İbrahim Uysal
Köşe Yazarı
İbrahim Uysal
 

Uluslaşma Sürecini Tamamlamalıyız!

    Bir kere yeniden başlayan "şu kadar asker şehit oldu", "bu kadar da terörist  öldürüldü/etkisiz hale getirildi" sözleri, artık beni tatmin etmiyor. Acımı hafifletmiyor.     Bir başka söylem, TÜRK-KÜRT KARDEŞLİĞİ ise, bir lafa bakıyorum bir de söyleyenlere, artık bana İNANDIRICI GELMİYOR!..     Ah Mustafam, Mustafa Kemalim, Mustafa Kemal Atatürk, Ah!..     Yaşlılar, Osmanlı için konuşurlarken,"72 buçuk millet" derlerdi.     Çağlar bir bir değişmiş, doğadan, dağdan taştan ne bulundu ise onu toplamaktan; bağda, bahçede, tarlada yetiştirmekten, feodal ilişkiler içinde paylaşarak, artık seralarda mevsimsiz yetiştirmeye kadar geldiğimiz kapitalist düzen günlerini yaşıyoruz.    Artık okul sıralarında bile gizlenemeyen yok ve yoksulluğa, şehirli, köylü, Türk, Kürt, Laz falan filan demeden, her türlü kıtlık içinde olunsa bile, bir çözüm üretmek zorundayız..     Bu millet, Atası öncülüğünde, Devlete Sümerbanklılar açtırmış, kıçı don yüzü görmemişlere don, şayaklar, pazenler, kaputlar dokutmuştur.     Çiftlikler kurdurmuş, tarlaya tohum ekilsin diye, okullar açtırmış, öğretmen, doktor ,hemşire, ziraatçi yetiştirmiştir.     TOPLUMU Türk, Kürt, Laz, Çerkez, alevi, sünni gibi tanımlayarak bölmek, ayrıştırmak yerine, devletin Anayasasına birlik yazılmıştır.    "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir".      Ama anlayan kim? Aklına esen bölmüş de bölmüş ve gelinen noktada bunun derdimize derman olmadığı gün gibi ortaya çıkmıştır.   Emperyalizmin hakim olduğu dünyada ne ölümler son bulur, ne de savaşlar biter. Gelişmiş topluluklarından oluşan Ulus Devletlerde yaşayan tüm etnik insan grupları (Amerika da bile), birlikte üretip, yaşayarak ULUSLAŞMA süreci yaşamaktadırlar.   Çözüm Ulusa Devlette olduğu kadar, ULUSLAŞMA SÜRECİNDEDİR.     O halde sorunu doğru dürüst tanımlayalım. 1- ULUS DEVLETLER NE ZAMAN ORTAYA ÇIKTI?    Ulus devletler, 1789 Fransız ihtilali ile feodalizmin yerine, yeni sanayi devrimi ve üretim ilişkileri ile kapitalizme geçişle ortaya çıktı.    Çünkü, O zamana kadar mülkiyet kralın elinde idi. Yeni yeni gelişip büyüyen  Burjuvazi, KRALIN ELİNDE Kİ MUTLAK GÜCÜ YIKIP- ALIP , KENDİSİNİN; HEM İTTİFAK EDEBİLECEĞİ, hem de denetleyebileceği halkın (çiftçi ve köylüler) eline geçmesini istiyordu.    Burjuvaziyi doğuran bu yeni üretim ilişkileri ve pazar, yeni dünya düzeni olacak, ULUS DEVLETLERİN kurulmasını gerektiryordu. 2- ULUS DEVLET SÜRECİNE KATKI EDEN FAKTÖRLER NELERDİ? Sanayi devrimi ile matbaa, gazete, dergi, kitap ve eğitim kurumları yaygınlaştı, bu sayede de ortak bir DİL ve KÜLTÜR oluşturuldu.     Oluşan ortak dil, din ve kültür ise, ULUSLAŞMA süreçlerini hızlandırdı, bu süreç ise KAPİTALİZM için yeni pazar demekti. 3- TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN ULUSLAŞMA SÜRECİ!... Türkiye Cumhuriyetinin Uluslaşma süreci, kurtuluş savaşı ile başlar ve  LOZAN ANTLAŞMASI ile yaşam alanı bulur. (Osmanlı döneminde ki Jön Türkleri başka bir süreç içinde değerlendirmek gerekir.)    İngilizler ve İtilaf devletleri, Arap şeyhleri/emirleri ile anlaşarak, Osmanlıyı arkadan vurdurarak, bugünkü ortadoğu bataklığının sebebi olan CETVELLE ÇİZİLMİŞ  DEVLETLERİ kurdurmuşlardır.     Sıra Anadolu'nun güneyi, Musul ve Kerkük'e gelince, emperyalist muhataplar, LOZAN'da "buralarda yaşayan başka milletler de var" diyerek, hazırladıkları antlaşmayı İsmet İNÖNÜ'ye kabule zorlarlar.    Atatürk tüm bunları red edecek, İnönü başkanlığındaki heyet sayede Lord  Lozan antlaşması imzalanacaktır ama Lord Curzon'un, "bugün masada aldıklarınızı gün gelecek bir bir geri vereceksiniz" sözleri bu günler acaba ne kadar kulaklara küpedir.    Bütün olumsuzluklara karşın, ATATÜRK yurttaşların TBMM'deki temsilcilerinin destekleri ile kurtarılan topraklar üzerinde T.C Kurulur.    Osmanlıda yaşanan olumsuzluklar ve çağın gereklilikleri ile etnik ve inanç sistemine bağlı olmayan bir devlet kurulmalıydı. 4- ETNİSİTE SÖYLEMİ İLE SORUN ÇÖZÜLMEDİĞİNE GÖRE. Günümüze gelince:     Eğer bu topraklar üstünde, eşit TÜRKİYE CUMHURİYETİ YURTTAŞI OLARAK YAŞAMAK İSTENİYOR İSE:     Türk siyasileri gibi, "Kürt Siyaseti"nin ve siyasetçilerinin de bir yol ayrımına gelmesi gerekmektedir. Her ne kadar çok kutuplu dünya yok denilse de, emperyal devletlerin çıkarları bile  bu topraklar üstünde, yeterince ayrıştırmayı gerektirir.    Çözüm ise, T.C. DEVLETİ çatısı altında, bütün yurttaşlar gibi Kürt  yurttaşların da temel yurttaşlık haklarından yararlanmasındadır. 5- GÜNÜMÜZDE ULUS DEVLETLERİN ÖZELLİKLERİ BELLİDİR. Günümüzde Ulus devletlerin Orduları, Polisleri gibi güvenlik güçleri olduğu gibi, kurumsallaşmış bir bürokratik yapıları da vardır.      Devlet aygıtı, hangi hakim sınıf ya da gücün elinde ise, diğerlerine karşı avantajlıdır. Yani, diğer sınıf ya da katmanları ezer.     Akdeniz'den Karadeniz'e, Egeden İç Anadolu'ya kadar devlete hakim sınıflar olduğu sürece, emekçi halkların mücadelesi de bu ortak sömürüye karşı olmaktan geçmektedir. Bu yüzden, biri birimiz öldüreceğimize, aydınlık yarınlar için, elele vermeliyiz.     Günümüzde bir Kürt emekçisi ne kadar eziliyor ise, bir Türk emekçisi de o kadar ezilmektedir. Gereği gibi yapılmayan iş, işgücü ve ekonomi planlaması ile de ülkenin kaynakları boşa harcanmaktadır.     Bir Türk kökenli asker-polis şehit olduğunda anası nasıl ağlıyor ise, bir Kürt asker-polis şehit olduğunda da analar benzer ağıtları yakarlar.     Çözüm, ayrışmak, savaşmak değil; zengin Türkiye Cumhuriyetinin kaynaklarını; TÜRK-KÜRT olarak değil, eşit  Türkiye Cumhuriyeti eşit tüm yurttaşları olarak, PAYLAŞMAKTADIR!
Ekleme Tarihi: 29 Kasım 2022 - Salı

Uluslaşma Sürecini Tamamlamalıyız!

    Bir kere yeniden başlayan "şu kadar asker şehit oldu", "bu kadar da terörist  öldürüldü/etkisiz hale getirildi" sözleri, artık beni tatmin etmiyor. Acımı hafifletmiyor.

    Bir başka söylem, TÜRK-KÜRT KARDEŞLİĞİ ise, bir lafa bakıyorum bir de söyleyenlere, artık bana İNANDIRICI GELMİYOR!..

    Ah Mustafam, Mustafa Kemalim, Mustafa Kemal Atatürk, Ah!..

    Yaşlılar, Osmanlı için konuşurlarken,"72 buçuk millet" derlerdi.

    Çağlar bir bir değişmiş, doğadan, dağdan taştan ne bulundu ise onu toplamaktan; bağda, bahçede, tarlada yetiştirmekten, feodal ilişkiler içinde paylaşarak, artık seralarda mevsimsiz yetiştirmeye kadar geldiğimiz kapitalist düzen günlerini yaşıyoruz.

   Artık okul sıralarında bile gizlenemeyen yok ve yoksulluğa, şehirli, köylü, Türk, Kürt, Laz falan filan demeden, her türlü kıtlık içinde olunsa bile, bir çözüm üretmek zorundayız..

    Bu millet, Atası öncülüğünde, Devlete Sümerbanklılar açtırmış, kıçı don yüzü görmemişlere don, şayaklar, pazenler, kaputlar dokutmuştur.

    Çiftlikler kurdurmuş, tarlaya tohum ekilsin diye, okullar açtırmış, öğretmen, doktor ,hemşire, ziraatçi yetiştirmiştir.

    TOPLUMU Türk, Kürt, Laz, Çerkez, alevi, sünni gibi tanımlayarak bölmek, ayrıştırmak yerine, devletin Anayasasına birlik yazılmıştır.

   "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir".

     Ama anlayan kim? Aklına esen bölmüş de bölmüş ve gelinen noktada bunun derdimize derman olmadığı gün gibi ortaya çıkmıştır.

  Emperyalizmin hakim olduğu dünyada ne ölümler son bulur, ne de savaşlar biter. Gelişmiş topluluklarından oluşan Ulus Devletlerde yaşayan tüm etnik insan grupları (Amerika da bile), birlikte üretip, yaşayarak ULUSLAŞMA süreci yaşamaktadırlar.

  Çözüm Ulusa Devlette olduğu kadar, ULUSLAŞMA SÜRECİNDEDİR.

    O halde sorunu doğru dürüst tanımlayalım.

1- ULUS DEVLETLER NE ZAMAN ORTAYA ÇIKTI?

   Ulus devletler, 1789 Fransız ihtilali ile feodalizmin yerine, yeni sanayi devrimi ve üretim ilişkileri ile kapitalizme geçişle ortaya çıktı.

   Çünkü, O zamana kadar mülkiyet kralın elinde idi. Yeni yeni gelişip büyüyen  Burjuvazi, KRALIN ELİNDE Kİ MUTLAK GÜCÜ YIKIP- ALIP , KENDİSİNİN; HEM İTTİFAK EDEBİLECEĞİ, hem de denetleyebileceği halkın (çiftçi ve köylüler) eline geçmesini istiyordu.

   Burjuvaziyi doğuran bu yeni üretim ilişkileri ve pazar, yeni dünya düzeni olacak, ULUS DEVLETLERİN kurulmasını gerektiryordu.

2- ULUS DEVLET SÜRECİNE KATKI EDEN FAKTÖRLER NELERDİ?

Sanayi devrimi ile matbaa, gazete, dergi, kitap ve eğitim kurumları yaygınlaştı, bu sayede de ortak bir DİL ve KÜLTÜR oluşturuldu.

    Oluşan ortak dil, din ve kültür ise, ULUSLAŞMA süreçlerini hızlandırdı, bu süreç ise KAPİTALİZM için yeni pazar demekti.

3- TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN ULUSLAŞMA SÜRECİ!...

Türkiye Cumhuriyetinin Uluslaşma süreci, kurtuluş savaşı ile başlar ve  LOZAN ANTLAŞMASI ile yaşam alanı bulur. (Osmanlı döneminde ki Jön Türkleri başka bir süreç içinde değerlendirmek gerekir.)

   İngilizler ve İtilaf devletleri, Arap şeyhleri/emirleri ile anlaşarak, Osmanlıyı arkadan vurdurarak, bugünkü ortadoğu bataklığının sebebi olan CETVELLE ÇİZİLMİŞ  DEVLETLERİ kurdurmuşlardır.

    Sıra Anadolu'nun güneyi, Musul ve Kerkük'e gelince, emperyalist muhataplar, LOZAN'da "buralarda yaşayan başka milletler de var" diyerek, hazırladıkları antlaşmayı İsmet İNÖNÜ'ye kabule zorlarlar.

   Atatürk tüm bunları red edecek, İnönü başkanlığındaki heyet sayede Lord  Lozan antlaşması imzalanacaktır ama Lord Curzon'un, "bugün masada aldıklarınızı gün gelecek bir bir geri vereceksiniz" sözleri bu günler acaba ne kadar kulaklara küpedir.

   Bütün olumsuzluklara karşın, ATATÜRK yurttaşların TBMM'deki temsilcilerinin destekleri ile kurtarılan topraklar üzerinde T.C Kurulur.

   Osmanlıda yaşanan olumsuzluklar ve çağın gereklilikleri ile etnik ve inanç sistemine bağlı olmayan bir devlet kurulmalıydı.

4- ETNİSİTE SÖYLEMİ İLE SORUN ÇÖZÜLMEDİĞİNE GÖRE.

Günümüze gelince:

    Eğer bu topraklar üstünde, eşit TÜRKİYE CUMHURİYETİ YURTTAŞI OLARAK YAŞAMAK İSTENİYOR İSE:

    Türk siyasileri gibi, "Kürt Siyaseti"nin ve siyasetçilerinin de bir yol ayrımına gelmesi gerekmektedir. Her ne kadar çok kutuplu dünya yok denilse de, emperyal devletlerin çıkarları bile  bu topraklar üstünde, yeterince ayrıştırmayı gerektirir.

   Çözüm ise, T.C. DEVLETİ çatısı altında, bütün yurttaşlar gibi Kürt  yurttaşların da temel yurttaşlık haklarından yararlanmasındadır.

5- GÜNÜMÜZDE ULUS DEVLETLERİN ÖZELLİKLERİ BELLİDİR.

Günümüzde Ulus devletlerin Orduları, Polisleri gibi güvenlik güçleri olduğu gibi, kurumsallaşmış bir bürokratik yapıları da vardır.

     Devlet aygıtı, hangi hakim sınıf ya da gücün elinde ise, diğerlerine karşı avantajlıdır. Yani, diğer sınıf ya da katmanları ezer.

    Akdeniz'den Karadeniz'e, Egeden İç Anadolu'ya kadar devlete hakim sınıflar olduğu sürece, emekçi halkların mücadelesi de bu ortak sömürüye karşı olmaktan geçmektedir. Bu yüzden, biri birimiz öldüreceğimize, aydınlık yarınlar için, elele vermeliyiz.

    Günümüzde bir Kürt emekçisi ne kadar eziliyor ise, bir Türk emekçisi de o kadar ezilmektedir. Gereği gibi yapılmayan iş, işgücü ve ekonomi planlaması ile de ülkenin kaynakları boşa harcanmaktadır.

    Bir Türk kökenli asker-polis şehit olduğunda anası nasıl ağlıyor ise, bir Kürt asker-polis şehit olduğunda da analar benzer ağıtları yakarlar.

    Çözüm, ayrışmak, savaşmak değil; zengin Türkiye Cumhuriyetinin kaynaklarını; TÜRK-KÜRT olarak değil, eşit  Türkiye Cumhuriyeti eşit tüm yurttaşları olarak, PAYLAŞMAKTADIR!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, izmir spotçu, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, ingiltere aile birleşimi sınavı