Şaban ve Orman ve Vize

Yazarlar 27.08.2018 - 21:30, Güncelleme: 18.10.2023 - 22:22 28671+ kez okundu.
 

Şaban ve Orman ve Vize

İstanbul'la ilgili vize düşüncemi açıkladığım zaman, bunu uluslararası bir seyahatte aranan vize olarak değil, bu bir nakil ilmuhaberidir.
Yani adeta, bir hemşehrilik tezkeresi mahiyetinde ben bunu açıklamıştım. Fakat bunu açıkladığımız zaman, ne yazık ki bazıları hemen buna seyahat hürriyeti kısıtlanamaz diye itiraz etmişti. Ben başka şey söylüyorum, onlar başka şey söylüyor. Hamd olsun. Seyahat hürriyetini kısıtlamıyoruz. Seyahat maksadıyla gelenlere, her zaman için ev sahipliği yapmaya gönülden hazırız. Bu bizim zaten asıııırrrrlar öncesi inancımızdan, kültürümüzden gelen, ayrıca bir zenginliğimizdir. Ama bu vizeyle ilgili konuysa, İstanbul'umuzda insanca yaşabilmeniz için, burada yaşayan insanların haklarına saygı duymanın bir gereği olarak, aynı zamanda şehre saygı duymanın bir gereği olarak ortaya konulmuştur. Yani şimdi İstanbul'un taşı toprağı altındır, bu söz doğrudur, niye? çünkü burada boş bir yeri bulan oraya şöyle bir kondu koyduğu anda altını yakalamış oluyor. Neden ??? " ( Recep Tayyip Erdoğan 1993 ) Şaka gibi ama değil. Koskoca bir şehrin, neredeyse memleketin beşte birini yöneten bir yöneticinin, memleketin beşte birini yönetirken yaptığı konuşma, düşünce sistemi, karakter, vicdan ve her ne ararsanız, işte kendini belli ediyor. Ve memleketi bunlar yönetiyor. Ve seçime gidiyoruz. Elbette göç bir sorundur. Göç sorunu, aslında göçülen yerin değil, göçenin sorunudur. Gurbet zordur. Yardan ayrılmak, çoluğu çocuğu arkada bırakmak, anadan babadan, yuvadan ocaktan gayrı kalmak zordur. İş güvencesi olmadan, iş güvenliği olmadan, sigorta olmadan, horlanarak, aşağılanarak, inşaat koğuş ranzalarında balık istifi hayatta kalmaya çalışarak, 3 kuruş memlekete para göndermeye çalışarak, aç bilaç köle gibi hayatta kalmaya çalışmak zor. Koskaca şehrin ağır, zalim dişlileri arasında ise, un gibi öğütülüp paramparça olmak, darmadağın olmak ise, kadın ve erkek için, son derece kolaydır. Göç elbet zor, meşakkatli iştir. İşin sosyolojik, psikolojik, toplumsal, ekonomik boyutları vardır. Önemli bir sorundur ve çözülmesi gereken bir sorundur. İşe bilim adamlarının el atması gerekir. Matematik konuşmak gerekir. İstihdam konuşmak gerekir. Planlama gerekir. Eğitim gerekir. Yeter ki aileler parçalanmasın, yeter ki memleketin her yeri gönensin. Her yeri gelişsin. İşsizlik olmasın. Açlık olmasın. Garibanlık olmasın. Velhasıl memleketi yönetenler, temiz bir kalp, temiz bir mizaç, temiz bir karakter sahibi olmalıdır ki, böyle sorunlara, o vicdan ile yaklaşabilsin. Peki o vicdan ve karakter ve ahlak yok ise nasıl yaklaşırlar ? İşte aşağıda cevabını kendi ağzıyla veriyor. Altın diyor, rant diyor, para diyor, arsa diyor, emlak diyor, diyor da diyor… Sonra da demeye devam ediyor, ediyor da ediyor. Peki şimdi ne diyecekler : İstanbul’u, Denizli ve Malatya’yı yönettiğiniz kanunlar ile yönetemezsiniz diyecekler. Dediler mi ? Demediler mi ? Öte yandan başka bir ruhsuz, karaktersiz çıkıp diyecek ki : Sadece İstanbul için yetmez, Diyarbakır için de ayrı kanun gerekir diyecekler. Dediler mi ? Demediler mi ? Öte yandan başka bir ruhsuz, karaktersiz çıkıp diyecek ki : İzmir olarak hazırız, ayrılalım, ab’ye girelim diyecekler. Dediler mi ? Demediler mi ? Türk Milleti, işit. Dünya kurulalı beri, hiç kolay olmadı işin. Bu iş bu hızla giderse, aslında iş tersine gelişecek. Nasıl mı ? Yani, büyükşehire girmek için değil, büyükşehir dışına çıkmak için vize gerekecek. Hamd olsun. Seyahat hürriyetini kısıtlamayacağız. Bu bizim, assıııırrrlarrr öncesi inancımızdan, kültürümüzden gelirrrrrr !!! Büyükşehir toplama kampından vize ile çıkacak, vize ile geri gireceksiniz ! Onlarca yıldır, üzümden, zeytinden, arpadan, buğdaydan, elmadan, sütten, şeker pancarından, elmadan, tütünden, incirden, kekikten ve her tarım ürününden ya da herhangi bir yerel üretimden 5 kuruş para kazanmayan, borçlanan, hacizlenen ve bu nedenle, ata emaneti toprağını satmak zorunda kalan üretici köylünün elinde toprak moprak kalmadı. Yeni sahibi sokmaz. Sokarsa da vize ister… Velhasıl demek ki, Şaban artık para biriktirmek için köyden kente gelemeyecek. Hepimiz yeni ağaların ırgatı olacağız. “Marabası ile beraber satlık köy” Keşke ağamız, züğürt ağa olaydı… Diyor ki : “ Ben memleketi pazarlamakla mükellefim “ Tam yetkiyi de aldı mı, seyreyleyin cümbüşü. Ormanlarda gitti. Geriye bir hava kaldı. Bir de biz. O.U. 
İstanbul'la ilgili vize düşüncemi açıkladığım zaman, bunu uluslararası bir seyahatte aranan vize olarak değil, bu bir nakil ilmuhaberidir.

Yani adeta, bir hemşehrilik tezkeresi mahiyetinde ben bunu açıklamıştım. Fakat bunu açıkladığımız zaman, ne yazık ki bazıları hemen buna seyahat hürriyeti kısıtlanamaz diye itiraz etmişti. Ben başka şey söylüyorum, onlar başka şey söylüyor. Hamd olsun. Seyahat hürriyetini kısıtlamıyoruz. Seyahat maksadıyla gelenlere, her zaman için ev sahipliği yapmaya gönülden hazırız. Bu bizim zaten asıııırrrrlar öncesi inancımızdan, kültürümüzden gelen, ayrıca bir zenginliğimizdir. Ama bu vizeyle ilgili konuysa, İstanbul'umuzda insanca yaşabilmeniz için, burada yaşayan insanların haklarına saygı duymanın bir gereği olarak, aynı zamanda şehre saygı duymanın bir gereği olarak ortaya konulmuştur. Yani şimdi İstanbul'un taşı toprağı altındır, bu söz doğrudur, niye? çünkü burada boş bir yeri bulan oraya şöyle bir kondu koyduğu anda altını yakalamış oluyor. Neden ??? " ( Recep Tayyip Erdoğan 1993 )

Şaka gibi ama değil.

Koskoca bir şehrin, neredeyse memleketin beşte birini yöneten bir yöneticinin, memleketin beşte birini yönetirken yaptığı konuşma, düşünce sistemi, karakter, vicdan ve her ne ararsanız, işte kendini belli ediyor. Ve memleketi bunlar yönetiyor. Ve seçime gidiyoruz. Elbette göç bir sorundur. Göç sorunu, aslında göçülen yerin değil, göçenin sorunudur. Gurbet zordur. Yardan ayrılmak, çoluğu çocuğu arkada bırakmak, anadan babadan, yuvadan ocaktan gayrı kalmak zordur. İş güvencesi olmadan, iş güvenliği olmadan, sigorta olmadan, horlanarak, aşağılanarak, inşaat koğuş ranzalarında balık istifi hayatta kalmaya çalışarak, 3 kuruş memlekete para göndermeye çalışarak, aç bilaç köle gibi hayatta kalmaya çalışmak zor. Koskaca şehrin ağır, zalim dişlileri arasında ise, un gibi öğütülüp paramparça olmak, darmadağın olmak ise, kadın ve erkek için, son derece kolaydır. Göç elbet zor, meşakkatli iştir. İşin sosyolojik, psikolojik, toplumsal, ekonomik boyutları vardır. Önemli bir sorundur ve çözülmesi gereken bir sorundur. İşe bilim adamlarının el atması gerekir. Matematik konuşmak gerekir. İstihdam konuşmak gerekir. Planlama gerekir. Eğitim gerekir. Yeter ki aileler parçalanmasın, yeter ki memleketin her yeri gönensin. Her yeri gelişsin. İşsizlik olmasın.

Açlık olmasın. Garibanlık olmasın.

Velhasıl memleketi yönetenler, temiz bir kalp, temiz bir mizaç, temiz bir karakter sahibi olmalıdır ki, böyle sorunlara, o vicdan ile yaklaşabilsin. Peki o vicdan ve karakter ve ahlak yok ise nasıl yaklaşırlar ? İşte aşağıda cevabını kendi ağzıyla veriyor. Altın diyor, rant diyor, para diyor, arsa diyor, emlak diyor, diyor da diyor… Sonra da demeye devam ediyor, ediyor da ediyor. Peki şimdi ne diyecekler : İstanbul’u, Denizli ve Malatya’yı yönettiğiniz kanunlar ile yönetemezsiniz diyecekler. Dediler mi ? Demediler mi ? Öte yandan başka bir ruhsuz, karaktersiz çıkıp diyecek ki : Sadece İstanbul için yetmez, Diyarbakır için de ayrı kanun gerekir diyecekler. Dediler mi ? Demediler mi ? Öte yandan başka bir ruhsuz, karaktersiz çıkıp diyecek ki : İzmir olarak hazırız, ayrılalım, ab’ye girelim diyecekler. Dediler mi ? Demediler mi ? Türk Milleti, işit. Dünya kurulalı beri, hiç kolay olmadı işin. Bu iş bu hızla giderse, aslında iş tersine gelişecek. Nasıl mı ? Yani, büyükşehire girmek için değil, büyükşehir dışına çıkmak için vize gerekecek. Hamd olsun. Seyahat hürriyetini kısıtlamayacağız. Bu bizim, assıııırrrlarrr öncesi inancımızdan, kültürümüzden gelirrrrrr !!! Büyükşehir toplama kampından vize ile çıkacak, vize ile geri gireceksiniz ! Onlarca yıldır, üzümden, zeytinden, arpadan, buğdaydan, elmadan, sütten, şeker pancarından, elmadan, tütünden, incirden, kekikten ve her tarım ürününden ya da herhangi bir yerel üretimden 5 kuruş para kazanmayan, borçlanan, hacizlenen ve bu nedenle, ata emaneti toprağını satmak zorunda kalan üretici köylünün elinde toprak moprak kalmadı. Yeni sahibi sokmaz. Sokarsa da vize ister… Velhasıl demek ki, Şaban artık para biriktirmek için köyden kente gelemeyecek. Hepimiz yeni ağaların ırgatı olacağız. “Marabası ile beraber satlık köy” Keşke ağamız, züğürt ağa olaydı… Diyor ki : “ Ben memleketi pazarlamakla mükellefim “ Tam yetkiyi de aldı mı, seyreyleyin cümbüşü. Ormanlarda gitti. Geriye bir hava kaldı. Bir de biz. O.U. 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, ilaçlama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, https://www.tahanci.av.tr/arac-deger-kaybi-hesaplama/