Mutsuzluk Üstüne

Ocak ayı Annemi alıp gittiğinden beri de ne var ki bir sonraki ay da kasvetli geçer.. 


Üstüne toplumsal felaketlerin işleyen düzeni ki biliyorum akıl ve mantığı zorlanan her birey sövmekten  yoruldu. 


Açlık sınırı, işsizlik sınırı, Çocuk istismarı ne yalan söyleyeyim, meydan kifayetsizler meydanı, mertlik öldü, yandaş yalaka ayakta alkış görür oldu. 


Cümleler kimi zaman ıssız mı ıssız.. 


Ben bu iki ülke arasında gelişen olayları takip ettikçe, ekranlara yansıyan görüntülerde, öteki Dünya milletleri doğa afetleriyle can derdine düştükçe;
Şu bendeki derin empati etkisimidir yoksa rüyaların ağırlığı mı yoksa aslında uyuduğumu sandığım ama uyumadan uyandığım günün halisunasyonu mu nedir?


Kimi sabahlarımda yarı uykulu bir an için yatağımda nerede olduğumu düşünürüm. 

Bu bir saniye mi sürer, yarım saat mi bilemem.


Neredeyim? Usulca tek gözümü aralarım. Eğer hafta içi ise diğer gözümü aça kapaya günden kaçmaya çalışırken, işe hazırlanma koşturmacam başlar, evden çıkmaya geç kalırım.   

 
Doğrusunu isterseniz; 
Acıların dört bir yanda çığlık gibi koptuğu, Hüzün ve elemin etrafımızda boy gösterdiği, aldatmaların, ölümlerin, yalanların, bağrış ve çağrışlar arasında can almaların, hasretlerin, özlemlerin, yarım kalmış sevdaların,  bitmez tükenmez bıçak sırtı yürüyüşünde, bir yosmanın duvar dibinde,  kendini kanatırcasına ağladıktan sonra, ciğerlerine çektiği son sigarasının dumanında dönen dünyaya.. 

Ve, Hatta; Çocukların,  onlar için kurulmuş parkın bi köşesinde, elinde kovası, küreği, oyuncak bebeği, kamyonu traktörü ile bir başlarına kalamadığı, şort giydiği için tartaklanarak dövüldüğü, Erkek arkadaşı ile el ele bi sinemadan çıkarken mahallenin ileri gelenlerince!! taşlanıp "orospu" damgası yiyen genç kızın yanan yüreğindeki, kederli kuruntularımızın yakamızı bırakmadığı bir dünyaya gözümü açtığımı çok iyi bilirim.


Ama ben bunun neresindeyim. Bilemem. Ama bilirim bu gidişle sıra bana da gelecek. 


Bu sabah yine öyle bir sabahdı be gülüm.


Daha tek gözümü açmadan, sağdan, sola kıpırdanmaya başlarken, Yılın son ayı olduğunu hatırladım.. 


Yıllar önce hayattan göçüp giden Annem'in doğduğu Ay'daydım..


Bugün yine keyfim yok ve ben dünyanın buz, gibi duran tarafındaki, Alacakaranlık kısmındaki kalabalık arasında, yalnızdım.

 
Ama diğer taraftan,  elimden tutan, omuz veren, kalben inanan değerli insanlarla açılan, bir başka patika yolda yürüyorum..

İtiraf etmeliyim, İnsanların hem keyif veren, hem onurlandırarak, mutlu eden, o güzel sözlerini asla hak etmediğime inanarak yol alıyorum. 


Dedim ya bugün karanlık yüzündeyim bu Dünyanın gülüm.


Hep böyleyim aslında.. 


Ne zaman takvim yaprakları Aralık ayına gelse beni bi karanlık karşılar. 

İçim üşür, nefesim kesilir, canım yanar.. 

Doğuda bir yerlerde çıplak ayak okula gitmeye çalışan o çocuklar gelir aklıma, Yaktığım odun ateşinden utanırım kışın eksiyirmiyi vuran ayazında.. 


Turgut Uyar'ın dediği gibi,  "ve oturuldu bir takım şeyler söylendi imla kurallarıyla mutsuzluk üstüne."


Yarınlara umutla bakmak dileğimle, İçTen