Üzüm ve Keçi Hazinedir

Ülkemizde tam bir tarih talanı yaşanmakta.

Bunun birinci sebebi, gerekli kurumların tarihi kalıntılara gereken önemi vermemesi. Zaten Turkiyedeki tarihi varlığı yok etmek isteyen önemli de bir kesim var. Bu kesim, Türk’ler ile bağlantısı olan Firigler gibi medeniyetlerin eserlerinin yok edilmesinden özellikle hoşnutlar. Çünkü onlara göre herşey Grektir, gerisi yalandır. Bu kesim gerçeklerin aydınlanmasını istemez.   Diğer bir sebep insanların yoksulluğu. İnsanlar kolay yoldan para kazanma düşü ile yanıp tutuşmakta. Ve bununda en kolay yollarından biri olarak defineciliği görmekteler.   Bir diğer sebepse definecilik alanında dönen yalan dolanlar ve aslı astarı olmayan şehir efsaneleri.   Bu günkü yazımda son sebep üzerine birşeyler yazacağım. Definecilerin yüzde 99’u bir işaretin kendilerini defineye götüreceğine inanır. Bu sebepten herşeyden gizli hazineler üzerine bir anlam çıkarırlar. Bu sebeplerden pek çok kaya kabartmasınıda, arkasında hazine var diye parçalamışlardır, halada parçalamaktalar. Oysa bilmiyorlarki o devirdeki insanlar onlardan daha 'aç' idi. Ve bir define saklasalar bile kayaya kocaman bir heykel kazıyıp, eli ile yerini işaret ettirecek kadarda aptal değillerdi. İşte size bir örnek : Fotoğrafta gördüğünüz kabartmalı taş kimlere ait, kaç yılına ait bilinmiyor. Ama definecilere göre bu bir işaret ! Adam eşek ile altınları dağa çıkarmış ve keçilerin yediği bir ağacın dibine iki küp altın gömmüş. Eee bakıyorlar en yakın dağ nerede, hadi bakalım dağ taş define işareti aramaya. Sonra dağda bir kaya resmi filan bulurlarsa tamam. Önce dibini kazarlar, tabii birşey çıkmaz. Sonra o kayayı patlatırlar. Peki gerçekte o kabartmalar neyi anlatıyor biliyormusunuz? Bu kabartmalar şarabın bulunma hikayesi ile ilintili. Hikayeye göre bir çoban keçilerini dağda kayalık bir yerde gütmektedir. Nedense hergün aynı yerlere geldiğinde tekesinde bir gariplik olmaktadır. Hoplayıp zıplayan, hareketli teke yürümekte zorlanmakta, hasta gibi olmaktadır. Ama bir süre sonra düzelip keyiflenmektedir. Birgün tekeyi takip eder. Teke dar bir geçitten geçip, kayalara tırmanıp bir asmanın altına çıkar. Asmanın altında kayada bir kaklık yani çanak gibi bir oyuk vardır. Bu kaklığa üzümler düşmüş ve orada şarap oluşmuştur. Teke buradaki şaraptan içer. Bunu gören çobanda gider ve kaklıktaki şaraptan içer. Bir süre sonra biraz sarhoş olan çobanın hoşuna gitmiştir şarap. Ve çoban şarap yapmaya başlar. Rivayete göre şarap böyle bulunmuştur. Eski dönemlerde çok önemli bir yeri olan şarabın bulunmasını sağladığı için eski insanlar keçiye saygı duymuş ve onu çeşitli yerlere işlemişlerdir. İşte burada bir bağ bozumu anlatılmakta. Üzümler hasat edilmiş. Keleterlere doldurulup eşekler ile şaraphanelere götürülmekte. Hasat edilen bağda asma yapraklarını yesin diye keçiler salınmış. Eee şarapta, keçi sütüde değerli iki nimet sonuçta. Ama bu taşın bulunduğu yerde boş şarap küplerinden başka birşey bulunmaz. Bulunmazda gel bunu hayalperest definecilere anlat. Mehmet Demirel 10 Mart 2019