Dünyayı Sömürenlerin Düzeni
Yaşam
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
25.06.2018 - 19:38, Güncelleme:
25.06.2018 - 19:38 3562+ kez okundu.
Dünyayı Sömürenlerin Düzeni
Dünyayı Sömürenlerin Düzeni
ET NİYE PAHALI ? NASIL SÖMÜRÜLÜYORUZ ?
Mesela senin ülkene gelir, kahve fabrikası açar, çiftçilerine kahve tarımını öğretir, bedava kahve tohumu verir!
Aynı çok uluslu soyguncu şirketin diğer kuruluşu bir banka bu çiftçilere ucuz borçta verir!
İlk yıllar kahveye iyi para verir, herkes kahve eker, şirket bu dönemde kahve stoğu yapar, iyi para kazanan çiftçiler rehavete kapılır banka kredisiyle traktör, tarım makinası alır, oğluna düğün yapar.
O ülkenin yöneticileri bu firavuni sistemin bir parçası olduğu için duruma müdahale etmezler.
Bir zaman sonra denir ki borsada kahve fiyatları düştü!
Borsalar, medya ve bankalar zaten düzenin bir parçasıdır.
Kahve para etmez, çiftçi zarar eder ve borcunu ödeyemez.
Bu duruma ‘'kriz’’ diye bir kılıf bulurlar, çiftçiye umut verirler kriz bitince piyasalar rahatlayacaktır kahve yeniden para edecektir.
Bir müddet bu böyle sürer gider… Bu zaman zarfında çiftçi sürekli bankalara borçlanır hale gelmiştir.
Çiftçi dolandırıcı sömürgenlerin, sarmalının içine düşmüştür .
Kurtulamaz ! O artık modern bir köledir. Karın tokluğuna gece gündüz gönüllü olarak çalışır.
Sömürgenler için bedava kahve üretir, hep gelecek senenin daha iyi olacağını umut ederek yaşar.
Ama ne o, ne de onun çocukları kurtulamaz bu kölelikten. Bu bir örnekti.
Gelelim bizde uyguladıkları, herkesi etkileyen ama pek az kişinin bildiği sömürü oyunlarına.
Pancar ve Şeker Oyunu:
Bir zamanlar şeker pancarı ülkemiz ve çiftçimiz için çok önemli bir üründü, sanayimizin lokomotiflerindendi.
Fakat sömürgenlerin planı gereği bu sektör bitirilmeliydi. Bitirildide!
Sömürgenlerin dev şirketleri özellikle Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerde devasa şeker kamışı tarlaları oluşturdu.
Tabii bunu yaparken yağmur ormanlarını yok ettiler!
Şeker kamışı makineli tarım için çok uygun insan gücü gereksinimi çok düşük, yılda 2-3 kez ürün veriyor.
Birde GDO’lu mısırdan üretilen sağlığa oldukça zararlı mısır şurubu denen şeker var.
Çok şeker üreteceklerdi ama bu şekeri kime satacaklardı? Tabiki bizim gibi ülkelere!
Ve operasyonlara başlandı. Neymiş biz şekeri çok pahalıya üretiyormuşuz. Şeker fabrikaları zarar ediyormuş.
Şekeri dışardan alsak daha karlıymış.
Herkese bu yalanı satılmış akademisyen, yazar, medya, bürokrat ve siyasetçiler aracılığıyla kabul ettirdiler.
Önce pancar fiyatını düşürdüler, yetmedi paraları geç verdiler, yetmedi kota koydular.
Üreticiyi yıldırdılar ve pancarı ekilmez duruma getirdiler.
Sonra pancar fabrikalarını özelleştirme adında Sömürgenlere sattılar. Sömürgenlerse fabrikalarda şeker üretmedi!
Yurtdışındaki ürettikleri şekeri getirip bize sattı, satıyor!...
Bu neye benziyor biliyormusunuz?
Bir ineğiniz var. İneğe 100 kuruş masraf ediyorsunuz 10 litre süt alıyorsunuz.
Sütün litresi 10 kuruşa geliyor. Komşunuz diyor ki ben sana içeceğiniz sütü 5 kuruştan vereyim sen zarardasın diyor.
Senin ineğide ben alırım diyor. Sizde kendinizi uyanık sanıp satıyorsunuz.
İneğin parasınıda akıllı telefona yatırıp çarçur ediyorsunuz!
Bir zaman sonra yoğurt, peynir, tereyağı filan gerekiyor. Komşudan istiyorsunuz.
Ama o size 10 kuruşluk yoğurdu 20 kuruşa veririm diyor.
Sizde süt alıp kendiniz yoğurt yapmak istiyorsunuz uyanıksınız ya.
Ama vermiyor diyor ki size günlük içmek için 1 litre süt yeter ben size içeceğiniz sütü 5 kuruştan veririm dedim 1 litre üstünü 20 kuruştan veririm.
İneğin parasıda bitti. Anlıyorsun ki sen uyanık değil herkesin kandırdığı bir safsın !
Evet pancar sektörü neredeyse bitti.
Tarlada çalışan binlerce işçi, taşıyan binlerce kamyoncu, fabrikadaki binlerce işçi işinden oldu.
Küsbe üretimi düştü pancar küsbesi ucuz yem olmaktan çıktı. Tabii devamında bu ete ve süte yansıdı.
Melas ve ispirto üretimide düştü. Çünkü pancar sadece şeker demek değildi. Herşey birbiriyle bağlantılı.
Türkiye’de tarımın bitirilmesi ile beraber hayvanlarımızı besleyemez olduk.
Ve GDO’lu tarım üretimi yapan dev tarım şirketlerinin pazarı haline geldik.
Bu gördüğünüz kullandığım yemin içeriği.
Kullanılan maddelerin ithal ve GDO’lu oluşuna dikkat!
Türkiye’deki tüm yemler bundan çok farklı değil.
Şimdi ulusal basını takip eden, siyasetçileri dinleyenler, işin içerisinde olmayanlar sanacakki çiftçiye verilen destek kimseye verilmiyor.
Aslında size algılatılan herşey düzmece.
Mesela "Yerli ırklar verimsiz, çiftçi bilgisiz, keçiler ormana zarar veriyor, köylüler tembel..."
Sömürgenler öyle bir düzen kurmuşki çark her türlü onlar için dönüyor.
Aslında gariban çiftçiye destek filan verilmiyor.
Bir gariban yani asıl desteğe ihtiyacı olan kredi istese, devlet bankasıda olsa ipotek ister ki bu insanların zaten ipotek gösterecek varlıkları yoktur.
Zaten bankanın istediği kadar ipotek gösterecek varlıkları olsa desteğe ihtiyaçları olmazdı.
Yine hibe destekleri sadece varlıklı yandaşlara verilir.
Mesela meşhur 300 koyun desteğinde koyunlar yandaşlardan alınır ve yine yandaşlara dağıtılır.
Bu hep böyle olurki, hayvancılık bataklıktan çıkmasın. Et pahalı olsun ve ticaretini yapan sömürgenlerin cebi dolsun.
GDO’lu yem yiyen ineklerin bile kısırlığı artıyor !!!
Meradan yararlanma düzeyi yüksek, fabrikasyon yeme fazla ihtiyaç duymayan, hastalıklara ve kötü şartlara dayanıklı yerli ırklar yok edildi.
Yerlerine ithal hayvanlar ülkeye hakim kılındı. Bu ithal ırklara yem vermeden olmuyor.
Üretici fabrikasyon yeme muhtaç edildi.
Kimse bilmez ama yem sektörü dev bir hale geldi ve ithalata dayalı bir sektör. Yani para yabancıların cebine gidiyor.
Bununla kalsa iyi tüm Türkiye’yi GDO’lu yemler ile zehirliyorlar ki ileride ilaç satsınlar!
Yani, siz medyada yada gerçek hayatta gariban üreticiyi görürsünüz, acırsınız ama yardım edemezsiniz.
İzin vermezler. Siyasetçiler şöyle destek veriyoruz, böyle destek veriyoruz derler, vermezler.
Elinden tutulması gerekenlerin asla elinden tutmazlar, çünkü sömürgenler üreten değil tüketen bir toplum ister!
Örneğin Bu doğrultuda Türkiye’de keçiyi bitirmek için çok planlı ve kapsamlı çalıştılar.
Şimdi sorsam keçi ormana zarar verir mi diye, sanırım herkes evet der.
Peki kaçınız şu anda pahalı et yememizin sebebinin bu yalan olduğunu biliyor?
Tüm yıl boyunca aynı bölgede, doğal çevrenin kaldıramayacağı kadar çok keçi varolursa tabiki zararı olur.
Bu tüm çiftlik hayvanları için geçerlidir. Keçiler aslında ormanlar için kilit öneme sahiptir.
Keçiler ormanların bahçıvanlarıdır! Orman tabanındaki dalları budarlar ve ormanın aşırı sık olmasını engellerler.
Bu sayede orman altının hava ve ışık almasını sağlarlar.
Bu nedenle orman tabanında diğer pek çok bitki için yer açılır ve doğal çevre zenginleşir.
Orman içlerinde sürekli geçtikleri yerlerde kuru otları ve yaprakları parçalarlayarak orman yangınlarının yayılmasına engel olmakta fayda sağlarlar.
Eğimli yerlerde patikalar açıp, yamaçları teraslarlar, buda erozyona karşı fayda sağlar.
Bu gün Orman bakanlığı yangın yolları, ormanın budanması ve seyreltilmesi için önemli bir masraf yapmaktadır.
Oysa keçiler bunları bedava yaptığı gibi insanlarada geçim kaynağı olmaktaydı, sadece insanlara değil.
Dağda bayırda kalıp giden hayvanlar yırtıcıların, gübreleri böceklerin, böceklerde kertenkele ve kuşların geçim kaynağı idi.
Üstelik orman bakanlığının yaptığı budamalarda, ağaç dalları orman tabanında bırakılmakta ve buda yangına davetiye çıkarmaktadır!
Yine keçiler en çok doğaya dayalı beslenen hayvandır. Buda üretim maliyetlerini en aşağı çeker.
Üstelik GDO’lu ve zararlı katkı maddeleri içeren fabrikasyon yemleri az yada hiç yemedikleri için etleri ve sütleri insanlar için besinden öte şifadır!
Torosların zirvelerindeki yaylalarda dolaşma imkanı olmayan şehirliler, Keçi yetiştiren Yörüklerden alacakları keçi peyniri ile o yaylalarda yetişen onlarca çeşit bitkinin şifasına ulaşabilirler, tabi bulabilirlerse!
Eskiden keçi üretimi yüksekti. Özellikle sucuk üretiminin büyük kısmı damızlık vasfını yitirmiş keçilerden yapılırdı.
Sucuğun iyisi keçiden olur. İşte bizi sömürmek isteyen sömürgenler küçükbaş üretimini yok etmeye karar verdi.
İlk olarak keçiyi hedef aldılar. Emirleri altındaki tüm STK ve medya ile keçiye bir saldırı başlattılar.
Keçiyi Orman ve ağaç düşmanı ilan ettiler.
Hain siyasetçiler meclisten gerekli kanunları çıkardılar ve ‘’Keçi’’ yasaklandı.
Direnen üreticilere büyük cezalar verildi. Piyasa şartları üretici aleyhine düzenlendi.
İthalat baskısı ve yaşam pahalılığına yeni zorluklar eklendi. Üretici, üretimden çekilmeye mecbur bırakıldı.
Keçi yem maliyeti düşük olduğu için et para etmesede yetiştiriliyordu ama koyun öyle değildi.
Koyunculuğu bitirmek için fazla uğraşmalarına gerek kalmadı.
Üreticiyi ithalata ve yüksek maliyet fiyatlarına ezdirdiler. Sürekli yerli ırklar kötülendi.
Yabancı ırklar son kalan üreticilere dayatıldı.
Artık mevcut hayvan varlığı sömürgenlerin sattığı GDO’lu yemleri yemeden beslenemeyen, yüksek maliyetli hayvanlardı.
Operasyon tamamlanmış, Tarihin başından beri çoban olan Türk’ler artık kendi etini üretemez, sağlıklı beslenemez hale gelmişti!
Sağlıkları dahada bozulmalıydı. Özellikle Avrupanın çöp etleri için pazar haline geldik!
Bir zamanlar Dünyanın en kaliteli etini üreten Türk’ler artık dünyanın en kalitesiz etlerini yiyiyor.
GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların zararlı ürünlerini tüketiyor!
Önümüzdeki yıllarda şehir hastaneleri kronik rahatsızlıkları olan hastalar ile dolacak Sömürgenlerin ürettiği ilaçları devamlı kullanmak zorunda kalacağız.
Paramızın büyük kısmı ilaca gidecek. Herkesin dikkatini çekmiştir, toplumda kısırlık çok arttı.
Önümüzdeki on yıl içinde kısırlık çok önemli bir sorunumuz olacak.
GDO’lu yem yiyen ineklerin bile kısırlığı artıyor!!!
Sömürgenler adeta bizim etimizden, sütümüzden ve yünümüzden faydalanıyorlar.
Hepimize geçmiş olsun!
Mehmet Demirel
25/06/2018
Dünyayı Sömürenlerin Düzeni
ET NİYE PAHALI ? NASIL SÖMÜRÜLÜYORUZ ?
Mesela senin ülkene gelir, kahve fabrikası açar, çiftçilerine kahve tarımını öğretir, bedava kahve tohumu verir!
Aynı çok uluslu soyguncu şirketin diğer kuruluşu bir banka bu çiftçilere ucuz borçta verir!
İlk yıllar kahveye iyi para verir, herkes kahve eker, şirket bu dönemde kahve stoğu yapar, iyi para kazanan çiftçiler rehavete kapılır banka kredisiyle traktör, tarım makinası alır, oğluna düğün yapar.
O ülkenin yöneticileri bu firavuni sistemin bir parçası olduğu için duruma müdahale etmezler.
Bir zaman sonra denir ki borsada kahve fiyatları düştü!
Borsalar, medya ve bankalar zaten düzenin bir parçasıdır.
Kahve para etmez, çiftçi zarar eder ve borcunu ödeyemez.
Bu duruma ‘'kriz’’ diye bir kılıf bulurlar, çiftçiye umut verirler kriz bitince piyasalar rahatlayacaktır kahve yeniden para edecektir.
Bir müddet bu böyle sürer gider… Bu zaman zarfında çiftçi sürekli bankalara borçlanır hale gelmiştir.
Çiftçi dolandırıcı sömürgenlerin, sarmalının içine düşmüştür .
Kurtulamaz ! O artık modern bir köledir. Karın tokluğuna gece gündüz gönüllü olarak çalışır.
Sömürgenler için bedava kahve üretir, hep gelecek senenin daha iyi olacağını umut ederek yaşar.
Ama ne o, ne de onun çocukları kurtulamaz bu kölelikten. Bu bir örnekti.
Gelelim bizde uyguladıkları, herkesi etkileyen ama pek az kişinin bildiği sömürü oyunlarına.
Pancar ve Şeker Oyunu:
Bir zamanlar şeker pancarı ülkemiz ve çiftçimiz için çok önemli bir üründü, sanayimizin lokomotiflerindendi. Fakat sömürgenlerin planı gereği bu sektör bitirilmeliydi. Bitirildide! Sömürgenlerin dev şirketleri özellikle Brezilya ve Hindistan gibi ülkelerde devasa şeker kamışı tarlaları oluşturdu. Tabii bunu yaparken yağmur ormanlarını yok ettiler! Şeker kamışı makineli tarım için çok uygun insan gücü gereksinimi çok düşük, yılda 2-3 kez ürün veriyor. Birde GDO’lu mısırdan üretilen sağlığa oldukça zararlı mısır şurubu denen şeker var. Çok şeker üreteceklerdi ama bu şekeri kime satacaklardı? Tabiki bizim gibi ülkelere! Ve operasyonlara başlandı. Neymiş biz şekeri çok pahalıya üretiyormuşuz. Şeker fabrikaları zarar ediyormuş. Şekeri dışardan alsak daha karlıymış. Herkese bu yalanı satılmış akademisyen, yazar, medya, bürokrat ve siyasetçiler aracılığıyla kabul ettirdiler. Önce pancar fiyatını düşürdüler, yetmedi paraları geç verdiler, yetmedi kota koydular. Üreticiyi yıldırdılar ve pancarı ekilmez duruma getirdiler. Sonra pancar fabrikalarını özelleştirme adında Sömürgenlere sattılar. Sömürgenlerse fabrikalarda şeker üretmedi! Yurtdışındaki ürettikleri şekeri getirip bize sattı, satıyor!...Bu neye benziyor biliyormusunuz?
Bir ineğiniz var. İneğe 100 kuruş masraf ediyorsunuz 10 litre süt alıyorsunuz. Sütün litresi 10 kuruşa geliyor. Komşunuz diyor ki ben sana içeceğiniz sütü 5 kuruştan vereyim sen zarardasın diyor. Senin ineğide ben alırım diyor. Sizde kendinizi uyanık sanıp satıyorsunuz. İneğin parasınıda akıllı telefona yatırıp çarçur ediyorsunuz! Bir zaman sonra yoğurt, peynir, tereyağı filan gerekiyor. Komşudan istiyorsunuz. Ama o size 10 kuruşluk yoğurdu 20 kuruşa veririm diyor. Sizde süt alıp kendiniz yoğurt yapmak istiyorsunuz uyanıksınız ya. Ama vermiyor diyor ki size günlük içmek için 1 litre süt yeter ben size içeceğiniz sütü 5 kuruştan veririm dedim 1 litre üstünü 20 kuruştan veririm. İneğin parasıda bitti. Anlıyorsun ki sen uyanık değil herkesin kandırdığı bir safsın ! Evet pancar sektörü neredeyse bitti. Tarlada çalışan binlerce işçi, taşıyan binlerce kamyoncu, fabrikadaki binlerce işçi işinden oldu. Küsbe üretimi düştü pancar küsbesi ucuz yem olmaktan çıktı. Tabii devamında bu ete ve süte yansıdı. Melas ve ispirto üretimide düştü. Çünkü pancar sadece şeker demek değildi. Herşey birbiriyle bağlantılı. Türkiye’de tarımın bitirilmesi ile beraber hayvanlarımızı besleyemez olduk. Ve GDO’lu tarım üretimi yapan dev tarım şirketlerinin pazarı haline geldik. Bu gördüğünüz kullandığım yemin içeriği. Kullanılan maddelerin ithal ve GDO’lu oluşuna dikkat! Türkiye’deki tüm yemler bundan çok farklı değil. Şimdi ulusal basını takip eden, siyasetçileri dinleyenler, işin içerisinde olmayanlar sanacakki çiftçiye verilen destek kimseye verilmiyor. Aslında size algılatılan herşey düzmece. Mesela "Yerli ırklar verimsiz, çiftçi bilgisiz, keçiler ormana zarar veriyor, köylüler tembel..." Sömürgenler öyle bir düzen kurmuşki çark her türlü onlar için dönüyor. Aslında gariban çiftçiye destek filan verilmiyor. Bir gariban yani asıl desteğe ihtiyacı olan kredi istese, devlet bankasıda olsa ipotek ister ki bu insanların zaten ipotek gösterecek varlıkları yoktur. Zaten bankanın istediği kadar ipotek gösterecek varlıkları olsa desteğe ihtiyaçları olmazdı. Yine hibe destekleri sadece varlıklı yandaşlara verilir. Mesela meşhur 300 koyun desteğinde koyunlar yandaşlardan alınır ve yine yandaşlara dağıtılır. Bu hep böyle olurki, hayvancılık bataklıktan çıkmasın. Et pahalı olsun ve ticaretini yapan sömürgenlerin cebi dolsun.GDO’lu yem yiyen ineklerin bile kısırlığı artıyor !!!
Meradan yararlanma düzeyi yüksek, fabrikasyon yeme fazla ihtiyaç duymayan, hastalıklara ve kötü şartlara dayanıklı yerli ırklar yok edildi. Yerlerine ithal hayvanlar ülkeye hakim kılındı. Bu ithal ırklara yem vermeden olmuyor. Üretici fabrikasyon yeme muhtaç edildi. Kimse bilmez ama yem sektörü dev bir hale geldi ve ithalata dayalı bir sektör. Yani para yabancıların cebine gidiyor. Bununla kalsa iyi tüm Türkiye’yi GDO’lu yemler ile zehirliyorlar ki ileride ilaç satsınlar! Yani, siz medyada yada gerçek hayatta gariban üreticiyi görürsünüz, acırsınız ama yardım edemezsiniz. İzin vermezler. Siyasetçiler şöyle destek veriyoruz, böyle destek veriyoruz derler, vermezler. Elinden tutulması gerekenlerin asla elinden tutmazlar, çünkü sömürgenler üreten değil tüketen bir toplum ister! Örneğin Bu doğrultuda Türkiye’de keçiyi bitirmek için çok planlı ve kapsamlı çalıştılar. Şimdi sorsam keçi ormana zarar verir mi diye, sanırım herkes evet der. Peki kaçınız şu anda pahalı et yememizin sebebinin bu yalan olduğunu biliyor? Tüm yıl boyunca aynı bölgede, doğal çevrenin kaldıramayacağı kadar çok keçi varolursa tabiki zararı olur. Bu tüm çiftlik hayvanları için geçerlidir. Keçiler aslında ormanlar için kilit öneme sahiptir. Keçiler ormanların bahçıvanlarıdır! Orman tabanındaki dalları budarlar ve ormanın aşırı sık olmasını engellerler.Bu sayede orman altının hava ve ışık almasını sağlarlar.
Bu nedenle orman tabanında diğer pek çok bitki için yer açılır ve doğal çevre zenginleşir. Orman içlerinde sürekli geçtikleri yerlerde kuru otları ve yaprakları parçalarlayarak orman yangınlarının yayılmasına engel olmakta fayda sağlarlar. Eğimli yerlerde patikalar açıp, yamaçları teraslarlar, buda erozyona karşı fayda sağlar. Bu gün Orman bakanlığı yangın yolları, ormanın budanması ve seyreltilmesi için önemli bir masraf yapmaktadır. Oysa keçiler bunları bedava yaptığı gibi insanlarada geçim kaynağı olmaktaydı, sadece insanlara değil. Dağda bayırda kalıp giden hayvanlar yırtıcıların, gübreleri böceklerin, böceklerde kertenkele ve kuşların geçim kaynağı idi. Üstelik orman bakanlığının yaptığı budamalarda, ağaç dalları orman tabanında bırakılmakta ve buda yangına davetiye çıkarmaktadır!Yine keçiler en çok doğaya dayalı beslenen hayvandır. Buda üretim maliyetlerini en aşağı çeker.
Üstelik GDO’lu ve zararlı katkı maddeleri içeren fabrikasyon yemleri az yada hiç yemedikleri için etleri ve sütleri insanlar için besinden öte şifadır! Torosların zirvelerindeki yaylalarda dolaşma imkanı olmayan şehirliler, Keçi yetiştiren Yörüklerden alacakları keçi peyniri ile o yaylalarda yetişen onlarca çeşit bitkinin şifasına ulaşabilirler, tabi bulabilirlerse! Eskiden keçi üretimi yüksekti. Özellikle sucuk üretiminin büyük kısmı damızlık vasfını yitirmiş keçilerden yapılırdı. Sucuğun iyisi keçiden olur. İşte bizi sömürmek isteyen sömürgenler küçükbaş üretimini yok etmeye karar verdi. İlk olarak keçiyi hedef aldılar. Emirleri altındaki tüm STK ve medya ile keçiye bir saldırı başlattılar.Keçiyi Orman ve ağaç düşmanı ilan ettiler.
Hain siyasetçiler meclisten gerekli kanunları çıkardılar ve ‘’Keçi’’ yasaklandı. Direnen üreticilere büyük cezalar verildi. Piyasa şartları üretici aleyhine düzenlendi. İthalat baskısı ve yaşam pahalılığına yeni zorluklar eklendi. Üretici, üretimden çekilmeye mecbur bırakıldı. Keçi yem maliyeti düşük olduğu için et para etmesede yetiştiriliyordu ama koyun öyle değildi. Koyunculuğu bitirmek için fazla uğraşmalarına gerek kalmadı. Üreticiyi ithalata ve yüksek maliyet fiyatlarına ezdirdiler. Sürekli yerli ırklar kötülendi. Yabancı ırklar son kalan üreticilere dayatıldı. Artık mevcut hayvan varlığı sömürgenlerin sattığı GDO’lu yemleri yemeden beslenemeyen, yüksek maliyetli hayvanlardı. Operasyon tamamlanmış, Tarihin başından beri çoban olan Türk’ler artık kendi etini üretemez, sağlıklı beslenemez hale gelmişti! Sağlıkları dahada bozulmalıydı. Özellikle Avrupanın çöp etleri için pazar haline geldik! Bir zamanlar Dünyanın en kaliteli etini üreten Türk’ler artık dünyanın en kalitesiz etlerini yiyiyor. GDO’lu yemlerle beslenen hayvanların zararlı ürünlerini tüketiyor! Önümüzdeki yıllarda şehir hastaneleri kronik rahatsızlıkları olan hastalar ile dolacak Sömürgenlerin ürettiği ilaçları devamlı kullanmak zorunda kalacağız. Paramızın büyük kısmı ilaca gidecek. Herkesin dikkatini çekmiştir, toplumda kısırlık çok arttı. Önümüzdeki on yıl içinde kısırlık çok önemli bir sorunumuz olacak. GDO’lu yem yiyen ineklerin bile kısırlığı artıyor!!! Sömürgenler adeta bizim etimizden, sütümüzden ve yünümüzden faydalanıyorlar. Hepimize geçmiş olsun! Mehmet Demirel 25/06/2018
Hibya Haber Ajansı (HHA), Beyaz Haber Ajansı (BHA), Igfa Haber Ajansı (IGF) ve diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.