Bir şarkıya takılıp gidiyorum son zamanlarda. Elim sürekli onu açmaya gidiyor. Bugün sabah uzun zamandır görmediğim bir “yabancıyı” görmenin hissizliği ile tekrar o şarkıyı açarken buldum kendimi.
Dalıp gittim o uzak diyarlara..
Oysaki.. Hiç geçmez dediğim zamanın ne de çok hızlı geçtiğine bugün bir kez daha şahit olmuştum.. Kendime yabancılaştığımı, çevreme yakınlaştığımı, bir şeyler yapmak için uğraşırken bir şeyleri kaçırdığımı ve bu belirsizliklerle uğraşırken belirli halen gelen şeyleri gözden kaçırdığımı fark ettim. Cümle ne kadar karışıksa içimde o kadar karışık işte..
Geçmiş insanın peşini bırakmaz bunu biliyorum.
Sadece yorgunluklarımı biriktirdiğim ve onları atamadığımı hissediyorum gün geçtikçe daha da fazlalaşıyor..
Gönül yorgunluğu derler yaa hani..
İşte..
O Gönül yorgunluğu insanı her yönde etkiliyor bunu da yaşayarak öğrendim...
Kısacık ömrümüze ne çok acılar biriktiriyoruz...
Bunları da kafamı rahatlatmak için yazıyorum...
Sanki yazdıkça tüm acılar dile gelip bana yaşattıkları herşey için özür dileyip gidecekmiş gibi..
Neden diye soruyorum kendime Neden ben..
Ama Halen cevabı yok içimde. İnanıyorum bir gün bu yolları tekrar yürüdüğümde her şeyi bir kenara koyup sadece yürümenin tadına varabileceğim.
İşte o zaman bir şiir yazacağım hayata.. Kimsenin anlayamayacağı bir şiir ..
Her kelimesini farklı bir renge boyayıp...Her renge farklı duygular yükleyeceğim...
O zamana kadar dalgınlıklara ve o takılıp kaldığım şarkıya devam edeceğim...
Eylül