Daha yeşil ve temiz bir dünya için yerel seçimler bir fırsat!

Yaşam 26.01.2024 - 05:27, Güncelleme: 26.01.2024 - 21:29 9707+ kez okundu.
 

Daha yeşil ve temiz bir dünya için yerel seçimler bir fırsat!

COP28 zirvesinin, küresel iklim kriziyle mücadelede önemli adımların atıldığı bir platform olduğunu ifade eden uzmanlar, alınan kararların, gelecekteki iklim politikaları ve sürdürülebilir kalkınma stratejileri için bir temel teşkil ettiğini de söylüyor.
Ülkelerin 2030'a kadar yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma ve enerji verimliliğini iki katına artırma taahhüdü konusunda Türkiye’nin tutumunu da değerlendiren Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Türkiye'nin, Çin ve Hindistan gibi büyük ekonomilerle birlikte bu taahhüdü imzalamaması, kendi enerji ve ekonomik ihtiyaçlarını dikkate alan bir yaklaşımı temsil ediyor.” dedi. Özdemir, daha yeşil ve temiz bir dünya için ise yaklaşan yerel seçimlerin bir fırsat olduğunu sözlerine ekledi. Üsküdar Üniversitesi Çevre Ahlakı Forumu Direktörü Prof. Dr. İbrahim Özdemir, Dubai’de yapılan COP28 İklim Zirvesinin ardından değerlendirmelerde bulundu.  İklim değişikliği ve ekolojik sorunlar gelecek nesiller için de varoluşsal tehditler arasında yer alıyor Üsküdar Üniversitesi Çevre Ahlakı Forumunun COP28 öncesi hazırladığı raporun tüm dünyada ses getirdiğini ifade eden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, yine üniversite olarak hazırlanan “Mizan-Dünya Çevre Sözleşmesi” nin COP28’de bir panelde tartışıldığını hatırlattı. İklim değişikliği ve ekolojik sorunların, sadece bizler için değil, aynı zamanda gelecek nesiller için de varoluşsal tehditler arasında yer aldığını kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Bu sorunların boyutunu doğru bir şekilde anlamak ve onlara uygun şekilde cevap vermek, sadece şu anki nesil için değil, torunlarımız ve gelecekteki nesiller için de büyük önem taşıyor.” dedi. Geleceğimizi korumak için şimdi harekete geçme zamanı Yeryüzünde hayatın sürdürülebilirliğini korumak ve daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için gerekli önlemlerin alınmasının önemine işaret eden Özdemir, “Her birimizin bu konuda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi, müşterek bir çaba ile mümkün olacaktır. Geleceğimizi korumak için şimdi harekete geçme zamanı.” diye konuştu. COP28'deki kararın, dünyanın enerji üretiminde fosil yakıtların payını azaltma konusunda önemli bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Prof. Dr. İbrahim Özdemir, şöyle devam etti: Küresel karbonsuzlaşma süreci hızlanıyor “118 ülkenin bu konuda fikir birliğine varması, küresel iklim değişikliğiyle mücadelede birlikte hareket etmenin önemini vurgular. Örneğin, Avrupa Birliği'nin yenilenebilir enerjiye geçiş için yaptığı yatırımlar ve Çin'in güneş enerjisi kapasitesini artırma çabaları, bu kolektif hareketin bir parçasıdır. Bu karar, Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşmak için gerekli olan küresel karbonsuzlaşma sürecini hızlandıracak bir adımdır. Ülkelerin 2030'a kadar yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma ve enerji verimliliğini iki katına artırma taahhüdü, hem iddialı hem de zorunludur. Bu hedeflere ulaşmak için, Almanya'nın rüzgar enerjisi ve Danimarka'nın biyokütle enerjisi gibi yenilenebilir enerji alanlarındaki başarılarından öğrenilebilir. Ancak, bu hedeflerin gerçekleştirilmesi ulusal politikaların yanı sıra uluslararası iş birliğine ve yüksek mali yatırımlara bağlıdır.” Türkiye’nin taahhüdü imzalamaması ne anlama geliyor? Ülkelerin 2030'a kadar yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma ve enerji verimliliğini iki katına artırma taahhüdü konusunda Türkiye’nin tutumunu da değerlendiren Prof. Dr. İbrahim Özdemir, şunları kaydetti: “Türkiye'nin, Çin ve Hindistan gibi büyük ekonomilerle birlikte bu taahhüdü imzalamaması, kendi enerji ve ekonomik ihtiyaçlarını dikkate alan bir yaklaşımı temsil ediyor. Türkiye'nin yenilenebilir enerji ve doğalgaz gibi alternatif enerji kaynaklarına yatırım yaparken, bu taahhütten uzak durması, ülkenin kendi enerji güvenliği ve ekonomik büyüme önceliklerini yansıtıyor. Bununla birlikte, bu durum Türkiye'nin uzun vadeli iklim politikaları ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri açısından ele alınmalıdır. Türkiye bu konuda kısa vadeli çözümler yerine bilimin ışığında ahlaki bir sorumlulukla hareket etmelidir. Bu politikaları belirlerken tüm paydaşları dinlemelidir. Çevreyle ilgili kararlar büyük bir dayanışma sonucu alınmalıdır. Böylece toplum da bu kararları seve seve uygular.” Nükleer enerjinin karbonsuz enerji kaynakları arasındaki rolü "Nükleer Enerjiyi Üç Katına Çıkarma Deklarasyonu" nu da değerlendiren Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Nükleer enerjinin karbonsuz enerji kaynakları arasında önemli bir rol oynayabileceğini gösteriyor. Ancak, nükleer enerjinin getirdiği zorluklar, Fransa'nın nükleer atık yönetimi ve Japonya'nın Fukushima felaketinden sonra güvenlik önlemlerini artırma çabaları gibi örneklerle açıkça görülüyor. Bu deklarasyon, nükleer enerjiye olan ilgiyi artırabilir, ancak bu ilginin güvenlik, çevresel etkiler ve maliyet etkinlik açısından dengeli bir şekilde ele alınması gerekiyor.” dedi. COP28 önemli adımların atıldığı bir platform oldu Genel olarak, COP28 zirvesinin, küresel iklim kriziyle mücadelede önemli adımların atıldığı bir platform olduğunu anlatan Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Bu zirvede verilen sözlerin gerçekleştirilmesi için, özellikle gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelede desteklenmesi, finansman sağlanması ve teknoloji transferi yapılması gerekiyor. Alınan kararlar, gelecekteki iklim politikaları ve sürdürülebilir kalkınma stratejileri için bir temel teşkil ediyor ve Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşma yolunda önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.” şeklinde ifade etti. Zirvenin sonuçları, küresel iklim krizine karşı alınması gereken önlemleri ortaya koydu Prof. Dr. İbrahim Özdemir, sonuç olarak, COP28 zirvesinin, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli kararların alındığı bir etkinlik olduğunu, zirvenin sonuçlarının, küresel iklim krizine karşı alınması gereken önlemleri ve geleceğe yönelik stratejileri net bir şekilde ortaya koyduğunu belirterek, şöyle devam etti: “Öncelikle, dünya genelinde fosil yakıtların kullanımını azaltma ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapma konusunda güçlü bir taahhüt sergilendi. Bu bağlamda, birçok ülkenin enerji üretiminde yenilenebilir kaynakların payını artırma ve enerji verimliliğini geliştirme sözü verdiği görüldü. Bunun yanı sıra, nükleer enerjinin potansiyeli de dikkate alınarak, bazı ülkeler tarafından nükleer enerji kapasitelerini artırma yönünde adımlar atıldı. Bu karar, nükleer enerjinin karbon emisyonlarını azaltmada oynayabileceği rolü vurguluyor. Ancak, COP28'deki kararların etkin bir şekilde uygulanabilmesi için uluslararası iş birliği, politik irade ve yeterli finansmanın sağlanması gerektiği de açıkça ortaya çıktı. Bu zirve, iklim değişikliğiyle mücadelede atılan adımların sadece başlangıç olduğunu ve sürekli çaba gerektirdiğini bizlere hatırlatıyor.” Daha yeşil ve temiz bir dünya için yerel seçimler bir fırsat Yaklaşan yerel seçimlerin önemli bir fırsat sunduğunu da kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Bu seçimlerde, çevreci bir anlayışla hareket ederek, oylarımızı kullanalım. Unutmayalım ki, yerel yönetimler, çevremizi doğrudan etkileyen kararlar alır. Bu nedenle, adayların çevre sorunlarına yönelik plan ve projelerini detaylıca sormalı, onların vizyonlarını ve taahhütlerini değerlendirmeliyiz. Daha yeşil, daha temiz ve sürdürülebilir bir çevre oluşturma sorumluluğu, seçim sandığında başlar. Bu nedenle, çevresel sürdürülebilirlik konusunda somut adımlar atmayı taahhüt eden, yeşil politikaları destekleyen ve çevre korumasını öncelik haline getiren adayları destekleyelim. Yerel seçimler, bu bilinçle hareket etme ve çevremizi koruma adına atacağımız önemli bir adımdır.” diye sözlerini tamamladı.   Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
COP28 zirvesinin, küresel iklim kriziyle mücadelede önemli adımların atıldığı bir platform olduğunu ifade eden uzmanlar, alınan kararların, gelecekteki iklim politikaları ve sürdürülebilir kalkınma stratejileri için bir temel teşkil ettiğini de söylüyor.

Ülkelerin 2030'a kadar yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma ve enerji verimliliğini iki katına artırma taahhüdü konusunda Türkiye’nin tutumunu da değerlendiren Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Türkiye'nin, Çin ve Hindistan gibi büyük ekonomilerle birlikte bu taahhüdü imzalamaması, kendi enerji ve ekonomik ihtiyaçlarını dikkate alan bir yaklaşımı temsil ediyor.” dedi. Özdemir, daha yeşil ve temiz bir dünya için ise yaklaşan yerel seçimlerin bir fırsat olduğunu sözlerine ekledi.

Üsküdar Üniversitesi Çevre Ahlakı Forumu Direktörü Prof. Dr. İbrahim Özdemir, Dubai’de yapılan COP28 İklim Zirvesinin ardından değerlendirmelerde bulundu. 

İklim değişikliği ve ekolojik sorunlar gelecek nesiller için de varoluşsal tehditler arasında yer alıyor

Üsküdar Üniversitesi Çevre Ahlakı Forumunun COP28 öncesi hazırladığı raporun tüm dünyada ses getirdiğini ifade eden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, yine üniversite olarak hazırlanan “Mizan-Dünya Çevre Sözleşmesi” nin COP28’de bir panelde tartışıldığını hatırlattı.

İklim değişikliği ve ekolojik sorunların, sadece bizler için değil, aynı zamanda gelecek nesiller için de varoluşsal tehditler arasında yer aldığını kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Bu sorunların boyutunu doğru bir şekilde anlamak ve onlara uygun şekilde cevap vermek, sadece şu anki nesil için değil, torunlarımız ve gelecekteki nesiller için de büyük önem taşıyor.” dedi.

Geleceğimizi korumak için şimdi harekete geçme zamanı

Yeryüzünde hayatın sürdürülebilirliğini korumak ve daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için gerekli önlemlerin alınmasının önemine işaret eden Özdemir, “Her birimizin bu konuda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi, müşterek bir çaba ile mümkün olacaktır. Geleceğimizi korumak için şimdi harekete geçme zamanı.” diye konuştu.

COP28'deki kararın, dünyanın enerji üretiminde fosil yakıtların payını azaltma konusunda önemli bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Prof. Dr. İbrahim Özdemir, şöyle devam etti:

Küresel karbonsuzlaşma süreci hızlanıyor

“118 ülkenin bu konuda fikir birliğine varması, küresel iklim değişikliğiyle mücadelede birlikte hareket etmenin önemini vurgular. Örneğin, Avrupa Birliği'nin yenilenebilir enerjiye geçiş için yaptığı yatırımlar ve Çin'in güneş enerjisi kapasitesini artırma çabaları, bu kolektif hareketin bir parçasıdır. Bu karar, Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşmak için gerekli olan küresel karbonsuzlaşma sürecini hızlandıracak bir adımdır.

Ülkelerin 2030'a kadar yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma ve enerji verimliliğini iki katına artırma taahhüdü, hem iddialı hem de zorunludur. Bu hedeflere ulaşmak için, Almanya'nın rüzgar enerjisi ve Danimarka'nın biyokütle enerjisi gibi yenilenebilir enerji alanlarındaki başarılarından öğrenilebilir. Ancak, bu hedeflerin gerçekleştirilmesi ulusal politikaların yanı sıra uluslararası iş birliğine ve yüksek mali yatırımlara bağlıdır.”

Türkiye’nin taahhüdü imzalamaması ne anlama geliyor?

Ülkelerin 2030'a kadar yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkarma ve enerji verimliliğini iki katına artırma taahhüdü konusunda Türkiye’nin tutumunu da değerlendiren Prof. Dr. İbrahim Özdemir, şunları kaydetti:

“Türkiye'nin, Çin ve Hindistan gibi büyük ekonomilerle birlikte bu taahhüdü imzalamaması, kendi enerji ve ekonomik ihtiyaçlarını dikkate alan bir yaklaşımı temsil ediyor. Türkiye'nin yenilenebilir enerji ve doğalgaz gibi alternatif enerji kaynaklarına yatırım yaparken, bu taahhütten uzak durması, ülkenin kendi enerji güvenliği ve ekonomik büyüme önceliklerini yansıtıyor. Bununla birlikte, bu durum Türkiye'nin uzun vadeli iklim politikaları ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri açısından ele alınmalıdır.

Türkiye bu konuda kısa vadeli çözümler yerine bilimin ışığında ahlaki bir sorumlulukla hareket etmelidir. Bu politikaları belirlerken tüm paydaşları dinlemelidir. Çevreyle ilgili kararlar büyük bir dayanışma sonucu alınmalıdır. Böylece toplum da bu kararları seve seve uygular.”

Nükleer enerjinin karbonsuz enerji kaynakları arasındaki rolü

"Nükleer Enerjiyi Üç Katına Çıkarma Deklarasyonu" nu da değerlendiren Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Nükleer enerjinin karbonsuz enerji kaynakları arasında önemli bir rol oynayabileceğini gösteriyor. Ancak, nükleer enerjinin getirdiği zorluklar, Fransa'nın nükleer atık yönetimi ve Japonya'nın Fukushima felaketinden sonra güvenlik önlemlerini artırma çabaları gibi örneklerle açıkça görülüyor. Bu deklarasyon, nükleer enerjiye olan ilgiyi artırabilir, ancak bu ilginin güvenlik, çevresel etkiler ve maliyet etkinlik açısından dengeli bir şekilde ele alınması gerekiyor.” dedi.

COP28 önemli adımların atıldığı bir platform oldu

Genel olarak, COP28 zirvesinin, küresel iklim kriziyle mücadelede önemli adımların atıldığı bir platform olduğunu anlatan Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Bu zirvede verilen sözlerin gerçekleştirilmesi için, özellikle gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelede desteklenmesi, finansman sağlanması ve teknoloji transferi yapılması gerekiyor. Alınan kararlar, gelecekteki iklim politikaları ve sürdürülebilir kalkınma stratejileri için bir temel teşkil ediyor ve Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşma yolunda önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.” şeklinde ifade etti.

Zirvenin sonuçları, küresel iklim krizine karşı alınması gereken önlemleri ortaya koydu

Prof. Dr. İbrahim Özdemir, sonuç olarak, COP28 zirvesinin, iklim değişikliğiyle mücadelede önemli kararların alındığı bir etkinlik olduğunu, zirvenin sonuçlarının, küresel iklim krizine karşı alınması gereken önlemleri ve geleceğe yönelik stratejileri net bir şekilde ortaya koyduğunu belirterek, şöyle devam etti:

“Öncelikle, dünya genelinde fosil yakıtların kullanımını azaltma ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapma konusunda güçlü bir taahhüt sergilendi. Bu bağlamda, birçok ülkenin enerji üretiminde yenilenebilir kaynakların payını artırma ve enerji verimliliğini geliştirme sözü verdiği görüldü. Bunun yanı sıra, nükleer enerjinin potansiyeli de dikkate alınarak, bazı ülkeler tarafından nükleer enerji kapasitelerini artırma yönünde adımlar atıldı. Bu karar, nükleer enerjinin karbon emisyonlarını azaltmada oynayabileceği rolü vurguluyor.

Ancak, COP28'deki kararların etkin bir şekilde uygulanabilmesi için uluslararası iş birliği, politik irade ve yeterli finansmanın sağlanması gerektiği de açıkça ortaya çıktı. Bu zirve, iklim değişikliğiyle mücadelede atılan adımların sadece başlangıç olduğunu ve sürekli çaba gerektirdiğini bizlere hatırlatıyor.”

Daha yeşil ve temiz bir dünya için yerel seçimler bir fırsat

Yaklaşan yerel seçimlerin önemli bir fırsat sunduğunu da kaydeden Prof. Dr. İbrahim Özdemir, “Bu seçimlerde, çevreci bir anlayışla hareket ederek, oylarımızı kullanalım. Unutmayalım ki, yerel yönetimler, çevremizi doğrudan etkileyen kararlar alır. Bu nedenle, adayların çevre sorunlarına yönelik plan ve projelerini detaylıca sormalı, onların vizyonlarını ve taahhütlerini değerlendirmeliyiz. Daha yeşil, daha temiz ve sürdürülebilir bir çevre oluşturma sorumluluğu, seçim sandığında başlar. Bu nedenle, çevresel sürdürülebilirlik konusunda somut adımlar atmayı taahhüt eden, yeşil politikaları destekleyen ve çevre korumasını öncelik haline getiren adayları destekleyelim. Yerel seçimler, bu bilinçle hareket etme ve çevremizi koruma adına atacağımız önemli bir adımdır.” diye sözlerini tamamladı.

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, ingiltere aile birleşimi sınavı