Sendikal örgütlenmeler Dünya kapitalist sisteminin bir ürünüdür ve 1946'dan 1970’lere kadar en güzel Çağlarını yaşamışlardır. Sürekli ekonomik büyüme, halkın temel ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için gerekliydi ve işsizlik asgari düzeydeydi.
Soğuk Savaş koşullarında halka ve özellikle de işçi sınıfına bazı hakların verilmesi de gerekliydi; İşverenler ve hükümetler, sendikaları meşru örgütler ve işbirliği yapılması gereken
kuruluşlar olarak kabul ettiler ve SOSYAL DEVLET anlayışı ÜLKE YÖNETİMLERİNE de hakim oldu; Sendikalar da güçleri ve etki alanlarını genişlettiler.
Kapitalist sistem kendi bunalımını yaratır ve çözümünü de halkın üstüne yıkar; 1970’lerde dünya kapitalist sistemi bir bunalıma daha girdi ve ekonomideki canlanma, bu kez ekonomik durgunluk kural halini aldı. Böyle bir sürecin sonucunda İngiltere’de 1979 yılında göreve gelen Margaret Thatcher yeni-liberal/ yeni-muhafazakar savlarla İktidara geldi. gündeme geldi. Başta İşçi hakları olmak üzere, sendikal hak ve özgürlükleri kısıtlamaya başlandı. Bu anlayış hızlı bir biçimde diğer ülkelere de yansıdı.
Günümüz dünyasının Kapitalist Sistemi 2. Dünya Savaşından sonra, “sosyal” veya “sosyalleştirilmiş” kapitalizminin yerine “vahşi” bir kapitalist sistem ile yüz yüze geldi.
Manisa SOMA'DAN 25 Ekim'de yola çıkan Fernas Maden işçileri, hem sendikaya üye oldukları için işlerine son verilen arkadaşlarının işe geri alınması, hem de işçi sınıfının genel hakları için yürüyüşlerini sürdürürken, eylemleri için "Bu yürüyüş 450 madenci için değil, tüm işçi sınıfının yürüyüşüdür” diye haykırıyorlar
Bu elbette ki güzel bir fakındalık.
Geçmişte yapılan bazı işçi eylemlerinden GÖZ ATACAK OLURSAK;
İşçilerin genel sorunları ile ilgili başlayan grev ve gösteriler sonuç vermeyince, 15-16 Haziran 1970'de İstanbul merkezli olarak başlayan ve ülke çapında yayılan, Türkiye tarihindeki en büyük işçi eylemlerinin başında 15-16 Haziran Şanlı İşçi Direnişi gelmektedir.
İşsizliğe çare bulmayan iktidara ve siyasi partilere uyarıda bulunmak için işçiler, 3 Mayıs 1962'de TBMM'ye çıplak ayaklarla yürüyüp, haklarının verilmesini istemişlerdir.
İşçi sendikaları 24 Ağustos 1969'da Emeklilik yaşının indirilmesi ve emekliliğe esas ücretin yüzde 70’e çıkarılması gibi gerekçelerle Ankara’da büyük bir miting yapmışlardır.
Bu gün emeklileri, emeklilik hakkını elde ettikleri ayın maaşının ortalama %50'sini emekli maaşı olarak alırken; emeklilik yaşının indirilmesi, emekliliğe esas ücretin yüzde 70’e çıkarılması için sendikalar 24 Ağustos 1969'da Ankara’da büyük bir miting yapmışlardır ve haklarını almışlardır.
EKMEK, BARIŞ ve ÖZGÜRLÜK için, 22 Şubat 1986'da da İzmir’de 200 bin işçinin katıldığı büyük bir yürüyüş ve TAM DEMOKRASİ mitingi yapılmıştır.
Anınca insanın içinin yandığı bir başka eylem ise, 29 Ağustos 1987'de Seydişehir Alüminyum ve Antalya Ferro Krom Tesislerinde çalışan 6 bin işçinin 61 gün süren grevine destek olmak amacıyla TÜRK-İŞ’in Seydişehir’de düzenlediği mitingde işveren (Kamu) protestolarıdır.
Sağlık sistemi dahil bir çok kamu kurumunda yapılanlar yasal düzenlemeler, (SSK Hastanelerinin Sağlık Bakanlığı'na devri, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü')nün kapatılmasını protesto etmek için Emek Platformunun Ankara’da 21 Kasım 2004'de, "Sosyal Devlet ve Sosyal Adalet istiyoruz" yürüyüşü ve mitingine Türkiye'nin dört bir yanından 100 bin kişi katılmıştır.
Zonguldak maden ocaklarında 30 Kasım 1990'da sendikaların öncülüğünde başlayan işçi grevlerini siyasi iktidardan yeterince ciddiye almamasını protesto için halkın da desteği ile 4 Ocak 1991'de Ankara'ya yola çıkan binlerce işçi 5 gün ülke gündemini belirlemişlerdir.
Bir çok kere benzeri işçi sendikalarının haklı eylemleri, sendikaların, siyasilerin ve siyasi partilerin, demokratik kitle örgütlerinin yeterince organize olmalarından dolayı bir kaç gün gündeme oturmuş ancak istenilen sonuç alınamamıştır.
Manisa SOMA'DA Fernas’ta çalışan 450 madencinin başlattığı ANKARA'YA yürüyüş, tüm ülkenin demokrat, aydın kesimi ile işçi sınıfındabbir farkındalık yaratmıştır. İşçiler de, eylemleri için bu 450 madencinin değil, işçi sınıfının yürüyüşüdür; biz direne direne kazanacağız, kazanmadan da geri dönmeyeceklerini açıklamışlardır .
Eğer ülkenin aydınlık geleceği için olacak bir sürece bu ve bu tür eylemler katkı koyacak ise, demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların, siyasi partilerin ve emek örgütlerinin bir hedef belirleyerek mücadele etmeleri gerekmektedir, yoksa o kadar acı, eziyet ve mücadele bir kez daha unutulup gidecektir.
Emek, özgürlük mücadelesinde Fernas işçilerine ve onların bu mücadelelerinden umut bekleyen tüm emekçilere başarılar diliyorum, yolunuz açık açık.
İbrahim Uysal