Özellikle de tiyatro…
Aşk ve tiyatro
Sanatın olduğu yerde
her zaman aşk vardır.
Ancak aşkın olduğu her yerde sanat yoktur. Bazen yönünü kaybeder aşk! Tiyatrocu mu? Karar veremezsin.
Tiyatro sanatına aşık bir kalem sahibi olarak yazmaya başladığım gün gün karar verdim. Eğer bir oyun ilgili olumsuz olumlu şeyler yazmak zorunda kalırsam, o oyunu yazmaktan vazgeçecektim. Kollektif bir sanat olan ve yoğun emek gerektiren tiyatro sanatında, prodüksiyonun önünde ve arkasında bulunan her kişinin döktüğü alın saygımdı bunun nedeni. İşte bu aşk ve tiyatrodur.
Bu duygu için yüzyıllardır şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiş, filmler çekilmiş, kitaplarda bolca işlenmiştir. Çünkü aşk, evrenseldir. Herkes en az bir kere yakalanır bu hastalığa ama herkes için de farklıdır.
Yaptınız mı …
Tabii ki tartışılası bir tutum. Tamamen öznel bir seçim.
Aşk da böyle değil midir?
Olmayan bir ideal hali yüklediğimiz kişiyi, adeta bir hastalık gibi büyütürüz hayalimizde…
‘Nerden çıktı?’ demeyin! Aşkın gücü diyelim …
Aşk ele alındığında çok farklı bir kavramdır. Normalde 3 harften oluşur. ! ne kadar da kısa kelimeler. Tiyatro Ama kısa olduğu kadar acı ve mutluluk veren bir sözcüktür. Bunun kadar kısacık olup ama söylendiği dakika, isminin geçtiği zaman veya kulağa geldiği anlarda hemen kişinin dikkatini çeker. İnsanın ruhunda tiyatro kadar his kıpırdatan başka şey olabilir mi? Kısacık olup uğrunda ölünmeye değer, sizi zevkten öldüren, insanı neredeyse yemekten içmekten kesecek kadar veya insanı deli divane eden bir sözcük olabilir mi? Eğer aşk kelimesi normal bir sözcük değil mi? olsa yaşanan gerçekliklerini anlatmasaydı bizi bu kadar ilgilendiren bir şey olur muydu Aşk her toplumda farklı şekillerde yaşanır.
Ve yine ‘Yazmadığın oyun ile ne ilgisi var?’ demeyin! Bu biraz da nostalji duygusuyla koşa koşa gittiğim bir oyundan, müthiş bir hayal kırıklığıyla çıktım. Kendine yatırım yapmış bir oyuncuyla, sahne çıkıyor olmakla yetinen bir oyuncuyu ayırır sahne ışıkları… Tiyatro aşkının uykusundan uyanıverir seyirci!
Sonda yazdıklarımı birini başta yazayım
Aşkınızı, sahnenizi ‘Ben diyen oyuncudan koruyun!
Bakmayın tarihçesine… Orta çağın mucize hikayelerinin , düşkün cahil insanları tarafından üretilen birçok karmaşık öyküsü olmakla birlikte ‘St Valentine’s Day’ günümüzde anlamını çoktan yitirmiş halde… 1920’lerde başlayan ticari yolculuğunu dolu dizgin sürdürüyor.
Anlamı başka yerde arayın.
Bir markanın internet sitesinin sosyal medya yöneticisi yazmış ‘İngilizce tabiriyle Valentine’s Day olarak bilinir.’ Acaba tarafınızdan ne kadar bilinir? ‘Tabiriyle’ deyişi bir yorumlama belirtir. Dil anlatımı kuvvetlendiren bir yorumu ifade eder. ‘İngilizce tabiri’ diye bir Türkçe olmaz!
Bir başka markanın internet sitesi, yazılmış ‘bir çeşit aşk mektubu’ndan bahsediyor. Yok artık!
Dil bir aşktır.
Tiyatro da bir aşktır!
Aşk da cesurdur
Bazen duyguları paylaşılmak neler hissettiğini açıklamak zordur. Hele de bu duyguların kaynağından aşk ise... ister platonik ister karşılıklı olsun aşk yaşayanlar için duygularını ifade etmeye yardımcı olan güzel aşk ?
Gelelim tiyatro sahnesinde gördüğümüz drumları Tutamadım kendimi yazdım!
tiyatro eğitimi ve tiyatro kalitesi yazık ki her geçen gün geriye doğru gidiyor tiyatrolar yükselen maliyetlerinin nedeniyle yaşamak için kimi zaman deneyimli bir başrol oyuncusunun yanına sahneyi fiziğiyle dolduracak, ağzı laf yapan üç dört oyuncuya ekleyerek prodüksiyon yapmaya yöneliyorlar.
Her köşe belki çıkmaz sokak gibi değil mi ? başında tiyatro dersleri veren kurslar var. Eğitim içeriklerinin her zaman kendinden menkul. Nasıl düzenlendiğinin neye göre sertifika veren verdiğini olmayan bu –iyi niyetli olsa da yetersiz ‘Ben tiyatrocu oldum’ diye mezun olan insanlar var.
Tabii ki kastımız sözgelimi Müjdat Gezen Sanat Merkezi gibi bu işin ülkemizdeki yüz akı eğitim kurumları değil mi sizce deyim yerindeyse derme çatma, oyunculuk aşkı olan insanların heveslerini sömüren yapılardan bahsediyoruz.
Tiyatronun sanatı aşktır !
Her aşk gibi tutkuludur ve aşk!
Aşk da kendi arasında tutkuludur?
Tiyatro olmak, sosyal medyada 1000.000 takipçi ‘kasmak’ için oyuncunun olunmaz. Hayatanın dair, insana dair söyleyecek şeyleri, bu konuda bir derdi olan tutkulu ve sevgi aşıkların sanatıdır tiyatro!
O aşkın tiyatronun tarihiyle, mitolojiyle, müzikle, felsefe sesle-nefesle, beden estetiğiyle-mimle, insan psikolojisiyle, toplumun sosyal psikolojisiyle yatıp kalkmayı gerektirir.
Oyuncunun her gün çalışır. Her gün okur , araştırır görür
Beden yalan söylemez. Göz görür Sahnedeki mizanseni neden yaptığını bilmeyen oyunculuklar izledik. Jest ve mimiklerin neye hizmet ettiğinin farkında olmayan oyuncu olur mu? Sizce böyle midir?
Beş yaşındaki çocuğa ‘Çirkin ol’ dersin, yüzünü buruşturur, gülersin. Ama sahnede kötü adamı canlandırmak için aynı mimiği jest suratına taşıyan oyuncu, çok rahatsız edici bir durum yaratır.
Bir karakter değişir, dönüşür sahnede farklı insana bürünür… Fakat bu çizgi filmdeki gibi hop tonton’ diye olmaz. değitirir
Sahneye yıllarını vermiş, o saygıdeğer hanımefendi sanatçımızı çıkarsanız sahneden, neredeyse oyunun dekoru bile toz toprak kaldırarak çökecek.
Öyle değil mi?
Vakıf üniversitelerin sahne sanatları bölümleri, pandemiden bu yana aynı eğitim kadrosunu iki yıl üst üste koruyamıyor. Öyle değerli sanatçılara da eğitmen ücretleri teklif ediliyor ki, insan üzülüyor! O üniversitenin bölüm ve tiyatro merkezleri , eğitmenleri birlikte eğitim içeriği hazırlamak konusunda çalışabiliyor mu? Holistik, bütüncül içeriği; güncel gelişmeleri ve kuşak farklılıklarını da dikkate alarak yapılanılıyor mu? Olmuyor mu
İyisi mi siz aşkınızı felaketinden koruyup, sevginizi baş tacı yapın.
Bu ülkenin gerçek tiyatro sanatçıları da oyuncuları da yetiştirecek, hakiki eğitim kurumları oluşturacak temelleri atılsın
Cesur ve aşk ve sanat
Aşk ve tiyatro
Aşk cüretkardır
Hasan Ali Çölük