Yerli Tohumlar Miras Değildir

Yerli Tohumlar Miras Değildir ‘’Avrupa Birliği, Tarım ve Orman Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Göç Idaresi, Birleşmiş Milletler Yüksek Mülteci Komiserliği (UNCHR), Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) işbirliği ile 125 kadın çiftçiyi kapsayan ev sahibi topluluk mensubu ve Suriyeli mülteci kadınların entegrasyonun hedeflendiği, istihdam odaklı, kadınların tarım bilgilerinin arttırılmasına yönelik projelerin eğitimleri başlamış.’’ Bu haberi okuyunca; ‘’Avrupa bizi çok mu seviyor’’? diye bir soru geliyor akıllara.. Daha ne kadar dışa bağımlı hale geleceğiz. Elimizi verip bedenimizi kaptıralı çok olmuş. Bize bu hibeleri, fonları kolayca verebilen küresel güçlerin asıl amacı nedir diye sorgulamadığımız için, bugün, Marshall yardımlarıyla başlayan bir sürecin devamını yaşıyoruz. 1956 yılında ABD ile Tarım Ürünleri Anlaşması imzalanmış. Bu anlaşmayla bizim üreteceğimiz her ürün onların denetimine ve kontrolüne girmiştir. Yıllardır, AB fonlarını kullanmak için, gençlerimiz özel olarak eğitiliyor. Bir kurumun HİBE ve FON kullanımı ile ilgili bilgilendirme toplantısında itiraz ettiğimiz de bizi salondan kovan yöneticileri ve hibe almak için ellerinde kalem kağıtla hayal kuran sözde girişimcileri de gördük. Bu konuda hem devlet kurumlarında, hem de yerel yönetimlerde ve derneklerde özel eğitimler, kurslar verilmekte, bu hibeleri kullanmanın ne kadar cazip olduğu anlatılmaktadır. Bazen çok basit işler için bile rahatlıkla yüz binlerce lira verilebiliyor. Önce, bizi üretimden, topraktan uzaklaştırıyor, sonra bu fonlarla hibelerle kendi istedikleri şartlarda üretim yapmamızı şart koşuyorlar. Bizim çiftçi kadınımız zor şartlarda üretim yapıp kendine yerel bir pazarda satış yeri bulamayınca bir köşede, köprü altında, getirdiklerini satmak için mücadele verirken, AB’nin verdiği fonlarla Suriye'li kadınlara istihdam sağlamaya çalışıp milli bir iş yapmış gibi görünenleri de iyi izlemek gerekiyor. Sanayimiz, tarım, hayvancılık, ormanlarımız, madenlerimiz, var olan her şeyimiz özelleştirildi. Yerel atalık tohumlarımızın satışını yasaklayıp sonra onları korumaları için yabancılardan destek almak ne Türk köylüsüne ne de Türk milletine yakışmıyor. Avrupa Birliği, türlü oyunlarla başımıza sardığı mültecilere, bizim topraklarımızda kök salmaları için bu kadar desteği neden veriyor diye sorgulamıyoruz. Bugün her ilde, her ilçe de Yehova şahitleri yanlarına aldıkları işbirlikçiler ile düzenli olarak misyonerlik çalışmalarına devam ediyor, biz ise uzaktan seyrediyoruz. Cumhuriyet değerlerimiz satıldı, var olanlar risk altında sadece oturup bekliyoruz. Son yıllarda özellikle küçük yerleşim yerlerinde, yaşamak için büyük şehirlerden gelen her ailenin yapmak istediği tek şey, küçük bir toprak parçası da olsa kendi tohumunu ekmek, kendi ihtiyacını üretebilmek. Ancak bunun yanında köylerde ve tohum takas etkinliklerinde ciddi boyutlarda tohum toplayan, ve bunları nasıl kullandığı konusunda bilgi edinilemeyen meraklılar da var. Projeler üreterek, yerli tohum konusunda hibe-fon alarak çalışmalar yapılması ne yerli bir mücadeledir, ne de milli bir girişimdir. Yerel tohumlar bu ülkenin teminatıdır. Yerel tohumlar atalarımızın mirası değil, emanetidir. Yerel tohumların koruyucusu, emanetçisi köylüdür. Bunları yabancıların desteği ile ne büyütebilir ne de yaşatabiliriz, ancak tamamen elimizden gitmesine yol açarız. Bizim olanı bizden alıp, kendi şartlarıyla bize sunan kapitalist düzene hizmet etmek vatana ihanettir. Bizim toprağımızın, tohumumuzun tek efendisi üreten Türk köylüsüdür. Türk köylüsü başka efendilere el açmaz. Tarımda, tohumda popüler çalışmalar yapanlar bunu gerçek milli duygularla, inanarak yapıyorlarsa hiç bir yabancı destek almamalıdır. Tohumlarımız ne yazık ki adeta kurtlar sofrasında pay edilir duruma getirilmiştir. Yerel tohuma bu kadar çok dış destek verilmesine fırsat veriliyor ise, 2006’da bir yasa ile neden satısı yasaklandı ve üretici hibrit kısır tohumlara mecbur edildi.? Yerel tohumların önemini geç de olsa kavradıysak, neden sadece tohum takas etkinlikleriyle geçiştiriliyor.? Şunu unutmayalım ki, ABD’nin güç dengesi politikalarının, uygulayıcısı olan Henry Kissinger; ‘’Petrolü kontrol edersen, ulusları kontrol edersin. Yiyeceği kontrol edersen, insanları kontrol edersin’ derken, tam da içinde bulunduğumuz durumu anlatmıştır. Bizi, tohumumuz, toprağımız ve gıdamızla kontrol altına almaya çalışıyorlar. Dünya da güç dengeleri sömürü güçlerinin elinde iken bize bu kadar çok hibe ve fonu neden veriyorlar.? Bizi yönetenler yerel tohum satışını yasaklarken, dış güçlerin verdiği hibe ve desteklere neden yasak koymuyorlar.? Yerel tohum konusunda bu kadar önemli çalışmalar, örnek girişimler varken bu tohumların kolayca birilerine ulaşması tehlikeli değil mi.? Avrupalı üretici emeğinin karşılığını alıp, üretim için kendi devleti onlara tam destek verirken, AB bizim yerli tohumlarımızla ilgili çalışmalara hangi amaçla bu kadar çok para verebiliyor.? Cumhuriyet Kadınları Derneği Fethiye şubesi olarak, altı yıldır devam eden Yerel Tohum çalışmalarımızda en çok dikkat ettiğimiz konu herhangi bir dış kaynaklı hibe ya da fondan asla yararlanmamaktır. Verdiğimiz ve aldığımız tohumlar kayıt altına alınmaktadır. Her bir tohum bizim için kıymetlidir. Verdiğimiz mücadele Yerli, Milli ve Gönüllüdür. Yerli-atalık tohumlarımızı yaşatmak için verdiğimiz Milli Mücadele aynı kararlılıkla devam edecektir.. Ebru Oğuzhan Yeter