Aydan Erdoğan
Köşe Yazarı
Aydan Erdoğan
 

Kin: 10.Bölüm - Masumiyet

Dinlenmeyen savunma Maria avukatına döndü, ne söyleyeceğini bilmiyordu. Avukat ayağa kalktı, öksürerek… "Efendim… Ben… Maria Losman'ın avukatı Kodie Baptist… Kendisi çok zor durumda kaldığından… Aslında planlamadan Maxwell'i öldürmek zorunda kalmıştır… Amacı sadece Rahip Thomas ile görüşmekti… Maxwell, Maria ile oğlunun tek mal varlığı yaşadıkları evi onlardan habersiz satmıştır, üstelik oğlu, yine Maxwell'in kavga çıkarıp dövmesi sonucu komaya girip hastanede yattığı sırada olmuştur. Maria bunu hastaneden döndükleri gün öğrenmiştir." Sözlerini bitirmesine fırsat vermeden Thomas'ın avukatı Orson söze girdi. "Bu cinayet, kilisede, Tanrının evinde işlenmiştir. Üstelik Tanrının dünyadaki elçisi, saygın Rahip Thomas'ın gözleri önünde… Bir ev, bir insanın canından kıymetli midir? Yıkık, dökük, bakımsız bir ev… Öldürmek yerine kendisiyle konuşabilirdi, zaten Rahip Thomas o sırada zavallı Maxwell ile satılan ev hakkında konuşuyormuş. Zavallı Maxwell evin satışından aldığı parayı kilisede, biricik oğlu Rasputin hastaneden çıkana kadar muhafaza edilmesini rica ediyormuş, görüyorsunuz jüri üyeleri, bir kadın para hırsıyla zavallı iyi kalpli bir insanı öldürüyor, dilim varmıyor ama Tanrının huzurunda… Suçlunun idam edilmesini talep ediyorum." Maria dehşete düşmüştü, Maxwell'in son sözleri aklına geldi… Ayağa fırladı… "Yalan söylüyorsunuz. Maxwell zavallı değildi, oğlumu dövdü, aylarca komada kaldı… Arkadaşları bana tecavüz etti. Kiliseye gittiğim sırada amacım Rahip Thomas ile konuşmaktı, gittiğimde Maxwell ordaydı, Rahip Thomas'la kavga ediyordu." Hakim dahil salonda ki herkes Rahip Thomas'a döndü. Thomas'ın suratı kıpkırmızı olmuştu. Maria konuşmaya devam etti. "Aralarında bir anlaşmadan konuşuyorlardı… Para istiyordu Rahip Thomas'dan… O'da… Hatta Bay Prez… ve eski Mısır da Möris Gölü… Çok iyi hatırlıyorum, Tanrı adına yemin ederim duydum." "Utanmıyor musun? Rahip Thomas'a iftira etmeye… Sen paragöz, yalancı, iftiracı bir kadınsın… Tanrı seni affetsin. Çalışmaya devam edip, oğluna bakacakken bir zavallı adamı kadınlığınla kandırıp, evlendin. Sonra onun tüm çabasına rağmen, hastaneden çıkıp, evine geldiğin gün, zavallı adamı, üstelik Rahip Thomas'a iftira atarak öldürdün. Çünkü amacın ölen kocanın arkadaşı Harry ile birlikte olmaktı, evli bir adam olması seni hiç ilgilendirmiyordu… Çünkü Harry zengin bir adam." Maria, korkmaya başlamıştı, salona baktı, Harry'i görmek istiyordu… Maalesef Harry gelmemişti. Hakimden söz almak istedi, avukat yerine oturmuş, kafasını kaldırmadan öylece oturuyordu. "Bunların hepsi yalan… Beni de dövüyordu Maxwell… Oğlum için katlandım, her şeyi biliyor Rahip Thomas, neden O'na sormuyorsunuz?" Hakim ve savcılar aralarında kısık sesle konuşmaya başladılar, Maria etrafına bakınmaya başladı, jüri üyelerinin bir kısmı O'na dik dik bakıyordu. Bir kısmı da önündeki kağıtlara bir şeyler yazıyordu. Hiçbir şansı olmadığını hissetmeye başlamıştı, elleri terlemişti, yüzüne yaklaştırıp üfledi. Bunaltıcı bir hava vardı. Başı dönüyor, gözleri kararıyordu. Dişlerini sıktığını fark etti. Derin bir nefes aldı. Yerine oturdu. İlk baktığında görmediği bir tabloyu fark etti, Meryem Ana kucağında oğlu İsa ile yemyeşil, uçsuz bucaksız bir ormanda piknik yapıyordu, yüzüne bir gülümseme yayıldı. İçinden dua etmeye başladı. Meryem Ana… Büyük annemiz, bana, oğlum masum Rasputinime yardım et… Ben suçsuzum… Sen biliyorsun… Hakim, Maria'nın baktığı yöne doğru döndü, boş duvara bakıyor, bir şeyler mırıldanıyordu. Bir süre izledikten sonra, duruşmaya ara verdi. Dışarı çıktılar, Maria askerlerin eşliğinde mahkeme salonunun bodrum katına indirildi. Uzun koridor boyunca odalar vardı. Koridorun ortalarına doğru bir odanın önünde durdurdular. Kapıyı açıp, Maria'yı içeri aldılar. Askerlerden biri burada beklemesini söyledikten sonra diğer askerle birlikte dışarı çıkıp, kapıyı gürültüyle kilitledi. Kendini insanlardan uzak durması gereken vahşi bir hayvanmış gibi hissetti, o zamana kadar içinde tuttuğu öfke, acı bir an da boşaldı, bağıra bağıra ağlamaya başladı. Yorgun düşüp yere çöktüğünde aklına oğlu geldi. Kim bilir ne şimdi ne haldeydi. Saatin kaç olduğunu bilmiyordu, zindanda gibiydi. Zaman kavramını yitirmişti. İki saat sonra kapı aynı gürültüyle açıldı. Hakim salona çağırmıştı. Mahkeme salonunda yine aynı buz gibi bakışlar ve boğucu hava vardı, yerine oturdu. Aydan Erdoğan Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35  
Ekleme Tarihi: 04 Mayıs 2024 - Cumartesi

Kin: 10.Bölüm - Masumiyet

Dinlenmeyen savunma

Maria avukatına döndü, ne söyleyeceğini bilmiyordu. Avukat ayağa kalktı, öksürerek…

"Efendim… Ben… Maria Losman'ın avukatı Kodie Baptist… Kendisi çok zor durumda kaldığından… Aslında planlamadan Maxwell'i öldürmek zorunda kalmıştır… Amacı sadece Rahip Thomas ile görüşmekti… Maxwell, Maria ile oğlunun tek mal varlığı yaşadıkları evi onlardan habersiz satmıştır, üstelik oğlu, yine Maxwell'in kavga çıkarıp dövmesi sonucu komaya girip hastanede yattığı sırada olmuştur. Maria bunu hastaneden döndükleri gün öğrenmiştir."

Sözlerini bitirmesine fırsat vermeden Thomas'ın avukatı Orson söze girdi.

"Bu cinayet, kilisede, Tanrının evinde işlenmiştir. Üstelik Tanrının dünyadaki elçisi, saygın Rahip Thomas'ın gözleri önünde… Bir ev, bir insanın canından kıymetli midir? Yıkık, dökük, bakımsız bir ev… Öldürmek yerine kendisiyle konuşabilirdi, zaten Rahip Thomas o sırada zavallı Maxwell ile satılan ev hakkında konuşuyormuş. Zavallı Maxwell evin satışından aldığı parayı kilisede, biricik oğlu Rasputin hastaneden çıkana kadar muhafaza edilmesini rica ediyormuş, görüyorsunuz jüri üyeleri, bir kadın para hırsıyla zavallı iyi kalpli bir insanı öldürüyor, dilim varmıyor ama Tanrının huzurunda… Suçlunun idam edilmesini talep ediyorum."

Maria dehşete düşmüştü, Maxwell'in son sözleri aklına geldi… Ayağa fırladı…

"Yalan söylüyorsunuz. Maxwell zavallı değildi, oğlumu dövdü, aylarca komada kaldı… Arkadaşları bana tecavüz etti. Kiliseye gittiğim sırada amacım Rahip Thomas ile konuşmaktı, gittiğimde Maxwell ordaydı, Rahip Thomas'la kavga ediyordu."

Hakim dahil salonda ki herkes Rahip Thomas'a döndü. Thomas'ın suratı kıpkırmızı olmuştu. Maria konuşmaya devam etti.

"Aralarında bir anlaşmadan konuşuyorlardı… Para istiyordu Rahip Thomas'dan… O'da… Hatta Bay Prez… ve eski Mısır da Möris Gölü… Çok iyi hatırlıyorum, Tanrı adına yemin ederim duydum."

"Utanmıyor musun? Rahip Thomas'a iftira etmeye… Sen paragöz, yalancı, iftiracı bir kadınsın… Tanrı seni affetsin. Çalışmaya devam edip, oğluna bakacakken bir zavallı adamı kadınlığınla kandırıp, evlendin. Sonra onun tüm çabasına rağmen, hastaneden çıkıp, evine geldiğin gün, zavallı adamı, üstelik Rahip Thomas'a iftira atarak öldürdün. Çünkü amacın ölen kocanın arkadaşı Harry ile birlikte olmaktı, evli bir adam olması seni hiç ilgilendirmiyordu… Çünkü Harry zengin bir adam."

Maria, korkmaya başlamıştı, salona baktı, Harry'i görmek istiyordu… Maalesef Harry gelmemişti. Hakimden söz almak istedi, avukat yerine oturmuş, kafasını kaldırmadan öylece oturuyordu.

"Bunların hepsi yalan… Beni de dövüyordu Maxwell… Oğlum için katlandım, her şeyi biliyor Rahip Thomas, neden O'na sormuyorsunuz?"

Hakim ve savcılar aralarında kısık sesle konuşmaya başladılar, Maria etrafına bakınmaya başladı, jüri üyelerinin bir kısmı O'na dik dik bakıyordu. Bir kısmı da önündeki kağıtlara bir şeyler yazıyordu. Hiçbir şansı olmadığını hissetmeye başlamıştı, elleri terlemişti, yüzüne yaklaştırıp üfledi. Bunaltıcı bir hava vardı. Başı dönüyor, gözleri kararıyordu. Dişlerini sıktığını fark etti. Derin bir nefes aldı. Yerine oturdu. İlk baktığında görmediği bir tabloyu fark etti, Meryem Ana kucağında oğlu İsa ile yemyeşil, uçsuz bucaksız bir ormanda piknik yapıyordu, yüzüne bir gülümseme yayıldı. İçinden dua etmeye başladı.

Meryem Ana… Büyük annemiz, bana, oğlum masum Rasputinime yardım et… Ben suçsuzum… Sen biliyorsun…

Hakim, Maria'nın baktığı yöne doğru döndü, boş duvara bakıyor, bir şeyler mırıldanıyordu. Bir süre izledikten sonra, duruşmaya ara verdi.

Dışarı çıktılar, Maria askerlerin eşliğinde mahkeme salonunun bodrum katına indirildi. Uzun koridor boyunca odalar vardı. Koridorun ortalarına doğru bir odanın önünde durdurdular. Kapıyı açıp, Maria'yı içeri aldılar. Askerlerden biri burada beklemesini söyledikten sonra diğer askerle birlikte dışarı çıkıp, kapıyı gürültüyle kilitledi. Kendini insanlardan uzak durması gereken vahşi bir hayvanmış gibi hissetti, o zamana kadar içinde tuttuğu öfke, acı bir an da boşaldı, bağıra bağıra ağlamaya başladı. Yorgun düşüp yere çöktüğünde aklına oğlu geldi. Kim bilir ne şimdi ne haldeydi. Saatin kaç olduğunu bilmiyordu, zindanda gibiydi. Zaman kavramını yitirmişti. İki saat sonra kapı aynı gürültüyle açıldı. Hakim salona çağırmıştı. Mahkeme salonunda yine aynı buz gibi bakışlar ve boğucu hava vardı, yerine oturdu.

Aydan Erdoğan

Kin Roman'ımının tamamını her hafta cuma günleri https://habergalerisi.com/yazar/aydan-erdogan/ait-tum-kose-yazilari-138 bu adresten okuyabileceksiniz. Bana destek için yazar köşemi takip edebilirsiniz. Ayrıca Twitter'den takip etmek isteyenler: https://twitter.com/ploutos35

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, izmir spotçu, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, raf sistemleri, ahşap kompozit deck, ingiltere aile birleşimi sınavı