Sanıyorum İnsanlık tarihinin en enteresan yüzyılı bu dönemler, ikinci milenyumun ilk yılları olacak gibi geliyor.
Doğada, uzvunu yiyen, başka canlıları yiyen bir çok canlı olabilir ama insan dışında kendi neslinin sonunu getirecek çabalar içinde olan varlık da maalesef yoktur.
Çok zorda kaldıkça, kapana kısılınca ya da bir yere sıkışınca kolunu, bacağını hatta kuyruğunu yiyen canlı vardır ama kendi neslinin geleceğini yiyen canlı yok, insan hariç.
Bir canlı türü düşünün ki, gelişmiş, evrimleşmiş; canlılar aleminin en tepesinde yer almış olsun ama bu canlı türünün bir takım çıkarlar uğruna tüm türün geleceğini yok edecek bir sürecin içinde olup, bunları yapsın, akıl alacak gibi değil ama çevrenize bir bakın neler göreceksiniz.
Hiç bir canlı türü sadece kendi türünü yamyamlık yaparak (kanibalizm) yok etmeye çalışmaz, bu zorunluluktan yaptığı bir şeydir. Öyle bir döneme girdik ki, biyolojik, kimyasal vb bir çok savaş teknikleri ile insanlık olmasa da insanların en azından bir kısmını yok edilmeye çalışıyor; hem de insanlar tarafından.
İşte bunu dünyanın ekonomik, sosyal ve siyasal düzenini anlamadan anlatmak olanaksızdır.
İsterseniz bunu anlatmaya Sakallı Celal olarak bilinen düşünür, nihrir(Tecrübeli, bilgili kimse, mahir, alim) deneyimli, bilgili kimse, olarak bilinen Sakallı Celâl'in bir kaç sözü ile başlayayım.
Bir Osmanlı Paşasının oğlu, Galatasaray Sultanisi (Lisesi) öğrencisi, öğretmeni Tevfik Fikret'in, "Hak bellediğin bir yola yalnız gideceksin" sözlerine yaşamı boyunca sadık kalan kişi olarak;
13 Nisan 1909 günü, 31 Mart Ayaklanması olarak bilinen ayaklanmayı bastırmak üzere İstanbul'a Kurmay Başkanı, Kolağası Mustafa Kemal Bey (Atatürk) ile gelen Hareket Ordusunun eri olarak bile görev yapacaktır.
İşte gerçek yurtseverlik, bilgi ve adanmışlık ile böyle bir çevre ve eğitim ile oluyor.
Gelelim Sakallı Celal'in sözlerine:
"Meşrutiyeti ilan ettik olmadı, Cumhuriyet'i ilan ettik olmadı. Yahu biraz da ciddiyet ilan etsek!..", haksız mı?
Bu ülkede ilgililer bilgisiz, bilgililer de ilgisizdir, çevrenize bir bakın!
İşte tam da bu günü anlatan en güzel söz: Bu kadar cehalet ancak tahsille mümkün olur, bir Üniversite Hocasının "ben cahilleri severim" demesi boşuna ve sıradan bir söz değilmiş.
İnsanoğlundaki zeka, midyedeki inci gibidir, hepsinde bulunmaz (nokta)
Bütün bunları görüp yaşadıktan sonra, artık her yerde sık sık sözü edilen "şükür edin" sözlerinin bir anlamı olmalı, vardır da!..
Bu ülkenin aydını, okumuşu, okur yazarı o kadar eğitimden sonra ne öğrenmiş acaba?
Cumhuriyet dönemi Köy Okulları, Köy Kahveleri, Köy Enstitüleri ve Meslek Liseleri açarak yurttaşlarını aydınlatmayı, çağdaş dünya insanı olmayı amaçlar iken, bir bir bu okulları kapatanların asıl amaçları nedir, diyen soran olmaz mı?
Karanlıkta, kara şeyler görünmez, tıpkı toplumun yaşadığı karanlığın görünmediği gibi.
Karanlığa hayran hayran olmasa da, sessiz sedasız bakacağımıza, azıcık da olsa, AYDINLIK GETİRECEK ışığı fark etsek mi?
Konya ovasında oluşan OBRUKLAR, bir günde oluşmadı, altı suyla oyula oyula oldu. Bu toplum eğitimsiz değil, amaçlı bir eğitim ile gün be gün çökertiliyor ve herkes de sessiz sedasız bakıyor, izliyor.
Aaaa hepinizin en salağı ben miyim ya, tv haberleri ve programları başlamış, azıcık da ben seyredeyim!..
İzniniz ile!..
İbrahim Uysal