Şaşırmamak Gerekiyor

Gündem (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 10.01.2019 - 20:17, Güncelleme: 10.01.2019 - 20:17 4049+ kez okundu.
 

Şaşırmamak Gerekiyor

Şaşırmamak Gerekiyor Dünyaya gelen ve gelişim süreçlerini,  normal tamamlayan her çocuk,  yedi yaşına kadar aile içindeki eğitimini tamamlar.  Toplumda nasıl oturulur, nasıl hareket edilir,  kimlerle nasıl hitap edilerek konuşulur öğrenir.   Bu Türkiye'de de "KISMEN" böyledir..   NİTELİKLERİN ön planda tutulduğu aile yapısından çıkan bir çocuk,  ev içi eğitiminde yaşına uygun ahlâki değerlerini kazanmış olarak okul hayatına adım atarken;Hem sorumluluklarının,  hem de saygının çerçevesini de kendince bilir.  Öğrenci statüsündeki çocuğun davranışları, bu çerçevenin dışında ise; Onu kontrol altına almak,  ailenin olduğu kadar öğretmenin de görevidir. Öyle ki bu görev, aileler tarafından öğretmene söz ile yüklenir.  Hatırlıyorum babam elimden tutup Ankara Teğmen Kalmaz İlkokulundaki Aysel öğretmenime beni emanet ederken;"Öğretmen hanım,  kızımın eti senin/ kemiği benim,  gerekirse cezalandırın!" demişti ve bu böyle lise sona kadar gitmişti..    Durum bizim için değişmedi.  Ben ve benim neslim böyle  Laik bir yapıda yetiştik ve çocuklarımızı da bizden daha iyi şartlarda yetişmelerini istediğimizden, Din moral EĞİTİM olarak gizli ibadet şeklinde geri planda kalırken,  Bilim,  ilim ve fennin ışığı altında,  onları daha özgür,  daha öz güvenli,  daha çağdaş bireyler olarak yetiştirmeye  gayret gösteriyor aynı zamanda inanç aşılıyoruz.    Çocuğun kapasitesine göre,  bir lisan yetmez dedik,  yabancı lisan öğrenmesi için uğraş veriyoruz. Yeteneğine göre bir hobi geliştirmelerine ve böylece toplumdan kopmadan sosyalleşmelerine yardımcı oluyoruz.  Boş zamanlarını verimli bir şekilde değerlendirmeleri için çeşitli faaliyetler araştırıyoruz. Uğraşıyoruz, yol gösterici olmak için emek veriyoruz.  Bütün gayemiz,  yetiştirdiğimiz çocukların,  meslek sahibi olması ile birlikte,  topluma faydalı bireyler olarak yaşamlarını aynı kalitede sürdürmeleri. Bu bizim penceremiz.. Gelelim pencerenin diğer tarafına. Orada yaşam standartları,  eğitimi, yaşam tarzı, öncelikileri çok farklı olan diğer kesim var. Maddi imkanları el vermediği için çocuklarını okutamayan aileler,  çocuklarının kazancına muhtaç olan aileler, okuma yazma bilmeyen aileler, eğitimin olmasada olur dediği aileler.. Dini ön planda, tutarken bilime inanmayan aileler..  Dini ve bilimi eşit tutarak hurafe, Cin ve üfürükçü hocalarda tedavi arayanlar..  Örnekleri çoğaltmak elbette mümkün.   Kısacası aynı coğrafyada, birbirimize nerede ise taban tabana zıt potansiyel gücü olan, gerçekte kaynaşamadığımız, gittikçe toplumdan koptuğumuz nüfus bugün Türkiye'nin geleceğine yön veriyor.   Nesiller boyu,  diğer kesimle olan açığımızı kapatarak, eşit olmak istedikçe, ve bu adımları doğal olarak,  " Türk siyasetinin seçilmişlerinden"  bekleyip,  medet umarak, ha bugün, ha yarın umudu ile olumlu adımlar atılmasını arzu ettikçe ayrıştırıldık.  Artık, "Neden?" diye,  sormuyoruz. Çünkü,  yaşayarak gördük ve öğrendik ki  Türk siyaseti düzeltilmesi gereken belli başlı konularımıza çözüm değil,  sorun üretiyor.   Bugün geçmişten günümüze kadar var olan  yaralarımızın,  sadece geçici pansuman tedavi yönteminin uygulanması neticesiyle,  kangrene dönüştüğünü,  acı ve üzüntü ile yaşıyoruz.   Bir tek Türkiye'de değil belirli Dünya devletlerinin seçilmiş liderlerinin tutum ve, davranışlarını da göz önünde bulundurarak bir durum analizi yapmak gerekirse,   Niteliklerin değersizleştirilerek,  NİCELİKLERİN ön plana çıkartıldığı bir devir de yaşamaya başladığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz.  Bu sebeple; Kültür ve yaşam tarzımız açısından önem verdiğimiz,  bizi biz yapan ahlâki ve toplumsal değerlerimizden uzaklaşmaya başladık.  Öyle ki bizim için günler,  her geçen gün daha karanlık bir hal alıyor.  Korkuların,  kaygıların,  yargıların artarak çoğaldığı toplumumuzda,  sevginin,  saygının , iyi niyet ve hoşgörünün alanı gittikçe daralıyor.  Kabalığın,  hoyratlığın,  asabiliğin her alanda görülmesi, algı toplum mühendisliğinin de yardımı ile normal karşılanırken; Efendilik, nezaket,  terbiye ve saygı yani olumlu davranışlar geçerliliğini özellikle genç nüfus üzerinde kaybettikçe kaybediyor. Daha bir kaç gün önce; Bir öğretim görevlisinin, kibar bir uyarısı,  efendi bir ikazı, saygı çerçevesinde gördüğü bir yanlışı "onaylamaması", öğrencisi tarafından ölüm le cezalandırıldı. Bizler cinayetle sonlanmış bu haberi aldığımızda acı ile kavrulurken; Onlar bir Televizyon kanalında kim haklı, Kim haksız tartışmasını başlattı. Durum böyle olunca..  Hiç şaşırmamak gerekiyor.. AJDAR 'ın en çok albümü satılan sanatçı olmasına.. ALEYNA Tilki'nin İCON olmasına.. ne icra, ettiğini henüz, anlayamadığım SEREN SERENGİL'in en çok izlenen olmasına.  DEMET AKALIN' ın kazancına.. MÜGE ANLI 'nın kötü adamların,  çözülmemiş işlerinin, cinayet ve kavgalarını aydınlatma gayesi ile kolları sıvayıp adalete teslim ediyor olmasına..  GÜLBEN ERGEN'in 2018 yılının en iyi Annesi ödülü almasına.. ..(şimdilik bu kadar olsun!)   Ortalık bu kadar paçozlaşmışken Düğüne gider gibi gündüz makyajları,  pullar, payetlerle AVM de gezenlere.. Ve hatta, hatta..  En son MARIAM KAVAKÇI nın profesyonel tanıtım resimleri ile apartman topuk sandalet, Taftan uzun etek,  saten gömlek ve ceketiyle hemen hemen aynı ton türban ile bir endam oturduğu koltukta,  PRENSESLER gibi,  CUMHURBAŞKANI DANIŞMANI olarak verdiği poza..  ŞAŞIRMAMAK GEREKİYOR.. AMA NASIL?   İçTen

Şaşırmamak Gerekiyor

Dünyaya gelen ve gelişim süreçlerini,  normal tamamlayan her çocuk,  yedi yaşına kadar aile içindeki eğitimini tamamlar. 

Toplumda nasıl oturulur, nasıl hareket edilir,  kimlerle nasıl hitap edilerek konuşulur öğrenir.  


Bu Türkiye'de de "KISMEN" böyledir..  


NİTELİKLERİN ön planda tutulduğu aile yapısından çıkan bir çocuk,  ev içi eğitiminde yaşına uygun ahlâki değerlerini kazanmış olarak okul hayatına adım atarken;
Hem sorumluluklarının,  hem de saygının çerçevesini de kendince bilir. 


Öğrenci statüsündeki çocuğun davranışları, bu çerçevenin dışında ise; Onu kontrol altına almak,  ailenin olduğu kadar öğretmenin de görevidir.

Öyle ki bu görev, aileler tarafından öğretmene söz ile yüklenir. 

Hatırlıyorum babam elimden tutup Ankara Teğmen Kalmaz İlkokulundaki Aysel öğretmenime beni emanet ederken;"Öğretmen hanım,  kızımın eti senin/ kemiği benim,  gerekirse cezalandırın!" demişti ve bu böyle lise sona kadar gitmişti..   

Durum bizim için değişmedi.  Ben ve benim neslim böyle  Laik bir yapıda yetiştik ve çocuklarımızı da bizden daha iyi şartlarda yetişmelerini istediğimizden, Din moral EĞİTİM olarak gizli ibadet şeklinde geri planda kalırken,  Bilim,  ilim ve fennin ışığı altında,  onları daha özgür,  daha öz güvenli,  daha çağdaş bireyler olarak yetiştirmeye  gayret gösteriyor aynı zamanda inanç aşılıyoruz.   


Çocuğun kapasitesine göre,  bir lisan yetmez dedik,  yabancı lisan öğrenmesi için uğraş veriyoruz.

Yeteneğine göre bir hobi geliştirmelerine ve böylece toplumdan kopmadan sosyalleşmelerine yardımcı oluyoruz. 

Boş zamanlarını verimli bir şekilde değerlendirmeleri için çeşitli faaliyetler araştırıyoruz. Uğraşıyoruz, yol gösterici olmak için emek veriyoruz. 


Bütün gayemiz,  yetiştirdiğimiz çocukların,  meslek sahibi olması ile birlikte,  topluma faydalı bireyler olarak yaşamlarını aynı kalitede sürdürmeleri.


Bu bizim penceremiz.. 
Gelelim pencerenin diğer tarafına. 
Orada yaşam standartları,  eğitimi, yaşam tarzı, öncelikileri çok farklı olan diğer kesim var.

Maddi imkanları el vermediği için çocuklarını okutamayan aileler,  çocuklarının kazancına muhtaç olan aileler, okuma yazma bilmeyen aileler, eğitimin olmasada olur dediği aileler..

Dini ön planda, tutarken bilime inanmayan aileler.. 

Dini ve bilimi eşit tutarak hurafe, Cin ve üfürükçü hocalarda tedavi arayanlar.. 

Örnekleri çoğaltmak elbette mümkün.  

Kısacası aynı coğrafyada, birbirimize nerede ise taban tabana zıt potansiyel gücü olan, gerçekte kaynaşamadığımız, gittikçe toplumdan koptuğumuz nüfus bugün Türkiye'nin geleceğine yön veriyor.  


Nesiller boyu,  diğer kesimle olan açığımızı kapatarak, eşit olmak istedikçe, ve bu adımları doğal olarak,  " Türk siyasetinin seçilmişlerinden"  bekleyip,  medet umarak, ha bugün, ha yarın umudu ile olumlu adımlar atılmasını arzu ettikçe ayrıştırıldık. 


Artık, "Neden?" diye,  sormuyoruz.

Çünkü,  yaşayarak gördük ve öğrendik ki  Türk siyaseti düzeltilmesi gereken belli başlı konularımıza çözüm değil,  sorun üretiyor.  

Bugün geçmişten günümüze kadar var olan  yaralarımızın,  sadece geçici pansuman tedavi yönteminin uygulanması neticesiyle,  kangrene dönüştüğünü,  acı ve üzüntü ile yaşıyoruz.  


Bir tek Türkiye'de değil belirli Dünya devletlerinin seçilmiş liderlerinin tutum ve, davranışlarını da göz önünde bulundurarak bir durum analizi yapmak gerekirse,  

Niteliklerin değersizleştirilerek,  NİCELİKLERİN ön plana çıkartıldığı bir devir de yaşamaya başladığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz. 


Bu sebeple; Kültür ve yaşam tarzımız açısından önem verdiğimiz,  bizi biz yapan ahlâki ve toplumsal değerlerimizden uzaklaşmaya başladık.

 Öyle ki bizim için günler,  her geçen gün daha karanlık bir hal alıyor. 


Korkuların,  kaygıların,  yargıların artarak çoğaldığı toplumumuzda,  sevginin,  saygının , iyi niyet ve hoşgörünün alanı gittikçe daralıyor. 


Kabalığın,  hoyratlığın,  asabiliğin her alanda görülmesi, algı toplum mühendisliğinin de yardımı ile normal karşılanırken; 
Efendilik, nezaket,  terbiye ve saygı yani olumlu davranışlar geçerliliğini özellikle genç nüfus üzerinde kaybettikçe kaybediyor.


Daha bir kaç gün önce; Bir öğretim görevlisinin, kibar bir uyarısı,  efendi bir ikazı, saygı çerçevesinde gördüğü bir yanlışı "onaylamaması", öğrencisi tarafından ölüm le cezalandırıldı.


Bizler cinayetle sonlanmış bu haberi aldığımızda acı ile kavrulurken; Onlar bir Televizyon kanalında kim haklı, Kim haksız tartışmasını başlattı. 
Durum böyle olunca.. 

Hiç şaşırmamak gerekiyor..


AJDAR 'ın en çok albümü satılan sanatçı olmasına.. 
ALEYNA Tilki'nin İCON olmasına.. 
ne icra, ettiğini henüz, anlayamadığım SEREN SERENGİL'in en çok izlenen olmasına. 


DEMET AKALIN' ın kazancına.. MÜGE ANLI 'nın kötü adamların,  çözülmemiş işlerinin, cinayet ve kavgalarını aydınlatma gayesi ile kolları sıvayıp adalete teslim ediyor olmasına.. 


GÜLBEN ERGEN'in 2018 yılının en iyi Annesi ödülü almasına.. ..(şimdilik bu kadar olsun!)  


Ortalık bu kadar paçozlaşmışken Düğüne gider gibi gündüz makyajları,  pullar, payetlerle AVM de gezenlere..


Ve hatta, hatta.. 


En son MARIAM KAVAKÇI nın profesyonel tanıtım resimleri ile apartman topuk sandalet, Taftan uzun etek,  saten gömlek ve ceketiyle hemen hemen aynı ton türban ile bir endam oturduğu koltukta,  PRENSESLER gibi,  CUMHURBAŞKANI DANIŞMANI olarak verdiği poza.. 


ŞAŞIRMAMAK GEREKİYOR.. AMA NASIL?  


İçTen

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, izmir spotçu, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, evden eve nakliyat, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, ingiltere aile birleşimi, raf sistemleri, ahşap kompozit deck