Gaziantep Zeugma
Genel
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
01.07.2018 - 14:42, Güncelleme:
01.07.2018 - 14:42 3463+ kez okundu.
Gaziantep Zeugma
Gaziantep Zeugma
Dünyayı gezerken, sanmayın güzel yurdumu gezmedim.! Tarihi, kültürü ve insanıyla bambaşkadır benim vatanım.
Dünya tarihini değiştirecek, kıymetini ve önemini henüz ülke olarak kavrayamadığımız Göbeklitepe Urfa’ya, Zeugma Gaziantep’e ve Adıyaman Nemrut dağına gidelim ve yavaş yavaş gezelim...
Sevgili Ebru ile Türkiye’de görmediğim yerlerden ve mutlaka gidip görmek istediğim yerler hakkında konuşurken.
Bir gün çıkageldi elindeki uçak biletleriyle hadi Gaziantep’e oradan ver elini diyar diyar Anadolu.
Körün istediği bir göz Ebru verdi iki göz. Sevincimi ve şaşkınlığımı elbette tarif edemem...
657’ye tabi olan Sevgili Ebru senelik izninden 1 hafta alarak bu unutulmaz programı gerçekleştirmemiz için ilk adımı atmış.
İkinci adım biletleride almış, eee daha ne duruyoruz üçüncü adım için? Düşelim yollara...
Ebru ile doğa yürüyüşlerinde çok yürüdük, İzmir’in eşsiz dağ köylerinde, ormanlarında ve dağlarında.
Birlikte uzun bir yola hiç çıkmadık, bu birlikte ilk seyehat edişimiz. Her ikimiz içinde büyük bir keşif ve macera olacak.
Çantalar hazır, atladık metroya, doğru Adnan Menderes Havalimanına.
İzmir – Gaziantep uçuş saatimiz geldi ve Güneydoğu Anadolu’ya doğru süzülüyoruz...
Gaziantep, doğunun parlayan yeni yıldızı.
Kalkınan ve hızla gelişen güzel kentlerimizden biri, diye sürekli duyarız basın yayın organlarında.
Kendi gözlemlerimizle doğru orantılımı olacak göreceğiz.
Bizi kendine çeken bu kentte ilk görmek istediğim yer, Nizip Zeugma antik kentinde bulunan mozaikler ve onun gerçek simgesi haline gelen ‘’Çingene Kız’’ mozaiğinin sergilendiği Zeugma Mozaik Müzesi.
Havalimanından şehir merkezine havaş otobüsleri ile varıyoruz.
Şehir hiç tahmin etmediğim kadar modern ve güzel gözüküyor, otobüsün penceresinden!
Bizi asıl heyecanlandıran, geceyi geçirecek olacağımız konak.
Gazi Paşam, Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün Gaziantep ziyaretini yaptığı sırada, kaldığı konak olan Ali Bey Konağında konaklayacak oluşumuz.
Konağa varır varmaz, bambaşka bir sevinç kaplıyor içimizi.
Atamızın geçtiği koridordan geçip, oturduğu avluda oturup.
Konakladığı odanın önünde durup o anı yaşar gibi içimize çekiyoruz.
Kalmış olduğu odanın kapısında Atamızın büyük boyutta nüfüs cüzdanı örneği asılı.
Mistik bir hava bizi kendisine çekiyor, saygı, sevgi ve minnetle daima anıyorum Büyük Atatürk’ü!
Gaziantep büyük ve pekçok yer var görülecek.
Ertesi gün olağanüstü bir kahvaltının ardından, turizm ofisinden edindiğimiz haritayı elimize alarak, günün planını devreye sokuyoruz.
İlk durak Zeugma Mozaik Müzesi, dolmuşa biniyoruz...
Müzeyi bulamam diye bir korkunuz olmasın, yol kenarı boyunca adeta ilerliyormuş gibi göreceğiniz deve kervanı heykelleri müzeye vardığınızın habercisi.
Bu yol İpekyolu karayolu imiş, bunu öğrenince deve kervanı bir anlam bütünlüğü kazandı zihnimde.
Bu kadar büyük bir müze göreceğimi gerçekten tahmin etmemiştim.
Müzenin ana girşinde bizi karşılayan ilk Athena heykeli bulunana kadar Zeugma’nın koruyuculuğunu yapmış.
Şimdi bu dev gövde Zeugma Müzesinin koruyuculuğunu üstlenmiş.
Müzeye giriş, 3D hazırlanmış kısa tanıtım filmi ile birlikte kişi başı 15 tl.
Bu filmi mutlaka izleyin çünkü içerideki tarihi zenginliği ve görselliği anlamanızı sağlayacak.
Müzenin içinde tarihi bir yolculuğa hazırlanırken karşımıza Herakles ve Helios anlaşma stelleri çıkıyor.
Kral Antiokhos hükümdarlığını pekiştirmek ve yönetim planını oluşturmak için şehrin girişlerine bu stelleri yaptırmış.
Koca koca sütunların arasından geçerken herbir yer mozaği ve duvar freskleri bizi bu dönemden alıp o dönemin zengin, zevkli ve renkli sanat dünyasına götürüyor...
Aynı anda Kommagene Krallığının ve Roma dönemi ile harmanlaşan ihtişama tanık oluyoruz.
Büyük İskender tarafından MÖ 300'de kurulan kent ''Selevkia Euphrates'' adıyla kurulmuş.
Romalı Komutan Pompeius MÖ 64'de, Kommagene Kralı Antiachos'a bu kenti sanırım hediye etmiş.
Zaman içinde kent Kommagene Krallığı'nın 4 büyük kentinden biri haline gelmiş.
Kazı çalışmalarında bulunan tanrı ve tanrıça heykelleri ve ticari mühürler bunu ıspatlıyor.
Kent Roma İmparatorluğunun egemenliğinde iken ‘’köprü’’ ‘’geçit ‘’ anlamına gelen Zeugma adını almış.
Roma döneminde büyük bir zenginlik ve ihtişam yaşayan Zeugma, MS 256'da Sasani Kralı I. Şapur tarafından ele geçirildiğinde yakılarak, yerle bir edilmiş.
Toprak altından silkinerek kalkan kent adeta muazzam bir zenginliğin kanıtını haykırıyor bizlere.
Roma villaları yer mozaikleri, duvar freksleri ve nice buluntular...
İkibin yıl toprak altında korunan bu tarihi hazine, maalesef tarihi eser kaçakçıları ve Belkıs köyü sakinlerince tahrip edilmiş ve mozaikler şahsi çıkarlar için satılarak ülkemizin sınırlarından dışarı çıkartılmış.
Gazetede okuduğum bir haberde, Gaziantep Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Rifat Ergeç, (bence hiç utanmadan hikaye anlatır gibi anlatıyor) Belkıs köyünden bir adam babasının buradan söküp çıkarttığı mozaikleri satarak annesi ile evlendiğini, kendisininde askerden gelince parası olmadığı için aynı yola başvurarak mozaikleri söküp, satarak düğün yaptığını anlatıyor.
İşin ayrı bir acı yanı ise fıstık ağaçları ile kaplı olan arazi, fıstık ağacı iyi yanıyor diye ağaçları kesen köylüler.
Ağaçları yok eden yerli halk, toprak altındaki zengin tarihi mozaikleri keşfetmiş ve talan böylece başlamış.
Taki bir yetkilinin kulağına gidip çalışmalar başlayana dek.
Çalınan değerli parçaların eksikliğini, yıllar sonra kazı ekibi ortaya çıkartıyor.
Nerede mi bu kıymetli parçalar? 1960 -70 yıllarında develerin sırtında Suriye’ye kaçırılmış, ‘’Çingene kız ’’ mozağinin eksik parçaları, ABD'nin Ohio Eyaleti'ndeki Bowling Green Devlet Üniversitesinin Wolfe Sanat Merkezi'nde yer aldığını yazıyor bazı gazeteler.
Bunları okurken nasıl hayıflandığımı ve neden bunca başıboşluk sorularımın cevapsız kaldığını tahmin edersiniz.
Ölümsüz iki aşık Metiox ve Partenope’ye ait olduğu tespit edilen eksik mozaikler, ABD’nin Huston kent müzesinde sergilendiği tespit edilmiş.
Bu moziğin gerçek parçaları olduğu anlaşıldığı andan itibaren, Kanadalı arkeologlar geri getirme mücadelesi için büyük çaba sarf etmiş ve sonuc mu?
Gerçekten başarmışlar. İki aşık müzede pırıl pırıl parlıyor.
ABD ‘den gelen parçaların nasıl özenle temizlendiğini görmek ise çalıp sergiledikleri esere duydukları özen ve saygının ıspatı bence.
Yiğidi öldür ama hakkını yeme, demişler. O yüzden bu hakkı teslim ediyorum.
Yeraltı ve yerüstü tüm zenginlerimizle sömürülüyoruz ve bu sömürüye doçent, prof, bakan, başbakan ve Cumhurbaşkanları hep seyirci kalmış, kalmayada devam ediliyor.
Ağız tadı ile bir müze bile gezdiremedim sizlere, kusura bakmayınız.
1992 yılında alıcı ve satıcı arasında çıkan bir anlaşmazlık sonucu varlığından haberdar olunan Dionisos ve Ariadne’nin düğünü sahneli taban mozaiğini kurtarma kazısı Gaziantep Müzesi tarafından yapılmış ve bu muhteşem mozaik bazı bölümleri eksik olsada şu an müzede.
Dijital yolla eksik bölümleri bütün halinde görebilmek bile güzel, hologram mucizesi.
Fransa’nın Nantes Üniversitesi ve Gaziantep Müzesi başkanlığında kurtarma kazıları yapılmış.
Ortak kazı çalışmalarında, Kelekağzı mevkiinde yerleşim katları ve kanalizasyonu, Halme deresinde Bizans, Roma evleri ve blok kesme taşlarla örülmüş kanalizasyon, Bahçedere’de Zeytinyağı atölyesi açığa çıkarılmış.
Kökü binlerce yıla dayanan zeytin ağacının kıymetini tarihi kalıntılar bile haykırıyor.
Biz ise ısrarla yok ediyoruz. Bu ihanet kimin?
Bir Roma Villasının yemek odasının zemininde Minos Boğası konusunun resmedildiği bir taban mozaik döşemesi de açığa çıkarılmış.
Bu bölümde kanat yapıp ilk uçan insanlar olarak bilinen Daidalos ve oğlu Eykaros (İkaros) mozaiği de tüm ihtişamı ile bu müzede sizleri bekliyor.
Kelekağzı üstü mevkiinde yapılan bir kazıdaki villanın gün yüzüne çıkartılan bir odasında Dionisos, diğerinde ise Nehirlerin baş tanrısı Okeanos ve Tethis mozaiği de Zeugma müzesinde.
Bu kıymetli parçaları kendi gözlerinizle görmelisiniz. Tüm mozaikleri anlatsam sayfalar yetmez.
Çingene kıza henüz gelmedik!
Müzenin en dikkat çekici heykeli ise savaş tanrısı Mars heykeli.
Heykelin boyu aslında sadece 1,45 m fakat 6,5 metrelik bir sutunun üzerinde sergilendiği için müzenin her yerinden görmek mümkün.
Bir elinde tuttuğu mızrak savaşı simgelerken, diğer eliyle tuttuğu dallar ise bahar mevsimini simgeliyor.
Artık labirent şeklinde tasarlanmış, karanlık bir koridordan yavaş adımlarla ve sessizce ilerliyoruz.
Bu koridor bizi Zeugma’nın ve Gaziantep’in simgesel yüzü haline gelen çingene kız adı verilen moziğe götürüyor.
Tahminimden çok daha küçük olan bu eserdeki dikkatli bakışlar insanı etkisi altına alıyor.
Mona Lisa’nın gözleri gibi baktığınız her yönde sizi takip ediyor adeta.
Sembolik olarak çingene kız ismi verilen bu mozaiğin yer tanrısı Gaia olduğu düşünülüyor.
Kim bilir eksik parçaları tamamlanınca belki gerçek kimliğini öğreniriz çingene kızın.
Diğer müzeler, bakırcılar çarşısı, kebaplar ve menengiç kahvesi haftaya kaldı.
Gaziantep’e yolu düşenler bu eşsiz müzeyi mutlaka geziniz.
Yolu düşmeyenler ise mutlaka yolunuzu bu tarihe kente düşürünüz birgün. Hatta çok geç olmadan.
Tarihi eserlerimize ve kültür varlıklarımıza sahip çıkalım.
Kendi ülkemizi tanımadan, köklü medeniyetlerin kurulduğu ve önemini hiç kaybetmeyen bu coğrafyanın kıymetini bilemeyiz.
Meltem Karakoyun
01.07.18
Gaziantep Zeugma
Dünyayı gezerken, sanmayın güzel yurdumu gezmedim.! Tarihi, kültürü ve insanıyla bambaşkadır benim vatanım.
Dünya tarihini değiştirecek, kıymetini ve önemini henüz ülke olarak kavrayamadığımız Göbeklitepe Urfa’ya, Zeugma Gaziantep’e ve Adıyaman Nemrut dağına gidelim ve yavaş yavaş gezelim...
Sevgili Ebru ile Türkiye’de görmediğim yerlerden ve mutlaka gidip görmek istediğim yerler hakkında konuşurken.
Bir gün çıkageldi elindeki uçak biletleriyle hadi Gaziantep’e oradan ver elini diyar diyar Anadolu.
Körün istediği bir göz Ebru verdi iki göz. Sevincimi ve şaşkınlığımı elbette tarif edemem...
657’ye tabi olan Sevgili Ebru senelik izninden 1 hafta alarak bu unutulmaz programı gerçekleştirmemiz için ilk adımı atmış.
İkinci adım biletleride almış, eee daha ne duruyoruz üçüncü adım için? Düşelim yollara...
Ebru ile doğa yürüyüşlerinde çok yürüdük, İzmir’in eşsiz dağ köylerinde, ormanlarında ve dağlarında.
Birlikte uzun bir yola hiç çıkmadık, bu birlikte ilk seyehat edişimiz. Her ikimiz içinde büyük bir keşif ve macera olacak.
Çantalar hazır, atladık metroya, doğru Adnan Menderes Havalimanına.
İzmir – Gaziantep uçuş saatimiz geldi ve Güneydoğu Anadolu’ya doğru süzülüyoruz...
Gaziantep, doğunun parlayan yeni yıldızı.
Kalkınan ve hızla gelişen güzel kentlerimizden biri, diye sürekli duyarız basın yayın organlarında. Kendi gözlemlerimizle doğru orantılımı olacak göreceğiz. Bizi kendine çeken bu kentte ilk görmek istediğim yer, Nizip Zeugma antik kentinde bulunan mozaikler ve onun gerçek simgesi haline gelen ‘’Çingene Kız’’ mozaiğinin sergilendiği Zeugma Mozaik Müzesi. Havalimanından şehir merkezine havaş otobüsleri ile varıyoruz. Şehir hiç tahmin etmediğim kadar modern ve güzel gözüküyor, otobüsün penceresinden! Bizi asıl heyecanlandıran, geceyi geçirecek olacağımız konak. Gazi Paşam, Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün Gaziantep ziyaretini yaptığı sırada, kaldığı konak olan Ali Bey Konağında konaklayacak oluşumuz. Konağa varır varmaz, bambaşka bir sevinç kaplıyor içimizi. Atamızın geçtiği koridordan geçip, oturduğu avluda oturup. Konakladığı odanın önünde durup o anı yaşar gibi içimize çekiyoruz. Kalmış olduğu odanın kapısında Atamızın büyük boyutta nüfüs cüzdanı örneği asılı. Mistik bir hava bizi kendisine çekiyor, saygı, sevgi ve minnetle daima anıyorum Büyük Atatürk’ü!Gaziantep büyük ve pekçok yer var görülecek.
Ertesi gün olağanüstü bir kahvaltının ardından, turizm ofisinden edindiğimiz haritayı elimize alarak, günün planını devreye sokuyoruz. İlk durak Zeugma Mozaik Müzesi, dolmuşa biniyoruz... Müzeyi bulamam diye bir korkunuz olmasın, yol kenarı boyunca adeta ilerliyormuş gibi göreceğiniz deve kervanı heykelleri müzeye vardığınızın habercisi. Bu yol İpekyolu karayolu imiş, bunu öğrenince deve kervanı bir anlam bütünlüğü kazandı zihnimde. Bu kadar büyük bir müze göreceğimi gerçekten tahmin etmemiştim. Müzenin ana girşinde bizi karşılayan ilk Athena heykeli bulunana kadar Zeugma’nın koruyuculuğunu yapmış. Şimdi bu dev gövde Zeugma Müzesinin koruyuculuğunu üstlenmiş. Müzeye giriş, 3D hazırlanmış kısa tanıtım filmi ile birlikte kişi başı 15 tl. Bu filmi mutlaka izleyin çünkü içerideki tarihi zenginliği ve görselliği anlamanızı sağlayacak. Müzenin içinde tarihi bir yolculuğa hazırlanırken karşımıza Herakles ve Helios anlaşma stelleri çıkıyor. Kral Antiokhos hükümdarlığını pekiştirmek ve yönetim planını oluşturmak için şehrin girişlerine bu stelleri yaptırmış. Koca koca sütunların arasından geçerken herbir yer mozaği ve duvar freskleri bizi bu dönemden alıp o dönemin zengin, zevkli ve renkli sanat dünyasına götürüyor...Aynı anda Kommagene Krallığının ve Roma dönemi ile harmanlaşan ihtişama tanık oluyoruz.
Büyük İskender tarafından MÖ 300'de kurulan kent ''Selevkia Euphrates'' adıyla kurulmuş. Romalı Komutan Pompeius MÖ 64'de, Kommagene Kralı Antiachos'a bu kenti sanırım hediye etmiş. Zaman içinde kent Kommagene Krallığı'nın 4 büyük kentinden biri haline gelmiş. Kazı çalışmalarında bulunan tanrı ve tanrıça heykelleri ve ticari mühürler bunu ıspatlıyor. Kent Roma İmparatorluğunun egemenliğinde iken ‘’köprü’’ ‘’geçit ‘’ anlamına gelen Zeugma adını almış. Roma döneminde büyük bir zenginlik ve ihtişam yaşayan Zeugma, MS 256'da Sasani Kralı I. Şapur tarafından ele geçirildiğinde yakılarak, yerle bir edilmiş. Toprak altından silkinerek kalkan kent adeta muazzam bir zenginliğin kanıtını haykırıyor bizlere. Roma villaları yer mozaikleri, duvar freksleri ve nice buluntular... İkibin yıl toprak altında korunan bu tarihi hazine, maalesef tarihi eser kaçakçıları ve Belkıs köyü sakinlerince tahrip edilmiş ve mozaikler şahsi çıkarlar için satılarak ülkemizin sınırlarından dışarı çıkartılmış. Gazetede okuduğum bir haberde, Gaziantep Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Rifat Ergeç, (bence hiç utanmadan hikaye anlatır gibi anlatıyor) Belkıs köyünden bir adam babasının buradan söküp çıkarttığı mozaikleri satarak annesi ile evlendiğini, kendisininde askerden gelince parası olmadığı için aynı yola başvurarak mozaikleri söküp, satarak düğün yaptığını anlatıyor. İşin ayrı bir acı yanı ise fıstık ağaçları ile kaplı olan arazi, fıstık ağacı iyi yanıyor diye ağaçları kesen köylüler. Ağaçları yok eden yerli halk, toprak altındaki zengin tarihi mozaikleri keşfetmiş ve talan böylece başlamış.Taki bir yetkilinin kulağına gidip çalışmalar başlayana dek.
Çalınan değerli parçaların eksikliğini, yıllar sonra kazı ekibi ortaya çıkartıyor. Nerede mi bu kıymetli parçalar? 1960 -70 yıllarında develerin sırtında Suriye’ye kaçırılmış, ‘’Çingene kız ’’ mozağinin eksik parçaları, ABD'nin Ohio Eyaleti'ndeki Bowling Green Devlet Üniversitesinin Wolfe Sanat Merkezi'nde yer aldığını yazıyor bazı gazeteler. Bunları okurken nasıl hayıflandığımı ve neden bunca başıboşluk sorularımın cevapsız kaldığını tahmin edersiniz. Ölümsüz iki aşık Metiox ve Partenope’ye ait olduğu tespit edilen eksik mozaikler, ABD’nin Huston kent müzesinde sergilendiği tespit edilmiş. Bu moziğin gerçek parçaları olduğu anlaşıldığı andan itibaren, Kanadalı arkeologlar geri getirme mücadelesi için büyük çaba sarf etmiş ve sonuc mu?Gerçekten başarmışlar. İki aşık müzede pırıl pırıl parlıyor.
ABD ‘den gelen parçaların nasıl özenle temizlendiğini görmek ise çalıp sergiledikleri esere duydukları özen ve saygının ıspatı bence. Yiğidi öldür ama hakkını yeme, demişler. O yüzden bu hakkı teslim ediyorum. Yeraltı ve yerüstü tüm zenginlerimizle sömürülüyoruz ve bu sömürüye doçent, prof, bakan, başbakan ve Cumhurbaşkanları hep seyirci kalmış, kalmayada devam ediliyor. Ağız tadı ile bir müze bile gezdiremedim sizlere, kusura bakmayınız. 1992 yılında alıcı ve satıcı arasında çıkan bir anlaşmazlık sonucu varlığından haberdar olunan Dionisos ve Ariadne’nin düğünü sahneli taban mozaiğini kurtarma kazısı Gaziantep Müzesi tarafından yapılmış ve bu muhteşem mozaik bazı bölümleri eksik olsada şu an müzede. Dijital yolla eksik bölümleri bütün halinde görebilmek bile güzel, hologram mucizesi. Fransa’nın Nantes Üniversitesi ve Gaziantep Müzesi başkanlığında kurtarma kazıları yapılmış. Ortak kazı çalışmalarında, Kelekağzı mevkiinde yerleşim katları ve kanalizasyonu, Halme deresinde Bizans, Roma evleri ve blok kesme taşlarla örülmüş kanalizasyon, Bahçedere’de Zeytinyağı atölyesi açığa çıkarılmış. Kökü binlerce yıla dayanan zeytin ağacının kıymetini tarihi kalıntılar bile haykırıyor.Biz ise ısrarla yok ediyoruz. Bu ihanet kimin?
Bir Roma Villasının yemek odasının zemininde Minos Boğası konusunun resmedildiği bir taban mozaik döşemesi de açığa çıkarılmış. Bu bölümde kanat yapıp ilk uçan insanlar olarak bilinen Daidalos ve oğlu Eykaros (İkaros) mozaiği de tüm ihtişamı ile bu müzede sizleri bekliyor. Kelekağzı üstü mevkiinde yapılan bir kazıdaki villanın gün yüzüne çıkartılan bir odasında Dionisos, diğerinde ise Nehirlerin baş tanrısı Okeanos ve Tethis mozaiği de Zeugma müzesinde. Bu kıymetli parçaları kendi gözlerinizle görmelisiniz. Tüm mozaikleri anlatsam sayfalar yetmez. Çingene kıza henüz gelmedik! Müzenin en dikkat çekici heykeli ise savaş tanrısı Mars heykeli. Heykelin boyu aslında sadece 1,45 m fakat 6,5 metrelik bir sutunun üzerinde sergilendiği için müzenin her yerinden görmek mümkün. Bir elinde tuttuğu mızrak savaşı simgelerken, diğer eliyle tuttuğu dallar ise bahar mevsimini simgeliyor. Artık labirent şeklinde tasarlanmış, karanlık bir koridordan yavaş adımlarla ve sessizce ilerliyoruz. Bu koridor bizi Zeugma’nın ve Gaziantep’in simgesel yüzü haline gelen çingene kız adı verilen moziğe götürüyor. Tahminimden çok daha küçük olan bu eserdeki dikkatli bakışlar insanı etkisi altına alıyor.Mona Lisa’nın gözleri gibi baktığınız her yönde sizi takip ediyor adeta.
Sembolik olarak çingene kız ismi verilen bu mozaiğin yer tanrısı Gaia olduğu düşünülüyor. Kim bilir eksik parçaları tamamlanınca belki gerçek kimliğini öğreniriz çingene kızın. Diğer müzeler, bakırcılar çarşısı, kebaplar ve menengiç kahvesi haftaya kaldı. Gaziantep’e yolu düşenler bu eşsiz müzeyi mutlaka geziniz. Yolu düşmeyenler ise mutlaka yolunuzu bu tarihe kente düşürünüz birgün. Hatta çok geç olmadan. Tarihi eserlerimize ve kültür varlıklarımıza sahip çıkalım. Kendi ülkemizi tanımadan, köklü medeniyetlerin kurulduğu ve önemini hiç kaybetmeyen bu coğrafyanın kıymetini bilemeyiz. Meltem Karakoyun 01.07.18
Hibya Haber Ajansı (HHA), Beyaz Haber Ajansı (BHA), Igfa Haber Ajansı (IGF) ve diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.