Aylardan Hüzündü
Aylardan Hüzündü
Aylardan hüzün günlerden gözyaşıydı. Ne sığınacak bir liman ne de omuzunda ağlayacak bir dost vardı etrafımda.
Aylardan Hüzündü Sessiz karanlık sokaklar daha cazip geliyordu bana. İnsanların sahteliğinden uzaklaşıp doya doya ağlayacağım bir yer arıyordum. Evet işte buldum derken bir de bakıyordum ki orasıda keşfedilmiş. Uzun uzun yürüdüm yılmadan yorulmadan uzakta tek başına oturmuş 14/15 yaşlarında bir kız çocuğu gördüm. Usulca yanına sokuldum yüzünü eliyle kapatmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordu üzerinde gelinliğe benzeyen beyaz bir elbise vardı. Neden ağlıyorsun ne oldu kim sana bunu giydirdi yüzün neden boyalı küçüğüm sordum.
Aldığım cevaplar şunlardı.
Bana küçüğüm deme beni babam yaşındaki bir amcaya verip benim çocukluğumu çaldılar. Oyuncaklarımı elimden alıp bu altınları taktılar. Çikolata yerken kirlenen tatlı yüzümü boyadılar. Örülü saçlarımı açıp şekil verdiler sonra bu onlara göre gelinlik olan ama benim için kefenden bir farkı olmayan şeyi giydirdiler. Bana küçüğüm deme ben artık küçük değilim ve bir daha asla o küçük kız olamayacağım deyip koşarak yanımdan gitti. Orda donup kaldım ve bir kez daha isyan ettim bu kirlenmiş dünyaya. Kalkıp yürümeye devam ettim çok susamıştım bir ev gördüm su içmek için tam zile basacaktım ki bağırmalar çağırmalar duydum. Dayanamayıp zile bastım gördüğüm şey karşısında şok oldum. Kadının yüzü mosmor kaşı patlamış dudağı şişmişti. Kucağında ağlamakta olan minnacık bir bebeği vardı sırf bebeğinin yüzü kan olmasın diye ağlayan bebeğini öpmeye kıyamıyordu. Dayanamayıp nedir bu halin bunu sana kim yaptı neden bunu yapmasına izin verdin diye sordum.
Aldığım cevaplar şunlardı.
Ben izin vermedim ki küçüktüm hatta küçücüktüm beni buna verdiler istiyormusun diye sormadılar bile. Çünkü kız çocuğuna soru sorulmayan bir alede büyüdüm. Benim isteklerimin ve tercihlerimin onlar için hiçbir önemi yoktu. Sustum susturuldum ve hâlâ susuyorum deyip kayboldu bir anda. Ne yapacağımı şaşırdım, o an bu nasıl bir dünya deyip avazım çıktığı kadar bağırdım. Bir süre sonra yoluma devam ettim ayaklarım şişmişti yürümekten ve güneş iyice sıcaklığını göstermeye başlamıştı. Bir ağaç gördüm orda biraz oturayım sonra yoluma devam ederim dedim kendi kendime. Ağaca yaklaştıkça birinin daha oturduğunu gördüm olsun belki biraz sohbet ederiz ümidiyle yanına gittim ve yüzü yumuk yumuk olan bir nine gördüm. Sessizce ağlıyordu ve gözyaşlarını kendi eliyle silmeye çalışıyordu. Yine dayanamayıp sordum ninecim ne oldu sana kim üzdü seni kim kalbini kırdı anlat bana dedim.
Ve aldığım cevaplar şunlardı.
Ufacıktım beni evlendirdiler büyüdüm büyüdüm ama hep şiddet gördüm sırf çocuklarım annesiz kalmasın diye herşeye katlandım ama şimdi ne oldu biliyormusun. O uğruna her şeye katlandığım çocuklarım beni sormaz oldu. Ben yaşlıyım diye evlerine almaz oldular bırak eve almayı beni bir gün bile sofralarına misafir etmediler. Dişlerim yok diye mideleri bulanıyormuş. Ben yemek yerken deyip bir anda o da kayboldu diğerleri gibi. Derin bir offfffff çektim içimden ben boşuna keşfedilmemiş bir yer arıyormuşum öyle bir yer yok ve hiç olmayacak dedim kendi kendime. Oturduğum yerde düşünmeye başladım önce küçük bir kız çocuğu sonra şiddete maruz kalan bir kadın ve ardından onca fedakarlık yapan ama sonunda çocukları tarafından bile sorulmayan bir nine. Bunlar tesedüf olamaz dedim kendi kendime. Ve sonra aman Tanrım ki bu üç kişi aslında aynı kişilerdi bilmeden sanki zamanda yolculuk yaptığımı anladım. O an kendime bir söz verdim. Bundan sonra bir daha asla boş şeylere kafa yorup ağlamayacağım. İnadına şu dünyada daha güçlü ve dimdik duracağım. Tılsımlı Kalem
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.