İbrahim Uysal
Köşe Yazarı
İbrahim Uysal
 

Bakanların Türküsü

Herkese "Merhaba", bu merhabayı ister Halikarnas Balıkçısı diye de bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın "Merhabaaaaa!.."sı olarak alın, isterseniz sıradan bir selam.      Son zamanlarda Cahit Sıtkı gibi oldum, kendi kendine  "Zamanla nasıl değişiyor insan!/ Hangi resmime baksam ben değilim. / Nerde o günler, o şevk, o heyecan?/ Bu güler yüzlü adam ben değilim;/ Yalandır kaygısız olduğum yalan. "B  deyip, sabahları bazen Akdeniz'in, bazen de Ege'nin mavi sularında, akşamları ise, yöresel balıkların kalite kontrolünü yaptırıyor dostlar.      Bunları yarı şaka yarı ciddi olarak yazıyorum. Herkesin bir yaşam biçimi, bir etiği ve ilişki ağı vardır öyle de yaşar gider. Ben de, (biz de) geleneksel bir köylü ailede yetiştiğim için yaptığımı ya da yapmadığımı her boyutu ile düşünürüm. Savunduğum her şeyi sorgular ve hesabını da veririm.     Ben sol, sosyal demokrat düşünen (gençlik ve öğrencilik yılları sosyalist) bir yurttaşım. Dolayısı ile de hem dün hem de bugün yaptıklarımın ve yapacaklarımın hesabını vere vere yaşadım ve yaşıyorum da.       Bütün bunları kendimi anlatmak için yazmadım. Kimsenin de umurunda olacağını da sanmıyorum. Bence de olmasın!..     Ama şimdi yazacaklarım da bu ülkede yaşanmış bazı şeylerin neden hesabının yapılmadı ya da verilmediği ile ilgili.      Ülkenin tüm sahil bandında insan portföyü değişmiş.  O yerde yaşayanların dışındakileri "turist" sayacak olursanız, bu ülkenin yurttaşı olan turist de artık eskisi gibi değil. Gidiyor ise bir şekilde hesaplı, kitaplı bir program yapıyor ve bir kaç günlüğüne "tatil"ini yapıyor.       Peki ortalıkta kimler var?      Kimler yok ki!..      Esmer, kapkara, tipi bozuk, kılık kıyafeti ikinci gün ise kirlenmiş, buruşmuş, ekserisi erkekler.     Bazıları sabahları erkenden, nereden ve çıktıkları belli olmayan sahillerin liman ya da iskelelerden, bazıları ise bindikleri / bindirildikleri otobüslerden indikten sonra telefonlarından açtıkları yol bulma  (navigasyon) programları ile kalacakları (kaçak işçi olarak çalıştırılacakları) otel ve iş yerlerine yol alıyorlar.      Bir şekilde yola çıkanlar ise ya parklarda, ya sahil kenarlarındaki banklarda baş altlarına koydukları çantalarının ya da sahilde kumların üstünde sabahlıyorlar.      Artık ülkenin "kaçakistan" olduğu en yetkililerce de onaylandığına göre, demek ki bunları bekleyenlerce bir şekilde "hale yola konuluyorlar" demek ki!..       Emekliler, siyasiler ha bire emekli maaşlarından, hatta yetersizliğinden söz ediyor.       Siz, kurumlar (emekli sandığı, SSK, Bağ-Kur) yok edilirken acaba neredeydiniz, Planlama yok edilirken neredeydiniz?      Uluslararası standartlara göre "Sosyal Güvenlik Sistemi"nde 4 çalışana karşı 1 emekli olması gerekiyor; bizde staj ve çıraklar düşüldüğünde 1 emekliye 1,5 çalışan düşüyor.       Kamu yönetiminin görevi yalınca günü kurtarmak, günü yönetmek değildir.  Ülkenin ve yurttaşlarının yarınlarını da güvence altında tutmaktır.       Gelinen noktada Kamunun kusuru ortada.       Peki, Nasrettin Hoca'nın dediği gibi, "hırsızın hiç mi kusuru yok", yani günün ya da yarın emekli olacakların bu süreçte hiç mi kusuru yok.      Bir kere yurttaş olarak bir şeyin farkına varalım.      Bir şeyin ya sahibi vardır ya da ortalık malıdır.      Devlet,  mülkün sahibidir.      İktidar / Hükümetler ise, ağanın malını, mülkünü yöneten kahya gibi Devletin malını, mülkünü bir sistem dahilinde yönetendir.       Kahya, Ağanın izni ve onayı olmadan bir şey yapabilir mi? Asla. İkinci gün kapının önünde bulur kendini.     Peki bu "Ağa' devletin ağası kimdir, YURTTAŞLARI.     Yurttaşlar, kendileri adına yönetecek iktidarı (siyasi parti ya da partileri) nasıl seçiyorlar ise, o iktidarlar da ona göre yönetirler.      Fransız Devrimi /İhtilali bu konuda en açık örnektir. Fransız Sarayı'nın, Asilzadelerin keyifleri yerindedir. Kimse de umurlarında değildir. Hatta "Ekmek bulamazlar ise pasta yesinler noktasındadırlar".     Gel gör ki feodalizm devrini tamamlamış, tasfiye edilmek üzeredir. Yeni sermaye düzeni kendi burjuvazisini de yaratmıştır. İktidara da göz koymuştur ama ittifak gereklidir. Bu zamanda da ittifak topraksız köylüler olmuştur ve 1789'da bir gün tüm dünyayı da etkileyecek FRANSIZ DEVRİMİ olmuştur.       Fransız köylüsü iktidara ortak olmuştur.      Her gün "beşli çete", "ödeme garantili ihale" vb eleştiriler geliyor ama sonuç?      İktidar kimin lehine işliyor ise, onun iktidardır.     Gerisi "laf-ı güzaf"!..      Orhan Kemal'in sözü ile, "Önce Ekmekler bozuldu, sonra da her şey"!..      Nelerin bozulduğunun farkında olanlar, nelerin bozulacağının farkında olurlar!..    İbrahim Uysal
Ekleme Tarihi: 24 Temmuz 2024 - Çarşamba

Bakanların Türküsü

Herkese "Merhaba", bu merhabayı ister Halikarnas Balıkçısı diye de bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın "Merhabaaaaa!.."sı olarak alın, isterseniz sıradan bir selam.
     Son zamanlarda Cahit Sıtkı gibi oldum, kendi kendine  "Zamanla nasıl değişiyor insan!/ Hangi resmime baksam ben değilim.
/ Nerde o günler, o şevk, o heyecan?/ Bu güler yüzlü adam ben değilim;/ Yalandır kaygısız olduğum yalan. "B
 deyip, sabahları bazen Akdeniz'in, bazen de Ege'nin mavi sularında, akşamları ise, yöresel balıkların kalite kontrolünü yaptırıyor dostlar.
     Bunları yarı şaka yarı ciddi olarak yazıyorum. Herkesin bir yaşam biçimi, bir etiği ve ilişki ağı vardır öyle de yaşar gider. Ben de, (biz de) geleneksel bir köylü ailede yetiştiğim için yaptığımı ya da yapmadığımı her boyutu ile düşünürüm. Savunduğum her şeyi sorgular ve hesabını da veririm.
    Ben sol, sosyal demokrat düşünen (gençlik ve öğrencilik yılları sosyalist) bir yurttaşım. Dolayısı ile de hem dün hem de bugün yaptıklarımın ve yapacaklarımın hesabını vere vere yaşadım ve yaşıyorum da. 
     Bütün bunları kendimi anlatmak için yazmadım. Kimsenin de umurunda olacağını da sanmıyorum. Bence de olmasın!..
    Ama şimdi yazacaklarım da bu ülkede yaşanmış bazı şeylerin neden hesabının yapılmadı ya da verilmediği ile ilgili.
     Ülkenin tüm sahil bandında insan portföyü değişmiş.  O yerde yaşayanların dışındakileri "turist" sayacak olursanız, bu ülkenin yurttaşı olan turist de artık eskisi gibi değil. Gidiyor ise bir şekilde hesaplı, kitaplı bir program yapıyor ve bir kaç günlüğüne "tatil"ini yapıyor. 
     Peki ortalıkta kimler var?
     Kimler yok ki!..
     Esmer, kapkara, tipi bozuk, kılık kıyafeti ikinci gün ise kirlenmiş, buruşmuş, ekserisi erkekler.
    Bazıları sabahları erkenden, nereden ve çıktıkları belli olmayan sahillerin liman ya da iskelelerden, bazıları ise bindikleri / bindirildikleri otobüslerden indikten sonra telefonlarından açtıkları yol bulma  (navigasyon) programları ile kalacakları (kaçak işçi olarak çalıştırılacakları) otel ve iş yerlerine yol alıyorlar.
     Bir şekilde yola çıkanlar ise ya parklarda, ya sahil kenarlarındaki banklarda baş altlarına koydukları çantalarının ya da sahilde kumların üstünde sabahlıyorlar.
     Artık ülkenin "kaçakistan" olduğu en yetkililerce de onaylandığına göre, demek ki bunları bekleyenlerce bir şekilde "hale yola konuluyorlar" demek ki!..
      Emekliler, siyasiler ha bire emekli maaşlarından, hatta yetersizliğinden söz ediyor. 
     Siz, kurumlar (emekli sandığı, SSK, Bağ-Kur) yok edilirken acaba neredeydiniz, Planlama yok edilirken neredeydiniz?
     Uluslararası standartlara göre "Sosyal Güvenlik Sistemi"nde 4 çalışana karşı 1 emekli olması gerekiyor; bizde staj ve çıraklar düşüldüğünde 1 emekliye 1,5 çalışan düşüyor.
      Kamu yönetiminin görevi yalınca günü kurtarmak, günü yönetmek değildir.  Ülkenin ve yurttaşlarının yarınlarını da güvence altında tutmaktır. 
     Gelinen noktada Kamunun kusuru ortada. 
     Peki, Nasrettin Hoca'nın dediği gibi, "hırsızın hiç mi kusuru yok", yani günün ya da yarın emekli olacakların bu süreçte hiç mi kusuru yok.
     Bir kere yurttaş olarak bir şeyin farkına varalım.
     Bir şeyin ya sahibi vardır ya da ortalık malıdır.
     Devlet,  mülkün sahibidir.
     İktidar / Hükümetler ise, ağanın malını, mülkünü yöneten kahya gibi Devletin malını, mülkünü bir sistem dahilinde yönetendir.
      Kahya, Ağanın izni ve onayı olmadan bir şey yapabilir mi? Asla. İkinci gün kapının önünde bulur kendini.
    Peki bu "Ağa' devletin ağası kimdir, YURTTAŞLARI.
    Yurttaşlar, kendileri adına yönetecek iktidarı (siyasi parti ya da partileri) nasıl seçiyorlar ise, o iktidarlar da ona göre yönetirler.
     Fransız Devrimi /İhtilali bu konuda en açık örnektir. Fransız Sarayı'nın, Asilzadelerin keyifleri yerindedir. Kimse de umurlarında değildir. Hatta "Ekmek bulamazlar ise pasta yesinler noktasındadırlar".
    Gel gör ki feodalizm devrini tamamlamış, tasfiye edilmek üzeredir. Yeni sermaye düzeni kendi burjuvazisini de yaratmıştır. İktidara da göz koymuştur ama ittifak gereklidir. Bu zamanda da ittifak topraksız köylüler olmuştur ve 1789'da bir gün tüm dünyayı da etkileyecek FRANSIZ DEVRİMİ olmuştur. 
     Fransız köylüsü iktidara ortak olmuştur.
     Her gün "beşli çete", "ödeme garantili ihale" vb eleştiriler geliyor ama sonuç? 
    İktidar kimin lehine işliyor ise, onun iktidardır.
    Gerisi "laf-ı güzaf"!..
     Orhan Kemal'in sözü ile, "Önce Ekmekler bozuldu, sonra da her şey"!..
     Nelerin bozulduğunun farkında olanlar, nelerin bozulacağının farkında olurlar!.. 
 
İbrahim Uysal
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergalerisi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
startup ekosistemi, izmir spotçu, karşıyaka haber, ilaçlama, kasko teklifi, malatya araç kiralama, istanbul böcek ilaçlama, hasta yatağı kiralama, mide balonu, evden eve nakliyat, ingiltere aile birleşimi sınavı