Kaieteur Şelalesi Guyana
Surinam’ın komşu ülkesi Guyana’dayız. Kaieteur şalalesini, Amazonların içinde saklanan doğa harikasını görebilme şansı için buradayız. İngiliz Guyanası olarak bildiğimiz resmi adı Guyana Kooperatif Cumhuriyet’indeyiz. Guyana, Güney Amerika kıtasının en küçük ülkeleri sıralamasında dördüncü sırada.
Komşu ülkeleri Surinam, Brezilya ve Venazuella.Guyana bir zamanlar kıtadaki koca bir bölgenin adıydı. Anlamı ise sayısız sular ülkesi. Guyana bölgesinin bağrından çıkartılan ülkelerden biri bu, küçük ülke, eski ve yeni Büyük Britanya kolonisi. Minik ama yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile çok zengin fakat 700 bin nüfusu ile kıtanın en fakir ülkelerinden biri. Fakirliğin kol gezdiği ülkede hırsızlık, adam öldürme, tecavüz ve aklınıza hangi suç gelirse gelsin hepsi had safhada. Bu yüzdendir ki pek fazla turist ziyaret etmez bu ülkeyi. Sadece eco turizm revaçta. Başkent Georgetown, İngiliz’lerden kalma tarihi binaları, geniş ve planlı sokakları ile dikkat çeksede, sokakta yürürken burnunuzun direğini kıran çöp kokusundan dolayı pek fazla ilerlemek mümkün olmuyor. İnsan boyuna varan çöp yığınları yanı sıra, herbir adım başı, plastik torba, pet şişe ve teneke içecek atıklarıda cabası. Ne işin var böylesine korkunç bir ülkede diyecek olanlara, doğanın eşsiz güzellikleri herkese kollarını açıyor ve tüm cazibesi ile insanı kendine çekiyor diyorum.
İngiliz’ler terk etmiş gitmiş sanmayın!26 Mayıs 1966 yılında ‘’İngiliz Milletler Topluluğu ‘’ üyesi olarak bağımsızlığına kavuşmuş. Şu bağımsızlıktan söz etmeden geçemeyeceğim kusura bakmayın, gezi yazısının içine bile siyaset giriyor. Her bağımsız ülkede olduğu gibi Cumhurbaşkanı ve başbakan, beş yılda bir seçimle iş başına geliyorlar fakat yüce İngiltere kraliçesi yetki bakımından her ikisinden de üstün! Kraliçenin icazeti alınmadan başkan ve bakanlar kurulu kılını kıpırdatamıyor! Var olan İngiliz valisi ise mecliste oldukça yetkili. Doğadan bahsederken ne işimiz var siyasetle ? Hızlıca bu paragraftan uzaklaşıyorum... 2014 yılına bu tuhaf ülkede girdik, pekde parlak olmayan bir yılbaşı gecesini erken bitiriyoruz.
Sabah saat 05:00 de kalkıp havalimanına gideceğiz.Yeni yılın ilk gününü geçirmek için planladığım minik bir tura çıkıyoruz... Cheddi Jagan uluslararası havalimanındayız, 8 kişilik pırpır uçağın iki yolcusu Türk, Mahmut ve Meltem. Güney Amerika kıtasının en yüksel şelalelerinden biri olan Kaieteur Şelalesine gidiyoruz. Motorun korkunç gürültüsü eşliğinde herkes uçağın içinde yerini alıyor. Hava açık ve görüş net, Guyana’lı pilotumuz tecrübeli. Amazon ormanlarının üstünde uçuşa geçmeye hazırız. Eşsiz bir manzara üstünde uçuyoruz. Belgesellerde izlediğimiz bu devasa ormanın şu an üstünden kuşbakışı bakıyoruz. Amazon ormanlarının yanı sıra Amazon nehrinin sayısız kollarından bazıları manzarayı daha da kusursuz kılıyor. Dünyadaki güzelliklere çıplak gözle şahit olmakda eşsiz bir duygu. Onca güzelliğin ortasında aniden gözüme yer yer tıraşlanmış çırılçıplak kalmış çirkinlikler çarpıyor. Amazon ormanının tam orta yerlerinde, balta girmemiş ormanın kalbine inmiş koca koca iş makinalarını görüyoruz. Eşsiz doğanın kalbine ve çiğerlerine saplanmış birer hançer gibi duruyor iş makinaları.
Altın, elmas, boksit ve kereste ülkenin en büyük zenginlikleri.Kimbilir hangisi için katlediyorlar yeryüzünün en güzel, en büyük ormanlarını. Doymaz gözleri, bizlerde içimizdeki sızı ile sadece çaresizce izler, sonra unuturuz bu katliamları... Yaklaşık 1,5 saat süren yolculuğumuz sonunda Kaieteur doğal parkının içindeki küçük havaalanına iniş yapıyoruz. Kıvırcık uzun saçlı, Pantalon paçalarını, uzun bir lastik çizmenin içine sokmuş, erkeksi bir kadın bizi karşılıyor. Uçaktan iner inmez söylediği ilk söz ‘’ şu an altın ve pırlanta üzerinde yürüyorsunuz, yerden tekbir taş dahi almak yasak. ‘’ Tezatlığa bakınız, adamlar ilerde açık kalp ameliyatı yapıyor ormana, sen buradan taş parçası bile almak yasak diyorsun. Tertemiz ormanın havasını ciğerlerimize indirerek ilerliyoruz patikadan. Bu arada görmediğimiz ve bilmediğimiz envayi çeşit bitki ve ağaçtan bahsediyor rehber. Birçok bitki bugün modern tıbbın ilaç sanayinde kullandığı, sayısız ilacın hammaddesi olarak kullanılıyor. Hatta viagra ilacının ana maddesi ağaç da burada. Aslında şu an kendimizi bir doğa müzesinde gibi hissediyoruz.
858 çeşit kuş türü 79 farklı familyadan meydana geliyor.Guyana’daki kuş ve bitki türünün 70% endemik. 144 çeşit su kuşunada ev sahipliği yapıyor. Renkli ağaçkakan türleri de buraya ait. Bromeliad bitkisi dünyadaki en büyük ikinci türünü de Kaietuer Platosunda bulunduruyor. Ve bu bitki içinde başka bir endemik bir tür olan ‘’Altın Kurbağa’’ya ev sahipliği yapıyor. Serçe parmağımdan bile küçük, mimi minnacık sapsarı altın renginde bir kurbağıyı hayatımda ilk kez görüyorum. Öylesine narin ve güzelki dokunmak bile istemiyorsunuz. Sadece doğanın mucizelerine şahit olmanın mutluluğu ile inceliyoruz altın renkli kurbağıyı. Ona yaklaşan minik sinek ve böcekler ile doyuruyor karnını. Tam 2 bin yıldır bu bölgenin en nadide hayvanı olarak hayatını devam ettiriyor, sayıları pek fazla olmasada. Kaieteur doğal parkı ve çevresi sayısız akarsu, nehir ve şelaleri ile tam bir su cenneti. 2 milyar yıldır insanoğluna rağmen binbir çeşit, bitki ve hayvana ev sahipliği yapmaya devam ediyor. Kulaklarımızda korkunç bir uğultu, yürümeye devam ediyoruz uzaklardan gelen coşkulu gürültüye doğru. Hala görünürde bir şey yok ama birden yağmur bastırıyor yağmurluklara rağmen sırılsıklam oluyoruz, buna rağmen ıslanmak pek umurumuzda değil.
Kulakları sağır eden suya artık yaklaşıyoruz ve karşımızda akıl almaz bir manzara ve şelale. Kaieteur Şelalesi GuyanaTam 226 metre yükseklikte ve saniyede 23,400 galon su bu yükseklikten aşağı akıyor. Suyun yoğunluğunu, coşkulu sesini ve kapladığı geniş alanı varın siz düşünün. Tarifi imkansız bir güzellik. Amazon nehri sayısız kollara ayrılıp farklı nehirler meydana getiriyor. Pakaraima dağlarından doğup Essequibo Nehri'ne akmadan önce yaklaşık 225 km yol alıp Potaro Nehri ile buluşuyor. Potaro nehri üzerinde 9 tane farklı büyüklükte şelale ve iki adet ada bulunuyor. Bu şelalelerden en görkemlisi elbette Kaieteur Şelalesi. Bugüne kadar en kıymetli altın ve elmas bu nehir boyunca bulunmuş. Evet ilkel yöntemlerle yerli halk altın ve elmas çıkartırken artık yerli halkın yerini, küresel tekeller almış. O yüzdendir ki başta bize şuan altın ve pırlanta üzerinde yürüyorsunuz diye uyarıda bulundular. Tek bir taş dahi almak yasak. Yağmur diner dinmez fotoğraf makinalarına sarılıyor herkes. Bizde öyle ama ayakkabıları çıkartıp o nehir üstünde yürümem gerekiyor. Akan suyun rengi gerçekten altın rengi. Ayaklarım artık suyun içinde, nehrin kenarından yürüyorum, fazla ileriye gitmek mümkün degil çünkü suyun akışı çok kuvvetli. Nehir binlerce yılda taşları ve kayaları oyarak doğal izleme terasları oluşturmuş. Hem manzarayı doyasıya içimize çekelim hem de birbirinden güzel fotoğraflar çekelim diye. Uzunca bir süre gözlerimiz doğanın yeşiline, suların azizliğine, bitki ve hayvanların çeşitliğine doyuyor. 2014 yılının ilk ve en güzel gününü bu eşsiz ortamda geçirdiğimiz için çok mutluyum. Dünyada ve ülkemizde sayısız güzellikler var, yeterki kıymetini bilelim ve günün hiç olmazsa 1 saatini doğa içinde yürüyüşlere ayıralım. Dünyanın en güzel ressamı tabia ana, en iyi müzisyeni rüzgar ve akan sular, en iyi şarkıcısı kuşlar bu güzel orkestranın sesini ve görselliğini kendinizden esirgemeyin. Sevgi ve saygılarımla...
Meltem Karakoyun 18.01.2018