İhracat Politikası ile Zora Sokulan Türk Tarımı
Genel
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
01.04.2021 - 00:56, Güncelleme:
01.04.2021 - 00:56 4243+ kez okundu.
İhracat Politikası ile Zora Sokulan Türk Tarımı
Çok değil 20 ila 25 yıl önce buğday ihraç eden ülke durumundayken, geçtiğimiz yıl 10 milyon ton buğday ithal eder duruma geldik. Buğday ithalatı fiyatları düşürüyor. Bu yüzden ülkede her geçen yıl buğday üretimi azalıyor. Son yıllarda buğday ekim alanı 20 milyon dekar azalmış.
1990'lı yıllarda Kuzey Amerika'ya mercimek ve nohut ihraç eden Türkiye, yıllardan beri aynı bölgeden mercimek ve nohut ithal eder duruma geldi. Maliyetler artınca üretim ve ekim alanları daraldı. Ürün satış fiyatlarının ucuz oluşu kâr bırakmayı bırakın maliyetleri bile karşılamaya yetmiyor.
Türkiye yıl boyu hububat ve bakliyat ithal ediyor. Özellikle bu ithalatlar, ne hikmetse tam hasat dönemlerinde yoğun bir şekilde yapılıyor ve Türk çiftçisinin ürününün değerinde işlem görmemesine neden oluyor.
Genç nüfusun şehirlere göç etmesi ile kırsal kesim yaşlı nüfusa kaldı. Eğitim sisteminde taşımalı eğitime geçiş, köy okullarının kapatılması genç nüfusu şehirlere yerleşmeye adeta zorunlu bırakmıştır. Gençler üç kuruş asgari ücreti, bağına bahçesine tarlasına tercih etmek zorunda kalmışlardır. Genç nüfus şehre göçünce tarla satışları artmış ve el değiştiren araziler boş kalmıştır. Önceleri dillendirilmese de artık bilinen bir diğer acı gerçekte, bazı tarla ve arazilerin yabancılar adına satın alınmasıdır.
Türkiye uzun süredir enflasyonla mücadele kapsamında ithalat kozunu oynuyor. Pazarda fiyatı artan ürünleri ithal ederek fiyatları düşürmeye çalışıyor. Oysa ekonominin en temel kurallarından biri, fiyatı artan ürün daha çok üretilir ve pazar arzı artarak denge oluşur. Düzensiz yapılan ithalatlar, yıllardır üreticiyi, tarım sektörünü zarara uğratıyor. Bu politika ile kendi üreticimizi zora soktuğumuz gibi kendi toprağımızda üretilen ürünleri kendi insanımızdan mahrum bırakır duruma getiriyoruz. Türk çiftçisi bu koşullarda üretmeyi bırakıyor ya da ucuz fiyat dolayısıyla ürününü tarlada bırakıyor. Türk çiftçisi yıllardır kaybediyor. Bunun en önemli kanıtı ise gerek sosyal medya ve gerekse yazılı basın ve televizyon kanallarında çiftçi borçlarının yaklaşık 150 milyarı aşması dolayısıyla, bankalar ve Tarım ve Kredi Kooperatifleri tarafından başlatılan haciz uygulamalarında, Türk çiftçisinin isyan haberleridir. Gün geçmiyor ki bu haberler ile karşılaşıyoruz.
Hemen her ürünün bol bol yetiştiği verimli topraklarımızı, yanlış tarım politikaları ile her geçen yıl kaybediyoruz. Bu politikalar izlenmeye devam ettiği sürece görünen odur ki, kaybeden Türk çiftçisi, Türk Milleti olacaktır.
MÜZEHHER DİNÇER AYCAN
Çok değil 20 ila 25 yıl önce buğday ihraç eden ülke durumundayken, geçtiğimiz yıl 10 milyon ton buğday ithal eder duruma geldik. Buğday ithalatı fiyatları düşürüyor. Bu yüzden ülkede her geçen yıl buğday üretimi azalıyor. Son yıllarda buğday ekim alanı 20 milyon dekar azalmış.
1990'lı yıllarda Kuzey Amerika'ya mercimek ve nohut ihraç eden Türkiye, yıllardan beri aynı bölgeden mercimek ve nohut ithal eder duruma geldi. Maliyetler artınca üretim ve ekim alanları daraldı. Ürün satış fiyatlarının ucuz oluşu kâr bırakmayı bırakın maliyetleri bile karşılamaya yetmiyor.
Türkiye yıl boyu hububat ve bakliyat ithal ediyor. Özellikle bu ithalatlar, ne hikmetse tam hasat dönemlerinde yoğun bir şekilde yapılıyor ve Türk çiftçisinin ürününün değerinde işlem görmemesine neden oluyor.
Genç nüfusun şehirlere göç etmesi ile kırsal kesim yaşlı nüfusa kaldı. Eğitim sisteminde taşımalı eğitime geçiş, köy okullarının kapatılması genç nüfusu şehirlere yerleşmeye adeta zorunlu bırakmıştır. Gençler üç kuruş asgari ücreti, bağına bahçesine tarlasına tercih etmek zorunda kalmışlardır. Genç nüfus şehre göçünce tarla satışları artmış ve el değiştiren araziler boş kalmıştır. Önceleri dillendirilmese de artık bilinen bir diğer acı gerçekte, bazı tarla ve arazilerin yabancılar adına satın alınmasıdır.
Türkiye uzun süredir enflasyonla mücadele kapsamında ithalat kozunu oynuyor. Pazarda fiyatı artan ürünleri ithal ederek fiyatları düşürmeye çalışıyor. Oysa ekonominin en temel kurallarından biri, fiyatı artan ürün daha çok üretilir ve pazar arzı artarak denge oluşur. Düzensiz yapılan ithalatlar, yıllardır üreticiyi, tarım sektörünü zarara uğratıyor. Bu politika ile kendi üreticimizi zora soktuğumuz gibi kendi toprağımızda üretilen ürünleri kendi insanımızdan mahrum bırakır duruma getiriyoruz. Türk çiftçisi bu koşullarda üretmeyi bırakıyor ya da ucuz fiyat dolayısıyla ürününü tarlada bırakıyor. Türk çiftçisi yıllardır kaybediyor. Bunun en önemli kanıtı ise gerek sosyal medya ve gerekse yazılı basın ve televizyon kanallarında çiftçi borçlarının yaklaşık 150 milyarı aşması dolayısıyla, bankalar ve Tarım ve Kredi Kooperatifleri tarafından başlatılan haciz uygulamalarında, Türk çiftçisinin isyan haberleridir. Gün geçmiyor ki bu haberler ile karşılaşıyoruz.
Hemen her ürünün bol bol yetiştiği verimli topraklarımızı, yanlış tarım politikaları ile her geçen yıl kaybediyoruz. Bu politikalar izlenmeye devam ettiği sürece görünen odur ki, kaybeden Türk çiftçisi, Türk Milleti olacaktır.
MÜZEHHER DİNÇER AYCAN
Hibya Haber Ajansı (HHA), Beyaz Haber Ajansı (BHA), Igfa Haber Ajansı (IGF) ve diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.