Dijital ortam, dünyayla ve diğerleriyle kurduğumuz ilişki ve temas biçimini çok hızlı ve radikal bir biçimde değiştirdi. Dijital ortam özellikle son yirmi yılda modern dünyada ve günlük hayatın işleyişinde adeta bir uzvumuz gibi önem kazandı ve kazanmaya da devam ediyor. Biz de en iyi yaptığımız şey olarak buna hızla uyum sağlamaya çalışıyoruz. Ancak uzmanlara göre bu uyumun önemli bir yan etkisi var: Dissosiyasyon yani kendi gerçekliğinden uzaklaşma.
Yeditepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Serdar Körük, dijital dünyanın risklerine ve onunla sağlıklı ilişki kurmanın yollarına ilişkin bilgi verdi.
Dissosiyasyon’a Yol Açıyor
Teknolojinin gelişimiyle birlikte insanlığın son yirmi yılda doğadan, somut gerçeklikten, yüz yüze iletişimden, alışılagelmiş ilişki biçimlerinden, çalışma alışkanlıklarından kendini ayrıştırdığını belirten Serdar Körük, “Bu da tabi ki bazı psikolojik ve duygusal komplikasyonlar yaratıyor. Dissosiyasyon dediğimiz bireyin kendi gerçekliğinden uzaklaşma süreci başlayabiliyor” dedi. Dijital dünyayla kurulan ilişkinin kaçınılmaz olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Körük, “Bu ilişkinin sağlıklı bir ilişki olması ve bunun temellerinin çocukluk ve ergenlik döneminde atılması gerekiyor. Dijital dünya bizim önemli bir ihtiyaç karşılayıcımızdır ancak bir insan olarak tüm ihtiyaçlarımızı buradan karşılamamız mümkün değildir. Bunu unutmamak gerekir” diye konuştu.
“Dijital Dünyayı Haz Objesine Dönüştürmeyin”
Dr. Öğr. Üyesi Serdar Körük, kendi gerçekliğimize geri dönmek ve dengemizi geri kazanmak için uygulayabileceğimiz dijital detoks adımlarını şöyle sıraladı:
Dijital dünyayı bir haz objesi haline dönüştürmemeli, haz almak, eğlenmek, kendimizi değerli ve yetkin hissetmek, ilişkiler kurmaya çalışmak ve benzeri amaçlarla kullanmamalıyız ve kullanıyorsak da bunu azaltmalıyız.
Sosyal medyada vakit geçirmek, çevrimiçi dünyada oyun oynamak ve benzeri aktiviteler bizlere belli bir oranda keyif verse de iyi hissetmek ve kaygılarımızdan kurtulmak için bunları birer telafi edici mekanizma olarak kullanmamalıyız.
Dijital dünyayı kullanma ve bu ortamda vakit geçirme konusunda kendimize sınırlar koymalı, eğer koyamıyorsak bu konuda psikolojik destek almalıyız.
Sosyal ve yakın ilişkilerimizi mümkün olabildiğince gerçek ve somut dünyada sürdürmeye çalışmalıyız.
Dijital dünya bizlere çok fazla pekiştirici sunar ve bu pekiştiriciler alındıkça bireyler daha fazlasını ister. Çevrimiçi oyun bağımlılığında bireyin ödül alması, bölüm atlaması, yüksek profile sahip olması bu pekiştiricilere örnek gösterilebilir. Dijital dünyada alınan pekiştiriciler gerçek hayattaki pekiştiricilerin yerini alamaz. Bunun ayrımının iyi yapılması gerekir. Aksi takdirde birey gitgide iki farklı benlik algısı oluşturabilir. Eğer birey dijital dünyada kendisini çok sosyal, başarılı, değerli ve statü sahibi hissediyorsa ancak gerçek dünyadaki profili buna uymuyorsa bu durum bir ayrışmaya yol açacaktır.
Düzenli yapılan spor faaliyetleri, sosyal ve entelektüel faaliyetler (sinema, tiyatro, fuar vb.) ve akademik/mesleki faaliyetler bireyleri dijital dünyaya yönelmekten korur çünkü bu faaliyetler bireye gerçek dünyaya ait pekiştiriciler sunar.
Dijital dünyadan korunmak yerine onu uygun ve belli amaçlar doğrultusunda kullanmalıyız. Boş zamanlarınızı sosyal medyada geçirmek yerine amaç doğrultusunda kullanın. Örneğin ilgi alanınıza giriyorsa bir gezi sayfasını inceleyebilirsiniz.
Dijital dünyayı bilgi edinmek, bilgi paylaşımı yapmak, bir şeyler öğrenmek, bir şeyler öğretmek ve benzeri üretken amaçlar için kullanmalıyız.
Yetişkinler ve genç erişkinlerin atması gereken adımlar farklı mıdır?
Hayır, çok farklı olduğunu düşünmüyorum. Tüm bağımlılıklarda olduğu gibi teknoloji bağımlılığı türevlerinde de çocukluktan ergenliğe ve ergenlikten yetişkinliğe gelişimsel ilerleme görüyoruz. Günümüzde çevrimiçi oyun bağımlısı olan yetişkin bireylerin sayısı hızla artıyor çünkü bu bireyler teknolojiyle büyüyen bireyler. Yetişkin bir birey genç bir bireye göre kendi regülasyonunu ve kontrolünü daha iyi sağlayabilir normalde ancak bu beceri zaten çocuklukta ve ergenlikte gelişmediyse ilerleyen yıllarda gelişmesi zor olacaktır.