Kaptıkaçtı artık unutulmuş bir kelime ama ben bu durum için en uygun olarak bunu buldum. Aslında korsan taksileri, dolmuşlara, minibüs-otobüs arası büyüklükte toplu taşıma araçlarına verilen ad. Eskiden üzerinde şehir içi-dışı taşımacılık yapılır yazan, Anadol marka kamyonetler vardı. Bunlar aslında Anadol marka otomobiller olup, arka tarafın kesilerek kasa haline getirilen, dingile de şoförlerin makas dediği amortisörler takılan araçlardı.
Kaptıkaçtının başka bir anlamı da açıldıktan kısa süre sonra piyasayı dolandırarak batan işletmelerdir. Bunlar her sektörden olmakla beraber, galericilik ve emlakçılık alanlarında sık görülür çünkü bu sektörlerde kısa sürede çok para toplamak mümkündür. Bir ara seyahat acentelerinde de çoktu, yasal açık olan sektörlerde özellikle beliriyorlar.
Sermayesi zayıf, tüketicilerin ani kararlarına karlı zayıf firmaların da, bazı finans kuruluşları ya da sokak tefecileri tarafından, finansal katakulileri için bir kaptı-kaçtı kurumu olarak kullanılabilmekte.
Buna ne yazık ki, öğrencilerin geleceğini aradıkları okullar da katıldı. Bu eskiden uluslar arası olarak arada bir görünen bir şeydi. Mesela 2000 yılında er eğitim alayında, çavuş olarak askerken, 1980-1 devra kaybı denen ve celp boşluğu dediğimiz dönemde kalabalık bir grup gelmişti.
Biri hariç hepsi, üniversite terkti ve bu üniversite de Açıköğretim Fakültesiydi. Bir üniversite mezunu vardı, Kuzey Kıbrıs'ta, şimdilerde olmayan bir üniversitenin mezunlarındandı. Sahte diploma skandalı yüzünden, tüm mezunların diplomaları incelemeye alınmış, askerlikleri de devre kaybı olarak er eğitim alaylarına verilmişti. Diploma gerçek çıkarsa, sekiz ay sonra terhis olacaktı.
(O zamanlar üniversite mezunları ya asteğmen olarak 16 ay, ya da er olarak (kısa dönem-çavuş) olarak 8 ay yapıyorlardı.) Kıbrıs'ta okumuş başka birine bunu sorduğumda, o üniversite skandalına, şimdilerde çok popüler bir mafya babasının da adının karıştığını söyledi.
Şu günlerde ise bu iş, ülke içinde ilk ve orta öğretime, özellikle de özel liselere düşmüş durumda. Pek çok lise, öğrencilerini sokakta bırakıp, velilerin parasını da ceplerine alarak, ortadan kayboluyor. Bunlardan biri, okulu satıyor, okul başka bir ile taşınıyor, İstanbul'daki öğrenciler devamsızlıktan kalıyor.
İşin kötüsü böyle olaylar sık görülmekle beraber, manşetten duyurulmaması, devletin bu tir durumlar için gençlerin mağduriyetine karşı bir tedbir almıyor.
Ülkemiz özel okul çöplüğüne dönüyor.
Sinan Kemal