Dinin ve Müslümanın Çürümesi

Yazarlar 12.01.2018 - 02:46, Güncelleme: 22.07.2023 - 23:04 19139+ kez okundu.
 

Dinin ve Müslümanın Çürümesi

Yakın zamana kadar İslam, Müslüman, Dindar, İmam (Dinci, Dinbaz, Siyasal İslamcı değil) dendiği zaman akla Dürüstlük, Güven, Temizlik, Saflık gelirdi.
Müslümanların ve dindarların elinden, dilinden, belinden, fiillerinden emin olunurdu. Onlara mal, mülk, çoluk çocuk, kadın, kız, namus emanet edilirdi. Ticaretine, sözüne güvenilirdi. Ahlakından emin olunurdu. Öyle ki dükkânlar kapatılmaz, bir kâğıt ya da sandalye konur veya komşuya emanet edilir, namaza gidilirdi. Kız çocuklarımız bile konu komşuya emanet edilirdi. Döndüğümüzde malımızın çalınmadığından, çocuğumuza zarar gelmediğinden emin olurduk. Yabancılar bile bizim insanımızdan, ülkemizden, kültürümüzden, ahlakımızdan, misafirperverliğimizden gıpta ve övgü ile bahsederlerdi. Hatta bu özelliğimiz eski yabancı kaynaklarda halen yer alır. Müslüman’ız, dindarız ya kendimizden ve karşımızdakinden emin olurduk. Öyle senet, çek kullanılmaz, söz namus kabul edilirdi. Herkesin içinde Allah korkusu vardı. Gelin görün ki, özellikle son on beş, yirmi yılda, toplum olarak, dindar ve Müslüman olarak övündüğümüz bu özelliklerimiz, vasıflarımız, cinnet geçirir misali hızla büyük bir erozyona uğradı, çürüdü çürütüldü. Hani güzel bir Anadolu sözümüz var ya “İmam yellenirse cemaat mıçar.” misali son dönemlerde değerlerimiz ve toplumumuzun önderleri, liderleri, imamları, makam ve mevki sahibi, kendimizi, çoluk çocuğumuzu, malımızı mülkümüzü, namusumuzu, hazinemizi, ülkemizi emanet ettiğimiz kişiler başta olmak üzere güven kaybına uğradı. Tuz kokarsa misali koktu, bozuldu, çürüdü. Dinin ve Müslümanın Çürümesi Öyle ki yapılan anketlerde ve kamuoyu yoklamalarında İmamlara, Muhtarlara, Belediye Başkanlarına, Vekillerimize, Diyanete, Bakanlarımıza, Başbakanlarımıza ve de Cumhurbaşkanlarına olan güvenimiz sorgulanır hale geldi. Güven kalmadı, yerle bir oldu. Yerle bir ETTİLER. Bizler de bu toplum önderlerine bakarak, “devlet malı deniz, yemeyen domuz’’ misali, “Milletin enayisi ben miyim’’ misali, ‘’Bal tutan parmağını yalar”, “Biraz da biz nemalanalım” misali olumsuz, çirkin söz ve örnekleri, örnek alarak kendi kendimizi inkâr ettik. Aklımıza, vicdanımıza, ahlakımıza ve adaletimize, değerlerimize ihanet ettik. Toplumca değer yargılarımızı infaz ettik. Bunun böyle olmasının en büyük nedeni ve örnekleri elbette en baştakilerden başlamaktadır. Çünkü balık baştan kokar. Gelin görün ki, basın ve sosyal medyada bu gün bile bırakın Dinci, Dinbaz, Siyasal İslamcıyı, Müslüman dendiğinde, dindar dendiğinde, İmam dendiğinde bile artık insanların aklına “Katil, Hırsız, Tecavüzcü, Hain, Ahlaksız, Yobaz, Cahil, Eğitimsiz, Kültürsüz” gibi sıfatlar gelmekte ve yakıştırılmaktadır. Bazılarınızdan hemen , “Verdiğiniz örnekteki kişiler İslam’ı temsil etmiyor. İslam mükemmeldir, Müslümanlar değil.” dediğini duyar gibiyim. “Mükemmel olan bir şey sizi mükemmelleştirmiyorsa; ya dininiz mükemmel değildir, ya da sizin mükemmel haliniz budur.” Ne demiş Mevlana “Bir kabın içinde ne varsa, dışarı o sızar. Bal ise bal, katran ise katran!” Bu söylediklerim bir gözlem ve tespit olması nedeniyle bu kanı yaygın olduğundan sözde İslam, Müslüman, Dindar Âlimler, Aydınlar ellerini başlarının arasına alıp düşünmeli ve sorgulamalıdır. Müslümanım diyen toplum ve kişiler oturup kendilerini sorgulamalı, özeleştiri yapmalıdırlar. Bunu en azından kendilerine, inançlarına, vicdanlarına ve dinlerine olan saygıları gereği yapmalıdırlar. Yoksa benim gibi bir zamanlar Müslüman ve Dindardım diyen nice milyonları kaybetmeye devam edecekler. Sağlık ve Sevgi ile kalın. Talha Kumcu 
Yakın zamana kadar İslam, Müslüman, Dindar, İmam (Dinci, Dinbaz, Siyasal İslamcı değil) dendiği zaman akla Dürüstlük, Güven, Temizlik, Saflık gelirdi.

Müslümanların ve dindarların elinden, dilinden, belinden, fiillerinden emin olunurdu. Onlara mal, mülk, çoluk çocuk, kadın, kız, namus emanet edilirdi. Ticaretine, sözüne güvenilirdi. Ahlakından emin olunurdu. Öyle ki dükkânlar kapatılmaz, bir kâğıt ya da sandalye konur veya komşuya emanet edilir, namaza gidilirdi. Kız çocuklarımız bile konu komşuya emanet edilirdi. Döndüğümüzde malımızın çalınmadığından, çocuğumuza zarar gelmediğinden emin olurduk. Yabancılar bile bizim insanımızdan, ülkemizden, kültürümüzden, ahlakımızdan, misafirperverliğimizden gıpta ve övgü ile bahsederlerdi. Hatta bu özelliğimiz eski yabancı kaynaklarda halen yer alır.

Müslüman’ız, dindarız ya kendimizden ve karşımızdakinden emin olurduk.

Öyle senet, çek kullanılmaz, söz namus kabul edilirdi. Herkesin içinde Allah korkusu vardı. Gelin görün ki, özellikle son on beş, yirmi yılda, toplum olarak, dindar ve Müslüman olarak övündüğümüz bu özelliklerimiz, vasıflarımız, cinnet geçirir misali hızla büyük bir erozyona uğradı, çürüdü çürütüldü. Hani güzel bir Anadolu sözümüz var ya “İmam yellenirse cemaat mıçar.” misali son dönemlerde değerlerimiz ve toplumumuzun önderleri, liderleri, imamları, makam ve mevki sahibi, kendimizi, çoluk çocuğumuzu, malımızı mülkümüzü, namusumuzu, hazinemizi, ülkemizi emanet ettiğimiz kişiler başta olmak üzere güven kaybına uğradı. Tuz kokarsa misali koktu, bozuldu, çürüdü.

Dinin ve Müslümanın Çürümesi

Öyle ki yapılan anketlerde ve kamuoyu yoklamalarında İmamlara, Muhtarlara, Belediye Başkanlarına, Vekillerimize, Diyanete, Bakanlarımıza, Başbakanlarımıza ve de Cumhurbaşkanlarına olan güvenimiz sorgulanır hale geldi. Güven kalmadı, yerle bir oldu. Yerle bir ETTİLER. Bizler de bu toplum önderlerine bakarak, “devlet malı deniz, yemeyen domuz’’ misali, “Milletin enayisi ben miyim’’ misali, ‘’Bal tutan parmağını yalar”, “Biraz da biz nemalanalım” misali olumsuz, çirkin söz ve örnekleri, örnek alarak kendi kendimizi inkâr ettik. Aklımıza, vicdanımıza, ahlakımıza ve adaletimize, değerlerimize ihanet ettik. Toplumca değer yargılarımızı infaz ettik. Bunun böyle olmasının en büyük nedeni ve örnekleri elbette en baştakilerden başlamaktadır. Çünkü balık baştan kokar. Gelin görün ki, basın ve sosyal medyada bu gün bile bırakın Dinci, Dinbaz, Siyasal İslamcıyı, Müslüman dendiğinde, dindar dendiğinde, İmam dendiğinde bile artık insanların aklına “Katil, Hırsız, Tecavüzcü, Hain, Ahlaksız, Yobaz, Cahil, Eğitimsiz, Kültürsüz” gibi sıfatlar gelmekte ve yakıştırılmaktadır. Bazılarınızdan hemen , “Verdiğiniz örnekteki kişiler İslam’ı temsil etmiyor. İslam mükemmeldir, Müslümanlar değil.” dediğini duyar gibiyim. “Mükemmel olan bir şey sizi mükemmelleştirmiyorsa; ya dininiz mükemmel değildir, ya da sizin mükemmel haliniz budur.” Ne demiş Mevlana “Bir kabın içinde ne varsa, dışarı o sızar. Bal ise bal, katran ise katran!” Bu söylediklerim bir gözlem ve tespit olması nedeniyle bu kanı yaygın olduğundan sözde İslam, Müslüman, Dindar Âlimler, Aydınlar ellerini başlarının arasına alıp düşünmeli ve sorgulamalıdır. Müslümanım diyen toplum ve kişiler oturup kendilerini sorgulamalı, özeleştiri yapmalıdırlar. Bunu en azından kendilerine, inançlarına, vicdanlarına ve dinlerine olan saygıları gereği yapmalıdırlar. Yoksa benim gibi bir zamanlar Müslüman ve Dindardım diyen nice milyonları kaybetmeye devam edecekler. Sağlık ve Sevgi ile kalın.

Talha Kumcu 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, ilaçlama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, https://www.tahanci.av.tr/arac-deger-kaybi-hesaplama/