Herkes hatırlanmak ve hatta iyi hatırlanmak ister. Hatırlanmak da bir yerde ölümsüz olmaktır belki de. Kendi gider hatırası kalır, deyimi yerindeyse. Ölümsüzlüğün sırrı da dünyaya bir şey bırakmaktır aslında. Dünyadan bir şey alıp götüremeyeceğimiz malum ama ne bırakabiliriz dünyaya? Hanlar hamamlar da bir gün geçecek ve yok olmaya mahkûm olacak.
En iyisi mi bir eser bırakmaktır ölümsüzlük için. Sizi her zaman hatırlatır ve her zaman yaşatır bırakacağınız eserler. Dünya üzerinde olmasanız da sizi her zaman andıracak ve varlığınızı devam ettirip sürdürecek eserlerdir; ölümsüzlüğün sırrı belki de.
Siz gitmiş olsanız da eserlerinizde imzanız olur, adınız yaşar. Ömür bir su gibi olsa da iyi korunan eserler bir ömürlük değil daha uzun süre kalıcı olabiliyor.
Gelecek nesillere temiz bir dünya bırakmak kadar güzel eserler de bırakmak önemlidir.
Sanatın her dalı ayrı bir değer katmaktadır hayata. Hayatı renklendiren argümanlar olmaktadır. Neden bizden sonraki nesillere güzelliklerle dolu bir dünya bırakmayalım ki hem de ölümsüzlük sırrını bulmuşken?
Hayatta değilken gerisinin önemi olmasa da anılmak ve iyi anılmak her insan için önemlidir.
Yaşarken iyi insan olarak hayattan göçmek zaten yakınlarınız tarafından hatırası yaşatılacak konumda olmanızı sağlar ama bu belli bir akraba gurubu ve birkaç kuşak kadar sürer. Hâlbuki güzel bir eserle hem kitleleri peşinizden sürüklersiniz hem de birkaç kuşakla sınırlı kalmaz hatırlanmanız.
Ölümsüzlüğü herkes istese de herkesin hayali olsa da dünyanın gerçekleriyle karşılaşmamız an meselesi olduğu için ölümsüzlüğü manevi olarak sanatta bulabileceğimiz de aşikârdır.
O yüzdendir ki dünyaya katabileceğimiz en güzel şey eserlerdir ve ölümsüzlük sırrı da bu eserlerdedir.
O halde sanat aracılığı ile geleceğe iz bırakmak gerekmektedir.