Hayıtların ve kargıların ince sürgünlerinden, saplarından usta ellerde hayat bulan bir zanaat sepetçilik.
Bir çok malzemeden yapılan çeşitleri olsa da en eski sepet örme yöntemi kargı (saz) lardan, hayıt dallarından yapılanlardır. Biz de bunu hem öğrenmek, hem de bu geleneğimizi yaşatmak için bir adım attık ve hızla ilerliyoruz..
Bölgemizde bir zamanlar alabildiğince derelerin, sazlıkların olduğu alanlar şimdilerde binalarla doldu. Çok az kalan sazlık alanlar da zamanla aynı kaderi paylaşacak gibi görünüyor.
Doğa elbette verdiklerini alacak ama bu süreçte insanlık da çok şey kaybedecek!!
Doğanın dengesini bozan tek canlı insan ve insan tohumdan, topraktan, ormandan uzaklaştığı gibi üretimden de uzaklaştı. Yakın zamanda bir sepet örmek için bile ne bir saz, ne bir hayıt dalı bulamayacağız. Gördüğümüz derelerin etrafı orman alanları yavaş yavaş kaçak binalarla dolmaya başlamış. Binlerce yıldır toprağın ruhunu okşayan mor çiçekleriyle hayıtların yetiştiği dere boyları yavaş yavaş yok olacak.
Tüketen bir topluma ne kadar hızlı dönüştüğümüzün farkında olsak da seyretmekten ve şikayet etmekten başka bir şey yapmıyoruz.
Geleneklerimizi unuttuk, tarihimizi, kültürümüzü, bircok degerimizi kaybettik.
Elimizde kalanlara sahip çıkmak için çırpınan küçük oluşumlar halinde bir avuç insan kaldık diyebiliriz.
Yarım asırı geride bırakanlarda, geçmişe özlem öyle boyutlara geldi ki eskiye dair ne varsa bize çocukluğumuzu, gençliğimizi, geçmişimizi hatırlatır oldu. Oysa, bir zamanlar bunları, bile bile kaybettik..
Hayıtların, sazlıkların üstüne beton döktük ev yaptık, bakırları verip plastik aldık, halıları, kilimleri verdik naylon hasırları aldık, yün yatakları yorganları verdik elyaflara gömüldük aslında paramızı hastalıklara ilaçlara verdiğimizi çok geç farkettik.
Eğitimde bağımsızlığımızı kaybettiğimizden bu yana, üniversite sayıları hızla artarken yetenekli, vasıflı insan yetişmez oldu. Diplomanın bir kağıt olduğunu anladık.
Geleceğin meslekleri yeniden hayat bulmalı var olanları yaşatmak için destek vermeliyiz.
Kalaycı, terzi, elektrikçi, marangoz, sıvacı, boyacı, sepetçi ve daha birçok zanaatkar sayısı azalmaya ve kaynaklarımız yok olmaya başladı.
Zehirsiz tarım uygulamaları başta olmak üzere bir cok alanda eğitimler verilmeli, yaz okullarında yeteneği olan çocukların gençlerin bu alanlarda eğitim almaları sağlanmalıdır..
Yapay zekanın her alanda insanın yerini almasını isteyen, yeni dünya düzeni kurucuları ve işbirlikçileri hızla ilerliyor..
Onlarla başa çıkmak zor gibi görünse de, ne olursa olsun topraklarımıza, tohumlarımıza, geleneklerimize, köylerimize sahip çıkmak zorundayız.
Sazlık alanları, hayıt dallarını çalılık, bataklık diye kurutmaktan üstüne beton dökmekten vaz geçmeliyiz.
Nerede işini iyi yapan bir usta varsa ona saygı duymalıyız, ona destek olmalıyız.
Bugün, orman içlerine kadar uzanan binalar arasında, dere kenarlarında sepet dokuyalım diye hayıt dalları bulmak için çok uğraştık, ya çocuklarımız onlar bulabilecek mi??