Ebru Oğuzhan Yeter
Köşe Yazarı
Ebru Oğuzhan Yeter
 

Nasıl Devşirildiler?

Bugün ülkemizin çıkarlarını, kişisel çıkarlarından üstün tutan, koruyan, sahip çıkan ve mücadele eden kaç kişiyiz?       Geçmişini bilen, vatan sevgisini her şeyden üstün tutan milli değerlere sahip çıkan, ulus olma bilincinden güç alan kaç kişiyiz? Eski bir milletvekili; ‘’Türkiye’de 200 bin hain var’’ derken bugün bu sayının ne kadar olduğunu tahmin edebiliyor muyuz? Bugüne kadar nasıl devşirildiğimizi, Metin Aydoğan şöyle anlatıyor; ‘’Günümüz Türkiyesi’nde, politikacılar başta olmak üzere kimi üst düzey kamu yöneticileri, iş adamları, gazeteciler, akademisyenler ve aydınlar arasında, yoğun bir yozlaşma ve yabancılaşma yaşanmaktadır. Osmanlılar, 14.yüzyıldan sonra Türk yönetim geleneklerinden ayrılmaya başlayarak hanedan egemenliğine geçtiler. Türk halkı, Osmanlı yönetimi altında o denli ağır baskı görmüştür ki, tarihçi Muhittin Birgin (1885-1951) bu baskıyı; ‘’Türk için, Osmanlı tarihi demek altı yüzyıllık bir zulüm tarihi demektir’’ diye tanımlamıştır. Osmanlı padişahları, yönetimlerini güvence altına almak için; Türk halkı üzerinde baskı uygulayarak, devlet işlerini kendi adına yürütecek bir yönetici sınıf oluşturmaya başladı. Bu sınıf para ve yönetme hırsından başka bir şey tanımayan, Hıristiyan kökenli devşirmelerdi. Ailelerinden, çevrelerinden ve soylarından koparılarak; kimliksiz ve kişiliksiz çıkarcılar haline getirilen bu insanlar, eğitilerek, kapıkulları diye tanımlanıp devlete yönetici yapıldılar. Padişahlar, bilinçli olarak Müslüman olmayan, soyu-sopu belirsiz kadınlarla evlendiler. Kardeş öldürmeyi yasallaştırdılar. Padişahın buyruğuna dayanan, ”toplama kurulları” birkaç yıl arayla Balkanlar’da değişik bölgeleri dolaşır, kent ya da köylerde, hane sayısının kırkta biri oranında genç toplardı. Genellikle 14-18 yaş aralığında, sağlam vücutlu, akıllı Hıristiyan çocukları seçilir eğitilmek üzere İstanbul’a götürülürdü. Kapıkulları, padişaha paralı asker disipliniyle bağlanmış; din, dil, ırk gibi yerel bağlardan koparılıp, bilerek köksüzleştirilmişti. Ancak, 14-18 yaşında zorla Müslüman yapılan bu insanların, geçmişlerini unutmaları, ondan tümüyle kopmaları olanaksızdı. Ne tam Müslüman oldular, ne de Hıristiyan kaldılar; ne etnik kökenlerini unuttular ne de yeni kimliklerini benimsediler. İmparatorluğu çöküşe götüren nedenlerden biri haline geldiler. Hiçbir erdeme sahip değildiler ancak ilke haline getirdikleri bir tutumları vardı: Türklere ve Türklüğe karşı nefret duyuyor ve devlet politikalarıyla örtüşen bu nefreti, genel bir tutum haline getiriyorlardı. Bilinçli programlarla kişiliksizleştirilen devşirmeler, siyasi ve idari ayrıcalıklarla donatılmışlar ve devleti yöneten yerlere getirilmişlerdi. Devşirmeler, gerçek görüşlerini hiçbir zaman açıklamazlardı; yalancı ve ikiyüzlüydüler. Peşinde koştukları tek değer, para ve yönetim gücüydü. Devşirmelerin rüşvetçiliği,zaman içinde, halkın ya da şairlerin tepkisinin ötesinde, tehlikeli bir boyuta ulaşmış ve ülke çıkarlarını yerli ya da yabancılara satma noktasına varmıştı. Devletin kendi halkına yabancılaşması ve yabancılaşmayı yabancılar aracılığyla yapması, yani devşirmelerin devlete yerleştirilmesi, yakalanan ‘’ağır hastalığın’’ doğal sonucuydu. Devşirmeler ve devşirme anlayışı İmparatorluğun yıkılışına kadar sürmüştür…..’’ Yazının devamı ve daha fazlası için Metin Aydoğan’ın YÖNETİM GELENEKLERİ VE TÜRKLER ll. Kitabı mutlaka okunmalıdır. Bugün geldiğimiz noktada tarihin nasıl tekerrür ettiğini, devletin nasıl devşirildiğini hayretle ve üzülerek görüyorsunuz. Tarihimizi bilirsek başımızda ki belalardan kurtulmanın yollarını da biliriz. Biliriz ki Türk’lüğümüzden tarih boyunca rahatsız olanlar, bugün benzer şekilde devşirdiği yabancılarla, ülkemizi içten kuşatıp dışarıda ise düşmanlarımızla işbirliği içindedirler. Bugün etnik ve dinsel ayrımcılık yapanlar, milleti politik çıkarlarına alet edip kutuplaştıranlara yenik düşmeden, gençlerimize sahip çıkmalıyız. Herkesin bir çocuğa el uzatması zor değil, bir çocuk kurtulur, dünya kurtulur. Geçmişimizden ders alıp, ülkemizin her karış toprağına, dilimize, geleneklerimize, kültürümüze, ve bir çoklarının rahatsız olup korktuğu Türklüğümüze acilen sahip çıkmalıyız.   Ebru Oğuzhan Yeter   KAYNAK: Metin Aydoğan YÖNETİM GELENEKLERİ VE TÜRKLER
Ekleme Tarihi: 17 Şubat 2024 - Cumartesi

Nasıl Devşirildiler?

Bugün ülkemizin çıkarlarını, kişisel çıkarlarından üstün tutan, koruyan, sahip çıkan ve mücadele eden kaç kişiyiz?

      Geçmişini bilen, vatan sevgisini her şeyden üstün tutan milli değerlere sahip çıkan, ulus olma bilincinden güç alan kaç kişiyiz?

Eski bir milletvekili; ‘’Türkiye’de 200 bin hain var’’ derken bugün bu sayının ne kadar olduğunu tahmin edebiliyor muyuz?

Bugüne kadar nasıl devşirildiğimizi, Metin Aydoğan şöyle anlatıyor;

‘’Günümüz Türkiyesi’nde, politikacılar başta olmak üzere kimi üst düzey kamu yöneticileri, iş adamları, gazeteciler, akademisyenler ve aydınlar arasında, yoğun bir yozlaşma ve yabancılaşma yaşanmaktadır.

Osmanlılar, 14.yüzyıldan sonra Türk yönetim geleneklerinden ayrılmaya başlayarak hanedan egemenliğine geçtiler.

Türk halkı, Osmanlı yönetimi altında o denli ağır baskı görmüştür ki, tarihçi Muhittin Birgin (1885-1951) bu baskıyı; ‘’Türk için, Osmanlı tarihi demek altı yüzyıllık bir zulüm tarihi demektir’’ diye tanımlamıştır.

Osmanlı padişahları, yönetimlerini güvence altına almak için; Türk halkı üzerinde baskı uygulayarak, devlet işlerini kendi adına yürütecek bir yönetici sınıf oluşturmaya başladı. Bu sınıf para ve yönetme hırsından başka bir şey tanımayan, Hıristiyan kökenli devşirmelerdi.

Ailelerinden, çevrelerinden ve soylarından koparılarak; kimliksiz ve kişiliksiz çıkarcılar haline getirilen bu insanlar, eğitilerek, kapıkulları diye tanımlanıp devlete yönetici yapıldılar.

Padişahlar, bilinçli olarak Müslüman olmayan, soyu-sopu belirsiz kadınlarla evlendiler.

Kardeş öldürmeyi yasallaştırdılar.

Padişahın buyruğuna dayanan, ”toplama kurulları” birkaç yıl arayla Balkanlar’da değişik bölgeleri dolaşır, kent ya da köylerde, hane sayısının kırkta biri oranında genç toplardı.

Genellikle 14-18 yaş aralığında, sağlam vücutlu, akıllı Hıristiyan çocukları seçilir eğitilmek üzere İstanbul’a götürülürdü.

Kapıkulları, padişaha paralı asker disipliniyle bağlanmış; din, dil, ırk gibi yerel bağlardan koparılıp, bilerek köksüzleştirilmişti.

Ancak, 14-18 yaşında zorla Müslüman yapılan bu insanların, geçmişlerini unutmaları, ondan tümüyle kopmaları olanaksızdı.

Ne tam Müslüman oldular, ne de Hıristiyan kaldılar; ne etnik kökenlerini unuttular ne de yeni kimliklerini benimsediler.

İmparatorluğu çöküşe götüren nedenlerden biri haline geldiler.

Hiçbir erdeme sahip değildiler ancak ilke haline getirdikleri bir tutumları vardı: Türklere ve Türklüğe karşı nefret duyuyor ve devlet politikalarıyla örtüşen bu nefreti, genel bir tutum haline getiriyorlardı.

Bilinçli programlarla kişiliksizleştirilen devşirmeler, siyasi ve idari ayrıcalıklarla donatılmışlar ve devleti yöneten yerlere getirilmişlerdi.

Devşirmeler, gerçek görüşlerini hiçbir zaman açıklamazlardı; yalancı ve ikiyüzlüydüler. Peşinde koştukları tek değer, para ve yönetim gücüydü.

Devşirmelerin rüşvetçiliği,zaman içinde, halkın ya da şairlerin tepkisinin ötesinde, tehlikeli bir boyuta ulaşmış ve ülke çıkarlarını yerli ya da yabancılara satma noktasına varmıştı.

Devletin kendi halkına yabancılaşması ve yabancılaşmayı yabancılar aracılığyla yapması, yani devşirmelerin devlete yerleştirilmesi, yakalanan ‘’ağır hastalığın’’ doğal sonucuydu.

Devşirmeler ve devşirme anlayışı İmparatorluğun yıkılışına kadar sürmüştür…..’’

Yazının devamı ve daha fazlası için Metin Aydoğan’ın YÖNETİM GELENEKLERİ VE TÜRKLER ll. Kitabı mutlaka okunmalıdır.

Bugün geldiğimiz noktada tarihin nasıl tekerrür ettiğini, devletin nasıl devşirildiğini hayretle ve üzülerek görüyorsunuz.

Tarihimizi bilirsek başımızda ki belalardan kurtulmanın yollarını da biliriz.

Biliriz ki Türk’lüğümüzden tarih boyunca rahatsız olanlar, bugün benzer şekilde devşirdiği yabancılarla, ülkemizi içten kuşatıp dışarıda ise düşmanlarımızla işbirliği içindedirler.

Bugün etnik ve dinsel ayrımcılık yapanlar, milleti politik çıkarlarına alet edip kutuplaştıranlara yenik düşmeden, gençlerimize sahip çıkmalıyız.

Herkesin bir çocuğa el uzatması zor değil, bir çocuk kurtulur, dünya kurtulur.

Geçmişimizden ders alıp, ülkemizin her karış toprağına, dilimize, geleneklerimize, kültürümüze, ve bir çoklarının rahatsız olup korktuğu Türklüğümüze acilen sahip çıkmalıyız.

 

Ebru Oğuzhan Yeter

 

KAYNAK: Metin Aydoğan YÖNETİM GELENEKLERİ VE TÜRKLER

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, izmir spotçu, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, raf sistemleri, ahşap kompozit deck, ingiltere aile birleşimi sınavı