Obezitenin Artış Sebepleri ve Ekonomik Etkileri

Obezite, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde ciddi bir sağlık sorunu haline gelmiş durumda. Türkiye’de obezite görülme oranı %30’lara kadar yükselirken, bu oran küresel çapta da hızla artıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, obezite 1975’ten bu yana üç katına çıktı ve başta kalp damar hastalıkları olmak üzere pek çok ciddi rahatsızlığa zemin hazırlıyor. Liv Hospital Vadistanbul Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Berçem Ayçiçek, obezite tedavisinde cerrahi müdahalelerin yanı sıra son yıllarda geliştirilen medikal tedavilerin de umut vaat ettiğini belirtiyor. Ancak, bu tedavilerin yan etkilerine dikkat edilmesi gerektiğini vurguluyor.

Obezitenin Artış Sebepleri ve Ekonomik Etkileri

Obezitenin artışında; işlenmiş gıdaların tüketimi, yüksek kalorili beslenme alışkanlıkları, fiziksel hareketsizlik ve stresin önemli rol oynadığı belirtiliyor. Ayrıca, genetik faktörler ve son yıllarda yapılan araştırmalar, obezitenin nesilden nesle aktarımında epigenetik etkilerin de rol oynadığını ortaya koyuyor. Obezitenin yalnızca sağlık sorunlarına yol açmakla kalmayıp, aynı zamanda sağlık hizmeti harcamalarını da artırdığına dikkat çeken uzmanlar, ABD verilerine göre hekim ziyaretlerinin %27’sinin, yatarak tedavi masraflarının %46’sının ve reçeteli ilaç harcamalarının %80’inin obeziteyle bağlantılı olduğunu ifade ediyor.

Medikal Tedavi Seçenekleri

Obezite tedavisinde kullanılan medikal yöntemler, hastalara cerrahi müdahaleye yakın kilo kaybı sağlama potansiyeli sunuyor. Prof. Dr. Berçem Ayçiçek, bu tedavilerin başarı oranlarını artıran faktörleri; etkili kilo kaybı sağlamaları, hedeflenen kilonun sürdürülebilirliğini desteklemeleri ve uzun süreli kullanımda güvenli olmaları olarak sıralıyor. Ayrıca, tolerans geliştirmemesi ve bağımlılık riskine neden olmaması gibi özellikler de bu tedavilerin önemini artırıyor.

GLP-1 reseptör agonistleri, obezite tedavisinde etkili ilaçlar arasında yer alıyor. Bu ilaçlar, iştahı baskılayarak, mide boşalımını geciktirerek ve insülin salgısını artırarak %7 ile %17 arasında kilo kaybı sağlayabiliyor. Daha yeni bir ilaç grubu olan dual agonist ilaçlar ise GLP-1 ve GIP kombinasyonunu içererek kilo kaybını %20’ye kadar artırabiliyor. Örneğin, tirzepatid bu sınıfta yer alıyor ve kardiyovasküler sağlık üzerinde de olumlu etkiler gösteriyor.

Yakın zamanda kullanıma girmesi beklenen triple agonist ilaçlar ise GLP-1, GIP ve glukagon reseptörlerini hedef alarak %24’e kadar kilo kaybı sağlıyor. Bu ilaçlardan biri olan retatrutid, klinik denemelerde umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Yağ metabolizmasını iyileştirmenin yanı sıra insülin salınımını destekleyen bu ilaçlar, obezite tedavisinde yeni bir dönemin kapılarını aralıyor.

GLP-1 Reseptör Agonistlerinin Kullanımında Dikkat Edilmesi Gerekenler

Her tedavi yönteminde olduğu gibi, GLP-1 reseptör agonistleri de her hastada uygun olmayabilir. Prof. Dr. Ayçiçek, bu ilaçların gebelik, pankreatit öyküsü, medüller tiroid kanseri öyküsü, safra taşı varlığı ve ağır böbrek yetmezliği durumlarında kullanılmaması gerektiğini belirtiyor.

Ayrıca, diyabeti olan ve göz problemi yaşayan hastalarda bu ilaçlar dikkatle kullanılmalı. Örneğin, semaglutid kullanımının nadir görülen bir yan etkisi olarak Non-Arteritik Anterior Ischemic Optic Neuropathy (NAION) riskini artırabileceği belirtiliyor. Ancak bu riskin son derece nadir olduğu ve uzun dönemli daha güvenilir çalışmalarla desteklenmesi gerektiği vurgulanıyor.

Uzun Vadeli Etkiler ve Takip

Medikal tedavilerin uzun dönemde bariyatrik cerrahiye yakın kilo kaybı sağlaması umut verici olsa da, mikronütrient eksiklikleri, kas kaybı, psikolojik sorunlar ve kırık riski gibi yan etkiler dikkatle izlenmelidir. GLP-1 reseptör agonistlerinin yaygın yan etkileri arasında bulantı, kusma ve karın ağrısı yer alırken, nadir durumlarda ciddi komplikasyonlar da görülebiliyor.

Prof. Dr. Ayçiçek, tedavi sürecinde uzman bir hekim takibinin önemine dikkat çekiyor. Tedaviye uyumun artırılması, yan etkilerin izlenmesi ve komplikasyonların önceden belirlenmesi için endokrinolog desteğinin şart olduğunu belirtiyor.

Obeziteyi Önlemek Tedaviden Daha Etkili

Tedavi yöntemlerindeki ilerlemelere rağmen, obeziteyi önlemek tedaviden çok daha avantajlı bir yaklaşım olmaya devam ediyor. Erken yaşlardan itibaren sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazandırılması, fiziksel aktivitenin teşviki ve toplumda obezite farkındalığının artırılması, hastalığın yükünü azaltmada kritik stratejiler olarak öne çıkıyor. Sağlıklı gıdalara erişim kolaylığı, okul beslenme programları ve fiziksel aktiviteyi destekleyen şehir planlamaları gibi önlemler, obezite ile mücadelede etkin birer aracı olarak kabul ediliyor.