Yunus Emre ve Türkçe Yılı etkinliği SAÜ’de düzenlendi
Etkinliğin açılış konuşmasını SAÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Savaşan yaptı. Prof. Dr. Savaşan, Yunus Emre Enstitüsünün kendi gönül coğrafyamızla ilgili pek çok güzel işlere imza attığına dikkat çekerek, “Çağırıldığımız ülkelerde veya misafir ağırladığımızda aldığımız geri dönüşler neticesinde Yunus Emre Enstitüsü’nün faaliyetleri göğsümüzü kabartıyor” dedi.
Yunus Emre’nin vefatının 700’üncü yıl dönümü olması nedeniyle bu yılın ona ve Türk diline adanması öneminin altını çizen Rektör Savaşan, “Türkçenin dünya dili olarak yeniden ihya edilmesi güzel bir hedef. İnşallah bu çabalar karşılığını bulacaktır. TÜRKMER’in yaptığı çalışmalar sosyal alandaki birçok boşluğu dolduruyor. Üniversitemizin bünyesindeki araştırma merkezlerinin öğrencilere ulaşma ve akademik faaliyetlere ciddi katkılar sunduğunu düşünüyorum, hepsine müteşekkirim” diye konuştu.
Yunus Emre’nin Anadolu’da siyasi ve sosyal karışıklık yaşanan bir dönemde ortaya çıktığını hatırlatan Prof. Dr. Savaşan, “Mevlana gibi bir fetret döneminde nefes almamızı sağlayan ve nefes alıp yeniden ayağa kalkmamızı sağlayan insanlardan birisidir Yunus Emre. Bu nedenle gençlere tanıtırken onları onlar yapan zemini de anlatmamız gerekiyor. Bu değerleri dünyaya tanıtmamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
Etkinliğe konuşmacı olarak katılan Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş, konuşmasına Yunus Emre’nin bugün çok yanlış tanındığına dikkat çekerek başladı. Prof. Dr. Ateş, “Yunus Emre sadece bir eylemci bir pasifist değil, dönemin tüm kurallarına karşı çıkıyor. Bize bugüne Yunus Emre’nin tabiri caizse çok uysal veya saf olduğuna dair bir anlayış var ama böyle değil. Bunun için çalışmalar yapıyoruz çeşitli yayınlar yapıyoruz. Peyami Safa’nın dediği gibi Yunus, dünün, bugünün ve yarının şairidir. Aslında Yunus Kuran’ın Türkçesidir, bu sözler Yunus’tandır ama asıl kitaptandır. Dolayısıyla Yunus’un her sözüne böyle bakmak lazım. Kur’an-ın üslubu buyurgandır, çünkü kitabı Allah kitabıdır; kural belirler. Önemli olan bu kitabı kültür haline getirmenizdir. Dolayısıyla Yunus Kuran’ı bir nevi Türkçeye çevirmiştir bu sayede çiftçisi çobanı kuranı söyler olmuştur, onu halk diline indirmiştir. Gelin tanış olalım işi kolay kılalım sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz’ baktığınızda bu Kuran’daki bir ayetin Türkçesi ve sadeleştirilmiştir; ‘Birbirinizle tanışmanız için sizi kabilelere ve sülalelere ayırdık’ Yunus Emre bu ayeti birkaç kelimeye yani halk diline çevirmiştir” ifadelerini kullandı.
Yaşadığı dönemin ardından Osmanlı beyliğinin Anadolu’ya hâkim olup devletleşmesini hatırlatan Dr. Ateş, “Yaşadığı dönemin insanlar Osmanlıyı kurmuş, kurulmasını sağlayan toplum altyapısı oluşmuştur. Yunus Emre bu ayettir, bu hadistir diye ayırmamış, bunları halka indirgemiştir. Yunus Emre’nin pasif ve uysal olduğuna dair anlayışın yanlış olduğunu söylemiştim. Çünkü bize aktarılan Yunus, sadece uzak bir hayat uzak yaşıyormuş gibi anlatılıyor. Oysaki öyle bir insan değil halkla iç içe olmuş, Azerbaycan’dan muhtemelen Rumeli’ye kadar gitmiş, hiç durağan olmamış bir insan. Bununla birlikte de nefsi emmareden nefsi mutmaine geçen, nefis terbiyesi yapan bir Yunus var; içsel gelişimini de bir taraftan yaşıyor” dedi.