Milli Tarih Dergesinin Analizi
Milli Tarih Dergesinin Analizi
Milli Tarih Dergesinin Analizi ‘’Ben Cumhurbaşkanı olarak işleri ele aldığım zaman gördüm ki, Türk milliyetçiliğinin çalışma isteyen bir alanı da Türk tarihidir.
O alandaki büyük sorun ise, bir millî tarihimizin olmayışı idi. Çünkü biz millî bir devir yaşamamıştık. Bir millet düşünün ki, doğrudan doğruya yaşamın gerekleriyle uğraşamıyor. Nasıl oluyor bu, sebebi nedir? Sebebi o milletin yaşadığı devirlerdir, o devirleri belirleyen tarihtir.’’ (Atatürk) Kadim Türk tarihi bilinçli bir şekilde yeni kuşaklara öğretilmedi, aktarılmadı. Böylece bizim tarihimiz diye bildiğimiz tarihin nereden başladığını, nasıl başladığını, karışık ve yanlış bilgilerle öğrendik. 1071’ de Türkler Anadoluya geldi diyen bir tarihi dayattılar bizlere. Yönetim geleneklerimizi, asker ve ordunun önemi, hakkı ve hukuku herşeyin üstünde tutan yasalarımızı, aile düzeni ve atalardan kalma töreyi de unuttuk.
‘’Bizim milletimiz, Türk milleti, derin ve köklü bir geçmişe sahiptir.
Bir an düşünelim onun tarihini. Bu düşünce bizi altı yedi yüz yıllık Osmanlı Türklüğünden, Selçuklu Türklerine, ondan önce de çok büyük Türk devirlerine götürür. Bütün bu devirlerde görürüz ki, Türk kendi ruhunu, benliğini, kendi hayatını unutmuştur, nereden geldiği belirsiz birtakım başkanların bilinçsiz aracı konumuna düşmüştür. Türk milleti kendi benliğini, kendi aklını, kendi ruhunu unutur gibi olmuş ve varlığı ile herhangi bir maksada, sonucu hor görülmek olan, tutsaklık olan, din adına köle olmaya götüren değersiz bir hedefe sürüklenmiştir. ‘’ (Atatürk) Türk Milleti kendi tarihini yabancı kaynaklardan değil bizzat kendi oluşturduğu tarihçi, arkeolog, antropolog, sosyologlar kısaca tüm bilim insanlarımızı bu iş için koşmalı ve hiç durmadan çalışmalara devam etmelidir. İşte bu düşüncelerle Mustafa Kemal Atatürk Türk Dili ve Türk tarihi kurumlarını kurarak Türk tarih tezinin ilk çalışmalarına başlamıştır. Kurduğu kurumlar kadar gerçek öğretmenlere de büyük görevler düştüğünü dile getirir:
Tarih öğretmenleri!...
‘’Sizler, üzerinize büyük bir sorumluluk almış bulunuyorsunuz. Genç beyinler, ancak sizlerden ilham alacak ve kurtulan vatanı bayındır kılacaklardır. Bir öğrenci, cebirden bir formülü unutabilir, kimyadan belki bir madeni hatırlayamaz. Fakat bir öğrenci, tarihini asla unutmamalıdır ve ona tarihi unutturulmamalıdır. O öğrenci, şanlı tarihinin bir sayfasını unuttuğu gün, ülke uçuruma yuvarlanıyor demektir.’’ (Atatürk) Tarih araştırmaları ortak anlaşmalar aracı olan dili de ön planda tutarak Türklerin dil birliği üzerinden bağlı olduğu kavimleri ve eski medeniyetler ile olan bağlarına da ulaşmıştır; Atatürk’ün açtığı yeni araştırma yolunda yürüyen Türk Tarihi Araştırma Kurumu’nun dil kolu “Türk Tarihinin Ana Hatları” eserinin dil kısmını yazarken, başlıca şu tarihsel gerçekleri kanıtlı olarak ve bir sentez halinde yazacaktır: 1) Eskiliğiyle, soyluluğuyla, doğurganlığıyla ve sonsuz yaratma yeteneğiyle Türk dilinin bütün dünya dilleri arasında işgal ettiği seçkin konum. 2) Bu dilin başka kavimlere nasıl millî dil olduğunu yahut başka milletlerin dillerine kendi sözcük hazinesinden ve söz diziminden kök, sözcük ve yapıtaşı vererek hepsine genel bir kaynak hizmeti gördüğünü. 3) Türk dilinin bütün dünya dillerinin gelişiminde en tesirli bir etken olduğunu, 4) Türk dilinin, Sümerlerin, Etilerin ve diğer eski Anadolu kavimlerinin, Mısırlıların, Yunan uygarlığını doğuran Giritlilerin ve Egelilerin, Roma kültürünü doğuran Etrüsklerin ana dilleri olduğunu ispat ederek, bugünkü modern Batı uygarlığına ana kaynak olan bu en eski yüksek uygarlıkların, Türk kavimlerinin ırkî dehasının ürünü olduğunu göstermek. Milli Tarih; sanıldığından çok geniş bir alandır; sadece yazılı sayfalardan, tarih kitaplarından, anlatılardan ibaret değildir. Millî tarih aynı zamanda büyük olayların meydana geldiği yerler, binalar, geçmişe ait eşyalar, sözler, destanlar, öyküler, ezgilerdir. Ulusal günler, bayramlar, zaferler, mutlu ve acı günlerin hatıralarıdır. Milli tarihimizi ve ulusal bilincimizi baltalamaya çalışan iç ve dış düşmanlara karşı birlik ve dayanışma içinde olalım. Doğal bir uyum içinde çalışırsak bunu başarırız. Birinci görev okulu ders notlarım bu yazının en kıymetli kaynağıdır. Değerli hocam Prof. Dr. Cihan Dura’ya, sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Meltem Karakoyun 2 Mayıs 2019
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.