Üzgünüz hem de çok üzgünüz!
Üzgünüz hem de çok üzgünüz!
Hiç bu kadar üzgün ve çaresiz kalmamıştı memleket. Öfkemiz, üzüntümüz, kaygımız boğazımıza düğümleniyor.
"Mal canın yongası" elbette canını kurtarıp, malının derdine yananları anlamak için o ateşin elimizi yakması gerekir di yaktı, yandık hep birlikte. Dedeler, neneler göz yaşlarına boğuldukça, kovalarla su taşıyan gençleri gördükçe, birliğimize beraberliğimize bir umut ilmeği daha ekledik. Uçarken kızaran kuşların sesi yankılandı dağlarda. Kuzusunu kucağında taşıyan bir ana kuzusu, göz yaşlarına boğdu hepimizi. Yumurtaları başında kömür olan kuşun çaresizliği yüklendi omuzlarımıza.. Her bir fotoğrafta bin kere de biz yanıyoruz!! Her bir can için, börtü böcek için, koyun kuzu için, kedi köpek için içimiz yanıyor..
Köyünde, mahallesinde sabaha kadar nöbet tutanlar, haber alır almaz yollara düşenler, elinde bir bardak suyla çare olmaya koşanlar, sen-ben demeden bir ağacı kurtarmak için kenetlenenler biziz, biz Türk Milletiyiz !! Umudumuz, elbette her zaman ve her şartta bir tohumun direnci gibi diri ve sağlam.
Ancak belirsizlik, çaresizlik ve kimsesizlik hissi de toplumu kuşatmış durumda. "Can kaybı yok" diyerek, yanan canlara haksızlık ettiklerini bilmeyenler de anladı, bir yaprağın da canı olduğunu.. Her bir otun, her bir böceğin, kedinin, keçinin, çiçeğin, tohumun, canı var, toprağın canı var, hepsinin vebali var, sessiz çığlıkları var. Yaşam alanlarımız katlediliyor, Su kaynaklarımız yok ediliyor, topraklarımız işgal altında.. Farkındayız, en derin uykudan bile zamanı gelince kalkmayı biliriz elbette..
Ancak; Umutla yangınlar sönmüyor, dualarla seller kurumuyor, çok ciddi adımlara, kararlara, uygulamalara ihtiyacımız var. Yanıyoruz, her gün yavaş yavaş yanıyoruz.. Ciğerlerimiz yanıyor, geleceğimiz yanıyor. Var olan ekonomik dar boğaz daha da daraldı, üretim alanları, seralar, zeytinlikler, bağlar, bahçeler, tarlalar, küçük- büyük baş hayvanlar, kediler, köpekler ekolojik yapıyı ayakta tutan denge bozuldu. Biri sönmeden diğeri başlayan alevler, yanan yıkılan evler, sönen ocaklar, giden canlar...
Bir yanda mücadelede canını ortaya koyup elini ateşe uzatanlar, bir yanda yanan ormanların ışığında eğlenip karnını doyuranlar, hepsi bu memleketin evlatları, bu vebalin ortakları. Yarın aç kalacağız, bir damla zeytinyağına, bir demet maydanoza, bir dilim ekmeğe muhtaç kalacağız. Ateş düştüğü yeri yakmıyor, yedi bölgenin, yedi göbeğin, yeni nesillerin, doğmamış çocukların geleceğini yakıyor. Üzgünüz hem de çok üzgünüz!! Ebru Oğuzhan Yeter
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.