukta da ama çocuk evlatlık?”. Arada bir bağ olması gerektiğini hissettim ama belki de istismar sonucu aldığı darbeler ve yetiştiği ortam yüzünden akıl sağlığında sorunlar yaşayan Joker, bizlere nature/nurture tartışmasında bir argüman sunmaya çalışıyordur.

 

Joker film boyunca kendini hiçbir yere ait hissedememiş ve girdiği her ortamdan dışlanmış bir karakter olarak yer alıyor. Gülme hastalığı olduğundan dolayı sinirlenip üzüldüğü zaman ağlayan Joker, bu davranışları yüzünden garip görülerek toplum tarafından dışlanıyor. Joker ise bunları çoğu zaman görmemeye çalışarak ve her dışlanmasından sonra kendini daha yoğun bir şekilde kabul ettirmeye çalışırken, aslında ne kimsenin onu içten bir şekilde, acımadan kabul edebileceğini ne de kendisinin aslında değişmek istemediğini görüyor.

Annesinin gördüğü delüzyonlar ve Joker’in hayatı boyunca söylediği yalanlar bir araya geldiği zaman, Joker kendi hakkındaki gerçekleri de kabul etmeye başlıyor. Küçükken istismara uğradığından dolayı kafatası hasar almış ve nörolojik bir hastalık oluşmuş. Hayatı, onun elinde olmadan gelişmiş. O ise hayatına nasıl başlayacağının şansı verilmediği için, en azından nasıl devam etmek istediğine kendi karar vermeye çalışıyor. Karakterin iç dünyası ve gerçek hayatta kalma mücadelesinin aktarımının başarılı olması filmi de başarılı kılıyor diyebiliriz.

 

Karakterin sahip olduğu psikolojik-nörolojik hastalık onu daha da anarşik kılıyor ve eylemlerine farklı anlamlar vermesine sebebiyet veriyor. Belki de yaptığı eylemlerin haklı görünebilmesi için kendine sebepler yarattığı zihni bir sığınak görevi görüyor Joker için. Öldürmekten aldığı zevk, aslında kişileri şahsi olarak hedef almıyor da, o kişilerin içinde bulundukları sistemi kapsıyor. Hayattan alamadığı zevki, hayattan zevk almasına engel olduğunu keşfettiği kişileri öldürerek kazanabileceğini gören Joker bunu ideali haline getiriyor ve istemeden de olsa içtenliği ile şehri örgütlemeyi başarıyor neredeyse.

 

Komedyen olma isteğindeki ironi film boyunca ön plandaydı zaten. Şakalarına gülünmesini isterken, insanların aslında kendine güldüğünü fark etmesi; çok sevdiği bir komedyenin aslında onunla dalga geçiyor oluşunun keşfi artık bu patlamayı tetikleyen son damlalar oldu.

 

Hikayede Joker dışındaki kişilerin arka planları gösterilmemiş. Komşusu ile olan hayali ilişkisi, aslında Joker’in de annesi gibi zihninde bir şeyler kurduğunun göstergesiydi.

 

Başından beri akıl sağlığının yerinde olmadığı, hatta sosyapat ya da psikopat gibi akıl hastalıklarına sahip olabileceğini düşündüğümüz karakter, ilk başta sosyal hizmetler tarafından haftada bir olacak şekilde bir psikologla görüştürülüp ilaç tedavisi uygulanıyordu.

Ancak sonrasında devlet bu desteği kesiyor ve Joker dahil belki akıl hastalığı olan bir sürü vatandaş desteksiz kalıyordu. Joker’in de aslında durumunun bence artmasındaki sebeplerden biri de bu desteğin kesilmesiydi- ki bu da devlete bir eleştiri olarak görülebilir.

Zenginler yönetiyordu ülkeyi ve alt tabakayı koruyacaklarını söylemelerine rağmen alt tabakadan her türlü desteği çekiyorlardı. Sonunda ise, bu kişiler ayaklanıp haklarını savunmak istiyorlardı. Joker belki de doğru tedaviyi görseydi, durumu bu kadar tetiklenmezdi. Biri olan tabancayı vermeseydi bu duruma gelinmeyecekti.

En son ilaçlarını da bırakmıştı çünkü artık onun için değerli bir şey kalmamıştı. Başlarda tedavi olabileceğine inanırken son sahnede, psikologun yanından ayaklarında kan izleri ile ayrıldığında- psikologun onu anlamadığını söylediğinde- anladım ki tedavinin işe yaraması için artık çok geç. Erken önlem alınması önemli.

 

Şiddet noktasına gelecek olursak ise, abartı bir şekilde sunulan şiddet güzelleniyor ve filmin çekildiği dönemde yaşanan zengin-fakir ayrımının günümüzde hala hissediliyor oluşu ile sanki tetiğinin çekilmesi beklenen bir tabanca görevi görüyor. Anarşizmi öyle bir şekilde sunuyor ki seyirci bunun doğru olduğunu düşündürtürken aynı zamanda haklarını savunmak için bu gibi yollara başvurabileceklerini düşünmelerine yardımcı oluyor.

Bu şekilde sunum insanlık açısından tehlike arz edebilir. Joker filmin sonunda gördüğümüz üzere artık durdurulamayacak bir hale gelmiştir: eylemlerinden kendini sorumlu saymıyordur ve bundan keyif alıyordur. Ona yapılanları, başkalarına yapmak istiyordur.

Eşit olmayan bir sistemi düzeltmeye çalışmak yerine, sistemdeki insanlara karşı bir savaş başlatıyordur. Film boyunca onu takip eden insanların, onun bir akıl hastası olduğunu unutmamızı sağlıyor ve bir noktada karaktere sempati duymaya bile başladığımızı söyleyebiliriz. Gotham City’de geçen bir film olmasına rağmen, bize tanıdık bir mekanmış gibi sunulan bu şehir, kurmaca dünyadan sıyrılıp anti-kahramana karşı bir empati beslememize destek oluyor. Şiddetin bu kadar rahat ve estetik sunumunun beni rahatsız ettiğini söyleyebilirim ancak sinema açısından cesur bir hikayeye sahipti.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, ingiltere aile birleşimi sınavı