İbrahim Uysal
Köşe Yazarı
İbrahim Uysal
 

Dün Seçtik Bugünkü Yarın Neyi Değiştirir

Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, hani der ya "ağzı olan kunuşuyor" diye. Kimsenin konuşmasının zararı yok ama ortaya çıkan şiir gibi huzur ve mutluluk veren bir süreç yoksa, ortaya çıkan kakafoniden, ne konuşan ne de dinleyen mutlu olur sonunda.       Bir kaç aydır tam da böyle bir dönemden geçtik. Ağzı olan konuştu, üç kuruş parası olan bastırdı paraları matbaaya, verdi veriştirdi siyaset diye, tanıtım diye diye.     Bilgi, insanın yaşamını değiştiren bir değerdir; Yol gösterir, huzur verir, mutluluk verir, güven verir ve taşır güzel günlere, yarınlara.       Hiç bir şeyi değersiz, hiç kimsenin emeğini de yok saydığım yok ama ortaya hem konuşanı, hem de dinleyeni mutlu eden, başarıya götüren bir şey yoksa, bu ne işe yarar.     Her toplumun bilgisi, kültürü ve bir entellüelliği vardır.        Bazen öylesine yapılan konuşmalarda "ne olacak, ..... !.." gibi aşağılayıcı, hor gören konuşmalar olur. Konuşanı mutlu etse, dinleyenin hoşuna gitse de, bu doğru değildir.      "Ne olacak ....." denilenin de bir değeri ve yeri vardır.        Yer Hacettepe Beytepe, bir çok fakülte ve bölümden çok farklı sınıflardan (her anlamda) gelen onlarca öğrenci vardı anfide.     Herkes yanındaki ile konuşuyor, okul yeni açıldığı için tanışıyor, doğal olarak da bir uğultudur gidiyor ortalıkta.       Birden anfiden içeri, ufak tefek, elinde çantası ile güleç yüzlü , takım elbiseli ve kravatlı birisi girdi ve anfinin masasına eşyaları koydu, anfinin ortasındaki yazı tahtasının da önüne geçip, kendini büyük bir güven ile tanıtmaya başladı.       Herkes susmuş, bu ufak tefek "küçük" adamı dinliyordu.     Arkadaşlar, ben Bozkurt Güvenç, sizin ile bu dönem Sosyal Antropolojiye  Giriş dersini paylaşacağız.       Anfi çok kalabalık olduğundan, hepiniz ile bir anda tanışmak mümkün değil ama enteresan bir öyküsü olan gelsin buraya, anlatsın.     O yıllar, enteresan öyküsü olmayan yoktu ama cesaret, yerinde olur mu, gerek var mı diye onlarca soru soruyordu herkes kendine.    Tamam, sizden çıkmayacak bir anlatıcı, o zaman ben anlatayım diye derse girdi.       Hepimiz dikkat kesilmiş ve can havliyle bu konuşan küçük dev adamı dinleme başladık. Bir kaç saatlik bir ders olduğundan hiç kimse ara verilsin demiyor, hoca da enteresan dalışlar ile, birbiriyle ilgili konular ve olaylar anlatıyordu.      Şimdi daha iyi anlıyorum ki, hoca anlattıklarından herkesin aynı derecede etkilenmediğini, dinlenmediğini görüyor ve anlıyordu.       Konu birden "Kültür"e geldi ve sordu:     Arkadaşlar, kültür nedir, kültürlü, az kültürlü ya da kültürsüz insan olur mu?     Haydiiii, o zamana kadar ne de çok duymuştuk, "ne kültürlü ...." ya da ne kültürsüz" gibi kültürün "değerini ölçen" sözcükleri.     Biraz konuyla ilgisi ve bilgisi olan, biraz da herkes yeni olduğundan kendini öne atmak isteyen bir kaç kişi, bir şeyler anlattı.       Hoca, konuşulanları değerlendirmeden, arkadaşlar:      Kültür, içgüdüsel ya da kalıtımsal/genetik değil, her bireyin doğduktan sonraki yaşantısı içinde kazandığı, gördüğü, öğrendiği her şey, alışkanlıklardır, gibi bir tanımdan sonra;      Dolayısı ile az kültürlü, çok kültürlü, kültürsüz diye bir şey yoktur. Herkesin yetiştiği ortama uygun bir kültürü vardır ve çok değerlidir.      Ortalık buz kesti ama herkes rahatladı.    Bilgi de, kültür gibidir.  Az bilgili, çok bilgili diye bir şey yoktur ama yaşamına, işine ve çevresine uygun bilgisi vardır herkesin.    Yaşamında çatal bıçak kullanmamış, kurulu bir masaya oturmamış birisini için, çatal sol elle, bıcak da sağ elle tutulur demek kolaydır ama kullanması pek de kolay olmaz.     Tıpkı yer sofrasına bağdaş kurup ya da diz üstü oturup, ele alınan yufka ile ortaya konulan çanağa daldırıp çiğnem yemek, ilk gören birisi için pek de kolay olmayacağı gibi.     İşte bilgi de, kültür de insanların yaşamlarında gördükleri, yaşadıkları ve gereksinim duydukları kadar vardır.       Ne yazık ki günümüz bilgi, teknoloji ve artık "uzay" çağı olmuştur.     Önceleri çoğu kişi "kara toprağın altını" merak ederken, şimdi uzayı, galaksileri merak eder oldu.       Bütün bunları neden anlattım.      Bugün 31 Mart,  son yıllarda yapılan yerel yönetim /Belediye Başkanlığı Seçimlerini 28, 29, 30 Mart derken son iki seçimi de 31 Martta (2019, 2024) yapar olduk.     Ülke 7 İklim bölgesi, 81 il, 922 ilçe ile artık il, ilçe sınırları ile iç içe girmiş, "mahalleleştirilmiş" 15 binin üstünde köy vardır.       Burada her birine büyükşehir, şehir, ilçe belediye başkanı, belediye meclis üyesi ve muhtar seçeceğiz bugün. Bundan sonra da ne de hesap soran olur, ne de hesap veren.     Dün de kapısına yapışılan otobüslerde "az ilerleyin" denildi, yarın da denilecek, seçimlerden sonra kazanana, "ey başkan seçimlerde, ulaşım sorunu çözeceğiz diyordun, nerede bu otobüsler, ne bu hal" diyen çıkacak mı sanıyorsunuz. Güldürmeyin Allah aşkına.       Muhtarlar bile mahallenin sorunu çözmeye söz verdi. Hangi yetki selahiyet ve bütçe ile. Bilen var mı!..     Kimi, neyi ve ne neden seçersiniz bilemem ama bir şeyi çok iyi biliyorum, bu ülke bir Cumhuriyettir, anayasası ve yasaları vardır.         Ülkenin doğusundan batısına arasında 76 dakikalık bir zaman farkı ve 1.660 kilometre de uzaklığı vardır.  Her ne kadar "ticari kullanım değeri" olan  alanı 783.562 kilometre kare olsa da, gölleri ve adaları ile kapladığı alan 814.578 kilometre karedir.        Büyük Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk Halkına, TÜRK MİLLETİ denilir" tanımı içinde iltica, göçmen ve sığınmacıları saymazsak 33 alt kimlik vardır.      Ekonomisinden, doğa şartlarına, insan etnik ve dini kimliklerinden, tarikat ve cemaatlerine kadar bu kadar farklılığın olduğu bir ülke, PLANLAMA ve PLANLI YÖNETİM ile yönetilmelidir.      Mahallede muhtar adayı, ilçe de ilçe belediye başkan adayı, ilde ve büyük şehirde de büyükşehir belediye başkan adayı "keseden futursuzca" atarak seçim kazanılır bizler de seçersek, kime ne neyin hesabını sorarız ki!..       Herkes önce kendi evinin önünü süpürse mahalle, mahalle süpürse şehir temiz olur. Yoksa, yolların açılması üstüne basa basa, atlaya atlaya yaşamaya devam etmekten başka bir seçenek olmaz.     Adaylara başarılar, seçenlere de hayırlı ve uğurlu olsun.   İbrahim Uysal
Ekleme Tarihi: 31 Mart 2024 - Pazar

Dün Seçtik Bugünkü Yarın Neyi Değiştirir

Öyle bir dönemden geçiyoruz ki, hani der ya "ağzı olan kunuşuyor" diye. Kimsenin konuşmasının zararı yok ama ortaya çıkan şiir gibi huzur ve mutluluk veren bir süreç yoksa, ortaya çıkan kakafoniden, ne konuşan ne de dinleyen mutlu olur sonunda.
 
    Bir kaç aydır tam da böyle bir dönemden geçtik. Ağzı olan konuştu, üç kuruş parası olan bastırdı paraları matbaaya, verdi veriştirdi siyaset diye, tanıtım diye diye.
    Bilgi, insanın yaşamını değiştiren bir değerdir; Yol gösterir, huzur verir, mutluluk verir, güven verir ve taşır güzel günlere, yarınlara.
 
    Hiç bir şeyi değersiz, hiç kimsenin emeğini de yok saydığım yok ama ortaya hem konuşanı, hem de dinleyeni mutlu eden, başarıya götüren bir şey yoksa, bu ne işe yarar.
    Her toplumun bilgisi, kültürü ve bir entellüelliği vardır.
 
     Bazen öylesine yapılan konuşmalarda "ne olacak, ..... !.." gibi aşağılayıcı, hor gören konuşmalar olur. Konuşanı mutlu etse, dinleyenin hoşuna gitse de, bu doğru değildir. 
    "Ne olacak ....." denilenin de bir değeri ve yeri vardır.
 
     Yer Hacettepe Beytepe, bir çok fakülte ve bölümden çok farklı sınıflardan (her anlamda) gelen onlarca öğrenci vardı anfide.
    Herkes yanındaki ile konuşuyor, okul yeni açıldığı için tanışıyor, doğal olarak da bir uğultudur gidiyor ortalıkta.
 
    Birden anfiden içeri, ufak tefek, elinde çantası ile güleç yüzlü , takım elbiseli ve kravatlı birisi girdi ve anfinin masasına eşyaları koydu, anfinin ortasındaki yazı tahtasının da önüne geçip, kendini büyük bir güven ile tanıtmaya başladı.
 
    Herkes susmuş, bu ufak tefek "küçük" adamı dinliyordu.
    Arkadaşlar, ben Bozkurt Güvenç, sizin ile bu dönem Sosyal Antropolojiye  Giriş dersini paylaşacağız.
 
    Anfi çok kalabalık olduğundan, hepiniz ile bir anda tanışmak mümkün değil ama enteresan bir öyküsü olan gelsin buraya, anlatsın.
    O yıllar, enteresan öyküsü olmayan yoktu ama cesaret, yerinde olur mu, gerek var mı diye onlarca soru soruyordu herkes kendine.
   Tamam, sizden çıkmayacak bir anlatıcı, o zaman ben anlatayım diye derse girdi.
 
    Hepimiz dikkat kesilmiş ve can havliyle bu konuşan küçük dev adamı dinleme başladık. Bir kaç saatlik bir ders olduğundan hiç kimse ara verilsin demiyor, hoca da enteresan dalışlar ile, birbiriyle ilgili konular ve olaylar anlatıyordu.
 
   Şimdi daha iyi anlıyorum ki, hoca anlattıklarından herkesin aynı derecede etkilenmediğini, dinlenmediğini görüyor ve anlıyordu.
 
    Konu birden "Kültür"e geldi ve sordu:
    Arkadaşlar, kültür nedir, kültürlü, az kültürlü ya da kültürsüz insan olur mu?
    Haydiiii, o zamana kadar ne de çok duymuştuk, "ne kültürlü ...." ya da ne kültürsüz" gibi kültürün "değerini ölçen" sözcükleri.
    Biraz konuyla ilgisi ve bilgisi olan, biraz da herkes yeni olduğundan kendini öne atmak isteyen bir kaç kişi, bir şeyler anlattı.
 
    Hoca, konuşulanları değerlendirmeden, arkadaşlar:
     Kültür, içgüdüsel ya da kalıtımsal/genetik değil, her bireyin doğduktan sonraki yaşantısı içinde kazandığı, gördüğü, öğrendiği her şey, alışkanlıklardır, gibi bir tanımdan sonra;
     Dolayısı ile az kültürlü, çok kültürlü, kültürsüz diye bir şey yoktur. Herkesin yetiştiği ortama uygun bir kültürü vardır ve çok değerlidir.
 
   Ortalık buz kesti ama herkes rahatladı.
   Bilgi de, kültür gibidir.  Az bilgili, çok bilgili diye bir şey yoktur ama yaşamına, işine ve çevresine uygun bilgisi vardır herkesin.
   Yaşamında çatal bıçak kullanmamış, kurulu bir masaya oturmamış birisini için, çatal sol elle, bıcak da sağ elle tutulur demek kolaydır ama kullanması pek de kolay olmaz.
    Tıpkı yer sofrasına bağdaş kurup ya da diz üstü oturup, ele alınan yufka ile ortaya konulan çanağa daldırıp çiğnem yemek, ilk gören birisi için pek de kolay olmayacağı gibi.
    İşte bilgi de, kültür de insanların yaşamlarında gördükleri, yaşadıkları ve gereksinim duydukları kadar vardır.
 
    Ne yazık ki günümüz bilgi, teknoloji ve artık "uzay" çağı olmuştur.
    Önceleri çoğu kişi "kara toprağın altını" merak ederken, şimdi uzayı, galaksileri merak eder oldu.
 
    Bütün bunları neden anlattım.
     Bugün 31 Mart,  son yıllarda yapılan yerel yönetim /Belediye Başkanlığı Seçimlerini 28, 29, 30 Mart derken son iki seçimi de 31 Martta (2019, 2024) yapar olduk. 
   Ülke 7 İklim bölgesi, 81 il, 922 ilçe ile artık il, ilçe sınırları ile iç içe girmiş, "mahalleleştirilmiş" 15 binin üstünde köy vardır.
 
    Burada her birine büyükşehir, şehir, ilçe belediye başkanı, belediye meclis üyesi ve muhtar seçeceğiz bugün. Bundan sonra da ne de hesap soran olur, ne de hesap veren.
    Dün de kapısına yapışılan otobüslerde "az ilerleyin" denildi, yarın da denilecek, seçimlerden sonra kazanana, "ey başkan seçimlerde, ulaşım sorunu çözeceğiz diyordun, nerede bu otobüsler, ne bu hal" diyen çıkacak mı sanıyorsunuz. Güldürmeyin Allah aşkına.
 
    Muhtarlar bile mahallenin sorunu çözmeye söz verdi. Hangi yetki selahiyet ve bütçe ile. Bilen var mı!..
    Kimi, neyi ve ne neden seçersiniz bilemem ama bir şeyi çok iyi biliyorum, bu ülke bir Cumhuriyettir, anayasası ve yasaları vardır.  
      Ülkenin doğusundan batısına arasında 76 dakikalık bir zaman farkı ve 1.660 kilometre de uzaklığı vardır.  Her ne kadar "ticari kullanım değeri" olan  alanı 783.562 kilometre kare olsa da, gölleri ve adaları ile kapladığı alan 814.578 kilometre karedir. 
 
    Büyük Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türk Halkına, TÜRK MİLLETİ denilir" tanımı içinde iltica, göçmen ve sığınmacıları saymazsak 33 alt kimlik vardır. 
    Ekonomisinden, doğa şartlarına, insan etnik ve dini kimliklerinden, tarikat ve cemaatlerine kadar bu kadar farklılığın olduğu bir ülke, PLANLAMA ve PLANLI YÖNETİM ile yönetilmelidir.
 
   Mahallede muhtar adayı, ilçe de ilçe belediye başkan adayı, ilde ve büyük şehirde de büyükşehir belediye başkan adayı "keseden futursuzca" atarak seçim kazanılır bizler de seçersek, kime ne neyin hesabını sorarız ki!..
 
    Herkes önce kendi evinin önünü süpürse mahalle, mahalle süpürse şehir temiz olur. Yoksa, yolların açılması üstüne basa basa, atlaya atlaya yaşamaya devam etmekten başka bir seçenek olmaz.
    Adaylara başarılar, seçenlere de hayırlı ve uğurlu olsun.
 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, ingiltere aile birleşimi sınavı