Saadani Nehir Safari Tanzanya

Yazarlar 12.04.2018 - 21:22, Güncelleme: 29.02.2024 - 12:34 25595+ kez okundu.
 

Saadani Nehir Safari Tanzanya

Saadani Nehir Safari Tanzanya Tanzanya’da çalıştığım yıllarda en büyük avantajı, kara kıtanın eşsiz güzelliklerini keşfetmek olarak gördüm.
O yüzden her fırsatta safarilere, adalara gitmek birer tutku haline geldi bizlerde. Değerli dostum Zuhal ile sık sık bir araya gelip Afrika günlerimizi unutulmaz kılıyorduk. Bugün size o unutulmaz günlerden birini ve bol maceralı yolculuğumuzu anlatmaya çalışacağım. Birbirinden güzel milli parklara sahip olan Tanzanya’nın en bilindik milli parkı hiç kuşkusuz Serengeti. Fakat sizleri Serengeti’ye başka bir yazımda götürmeyi düşünüyorum. Hint Okyanusuna, muazzam ve eşsiz kıyıları olan Tanzanya’nın ayrıca nehirleri ve göllleride  vazgeçilmez birer safari bölgesi. Saadani Milli Parkında nehir safariye çıkmaya karar veriyoruz kankam Zuhal’le birlikte. 23 Ekim 2006 yılı ‘’Kearsley ‘’ seyehat acentası aracılığı ile düzenlediğimiz nehir safari turumuz başlıyor... 4X4 aracımız ve şöförümüzde hazır  sabah çok erkenden yola çıkıyoruz çünkü yolumuz çok uzun. Tanzanya’da o yıllarda asfalt yol neredeyse hiç yok, yollar genelde toprak ve patika ayrıca şiddetli yağmurların açtığı koca koca çukurlarla dolu. 1 saatlik yol bile 3 ila 4 saatte kat ediliyor bizim normal varış saatimiz 4 saat. Yağmur sezonu değil fakat tropikal iklimde hemen hemen hergün yağmur ve güneş ile başbaşayız. İklim koşulları ile hiçbir problemimiz yok bilakis yılın 12 ayı deniz, kum ve güneş daha ne olsun. Şöförümüz ayrıca rehberimiz, yol boyunca geçtiğimiz köyleri ve bölgenin özelliklerini yaşam koşullarını anlatıyor. Şimdilik gayet keyifli bir şekilde yola devam ediyoruz. Asfalt yol bitti, kırmızı toprak yolda tangur, tungur ilerliyoruz. Mini minnacık bir köyün önünden geçiyoruz. Üç beş kerpiç evden oluşan, muz agaçlarının arasında oynayan sevimli ve mutlu çocuklar dikkatimizi çekiyor. Çocuklar o kadar güzel ve sevimliki onlarla biraz vakit geçirmek için duruyoruz. Güleç ve çekingen bakışlarla bizi izliyorlar. Swahilice çat pat konuşmaya çalışıyoruz. Zuhal kankam oldukça iyi iletişim kurdu yerli halkla. Arabadan yanımıza aldığımız çikolata, biskivü ne varsa getirip çocuklara dağıtıyorum. Böylece anneleride kucağındaki bebekle bize gülümseyerek yaklaşıyor. Fotoğraf çekmek için izin istiyoruz. Yaşadıkları yeri görseniz  hadi canım dersiniz. 21.yy da bu kadar ilkel koşullarda bir yaşamın var olduğuna şahit olmak akıl almaz bir durum. Aklıma antik çağlar geliyor bir yandan ‘’Mısır Piramitlerini’’ uzaylılar yaptı  diye sürüp giden düşünceler bir yanda iş gücü bile olsa inanılmaz büyük ve modern binaları yapan bir akıl,mühendislik ve teknolojiye sahip olan bir ülke, diğer yandan aynı dönemde yaşayan avcı toplayıcı insan grupları arasındaki çelişki. Kerpiç evin içi gündüz gözü ile bile kapkaranlık, akşam zaten elektrik yok. Zar zor birkaç  yatak görüyoruz odanın içinde, pek birşey yok ve bellide değil. Banyo mu ? O da en yakın nehir veya göl. Mutfak kapının önünde yanan çılız ateş, bulaşıklar yıkanmış, bambu ağacını yanyana belirli aralıklarla birbirine bağlamışlar biraz yükseğe monte etmişler al sana bulaşık kurulama tezgahı. Yere yanyana 4 sıradan oluşan 20 adet delik açmışlar, içinde bir avuç çakıl taşı ‘’babao oyunu’’ oynuyorlar. Sonu gelmeyen ve kazananı, kaybedeni olmayan zaman kaybı diye tarif edebileceğim bir oyun. Belliki vakit geçirmek için başvurdukları bir çare, yada ben oyunu pek anlamış değilim! Yokluğun içindeki güleç yüzlerle vedalaşıyoruz... Yokluğun içindeki dedim ama aslında varlığın ne olduğunu bilmedikleri için, asıl içinde bulundukları durumun bir yokluk olduğunu düşünmedikleri için bence gerçekten çok mutlular. Düşünsenize; elektrik, su, doğalgaz vs faturası gibi dertleri olmayan mı daha mutludur, bizler mi? Yokluk yokluk, derken az ileride kuş uçmaz kervan geçmez bir yol kenarında devasa ve şaşaalı bir kilise... Kapı kapı gezen dinbazların topladıkları paraların nereye gittiğini görmüş olduk. İşin tuhafı 100 kişi bile yaşamıyor köylerde kime ve niçin yaparsınız bu koca kiliseleri! ( Cemaati olmayan camiler geliveriyor aklıma) Yolculuğumuz bitmek üzeredir diye düşünürken, balçık dolu bir yola giriyoruz ve süpriz, araç çamura saplanıyor. Kolayca çıkartırım panik olmayın diyor şöför, bizde sakin bir şekilde tamam diyoruz. Deniyor deniyor maalesef araç çıkmıyor. Yoldan başka araçda geçmiyor... Ben hemen dönerim diyor ve araçtan inip gidiyor şöför, biz tepki bile vermeden. Bekleki gelecek, aradan yaklaşık 1 saat geçiyor araçtan inip bakalım derken, etrafımıza garip yerliler toplanıyor, bizde ne olur ne olmaz diyerek tekrar araca binip kapıları kilitliyoruz. Neyseki korkulacak bir durum yok! Tam o sırada elinde koca bir halatla ve kalabalıkla yürüyen şöförümüz geliyor. Tabiki önce güzelce paylıyoruz adamı... Başka bir araca bağlanan aracımızı büyük bir gayretle ittire ittire saplantığı bataktan kurtarıyorlar ve hemen yola koyuluyoruz. Üç dört saat sürer diye tahmin ettiğimiz yol altı saate çıktı sonunda vardık kalacağımız yere ‘’ Saadani Lodge ‘’. İnsanın tüm yorgunluğunu alabilecek güzellikte bir yer burası. Önümüz kumsal, Hint okyanusu ayaklarımızın altında, tüm sahil palmiye ağaçları ile kaplı, 15 adet bungalov evler birbirinden güzel ve keyifli bir şekilde iç ve dış dizaynı yapılmış, minik bir ormanın içine monte edilmiş gibi, doğaya aykırı hiçbirşey yok. Yoga ve meditasyon için muazzam biryer. Keyfimiz yerine geliyor tabi. Duş alıp kendimize geldikten sonra güzel bir öğlen yemeği geliyor odamıza... Bir an önce etrafı gezip yarınki nehir safari hakkında bilgi almak istiyoruz. Öylesine dingin ve güzelki ortam yavaş yavaş güneş batıyor , gökyüzünün tüm kızıllığı denize aksediyor. Renkler öylesine canlıki denizin suları bizi kendine çekiyor. O manzaranın içinde Hint okyanusunun serin sularına bırakıyoruz kendimizi... Akşam yemeği için hazırlanıp terastaki restorana geçiyoruz. Okyanusun nimeti olan bizler için hazırlanmış enfes ıstakozlar bizi bekliyor. Zuhal kankamla kadehlerimizi tokuşturup akşamın keyfini çıkarttıktan sonra bungalovlarımıza geçiyoruz. Ertesi gün, kahvaltıdan sonra aracımızla Saadani Milli Parkında safariye çıkıyoruz. Tanzanya’nın Doğusunda, Dar es Salam’ın Kuzeyinde bulunan milli park 1150 kilometrekarelik bir alanı kaplamakta. Ülkenin en büyük milli parkı olarak biliniyor. Afrika'nın doğu kıyısındaki, tek kıyı yaban hayatı sığınağı olma özelliğini taşıyor. Nehir, çalılık ve plaj gibi en nadir tarifleri birleştiren tamamen kendine özgü bir safari ortamı. Parkın Güney sınırını olağanüstü Wami nehri belirliyor. Açık denizden nehrin ağzına gidip birkaç dakikada geçiliyor, içinde su aygırı, timsahları ve envai çeşit canlı barındırıyor. Kuş gözlemcileri için ise ayrı bir görsellik sunuyor burası. Parkın tüm doğu sınırı, beyaz kumsalların her iki yönde de ufuklara kadar uzanabildiği Hint Okyanusu boyunca uzanıyor ve açıklarda oluşan kum adaları şnorkelle yüzme olanağı sağlıyor. Arslan, kaplan göremiyoruz ama antiloplar, zebralar, filler her yerde, zürafaların ahenkli ve narin koşuşturmaları büyük bir hayranlık uyandırıyor. Kara safarimiz sonlanınca Wami nehrine geliyoruz araçlardan nehrin üzerinde safari yapacağımız turistler için hazırlanmış botlara geçiyoruz. Nehrin ağzında kendinden geçmiş gibi tembel tembel hatta amma da hımbıl diyeceğimiz suaygırları yayılmış yatıyorlar. Tabiki görünüşe aldanmak yok. Ortalama 1500 kilo ile 1300 kilo ağırlığındaki bu hantal ve kısa bacaklı hayvan karada saatte 30 km hızla koşabiliyor. Hatta bir timsahı tam ortadan ikiye bölebiliyormuş. Nehrin kenarında ölü gibi duran toprakla otların arasında, pek fark edilmeyen irili ufaklı timsahlar. Korku film gibi ya tekneye saldırırlarsa onca timsah ve suaygırının ortasında sağ kalmak pek mümkün olmaz. Usul usul geçiyoruz yanlarından. Suaygırları koro halinde bağırmaya başlıyor, korkunç bir ses ve cidden ürkütücü. O koca hayvanın üstüne konan kuşlar ise manzaranın en naif güzelliği. Kırmızı gagalı, mavi kanatlı birbirinden farklı ve güzellikte kuşlar. Karada, havada ve suda yaşayacan birçok canlının günlük yaşamına tanık olduk bugün. Meraklı gözlerle tüm hareketlerini gözlemleyip anlatılanları ve herşeyi hafızamıza kaydettik. Safari sonunda güzel bir akşam yemeğini hak etmiştik diye düşünüyorum. Saadani’deki üçüncü günümüze yoga ve meditasyonla başladık, bugün denizin ve kumun keyfini çıkartıp kitaplarımızla başbaşa kalarak dingin bir gün geçirmeye karar verdik. Ertesi gün ise kısacık ama rüyalar kadar renkli tatilimiz sonlandı ve aynı meşekkatli yoldan bu sefer çamura saplanmadan evimize vardık. Zuhal kankam ile Tanzanya’nın keyfini oldukça çok çıkarttık o yüzden bambaşka bir yeri var o ülkenin kalbimizde. Kısacası kalbim sadece Ege’de kalmadı ayrıca Tanzanya’da da kaldı. Birgün o güzelliklere tekrar kavuşabilme hayallerimle... Meltem Karakoyun 12 Nisan 2018 Kilimanjaro'yu gezmek isterseniz BUYRUN
Saadani Nehir Safari Tanzanya Tanzanya’da çalıştığım yıllarda en büyük avantajı, kara kıtanın eşsiz güzelliklerini keşfetmek olarak gördüm.

O yüzden her fırsatta safarilere, adalara gitmek birer tutku haline geldi bizlerde. Değerli dostum Zuhal ile sık sık bir araya gelip Afrika günlerimizi unutulmaz kılıyorduk. Bugün size o unutulmaz günlerden birini ve bol maceralı yolculuğumuzu anlatmaya çalışacağım. Birbirinden güzel milli parklara sahip olan Tanzanya’nın en bilindik milli parkı hiç kuşkusuz Serengeti.

Fakat sizleri Serengeti’ye başka bir yazımda götürmeyi düşünüyorum.

Hint Okyanusuna, muazzam ve eşsiz kıyıları olan Tanzanya’nın ayrıca nehirleri ve göllleride  vazgeçilmez birer safari bölgesi. Saadani Milli Parkında nehir safariye çıkmaya karar veriyoruz kankam Zuhal’le birlikte. 23 Ekim 2006 yılı ‘’Kearsley ‘’ seyehat acentası aracılığı ile düzenlediğimiz nehir safari turumuz başlıyor... 4X4 aracımız ve şöförümüzde hazır  sabah çok erkenden yola çıkıyoruz çünkü yolumuz çok uzun. Tanzanya’da o yıllarda asfalt yol neredeyse hiç yok, yollar genelde toprak ve patika ayrıca şiddetli yağmurların açtığı koca koca çukurlarla dolu. 1 saatlik yol bile 3 ila 4 saatte kat ediliyor bizim normal varış saatimiz 4 saat. Yağmur sezonu değil fakat tropikal iklimde hemen hemen hergün yağmur ve güneş ile başbaşayız. İklim koşulları ile hiçbir problemimiz yok bilakis yılın 12 ayı deniz, kum ve güneş daha ne olsun. Şöförümüz ayrıca rehberimiz, yol boyunca geçtiğimiz köyleri ve bölgenin özelliklerini yaşam koşullarını anlatıyor.

Şimdilik gayet keyifli bir şekilde yola devam ediyoruz.

Asfalt yol bitti, kırmızı toprak yolda tangur, tungur ilerliyoruz. Mini minnacık bir köyün önünden geçiyoruz. Üç beş kerpiç evden oluşan, muz agaçlarının arasında oynayan sevimli ve mutlu çocuklar dikkatimizi çekiyor. Çocuklar o kadar güzel ve sevimliki onlarla biraz vakit geçirmek için duruyoruz. Güleç ve çekingen bakışlarla bizi izliyorlar. Swahilice çat pat konuşmaya çalışıyoruz. Zuhal kankam oldukça iyi iletişim kurdu yerli halkla. Arabadan yanımıza aldığımız çikolata, biskivü ne varsa getirip çocuklara dağıtıyorum. Böylece anneleride kucağındaki bebekle bize gülümseyerek yaklaşıyor. Fotoğraf çekmek için izin istiyoruz. Yaşadıkları yeri görseniz  hadi canım dersiniz. 21.yy da bu kadar ilkel koşullarda bir yaşamın var olduğuna şahit olmak akıl almaz bir durum. Aklıma antik çağlar geliyor bir yandan ‘’Mısır Piramitlerini’’ uzaylılar yaptı  diye sürüp giden düşünceler bir yanda iş gücü bile olsa inanılmaz büyük ve modern binaları yapan bir akıl,mühendislik ve teknolojiye sahip olan bir ülke, diğer yandan aynı dönemde yaşayan avcı toplayıcı insan grupları arasındaki çelişki. Kerpiç evin içi gündüz gözü ile bile kapkaranlık, akşam zaten elektrik yok. Zar zor birkaç  yatak görüyoruz odanın içinde, pek birşey yok ve bellide değil. Banyo mu ? O da en yakın nehir veya göl. Mutfak kapının önünde yanan çılız ateş, bulaşıklar yıkanmış, bambu ağacını yanyana belirli aralıklarla birbirine bağlamışlar biraz yükseğe monte etmişler al sana bulaşık kurulama tezgahı. Yere yanyana 4 sıradan oluşan 20 adet delik açmışlar, içinde bir avuç çakıl taşı ‘’babao oyunu’’ oynuyorlar. Sonu gelmeyen ve kazananı, kaybedeni olmayan zaman kaybı diye tarif edebileceğim bir oyun. Belliki vakit geçirmek için başvurdukları bir çare, yada ben oyunu pek anlamış değilim!

Yokluğun içindeki güleç yüzlerle vedalaşıyoruz...

Yokluğun içindeki dedim ama aslında varlığın ne olduğunu bilmedikleri için, asıl içinde bulundukları durumun bir yokluk olduğunu düşünmedikleri için bence gerçekten çok mutlular. Düşünsenize; elektrik, su, doğalgaz vs faturası gibi dertleri olmayan mı daha mutludur, bizler mi? Yokluk yokluk, derken az ileride kuş uçmaz kervan geçmez bir yol kenarında devasa ve şaşaalı bir kilise... Kapı kapı gezen dinbazların topladıkları paraların nereye gittiğini görmüş olduk. İşin tuhafı 100 kişi bile yaşamıyor köylerde kime ve niçin yaparsınız bu koca kiliseleri! ( Cemaati olmayan camiler geliveriyor aklıma) Yolculuğumuz bitmek üzeredir diye düşünürken, balçık dolu bir yola giriyoruz ve süpriz, araç çamura saplanıyor. Kolayca çıkartırım panik olmayın diyor şöför, bizde sakin bir şekilde tamam diyoruz. Deniyor deniyor maalesef araç çıkmıyor. Yoldan başka araçda geçmiyor... Ben hemen dönerim diyor ve araçtan inip gidiyor şöför, biz tepki bile vermeden. Bekleki gelecek, aradan yaklaşık 1 saat geçiyor araçtan inip bakalım derken, etrafımıza garip yerliler toplanıyor, bizde ne olur ne olmaz diyerek tekrar araca binip kapıları kilitliyoruz. Neyseki korkulacak bir durum yok! Tam o sırada elinde koca bir halatla ve kalabalıkla yürüyen şöförümüz geliyor.

Tabiki önce güzelce paylıyoruz adamı...

Başka bir araca bağlanan aracımızı büyük bir gayretle ittire ittire saplantığı bataktan kurtarıyorlar ve hemen yola koyuluyoruz. Üç dört saat sürer diye tahmin ettiğimiz yol altı saate çıktı sonunda vardık kalacağımız yere ‘’ Saadani Lodge ‘’. İnsanın tüm yorgunluğunu alabilecek güzellikte bir yer burası. Önümüz kumsal, Hint okyanusu ayaklarımızın altında, tüm sahil palmiye ağaçları ile kaplı, 15 adet bungalov evler birbirinden güzel ve keyifli bir şekilde iç ve dış dizaynı yapılmış, minik bir ormanın içine monte edilmiş gibi, doğaya aykırı hiçbirşey yok. Yoga ve meditasyon için muazzam biryer. Keyfimiz yerine geliyor tabi. Duş alıp kendimize geldikten sonra güzel bir öğlen yemeği geliyor odamıza... Bir an önce etrafı gezip yarınki nehir safari hakkında bilgi almak istiyoruz. Öylesine dingin ve güzelki ortam yavaş yavaş güneş batıyor , gökyüzünün tüm kızıllığı denize aksediyor. Renkler öylesine canlıki denizin suları bizi kendine çekiyor. O manzaranın içinde Hint okyanusunun serin sularına bırakıyoruz kendimizi...

Akşam yemeği için hazırlanıp terastaki restorana geçiyoruz.

Okyanusun nimeti olan bizler için hazırlanmış enfes ıstakozlar bizi bekliyor. Zuhal kankamla kadehlerimizi tokuşturup akşamın keyfini çıkarttıktan sonra bungalovlarımıza geçiyoruz. Ertesi gün, kahvaltıdan sonra aracımızla Saadani Milli Parkında safariye çıkıyoruz. Tanzanya’nın Doğusunda, Dar es Salam’ın Kuzeyinde bulunan milli park 1150 kilometrekarelik bir alanı kaplamakta. Ülkenin en büyük milli parkı olarak biliniyor. Afrika'nın doğu kıyısındaki, tek kıyı yaban hayatı sığınağı olma özelliğini taşıyor. Nehir, çalılık ve plaj gibi en nadir tarifleri birleştiren tamamen kendine özgü bir safari ortamı. Parkın Güney sınırını olağanüstü Wami nehri belirliyor. Açık denizden nehrin ağzına gidip birkaç dakikada geçiliyor, içinde su aygırı, timsahları ve envai çeşit canlı barındırıyor. Kuş gözlemcileri için ise ayrı bir görsellik sunuyor burası. Parkın tüm doğu sınırı, beyaz kumsalların her iki yönde de ufuklara kadar uzanabildiği Hint Okyanusu boyunca uzanıyor ve açıklarda oluşan kum adaları şnorkelle yüzme olanağı sağlıyor. Arslan, kaplan göremiyoruz ama antiloplar, zebralar, filler her yerde, zürafaların ahenkli ve narin koşuşturmaları büyük bir hayranlık uyandırıyor. Kara safarimiz sonlanınca Wami nehrine geliyoruz araçlardan nehrin üzerinde safari yapacağımız turistler için hazırlanmış botlara geçiyoruz. Nehrin ağzında kendinden geçmiş gibi tembel tembel hatta amma da hımbıl diyeceğimiz suaygırları yayılmış yatıyorlar.

Tabiki görünüşe aldanmak yok.

Ortalama 1500 kilo ile 1300 kilo ağırlığındaki bu hantal ve kısa bacaklı hayvan karada saatte 30 km hızla koşabiliyor. Hatta bir timsahı tam ortadan ikiye bölebiliyormuş. Nehrin kenarında ölü gibi duran toprakla otların arasında, pek fark edilmeyen irili ufaklı timsahlar. Korku film gibi ya tekneye saldırırlarsa onca timsah ve suaygırının ortasında sağ kalmak pek mümkün olmaz. Usul usul geçiyoruz yanlarından. Suaygırları koro halinde bağırmaya başlıyor, korkunç bir ses ve cidden ürkütücü. O koca hayvanın üstüne konan kuşlar ise manzaranın en naif güzelliği. Kırmızı gagalı, mavi kanatlı birbirinden farklı ve güzellikte kuşlar. Karada, havada ve suda yaşayacan birçok canlının günlük yaşamına tanık olduk bugün. Meraklı gözlerle tüm hareketlerini gözlemleyip anlatılanları ve herşeyi hafızamıza kaydettik. Safari sonunda güzel bir akşam yemeğini hak etmiştik diye düşünüyorum. Saadani’deki üçüncü günümüze yoga ve meditasyonla başladık, bugün denizin ve kumun keyfini çıkartıp kitaplarımızla başbaşa kalarak dingin bir gün geçirmeye karar verdik. Ertesi gün ise kısacık ama rüyalar kadar renkli tatilimiz sonlandı ve aynı meşekkatli yoldan bu sefer çamura saplanmadan evimize vardık. Zuhal kankam ile Tanzanya’nın keyfini oldukça çok çıkarttık o yüzden bambaşka bir yeri var o ülkenin kalbimizde. Kısacası kalbim sadece Ege’de kalmadı ayrıca Tanzanya’da da kaldı. Birgün o güzelliklere tekrar kavuşabilme hayallerimle... Meltem Karakoyun 12 Nisan 2018 Kilimanjaro'yu gezmek isterseniz BUYRUN

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, ilaçlama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, https://www.tahanci.av.tr/arac-deger-kaybi-hesaplama/